Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
‘68 YILINDA ON DOKUZ YAŞINDAYSAN HEP ON DOKUZ YAŞINDASIN’ ‘Bu kitap hem ben hem biz!’ “Tüm yaşamım boyunca 68’li olmuşum” diyen Işıl Özgentürk’ün ömrünün elli yılını anlattığı 68 Yılında On Dokuz Yaşındaysan Hep On Dokuz Yaşındasın, çıplak bir eylem. Pek çok önemli toplumsal olaya bizzat tanık ve müdahil olarak, dediği gibi “üç darbeden emekli olmuş biri” olarak; meydanlar, tiyatro, sinema, edebiyat sacayaklarıyla özyaşamının ve kendisinin 68’inin dosdoğru serimi. Devrim ve otobiyografinin bileştiği hem en kişisel hem toplumsal yapıtı. GAMZE AKDEMİR gamze.akdemir@cumhuriyet.com.tr ‘ÇOK ŞANSLI BİR İNSANIM’ n Sizi 68 Yılında On Dokuz Yaşındaysan Hep On Dokuz Yaşındasın’ı yazmaya yönelten nedenlerin başında vefa ve sorumluluk duygusu olduğunu vurguluyorsunuz. Bunu anlatmanızı rica ederek başlayalım. Öncelikle çok şanslı bir insan olduğumu düşünürüm. Dünyada havai fişeklerin yepyeni yolları, öğretileri aydınlattığı bir dönemde üniversiteli olduğum için, iki Cumhuriyet âşığı anne babamın başına buyruk kızları olduğum için, çocukluğumun önemli bir bölümünün kadim bir uygarlık kenti olan Antep’te geçirdiğim için. 20 yaşında korkusuzca Cumhuriyet gazetesinin kapısından girip “Ben burada çalışmak istiyorum” dediğim için, olağanüstü dostluklar, aşklar yaşadığım için. Ülkemde gitmediğim kent, ören yeri bırakmadığım için, Afrika’da tamtam, İspanya’da en sevdiğim flamenko dansını yaptığım için, beni eleştirmeyi hiç bırakmayan kızım Dünya için... Pek çok şey için. Dedim ki, bu hayata bir vefa borcun var. Yanı başında ölen işçi Şerif Aygün’e, sokaklarda vurularak ölen yoldaşlarıma, idam edilen canlarıma, birlikte yollarda yürüdüğüm arkadaşlarıma, benimle hayatı paylaşan dostlarıma, en önemlisi de kendime bir vefa borcum var. Öyleyse iş başına geç Işıl, başla! Başlayınca gördüm ki, sadece 68’li yılları anlatmam yetmiyor, ben tüm yaşamım boyunca 68’li olmuşum. Öyleyse devam... ‘SANSARYAN’DAKİ CİNAYETİM’ Ali İsmail Korkmaz için, polis kurşunuyla ölen Dilek Doğan için, ölüm orucunda ölen Sevgi Erdoğan’ın kucağıma yayılan kara gür saçları için, Güneydoğu’nun ankakuşu Tahir Elçi için, halay çektiğim Barış Anneleri için, yerin 400 metre altında bana hikâyelerini anlatan maden işçileri için, Gerze’de termik santral yapılmaması için çadırda nöbet tutarken elime çay tutuşturan Karadeniz’in amazon kadınları için, Suruç’ta Kobani sınırında patlayan bombaları beraber saydığımız yiğit kadınlar için yazmalıyım, dedim. Kadınlık hallerimi de yazmalıyım dedim,12 Mart’tan sonra getirildiğim işkence merkezi Sansarsan Hanı’ndaki küçük cinayetimi, tecavüze uğramamı da yazdım. Kitabın adı da ben yazarken kendini yazdı. n Işıl Özgentürk deyince aklımıza hemen o tükenmez heyecanı ve eylem insanı olması gelir. Kitabın bütününe yayılan duygu da birebir bu. Bilmez gibi soralım; neden bu heyecan, bu yerinde duramama hali? Hep öyleyim ve sanırım bu hali 68’li yıllara borçluyum, 68 kısaca bir ruh halidir ve bu ruh hali, bu isyan insanı terk etmez, yetmiş yaşına gelse de! Bir de başınızın derde girmesine alışmanız gerek, bak gene bir sorgulama için Çağlayan Adliyesi’ne çağrıldım. Artık saymıyorum. Arkadaşlarım “adliyeye yakın bir ev tut” diye akıl veriyorlar. Bir de korkuyu yenmek gerekir. Asıl bela korkudur. n Kitap sizin 68’iniz, hem kişisel hem toplumsal yapıtınız kuşkusuz ama kitapta pek çok olayın bir kuşağın ortak yaşamında var olduğunu belirtiyorsunuz. Kitabım elbette benim hayatım ama dönemin pek çok insanının da hayatına dokunan bir kitap. Hem ben hem biz. Çoğul bir hayat. Çoğu zaman biz diyorum, “biz yürürken”, “biz üniversite damlarında nöbet beklerken”, “biz bir grev alanında oyun oynarken”... Bunları anlatırken nasıl tekil şahıs kullanabilirim? ALIS IŞIL VE ANTEP! n Devrim ve otobiyografi nasıl bileşiyor kitabınızda? Kitabım geri dönüşlerle ilerliyor. Böyle bir anlatımı özellikle seçtim. Yaşadığım olaylar, geçmişim beni nasıl bir insan yapmış, bunu göstermeye çalıştım. Çok sevdiğim Yunanlı yönetmen Angelopoulos’un Sonsuzluk ve Bir Gün filminden yazım tekniği olarak epey faydalandım. n Mutlu çocukluğunuzdan bu yana “gezgin bir dünya vatandaşıyım” diyorsunuz. Kitabın da bu bağlamda geniş bir rotası var. Çocukluğum için “Alis (Işıl) Harikalar Diyarında” diye başlık açtım. Gerçekten harikalar diyarındaydım. Antep’in sıcağında Maarif Müdür Yardımcısı olan babam sırtında şoför gocuğu, altında cip, dağ köylerine giderken beni de yanına alırdı. Yaş 10. Sözlerini anlamadığım türküleri, ağıtları ilk o zamanlar duydum. Yüzleri dövmeli Kürt kadınları beni çiğköfteyle beslerlerdi. Aşk konusundaki ilk bilgilerimi de arkadaşlarımla Antep’in açık hava pavyonlarını dikizlerken öğrendim. Annem arkeoloji meraklısıydı, her hafta başka bir ören yerine giderdik. Sonunda da çok geniş bir coğrafyada at koşturdum. ‘DEVRİM İÇİN HAREKET TİYATROSU, BİR OKULDU’ n 68 kuşağını besleyen en önce, sizin de ömrünüzü koşut adadığınız tiyatro, sinema ve yazındı… O dönemin başlıca yapıtlarıyla burada da anar mısınız? En unutamadıklarım; Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Sait Faik’in bütün eserleri. Haldun Taner’in “Keşanlı Ali Destanı” oyunu... İtalyan yönetmen Michelangelo Antonioni’nin “Gece” ve François Truffaut’un “Jül ve Jim” filmi... Röportaj pirim Fikret Otyam’ın bütün kitapları... Senaryosunu yazdığım, yönetmenliğini Ali Özgentürk’ün yaptığı “At”, “Balalayka” ve “Su da Yanar” filmleri… n Oyuncu ve yazar olarak arasında bulunduğunuz, 1969 Eylülü’nde kurulan Devrim İçin Hareket Tiyatrosu (DİHT) nasıl bir okul ve deneydi? Benim için gerçek bir okul oldu. Üç yıl boyunca sokaklarda, grev alanlarında düğün salonlarında, Aksaray TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası ) salonunda, Kanlı Pazar’da yüzlerce oyun oynadık. Üç yılda tiyatroda 60 kişi çalışmış. 12 bin kişi izlemiş ve toplam 750 oyun oynamışız. Başlıca üç oyun çıkarmışız: “Köprü”, “Grev” ve “Amerika”. Devrim İçin Hareket Tiyatrosu’nun tiyatro tarihindeki yeri yadsınamaz. Benim için de yazarlığımın yapı taşlarından biridir. Yazdığım pek çok hikâyenin, senaryonun temelidir. KANLI PAZAR n 16 Şubat 1969… Kanlı Pazar! Saldırıya uğruyorsunuz… DİHT, Kanlı Pazar’da yerini nasıl alıyor? Her zamanki gibi görev yerindeyiz. Beyazıt Meydan’ında. Dev bir Amerika heykelinin arkasında yürüyoruz. Can Yücel şiir okuyor, ben başımda bir bere, elimde tahta bir tüfek, Vietnamlı bir militanı oynuyorum. Sonra büyük saldırı. Ayağımda kalın bir çizme olmasa, uzun sakallı ve entarili birinin elindeki sopa beni sakat bırakacaktı. Bugünlerin ilk işareti Kanlı Pazar’dır. n Yeni tasarılarınız? Şimdi pandemi günlerinde evimdeki objelerle oluşturduğum 100 kadar fotoğrafın içinden otuz tanesini seçip bir sergi yapacağım. Serginin geliri Ali İsmail Korkmaz Vakfın’a verilecek. Heyecanlıyım. Her zamanki gibi. n 68 Yılında On Dokuz Yaşındaysan Hep On Dokuz Yaşındasın / Işıl Özgentürk / Cumhuriyet Kitapları / 302 s. / 2020. 4 26 Kasım 2020