Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
YASEMİN ARPA’DAN ‘DAĞLARCA BURADA’ Ağzından şiir dökülen şair... Dağlarca Burada kitabında edebiyatın 24 önemli ismiyle yapılan röportajlar yer alıyor. Her röportaj ayrı ayrı değerli bir edebi metin… ADNAN GERGER B ir sanat üretimini kendisine yaşam biçimi olarak seçen ve uğraştığı alanda kendisini kabul ettirmiş insanların yaşamları hep sorgulana gelmiştir. Bu kişilerin ürettikleri yapıtlar kadar nasıl yaşadıkları merak edilir, gizliden gizliye de olsa gündelik hayatları yapıtlarının içerisinde araştırılır, her ikisi arasında bir ilişki kurmaya çalışılır. O sanatçının sanatı hakkında söylenenlerden, yaşamına tanıklık edenlerin anlattıklarından, karakterinden, yaşadığı dönemde olan olaylar karşısında tutumundan, düşüncesinden, aşklarından, dostluklarından, sevinçlerinden hüzünlerinden ve başka insanlarla ilişkisinden ve daha birçok şeyden… Bir sanatçının neden öyle yaşadığı onun sanat ediminin daha iyi anlaşılmasını sağlar. Özellikle şairlerin hayatları daha bir mercek altındadır. Bunun nedeni, insanı savuran o büyülü sözcükleri yaratan şairin hayattaki çıplaklığıyla olan arasındaki bağlantının gerçekliğinin olup olmadığıdır. Burada kutsal olan bir şey vardır. Ki bu kutsallık da Melih Cevdet Anday’ın “Şiir, bilinen sözcüklerle bilinmeyen sözler oluşturmaktır” dediği gibi şairin yeni bir söyleyişi, yeni bir imgenin doğuşunu müjdelemesidir. Sadece dil midir, bu merakı arttıran. Elbette hayır. Hiç şüphesiz ki kendi şiirine bir yol açan her şair, şiirini oluştururken mutlaka kendisine ait bir şiir dili yaratır. İşte şairin hayatına ilgi duyulmasının bir başka nedeni de budur. Şiir serüveni, şairin kimliğinin bir parçası olarak yaşadığı hayatın doğrudan yansıması diye görülür. Bir şair düşünün… Felsefi yapısıyla şiirinin çatısını oluşturmuş, kendine dair şiir dili kurmuş ve bir yol açmış ve hayatı çalkantılarla, çelişkilerle geçmiş bir şair… Hele bu şair; varlık ile yokluğu, inançla inançsızlığı, tabuyla başkaldırıyı benimseyerek ve yeni bir dil yaratma adına ayak direterek düşüncelerinin açığa çıkmasına izin vermiyor sa… Yaşadığı dönemde bir bilmece olarak kalmışsa elbette şiirleri kadar nasıl yaşadığı da merak edilir, kim olduğu da… Evet, Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan söz ediyorum. Daha önce Ne kadar Gamlı Bu Akşam Vakti / Safa Önal Kitabı ve Dağlarca ile / Söz Kuşlarından Kalan Parıltı adlı kitaplarıyla tanıdığımız GazeteciYazar Yasemin Arpa yeni bir kitap yayımlandı. Dağlarca Burada başlığıyla yayımlanan bu kitap Fazıl Hüsnü Dağlarca hakkında şu âna kadar sorulmuş ancak yanıtı alınmamış tüm soruların yanıtlarını içeriyor. İçermekle kalmıyor, edebiyata hem içeriğiyle hem de türüyle önemli bir yapıt kazandırıyor. ARKA KAPAK SERÜVENİ Yasemin Arpa, bu kitabın arka kapağını benden istediğinde doğrusunu isterseniz isteksizdim. Çünkü ben de herkes gibi önyargıyla yaklaşmış, Dağlarca hakkında bildik, daha önce duyulmuş şeylerden ibaret olduğunu sandım. Kitabı okuduğumda ne kadar yanıldığımı anladım. Ne kadar yanıldığımı da şu sözlerle itiraf ettim: “Dağlarca Burada, kitabı önemli bir yapıt… Bu kitap, şiirde kendi sesini bulmuş biçemini ve felsefesini yaratmayı başarmış bir şairin tanıtımı değildir. Bu kitap, şiire sığamayan ve felsefesini yaratmayı başarmış bir şairin şiirlerine ve insani kimliğine dair bir güzelleme de değildir. Bu kitap böylesine eşine az rastlanılan edebi yetiye sahip ve üretken bir şair olan Fazıl Hüsnü Dağlarca’yla ilgili şimdiye dek oluşmuş çelişkilerin ve sorulmuş tüm soruların yanıt bulduğu bir kitap… Deneyimli gazeteciliğini edebi kişiliğiyle birleştiren Yasemin Arpa, bu kitapta bir maden işçisinin titizliğiyle şiirin ana damarlarından biri olan Dağlarca’yı çok cesur bir biçimde irdeliyor. Edebiyatın usta ve otoriter isimlerinden oluşan yakın arkadaşlarıyla, akademisyenlerle, izinde yürüyenlerle yaptığı söyleşilerde Dağlarca’yı tüm yönleriyle ortaya çıkarıyor. Evet, Dağlarca burada… Bu kitap Dağlarca hakkında zihinlerde kalıplaşmış ideolojik yaklaşımlar dâhil tüm algıları yerle bir ediyor, ezber bozuyor.” Dağlarca Burada kitabında edebiyatın 24 önemli ismiyle yapılan röportajlar yer alıyor. Ama bu röportajlar öyle sıradan röportajlar değil. Her bir röportaj ayrı ayrı değerli bir edebi metin… Kolay değil elbet… Bu kitabı okuduğunuzda ağzını her açtığında dudaklarından şiir dökülen ancak kendini hiç ele vermeyen bir şairle bu coğrafyanın şiir yolculuğuna çıkacaksınız. n Dağlarca Burada / Yasemin Arpa / Ozan Yayıncılık / 216 s. / 2019. SUPHI VARIM’DAN ‘SOKRATIS ÖLÜLER ŞEHRINDE’ Çelişkilerle dolu bir dedektif! Dedektif Sokratis Polisiyeleri, on dokuzuncu yüzyılın sonları ile yirminci yüzyılın başlarında İzmir’de geçer. İzmir’in çok kültürlü kozmopolit yapısı yansıtılır. ÇAĞATAY YAŞMUT D edektif Sokratis Polisiyeleri, Suphi Varım’ın Thule Büyücüsü, Düello, Kâbus, Gölge, Dedektif Çırağı, Simirna Kızılı ve Karanlığımın Kızıl Geçidi’nden sonra kaleme aldığı polisiye dizidir. İzmirli Rum detektif Sokratis Eliseos’un ilk serüveni, Karanlıkta İki Ceset Yunanca’ya da çevrilip Atina’da yayımlanmıştır. Detektif Sokratis Polisiyeleri başlığı altında çıkan kitaplar ise Sokratis’in Oyunları, Sokratis Ölülerin Peşinde, Sokratis ve Cinler, Sokratis ve Siyahlı Kadın ile Sokratis Ölüler Şehrinde’dir. Bu romanlar, on dokuzuncu yüzyılın sonları ile yirminci yüzyılın başlarında İzmir’de geçer. Gotik tarzın gizemli dokusuna çok uygun olan İzmir, anlatılan dönemin tarihî ve siyasi olayları alt yapı olarak yer alır, İzmir’in çok kültürlü kozmopolit yapısı yansıtılır. Dedektif Sokratis Eliseos alaylı bir dedektiftir. Meslek ona babadan kalmıştır. Macera yaşamak uğruna üniversite yerine babasının yanına postu serer, suçluları ve şüphelileri takip eder, kimsenin girmeye cesaret edemeyeceği izbe yerlere girerek canilerle burun buruna gelmekten çekinmez. Bazen para hırsı tutup cebini doldurmaya kalkar bazen de büyük idealler peşinde koşar. Cesaretinin yanında biz insanlar gibi çelişkilerle dolu bir karakter olması, onunla empati kurmamızı ve ona karşı kolaylıkla sempati duymamızı sağlar. ANDERSEN İZMİR’DE Hikâyemize gelince… 1841 yılında ünlü Danimarkalı masalcı Hans Christian Ander sen gemiyle Smyrna’ya gelir. Şehirde veba salgınından dolayı karantina yeni kaldırılmıştır. Her şeyi not ettiği defteriyle birlikte şehri gezerken, vebanın pençesinin hâlâ şehrin üzerinde olduğunu görünce, gemisine kaçar. Fakat yolda defterini düşürür. Yetmiş iki sene sonra, Smyrna’da, Paradiso’daki Şanzelize Kumpanyası’nda çalışan Sabrina adındaki bir kadın ve Abbas Haşmet ismindeki kumpanya marangozu koruluktaki havuzda bıçaklanarak öldürülürler. Sokratis Eliseos soruşturmaya başlar. Danimarkalı masalcı Andersen’in yıllar önce düşürdüğü defteri cinayete kurban giden Sabrina’nın evinde bulunca, cinayet nedeninin yıllar öncesine dayandığından kuşkulanır. Çünkü, defter çok değerlidir ve cinayetin sebebi olabilir. Genç kadının dedesi masalcının defteri düşürdüğünü görmüş, geri vermek için saklamıştır. Fakat masalcı dönmeyince, defter dededen genç kadının baba sına, ondan da Sabrina’ya kalmıştır. Sokratis bu defter üzerine yoğunlaşırken, genç kadının sevgilisi Kubilay da bıçaklanarak öldürülür. Sokratis, şöyle bir tahminde bulunur: Katil, Sabrina’nın sevgilisini de öldürdüğüne göre, genç kadının kendisiyle ilgili bir sır bildiği ve bu sırrı sevgilisiyle paylaştığını tahmin ettiği için cinayetlerine devam etmiş olabilir. Peki, işin aslı gerçekten böyle midir? Sokratis defterden cinayeti aydınlatacak bir sonuç çıkaramayınca duvara toslar. Bu sefer, Sokrates’in radarına Sabrina’nın önceden hizmetçi olarak çalıştığı Haznedarzadeler’in yalısı girer. Haznedarzadeler teğmen olan oğullarının intiharıyla sarsılmışlardır. Teğmenin Sabrina’ya deli gibi âşık olduğu ve aşk için intihar ettiği bilinmektedir. Fakat, Sokratis işin aslının böyle olmadığını kısa bir süre sonra ortaya çıkarır. Üstelik, daha gizemli olan şey, teğmenin intihar ettiği yer, Sabrina’nın öldürüldüğü koruluktur. Böylece Sokratis, ipuçlarını ve kanıtları yeniden değerlendirir, sonradan keşfettiği bulguları da bunlara ekleyerek başka açılardan muhakemeye koyulur. Katile adım adım yaklaşırken, karısı Elenka da beklenmedik bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Böylece hem detektif hem de eşi kendilerini ölümcül bir ortamda bulurlar. n Sokratis Ölüler Şehrinde / Suphi Varım Oğlak Yayınları / 228 sayfa 10 7 Kasım 2019