Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ÇINAR KLASİKLERİNDE USTA YAPITLARIYLA RIFAT ILGAZ ‘Zurnayı en iyi biçimde çaldı!’ Babası mektubunda “Ne istersen ol, karışmam ama neyi iyi yapacağına aklın yatıyorsa onu yap. İstersen zurnacı ol ama zurnayı en iyi sen çal!” demiyor muydu… Sayısı yetmişi geçen kitaplarıyla Ilgaz Usta, zurnayı en iyi biçimde çaldı, diyebiliriz rahatlıkla. Çektiği çileler, yaşadığı işkenceler, bunca hapisler ve sürgünler zurna sesinin etkisinin kanıtıdır… MEHMET SAYDUR R ıfat Ilgaz ile roman türü arasında sıkı bir ilişki vardır. Cide’den tanıdığı Rahime Kaptan’ın roma nını henüz 12 yaşındayken yazma ya kalktı, Mehmet Rıfat. Yazdığı ka darıyla Samsun’da götürdüğü mat baacı Nusret Usta beğenmişti bile. Kastamonu’da ortaokulu okurken ge celiği iki buçuk kuruşa aldığı roman ları ucuza getirmek için geceli gün düzlü okuyan Rıfat’a arkadaşları “Romancı” adını taktılar. Bölgenin özelliğinin etkisiyle bir süre sonra bu ad “Ormancı”ya dö nüştü. Adı çıktığına göre ikinci ro man denemesini de yapmalıydı artık. Üstelik roman olayları büyük kent lerde geçmeli, roman kişileri büyük kentlerde yaşamalıydı… Anadolu romanda geçerse yazı lan kitap, roman olmazdı! O yılla rın bu anlayışıyla yazdığı küçük ro manında hırsızı Beşiktaş’tan tramva Rıfat Ilgaz ve İlhan Selçuk ya bindirmiş, Üsküdar’da indirmiş ti. İstanbul’u bilen Nizami okuyunca (Pijamalılar), 97.sayısında ise Dördüncü katıla katıla gülmüştü. Bölük yayımlandı. Sonra da öteki romanla Şu durumda bu büyük kenti bilmeden, rı gelecekti artık. İstanbul’u öğrenmeden roman yazmamalıy Sennur Sezer’in de belirttiği gibi Ilgaz’ın dı. Zaten babası da mektubunda “Ne istersen romanlarında iki ayrı yol izlediğini görüyo ol, karışmam ama neyi iyi yapacağına aklın ruz: Ortak kahramanları tek mekanda ge yatıyorsa onu yap. İstersen zurnacı ol ama çen, bağımsız öykücüklerle oluşturulan ro zurnayı en iyi sen çal!” demiyor muydu… manlar: Hababam Sınıfı, Bizim Koğuş (Pi jamalılar), Meşrutiyet Kıraathanesi, (Geç VEREMLE MÜCADELE, ŞİİR VE mişe Mazi) Hababam Sınıfı İcraatın İçin MARKOPAŞA! de. Bu romanlar, genellikle öykülerin geç O yılların korkutucu hastalığı veremle sa tiği mekanların ortadan kalkışı ya da ro vaşım, şiirleri ve Markopaşa yazıları yüzün man kahramanlarının hepsinin (Hababam den kovuşturmalar, tutuklamalar, işkence Sınıfı) ya da birinin ((Bizim Koğuş) roman ler, beş buçuk yılı bulan hapisler nedeniy mekânından ayrılışıyla son bulur. le roman yazacak dingin bir ortamı bir türlü yakalayamadı Ilgaz Usta. HABABAM EFSANESİ Şu var ki yazacakları belleğinden çıkmak Öykücülükten oluşan romanları, tefrika şöyle dursun daha da mayalandı, olgunlaştı. kolaylığı, çalışma koşullarının yetersizliği İlhan Selçuk’un Dolmuş mizah dergisi, öy gibi ‘pratik sorunlardan’, zorunlu olarak kücükler şeklinde ekmeği fırına sürme ola bu biçimde yazılmıştır. Bu romanlardan nağını tanıdı. “Stepne” takma adıyla Haba Hababam Sınıfı, eğitim sorunlarını irdele bam Sınıfı’nın ilk öyküsü derginin 25 Tem mesiyle olduğu kadar, ilk gençlik sorun muz 1956 günlü 30.sayısında çıktı. Ardın larını, yarı ironik yansıtışıyla da özellikle dan 85.sayıdan başlayarak Bizim Koğuş genç okurların gözdesi olmuştur. Roma nın ünü, Ilgaz’ın tüm yazdıklarının ününü geçmiş, tiyatroda ve sinemada uyarlamaları, taklitleri türemiştir. Yazarın, Kastamonu Lisesi orta kısmı, muallim mektebi anıları ile oğlu Aydın’ın Kabataş Lisesi anılarından oluşan Hababam Sınıfı’ndaki tipler gibi olaylar da gerçektir. Şu var ki yaşamın gerçekliğinden sanatın gerçekliğine büründürmüştür Ilgaz Usta. Bu gerçeklikle bir eğitim yergisi oluşturmuştur. Hababam Sınıfı gibi Dolmuş dergisinde yayımlanan Bizim Koğuş, yaşamak için direnen yüzlerce hastanın yokluk, yoksulluk içinde verdikleri savaşın mizahıdır. Doktorlardan, hastanelerden çok çekmiş olanlara sevginin ve dostluğun en canlı belgelerini sunarken onları güldürmesini de başarır. Eleştirmenlerin toplumsal yergi türüne örnek olarak gösterdikleri bu roman, ölümün bile gülünecek bir yanı olduğunu ortaya koymaktadır. Böylece Bizim Koğuş, hastanede geçen Hababam Sınıfı’dır bir bakıma. KARARTMA GECELERİ, SINIF VE TUTUKLANMA Karatma Geceleri, 1944’lerin İstanbul’unda, Alman faşizminin azgınlaştığı, dünyayı ateşe verdiği ve savaş tehlikesinin her an kapımızı çaldığı ağır koşullarda karartılmış İstanbul sokaklarında, hakkında iki tutuklama kararı bulunan bir devrimcinin, öğretmen Mustafa Ural’ın yaşamından kesitler veren bir romandır. Mustafa Ural, Rıfat Ilgaz’ın ta kendisidir. Sınıf adlı şiir kitabının toplatılmasından sonra Ilgaz’a da tutuklama emri çıkmıştır. Sıkıyönetim dönemidir. Ilgaz hastadır ve sıkıntılı bir sorguya katlanabilecek gibi değildir. Bu yüzden iki buçuk ay saklanmak zorunda kalır. Karartma Geceleri, bu iki buçuk aylık dönemin romanıdır ve o günlerin sorunları da paralel olarak gelişir romanda. Düşünceyi suç sayan, yazıda ve sözde hiçbir özgürlük tanımayan tek parti ve savaş günlerinin baskı dönemi olayları… Sarı Yazma ise Rıfat Ilgaz’ın çocukluğundan başlayarak 1950’li yıllara kadarki çileli yaşamından kesitler sunduğu bir otobiyografik romandır. Roman, yazarın 1922’de 12 yaşındayken ayrıldığı ve ‘doğduğum eşsiz, benzersiz memleket’ sözcükleriyle nitelediği Cide’ye, yarım yüzyılı geçkin süre sonra yeniden gidişiyle başlar. Bu dönüş, çocukluk yıllarının geçtiği bu kıyı kasabası geçmişe götürür Ilgaz’ı. DİRENEN İNSANIN ÖYKÜSÜ Kendisini merkeze alarak roman bütünlüğü içinde direnen insanın öyküsünü ustaca vermektedir Ilgaz. Yaşamındaki acıları, çektiği çileleri abartmadan, acındırmadan, kahramanlaştırmadan, yakınmadan, sızlanmadan, doğal bir şeymiş gibi anlatır. Bir başkasını anlatıyormuş gibi tarafsız, okuru ilgilendirmeyeceğine inandığı ayrıntılardan arınmış bir dil ve dedikodudan uzak bir anlatımla… Ve her zaman temiz dili, açık ve akıcı anlatımıyla... Gözümüzü, gönlümüzü, aklımızı ülkemize, insanımıza ve sorunlarımıza çevirmektedir. Toplumcu ve memleketçi romanlarında çevre koşullarının belirlediği insan tipleri, insan manzaralarımızı da bütünlemektedir. Rıfat Ilgaz, çocuklarımız için de romanlar yazmış, onların kalbine de dokunmuştur. Çocuklar, onun her zaman yoğun duyarlık kaynaklarının başında gelmiştir. Bunda yazarın işini, insanları, çocukları seven bir öğretmen oluşunun etkisi vardır. Bacaksız ki içlerinden en unutulmaz olanıdır, Hababam gibi kuşakları büyütmüştür. Sayısı yetmişi geçen kitaplarıyla Ilgaz Usta, zurnayı en iyi biçimde çaldı, diyebiliriz rahatlıkla. Çektiği çileler, yaşadığı işkenceler, bunca hapisler ve sürgünler zurna sesinin etkisinin kanıtıdır… n 26 26 Mart 2020