Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
MERHABA İlk romanlarımız Bir kesimin ilk Türkçe roman olarak gösterdikleri Şemsettin Sami’nin Taaşşuku Talat ve Fitnat’ı 1872 sonunda çıkana kadar en aşağı altı Türkçe roman yazılmış. Ç ocukken, “Osmanlıya matbaayı getiren İbrahim Müteferrika’dır” diye belletmişlerdi okulda. Yanlış olduğunu sonradan keşfettik. Yahudilerimizin 1493, Ermenilerimizin 1567, Rumlarımızın 1627’den beri matbaaları varmış. Meğer ilk Türkçe roman da bizim bildiğimiz değilmiş. 1986 yılında öğrendik, Evangelinos Misailidis’in Temaşa i Dünya ve Cefakâr u Cefakeş’i Seyreyle Dünyayı üst başlığıyla Cem Yayınevi’nce basılınca. Saygın araştırmacı “eniştemiz” Robert Anhegger ile unutulmaz yazın kişimiz Vedat Günyol, toz topraktan kurtarmışlar bu hazineyi. Günyol, Türkiye’de ilk roman olarak bilinen Hasan Mellah ve Hüseyin Fellah’ın 1875’de yazıldıklarını, Misailidis’in 1872’de basılan bu yapıtının ilk Türkçe roman olduğunu öne sürer. Ne ki, sözünü bitirirken düştüğü dipnot düzeltme gibidir. Turgut Kut’un ilk Türkçe roman olarak Vartan Paşa’nın Akabi Hikâyesi’ni gösterdiğini aktarır. Doğru olan budur. Vartan Paşa’nın yapıtı, nihayet, 1991 yılında “ilk Türkçe Roman” alt başlığıyla Eren Yayınları’nca yayımlandı: Akabi Hikyayesi. Kitabı hazırlayan bir başka “eniştemiz” Andreas Tietze’dir. Çalışmasını dostu Anhegger’e adamıştır. (Angehher ve Tietze, bizim kendimizi tanımamızı yardımcı olan iki Avrupalı. 1938 yılında birlikte yaptıkları Anadolu gezisinin notlarını okuyamadım daha.) Tanpınar’ın tarihinde yer almayan bilgiler bunlar. Meğer ilk romanımız 1851’de çıkmış. Turgut Kut’un saptamalarına göre, 1872’e kadar Ermeni yurttaşlarımız dört roman daha yazmışlar. Bunlardan, gene Vartan Paşa’nın Boşboğaz Bir Adem’i Murat Cankara’nın aktarmasıyla yayımlandı (Koç Ü. Y., 2017). Böylece, Günyol’dan farklı düşünen bir kesimin ilk Türkçe roman olarak gösterdikleri Şemsettin Sami’nin Taaşşuku Talat ve Fitnat’ı 1872 sonunda çıkana kadar en aşağı altı Türkçe roman yazılmış. Bu konuları araştıran akademisyenleri kutlar, çalışmalarının daha geniş yankı bulmasını umarım. Böylece yazın tarihimizi kendimiz sorgulamak ve daha iyi yazmak olanağını buluyoruz. Bu, kendimizi daha iyi tanımak demektir. VARTAN PAŞA VE MISAILIDIS 19. yüzyıl romanlarımızın sanat açısından zayıf olmakla birlikte o dönemin toplumunu, kültürünü tanımak bakımından yararlı oldukları söylenir. Vartan Paşa ve Misailidis’in romanları da bu türdendir. Ge ne de, illk romanlar olarak sanatsal değerlerini yok saymamak gerekir. Nitekim, Vartan Paşamızın kafasında bir roman kavramının oluştuğu anlaşılmaktadır. Olayları geliştirerek serimlemesi, karakterleri işlemesi, toplumsal çevre anlatımı, eşyaları metne anlam katacak şekilde betimlemesi yazınsal değerden yoksun değildir. Vartan Paşa yüksek bürokrat olarak herhalde Osmanlı toplumunun geneli hakkında fikir sahibiydi. Ancak romanlarındaki olayları Ermeni milletiyle sınırlamayı yeğlediği görülüyor. Akabi romanında Müslüman misafirleri olduğu için birkaç gündür çıkamadıklarını söyleyenleri görürüz. Bunun dışında ele alınmaz Osmanlı toplumunun milletleri arasındaki ilişkiler. Vartan Paşa’nın amacının Ermeni milletinin gelişmesine katkı olduğu özellikle ik romanı Akabi için söylenebilir. Ermeni milleti içindeki zengin / yoksul ayırımını sergilerken, asıl olarak gregoryenlerle katolikler arasındaki husumete dikkat çeker. Hasım mezheplere ait iki gencin Romeo ile Jülyet’i anımsatan acıklı aşk öyküsünü okuruz. Birbirini sevenler mezhep kavgası yüzünden ancak ölümde birleşirken, arka düzlemde aynı mezhep içinde bir zorla evlendirmeyi izleriz. Vartan Paşa, eşitlik, din ve vicdan özgürlüğü, hoşgörü, kadın hakları gibi kavramları ham şekilde de olsa işlemekte, bunların Ermeni milletinde bir aydınlanmaya yol açmasını ummaktadır. Vartan Paşa için bir Tanzimat aydını diyebiliriz. Misailidis’in romanı çok daha ilginçtir. Osmanlı avukatı Favini başından geçen türlü olayı izler, onunla birlikte Balkanlar’a, Rusya, Londra, Paris, Orta Doğu, Akdeniz, Atina’ya gideriz. Anlatıcı Favini’nin kendisidir. Ancak, romanın sonunda anlarız ki, Favini bütün bunları bize aktarması için yazara anlatmıştır. Roman içinde de Favini belirli kişilere sözü verip öykülerini kendilerinin anlatmasını sağlar. Bunlar yazınsal açıdan oldukça başarılı sayfalardır. Örneğin fahişelerin dile geldikleri bölümler Ahmet Rasim’in Fuhşı Atik’ine, Adnan Veli’nin İstanbul Batakhaneleri’ne götürür okuru. Bu üç yapıtı ardarda koyup zaman içinde bir yolculuk yapabilirsiniz. Favini’nin anlattığı yeraltı İstanbul’unun da üstünde durmaya değer. Geçmişe ait gizemli İstanbul anlatma modası var ya, hiç gerek yok, aslı bu romanda: “İstanbul’da çok acaip ve garaib şeyler olur.” TÜRKÇE KONUŞAN ORTODOKSLAR Favini, Rum milletini, özellikle Türkçe konuşan ortodoksları merkeze almakla birlikte imparatorluğa ve Avrupa’ya açılır. İkide bir Doğu Batı karşılaştırması yaparız ya, bu romanda daniskasını görürüz. Favini ömrünün sonuna yaklaştığın da Boğaziçi’nde bir köye yerleşecektir. Ona göre Tanzimat reformlarını yapan Türkiye Avrupa’dan daha iyi hale gelmektedir. Yunanlıların da “Tanzimatın lezzetini alsalar” idi Türkiye’den kopmamış olacaklarını düşünür. Favini de bir Tanzimat aydınıdır. Bağnaz din adamlarından hiç hoşlanmaz. Ezileni ezene karşı savunur. “Şu temaşaı âlemde cefakeşleri zalim cefâkaran cevrinden ve cehalet zulmetinden halas eylesin! Amin!” Bir eşitlik ve aydınlanmacı duasıdır bu. Misailidis Karamanlılar diye bildiğimiz ana dili Türkçe ortodokslardandır. Müslüman olmadıkları için Türklerce, Elen olmadıkları için de Rumlarca fazla benimsenmemiş, mübadelede Yunanistan’a gönderilip orada zaman içinde elenleştirilerek silinmiş bir topluluk. Keşke Anadolu’da zenginliğimiz olarak kalabilselerdi. Hiç değilse, Vartan Paşa, Misailidis gibi yazarlarımızın Türkçe yazınımıza katkılarını bilelim, benimseyelim, çocuklarımıza öğretelim. n B u sayımızın kapağında ölümünden elli yıl sonra, kendisine yazılan mektuplardan oluşan Eşe Dosta Selâm kitabıyla Orhan Kemal yer alıyor. Orhan Kemal yaşadığı yıllarda edebiyatımızı pek çok yönüyle sarsmış, yenileştirmiş çok önemli bir yazarımız. Hem romanları hem de hikâyeleriyle öncü bir yazardı. Halkın farklı katmanlarını, onların dünyasının içinden anlatabilmesi, dilinin şaşırtıcı kıvraklık ve zenginliği, yarattığı kahramanların gerçek hayat deneyimiyle dolu olması, hiç eksilmeyen insan sevgisi, sıcaklığı, neşesi onu benzersiz kılan özellikleriydi. Hapishane arkadaşı Nâzım Hikmet gibi, yaşadığı dünya ve çevresi ne denli kirli, dayanılmaz olsa da, ne denli büyük sıkıntılar içinde yaşasa da “taviz” vermeden, “sponsor” aramadan yaşayabilmiş, doğru bildiğini yazmış ve söyleyebilmiş olmasıyla dürüstlüğü kıskanılacak örnek bir aydındı. Bir dönem “Üç Kemal’ler” olarak anılan Yaşar Kemal, Orhan Kemal ve Kemal Tahir, edebiyatımıza büyük bir zenginlik kattılar. Yapıtları bugün de insanımızı, toprağımızı ve dilimizi tanımak için bulunmaz değerde. Şu günlerde Cibali’de yıllarca oturduğu evin yıkılması ya da korunması tartışmaları süren Orhan Kemal’in dünyasına yakından bakabilmek için bizler de hiç değilse yeni çıkan Eşe Dosta Selâm’ı okumalı, açtığı geniş dünyanın insan ilişkileri üstüne düşünmeli sonra da evinin olduğu sokaktan geçip ona bir selam göndermeliyiz. KITAP l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Yayın Yönetmeni: Turgay Fişekçi l Editör: Gamze Akdemir l Tasarım: Bahadır Aktaş l Sorumlu Müdür: Olcay Büyüktaş Akça l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. turgay.fisekci@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap