Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Hıristiyan inancında, İsa kendisiyle birlikte çarmıha ge- Hayat hep Godot bugün değil ama belki yarın gelir umu-
rilen iki suçludan birinin bütün günahlarını bağışlayarak duyla geçecek, insan içinde didindiği boşluğu doldurabile-
Cennet’e gideceğini bildirmiştir. cek bir çare olmadığını kabullenecektir.
Oysa, Vladimir dört İncil’den sadece birinin bunu belirt- Oyunun ilk sözleri “Yapacak bir şey yok”, iki perde bo-
tiğini, diğer üç havarinin bu olaya hiç değinmemiş olması- yunca sıkça yinelenir ve Beckett yapıtını aynı kapıya açılan
na rağmen insanların neden buna inandığını bir türlü anla- şu son satırlar ile bitirir: “Vladimir: - Gidelim mi? Estra-
yamadığını söyleyince Estragon şöyle yanıtlar: “İnsanlar gon: - Hadi gidelim! (Hareket etmezler.)”
keriz de ondan!” Burada diyalog ve didaskali arasındaki çelişki insanlık du-
rumunun bir özetidir. Eylemsizlik her zaman eylem arzusuna
BECKETT: ‘TİYATRO HAKKINDA
ket vuracak, yaşamı sonu gelmez bir beklentiye çevirecektir.
HİÇBİR FİKRİM YOK!’
Tek çare gibi gözüken intihar, oyunun önemli bir tema- İNSANLIK HALLERİ HAKKINDA
sını oluşturur: Açılış sahnesinde, iki dost kendilerini Eyfel KOCA BİR KAHKAHA!
Kulesi’nden atmayı düşlerler ama bunu yıllar önce yapmış Beckett’in mizah öğesini tüm eserlerinde olduğu gibi
olmaları gerektiğine karar verirler. burada da baştan sona kullandığını görürüz.
Artık çok geçtir, o kadar düşkündürler ki son çare de or- Yaşadıkları karsısında “Ağlamak zorunda kalmamak için
tadan kalkmıştır: “Artık kulenin tepesine çıkmamıza bile hemen gülüyorum” diyen Beaumarchais’nin kahramanı
izin vermezler!” Figaro gibi Beckett de insanlık halleri karşısında koca bir
Bu arada Estragon’un gençliğinde Durance Nehri’nde kahkahadan atmaktan başka ilacımız olmadığına kanidir.
bir intihar girişiminde bulunduğunu ve onu ölümden Buster Keaton ve Charlie Chaplin gibi
Vladimir’in kurtarmış olduğunu öğreniriz. Sahnede iki komedi ustalarından da ilham aldığı gibi,
kez intihar denemesinde bulunurlar. (didaskalilerde özellikle betimlediği)
Bu fikri de devamlı beklemekten usanan melon şapkaları ve siyah giysileriyle
Estragon ortaya atar: Didi ve Gogo’yu yaratırken, Lau-
“Kendimizi assak mı?” Ama cesa- rel ve Hardy’den de oldukça esin-
ret edemezler. Ya ağacın dalı kırılır- lenmiştir. Eserin hem trajik hem
sa? Ya ip yeteri kadar sağlam değil- de bürlesk komedi boyutunu or-
se? Başka ne yapabilirler ki? Est- taya koyan Jean Anouilh, o dö-
ragon kestirip atar: “Hiçbir şey nemin ünlü italyan palyaçola-
yapmayalım, ne olur ne olmaz.” rına değinerek, bu oyunun “Fra-
Toplumdan uzak, sessiz bir ya- tellini kardeşler tarafından yo-
şam sürmeyi tercih etmiş ve koyu bir rumlanan Pascal’ın Düşün-
pesimist olan Beckett’in görüşü, celeri” gibi izlenebileceği-
olabilmek için sarf ettikleri gayretten ibarettir: “Her zaman
bu noktada Cioran’ın şu düşün- ni söylemiştir.
bizi var olduğumuza inandıracak bir şeyler buluyoruz, de-
cesiyle kesişir: “İntihar etmeye
UYUMSUZ TİYATRO
ğil mi Didi?”
değmez, çünkü insan kendini hep
AKIMININ TEMSİLCİSİ
Zaman doldurulması gerekli bir boşluktur. Pozzo’nun Lucky’ye
çok geç öldürür.”
Godot’yu Beklerken genel-
ettiği eziyeti bile bu şekilde algılarlar: “Böylece zaman geçi-
Beckett’in kökten nihilizmi ti-
likle “uyumsuz tiyatro” akımı-
riyoruz. /- Zaten geçecekti. /- Evet ama daha yavaş.”
yatro sanatını bile Gogo ve Didi’nin
nın bir temsilcisi olarak kabul
Kurtuluş olanaksızdır ve bekleyişin azabı ölene dek de-
anlamsız çabaları gibi hayatın dayanıl-
edilmiş, geleneksel kuralları parça-
vam edecektir. İnsanlık şiddete boğulmuş ve kötülük iyili-
mazlığı karşısında bir oyalanma sayar.
lamayı amaçlayan bir oyundur ve
ğe ezici bir üstünlük sağlamıştır. Bu yüzden Estragon’a gö-
Bir eleştirmene yazdığı mektupta:
Beckett yapıtını istediğimiz gibi yorumla-
re, Pozzo ve Lucky’nin gerçek adları aslında Kabil ve Habil
“Tiyatro hakkında hiçbir fikrim yok. Bu ko-
makta tamamen özgür olduğumuzu bize
olabilir. Bu koşullar altında insanın aklını yitirmesi işten
nuda hiçbir şey bilmiyorum. Tiyatroya gitmiyo-
şu sözleriyle bildirir:
değildir. “Hepimiz deli doğarız. Bazıları öyle kalır.”
rum” diyen Beckett, oyunun içinde bile ken-
“Estragon, Vladimir, Pozzo ve Lucky’yi,
Belaların mantıklı bir açıklaması olamaz. İki perde ara-
di sanatını hicvetmekten çekinmez.
yaşadıkları zamanı ve mekânı, ancak biraz
sında Pozzo’nun neden birden “kader gibi kör”, Lucky’nin
Pozzo’nun Lucky’yi çekiştirdiği sahneyi
tanıyabildim, anlamaya gereksinim duyma-
de neden sağır olduğunu öğrenemeyiz. Delirmemeyi başar-
iki berduş aralarında yorumlarlar: “Sanki bir
dan. Size verecek hesapları olabilir.
sa bile, insan mutsuzdur.
gösteride gibiyiz. / - Sirkte / - Müzikholde.”
Kendileri halletsinler. Ben yokum. Onlar
Adı ironik şekilde “şanslı” anlamına gelen Lucky, bir
Karakterlerin bir oyunun aktörleri olduklarını
ve ben ödeştik.”
köledir ve devamlı taşıdığı bavulları omuzlarına çökmüş
anımsatan replikleri de bulunur. Pozzo avarelere
Beckett, burada uyguladığı yoksullaştırma
olan dünya dertlerinin ağırlığıdır.
bir oyuncunun yönetmenine sorması gibi sorar:
yöntemini Oyun Sonu (1957) ve Mutlu Günler (1960) gibi
“Ayağa kalktım, tamam da, şimdi tekrar doğal bir
SORULAR... SORGUMALAR...
sonraki oyunlarında daha da ileri taşımış, diyalogları iyice
şekilde nasıl oturacağım?”
Pozzo’ya “Bavullarını niye hep elinde taşıyor? Yere koya-
minimalist kılarak ulaşılması olanaksız gözüken mutlak bir
Başka bir sahnede uzun bir tirat attıktan sonra: “Na-
maz mı?” diye sorar Vladimir ve Estragon ama birçok meta-
sessizliğe doğru yol almıştır.
sıl buldunuz beni? (…) Cesaretlendirilmeye öyle ihtiya-
fizik sorunun olduğu gibi, bu sorunun da yanıtı yoktur. “Dün-
Zira yaşamın anlamının kaybolması, sözcüklerin yok
cım var ki! Sonlara doğru sesim biraz zayıfladı, fark etti-
yanın gözyaşları kalıcıdır. Bir insan ağlamaya başlayınca,
olmasıyla eşleşir ve Hamlet’in ölmeden önce “Ve ge-
niz mi?” der.
bir yerde bir başkası susar. Gülmek konusunda da aynı şey
risi sessizlik” demesi gibi, Beckett de son metni olan
geçerli.” der Pozzo. Vladimir “Neyin var senin?” diye sor- BECKETT: ‘YAZIYORUM ÇÜNKÜ BAŞKA Sarsılmalar’ı (1988) “Ah, her şeyi bitirmek” cümlesiy-
duğunda Estragon “Mutsuzum” diye hayıflanır. HİÇBİR ŞEYDEN ANLAMAM’
le noktalamıştır. Belki bu son sözleri yazarın tüm yaşa-
Beckett bu durumda dine sığınmanın da bir saflık olaca- Yine de edebiyat Beckett için bir zorunluluk gibidir. Bir mı boyunca aradığı ve arzuladığı sessizliğe, uzun çaba-
ğını ima eder. Özellikle birinci perdede İncil’in çelişkilerle gazetecinin “Neden yazıyorsunuz?” sorusunu şöyle yanıt- lar sonucunda, bir anlamda kavuşmayı başardığı şeklin-
dolu olduğunu gösteren diyaloglar bulunur. lamıştı: “Başka bir şeyden anlamam.” de algılayabiliriz.
n
12 29 Aralık 2022