25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Zamanın belleğinde bir anlatıcı: John Cheever! John Cheever… Sıradüzen Parçalıdır Cheever anlatıları. içinde yazdığı düşünülse de Doğaçlamadır da diyebiliriz. yaşantısına dönük paralel Orada kendi sesini bulmaya, okumalar yaptığınızda, yaratmaya çalışırken, o inişli çıkışlı, dağınık, hayatındaki akışın / ritmin hatta çapraz ilişkilerini nasıl biçimden biçime sürüklenişinde kendini dönüşerek bir anlatı evreni sağaltmak, kendine oluşturduğunu da gözleriz. pencereler açmak, ruhunu Cheever’ın bu yanı Çehov’u iyileştirmek, dünyanın andırır. Raymond Carver’a hallerine iyicil yanlarıyla yolunuz düşerse, Sait Faik bakmak için yazdığını Abasıyanık’ın öykülerine göz hissedersiniz. Bu, bir atarsanız Cheever’dan izler New York-1979 bakıma, öyledir de! bulursunuz. Paul Hosefros / GETTY ohn Cheever’da yalınlık, saydam- ver, anlatırken öylesi labirentlere yönelir sü (1936), onun romanesk anlatıcı yanını Dar zamanlarda, zorluklar içinde yaşayan lık, ironinin ötesinde bir gerçeklik da sergiler aynı zamanda. Zamanın ruhu- kahramanları şunu diyebilmektedir: “Sa- ki o saydam bakışında insan ruhunun çiz- duygusu vardır ki bunu “taşra sı- gilerini buluruz. na tanıklığı her yanıyla bu uzun öyküsüne katların ve tembellerin rızkı verilir. Kır J kıntısı” olarak da adlandırabiliriz. Kendinin ve dünyanın halinin uğultu- yansır. Gören, hisseden, yansıtan bir ba- zambaklarını hatırla…” Zira taşra, her bir şeyi bünyesinde taşıyan, sunun farkında olmak… Oradan yaşanan kıştır onunkisi: gösteren, bir o kadar da saklayandır. anlara, o anlardaki karşılaşmalarla hisse- “Günbegün fakir, çaresiz ve aç yaşayan; ÖYKÜLERİN RUHUNA İŞLEYEN Oradaki “küçük insan”, “küçük dünya- dilenlere dönmek… Bir yanda Amy’nin fakirlik, çaresizlik ve açlıktan başka bir ge- ÇÖKÜŞ VE DÜŞKÜNLÜK lar” yanardağ lavlarını hissettirir bazen. yalnızlığında çiçeklenen burukluğu, öte- lecek göremeyen herkes sonunda ayırdına ZAMANLARI İşte John Cheever anlatı evrenini, öykü de gelip çiftliğinde kısa süreli kamp kuran varır. Çok basit. Bunlar sizin zincirleriniz; Çöküş ve düşkünlük zamanları dünyasını bize açan da bunlardır. yerlilerin yaşattıkları vardır. hiçbir demir bundan daha ağır değildir. Ve Cheever’ın bu öykülerinin ruhunu oluştu- Onun anlatısına bakarken “banliyö” di- Bir John Cheever çevirmeni de olan onları kırmanız lazım. Kırabilirsiniz de, hem ruyor. Umutsuzluktaki umudu göstererek ye tanımlanan Amerikan taşrasıdır aslında! Tomris Uyar’ın tanımıyla; “Romancı- de kendi ellerinizle…” yazıyor da denilebilir. Ülkenin “Büyük Buhran” döneminin yansı- Çöküş ve yozlaşma çağının sanrısı- Cheever, saydam bir anlatıcıdır, sözünü lığa sığmayacak kadar merkezkaç öykü ları, o büyük sarsıntının “küçük insan”ların anlayışı”nı simgeleyen bir öyküdür bu. dır. İnsanlar bunun sürüklenişi, karaba- öyle gezindirmez. İnsan davranışına ba- dünyasını nasıl etkilediğini gösterir. Anlatılan Amy’nin durumudur. Ama onun sanındadır. Cheever, o yaşantıların adeta karken de ruhsal durumunu yansıtırken de Çözülmeler, savrulmaların sürükleni- varlığına gelip karışanları da bir çerçeve “ayna”sıdır. Süreksizliğin, nefretin, kö- birkaç cümle / diyalog yeterlidir. Çizdiği şindeki insanlık durumlarının anlatıcısı öykü biçiminde anlatması Cheever öykü- tülüğün ne anlama geldiğini; umutla ya- atmosferde de bunu görebilirsiniz: olarak karşımıza çıkar Cheever. rına neden bakmak gerektiğini anlatır. “Şehre geldiğimizde hava kararıyordu. sünün çeşitliliğini gösterir. Dönem Amerikası’nın gerçekliği anlatı- Hikâyesinin kahramanına şunları söyletir: Hâlâ yağmur yağıyordu. Kardeşime veda larının ruhuna siner. İLK DÖNEMİN YANSILARI “Ölü ellerin şekillendirdiği, ölü ellerin ettim. Valizimi kontrol ettim, biletimi al- Yaşamından izler de taşıyan ilk dönem hükmettiği yoz bir dünyada yaşıyoruz. dım ve şehir merkezine yürüdüm. Kış gi- BAŞLAMA NOKTASI öykülerinde anlatı sesini yakaladığını söy- Bizler genciz. Bu dünyayı değiştirmek bi soğuktu. Rüzgâr, Common parkındaki İlk öykülerini 1930’ların başında ya- leyebiliriz. Yeni bir dünya umudunu bes- bizim elimizde. Yeme içme, yaşama arzu- ağaçların yapraklarını savuruyordu. Kal- yımlar. Güz Nehri ve Daha Önce Derlen- leyen bakışla yazar. “Geçerken” öykü- su kadar basit.” dırım ıslak yapraklarla kaplanmıştı.” >> memiş Hikâyeler seçkisinde yer alan on üç öykü 1931-1949 yılları arasında yaz- dıklarından oluşuyor. Anlatısının sesini, konularının izleklerini, yaşama / insana dair dile getirdiği gerçek- liklerin tınısını bu öykülerinde hissederiz. “Alman Birası ve Bermuda Soğanları” bu anlamda öykücülüğünün ilk dönemi- nin sesini / rengini en iyi anlatan öyküsü olarak öne çıkar. Doğa, insan, çevre ekseninde kurulan öyküde Amy her şeyi gören eden, geldiği 45. yaşında kendini anlamaya çalışan, içi- nin sesini dinleyen biridir. Her şeyin far- kında olarak yaşamak duygusunun eşiği- ne taşır bizi öykünün kahramanı. Chee- 8 28 Nisan 2022
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear