Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ARNALDUR INDRIDASON’DAN ‘HİPOTERMİ’ Özgün bir İzlanda polisiyesi Hipotermi romanı, yazarın diğer romanları gibi tek bir cinayet üzerine kurulmuş olay örgüsüyle yavaş tempoda ilerleyen; Kuzeyli yapıtların pek çoğunda görmeye alışık olduğumuz şiddet dolu sahneler barındırmayan ama sürükleyicilik ve gizem çizgisinden asla ödün vermeyen tipik bir Arnaldur Indrıdason romanı. ÇAĞATAY YAŞMUT İ ntihar girişimi gerçekleştirmeyi tasarlayan birine yardım etmek ya da bir kişiyi kasten intihara teşvik etmek suç teşkil eder mi? Arnaldur Indrıdason’un 2005’te, “Reykjavik Polisiyeleri” başlığı altında yayımlanan Sırlar Şehri adlı roman ile Türk okurunun tanıdığı dedektif Erlendur, yedi yıl ortalardan kaybolduktan sonra bu kez Hipotermi’yle yeniden karşımızda. Ama bu sefer kaybolmamak üzere geri geldiği açık. Arnaldur Indrıdason romanları Kuzey polisiyelerinin kendine özgü bütün özelliklerini barındırıyor. Nedir bu özellikler? Gizem dolu cinayetler, derinlikli karakter betimlemeleri, toplumsal sorunlar karşısında takınılan gerçekçi duruş ve kasvetli, soğuk mekânlar… Arnaldur Indrıdason’un yeni romanı Hipotermi’ye gelene kadar yayımlanan Sesler, Sular Çekildiğinde ve Kutup Soğuğu romanları, kahramanokur beraberliğimizin uzun soluklu olacağını kanıtlıyor. Indrıdason’un Dedektif Erlendur’u sadık polisiye okurlarının yakından tanıdığı Kuzeyli meslektaşları gibi “cool” ama son derece kibar ve çoğu polisiye roman kahramanına benzer şekilde özel hayatı problemlerle dolu bir dedektif. O, bir soruşturma sürecinde sizi sorgulamaya geldiğinde kapı dışarı edebileceğiniz naiflikte olmakla beraber bacadan girerek sorularının yanıtını alıncaya kadar peşinizi bırakmayacak inatçılıkta bir adam. Hikâyeye bakarsak...Yazar, Hipotermi romanında macerayı gizemli ve büyük sorulardan birini takıntı haline getirmiş bir kadın üzerine kurmuş: “Ölümden sonra yaşam var mıdır ve eğer varsa ölen biri ölüm sonrası gidilen bu yer her neresiyse oradan bize bir şey söyleyebilir mi veya bir işaret gönderebilir mi?” ÖLÜMDEN SONRA YAŞAM Bir bankada çalışan ama yönetimden kaynaklanan sorunlar nedeniyle tımarhaneye dönmüş işyerinde çok bunalan Karen, çocukluk arkadaşı Maria’nın daveti üzerine hafta sonunu dinlenerek geçirmek için arkadaşının, Thingvellir Ulusal Parkı’nda bulunan Sandkluftavatn Gölü kıyısındaki yazlık evine gelir. Ancak gelir gelmez evde kötü bir sürprizle karşılaşır: Maria’nın cesedi tavana asılmış halde karşısında durmaktadır. Dedektif Erlendur ne evde ne de kadının vücudunda herhangi bir mücadele izine rastlar. Erlendur soruşturmasını ilerletirken Maria’nın önce bir deniz kazasında babasını, bu kayıptan iki yıl gibi kısa bir süre sonra kanser hastalığı nedeniyle annesini kaybettiğini ve bu kayıpların onda korkunç bir travmaya neden olduğunu öğrenir. ÇIZGI ÖTESI Öğrendiklerinden vardığı olası bir sonuç, genç kadının çok güçlü bir bağlılıkla sevdiği annesinin kaybının yol açtığı ağır depresyonun üstesinden gelemediği için intihar etmiş olabileceğidir. Sonrasındaki günlerden birinde Karen, Maria’nın kendi isteği ve kararıyla intihar ettiğine dair kuşkuları olduğunu söylemek ve bu kuşkularının temeli olan, arkadaşına ait bir ses kaydını vermek için dedektifi ziyaret eder. Söz konusu kayıt, Maria’nın bir medyumla beraber annesinin ruhunu çağırmak amacıyla gerçekleştirdiği bir seansın kaydıdır. Karen, Maria’nın her zaman ölümden sonra bir yaşam olup olmadığını merak ettiğini, bu konuyu yoğun bir biçimde araştırdığını ancak annesinin ölümüyle beraber takıntı haline getirdiğini de açıklar. Üstelik bu araştırmalar teoride kalmamış, Joel Schumacher’in bilinen filmi Çizgi Ötesi’nde gerçekleştirilen deneylere benzer bir deney gerçekleştirmeye kadar varmıştır. DENEY! Romana adını veren “Hipotermi deneyi” kapsamında bir grup tıp fakültesi öğrencisi bir arkadaşlarının vücut ısısını belli bir seviyenin altına düşürerek kalbini durdurmuşlar ve onu klinik olarak öldürmüşlerdir. Bu esnada soğuk tüm organları korumuştur. Ekip daha sonra defibrilatör yardımıyla kalbin tekrar çalışmasını ve “ölen arkadaşlarının dirilmesini” sağlamıştır. Maria’nın yaşarken, ölümden sonra bir hayat varsa ve annesi de bu yaşamı sürdürmek üzere belli bir yere gitmişse kendisine mutlaka bir mesaj göndereceğine ve annesinden beklediği o işaretin de kütüphanesinde bulunan Marcel Proust’un “Kayıp Zamanın İzinde” kitabı aracılığıyla kendisine ulaşacağına inandığı bilinen bir durumdur. Erlendur kaydı dinlediğinde tuhaf ve güçlü bir dürtünün kendisini ele geçirdiğini hisseder ve Maria hakkında daha fazla bilgi edinmeye, ailesini ve arkadaşlarını daha yakından tanımaya, yaşamının neden o yazlık evde, bir ilmikte son bulduğunu araştırmaya koyulur. Araştırmalarını derinleştirip Maria’nın hayatını didikledikçe gerçeğin göründüğü gibi olmadığını anlar. İntiharla ilgili bir teorisi vardır fakat elinde çok az ipucu olduğu için kuramını açıklamakla zayıf temellere dayalı bir suçlama yapmaya kalkışmanın çelişkisi ve sıkıntısı içinde gerçeği ortaya çıkarmaya yönelir. Hipotermi romanı yazarın diğer romanları gibi tek bir cinayet üzerine kurulmuş olay örgüsüyle yavaş tempoda ilerleyen, Kuzeyli yapıtların pek çoğunda görmeye alışık olduğumuz şiddet dolu sahneler barındırmayan ama sürükleyicilik ve gizem çizgisinden asla ödün vermeyen tipik bir Arnaldur Indrıdason romanı. n Hipotermi / Arnaldur Indridason / Çeviren: Gamze Bulut / Doğan Kitap / 309 s. 6 8 Ekim 2020