Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
cevatcapan33@gmail.com Stephen Dunn / Şiirler Çeviren: Recep Nas Şiirlerinde sıradan orta sınıf Amerikalıların gündelik yaşantılarını ele alan Stephen Dunn 1939’da New York’da doğdu. Hofstra Üniversitesi’ndeki öğreniminden sonra rek lamcı olarak çalışmaya başladı. Daha sonra İspanya’ya giderek bir roman yazdı. Amerika’ya dönünce Syracuse Üniversitesi’nde yaratıcı yazarlık bölümünde yüksek lisans derecesi aldı. 2000’de Different Hours adlı şiir kita bıyla Pulitzer Ödülü aldı. Here and Now (2011), Lines of Defense (2014), Keeper of Limits (2015) ve Pagan Virtues (2019) adlı şiir kitapları vardır. Syvia Plath, Anne Sexton ve John Berryman gibi intihar eden şairlerle ilgili şiirler de yazmıştır. Karşılama İnanıyorsan eğer, benim inandığım gibi eskiden, bir hiçe dönüştüğüne elde avuçtakinin çok geçmeden, İnanıyorsan eğer, benim inandığım gibi şimdi, (tam burada, sessizliğin ve velfecri okuyan gözlerin ardında) sunulmayan armağanlarla dolu bu sandığın senin olduğuna şimdi. Bir öğle sonunun tuhaf bir gizeme dönüşeceğine inanıyorsan eğer diyelim ki arka bahçendeki çiçeklerin utangaçlığı nasıl birden çöküyorsa üstüne ve uzaklardan kahrolası bir gök gürültüsü dönmüşse bir insan sesine, İnanıyorsan eğer, benim inandığım gibi şimdi bir karşılığı olmadığına ölümün; kederler içinde bile (yaşamı kurageldiğim bu yerde) sevinçten küçük köşelerin olduğuna Uykusuzlar evinde bir lamba düğmesiyse gövden uyandığın her an, kendin olmak adına duyumsuyorsan gerildiğini Benim şimdi yaptığım gibi, handiyse gülümsemeye durmuşsa yüzün… Üstadı Ziyaret Gelme ardımdan, yitirdim yolumu, diyordu üstat, elinde tüy kalemi ve saman kâğıdıyla gelen hayranına. Ama ben, yaşıyorum sanat için, diyordu hayranı, yoksa eğer kuralları,öğrenmek isterim gizlerinden birazını. Yitirdim yolumu, diyordu üstat, biraz sabır diliyorum senden ve biraz yardım kiramı öderken. Fark etti ki hayranı, yakalamıştı kötü bir anında üstadı. Dedi, uğrarım yine, gelecek haftaya. Biliyordu ki, anlatmıştı üstat öteki hayranlarına da, aslolan kullanmamaktır beş ya da altı kezden fazla güz sözcüğünü bir ömür boyunca, ve ancak, bir aptal karıştırabilir etkinlikle erkeyi. Ertesi hafta yine geldi hayranı. Git buradan, dedi üstat. Sanat başlar benden ötede, başka yerlerde. Günsökümü ve gölgeler bugünlerde, Yük üstüne yük sürüyor üstüme. Zordur tutmak iyi bir kadını yanında. Anladığını sandı hayranı. Kastettiğin, dedi, yoksunluktur anahtarı bunun? Ah, tekrar döndük başa, dedi üstat. Kullan şu evin çevresinde uzanıp gideni. Hüzün kat içine ve ayıkla süslerini. Adam Yerine Konulmuyoruz Biz Çünkü Keşke gelseler de bir gece, çalsalar kapımı, hükümetin adamları; kulaktan kulağa dolaşan basit gerçeklerin şiirini arasalar. Ve bir duvar gibi sessizliğe gömülünce karşılarında sürülünce çocuklarım dağlara ve karım zorlanınca bırakmaya beni cıscıvlak ortalarda. En sonu yalnızlığını bir giysi gibi üstüne uyduran, en basit hareketi bile dalga dalga ülkeye yayılan Amerikalı bu şair olurum işte ben o zaman. Ve devrim bağışladığında özgürlüğümü “Devrimin Şairi” olmamı istediğinde benden liderleri yüzgeri ederim hepsini. korkunç misillemelerinin ve yasak koydukları, sevdiğim karanlık işlerin listesini tutarım. Bir omzumda Mandelstam’ın hayaleti, ötekinde Lorca, yalnız inanılmayı bekleyen ve gün gelip ezgi ezgi göklere savrulacak bir sonraki şiirimi yazarım. İtalyan Kapriçyosu Süprülüp gelir dağdan inceden inceye bir sis yumağı, süzülür girersin içine sen de, bırakırsın saçlarını, dansetsinler diye, nazlı nazlı salınırken gölde sandallar. Senin ülken değil bu; gördüğün her şey kaldırım taşı döşeli sokaklar, yağmurluklu masalar, yoksulların balkonlarında salınıp duran çamaşırlar ne de anlamlı görünürler. Verandadan uzaklara bakınca, açılır bir pencere bir güvercin yavrusu, bir tavşan ve kızarmış domuz. Öyle ölümüne bir amaçları yoktur ki, mutsuz olsunlar şu dost yüzlü tezgâhtarlar. Onlar mutsuzsa sen mutlusun âdetleridir, gizlerler hep kederlerini. Aldığın alacağın pahalısından bir kravattır, alırsın, enlisinden ve ipekli, sırıtıp duran koca benekleriyle. Denersin gözalıcı bir atkıyı. Aynadan görürsün bakar durur alık alık biri sana. Alırsın bunu da nasılsa. Kocasındır bir kadına ve kadınsızsındır. Ne saçma, sahip olmadığı bir şey için yargılanmaktan kaçması insanın. Ah, bir tatil köyünün hüzünlü güzelliği hep bilegeldiğin seni yücelten, batırır yerin dibine bir gün. Çıktın geldin uzaklardan şevkle duymak için bunu. Söylüyorlar şimdi güvercinler arzuyla şarkılarını. Toplarsın ekmek kırıntılarını, tek bir iz komazsın Alacasında akşamın, kalkmışsa sis, kurarsın oturmayı, ince belli bir kadeh elinde, içinde grappa. Eminsin, hayal kırıklığı yaşamaz kırlangıçlar artık yine pike yapar, yine dalarlar önceki gece gibi, bilinçsiz, yabanıl ama bozmadan düzeni. 10 30 Temmuz 2020