Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
FİLİZ ERMAN’DAN ‘NÜZHET ERMAN KİTABI’ s a n a t h a y a t dizisi müze kitaplığı MÜZECİLİK YAZILARI / Modern Sanat Müzesinin Tasarımı İstanbul Resim Heykel Müzesi’ni, o zamanki adıyla “Müzei Hümayun”u, 19. yüzyılda Avrupa’da kurulan büyük müzeleri örnek alarak, modern ve ulusal bir müze modelinde düzenleyen ve kuran Halil Edhem’dir. Onun Müzecilik Yazıları Türkiye’de müzeciliğin kurucu metinleridir; aynı zamanda sanat tarihinin temel kaynakları arasındadır. Halil Edhem’in Müzecilik Yazıları, çağdaş müzeciliğimiz, özellikle de İstanbul Resim Heykel Müzesi’nin canlandırılması açısından bir rehberdir. rilir”. Tıpkı “Dost Olsun da Çamurdan Olsun” adlı şiirinin şu kıtasında imlediği gibidir: “(...) ama yalnızdır oldum olasıya Anadolu / Yalnızlıktan iflahı kesilmiştir Rumeli yakasına postu seren İstanbul / İki adım ötesini gurbet bilmiştir Koca Osmanlı bile bu oyalı yazmaya / Alın terini değil elinin kirini silmiştir (…)” İşte babam bu “oyalı yazmayı” kendine emanet bilmiş, Anadolu’nun gerçeklerine cesaret ve sevgiyle bakmış didaktizme kaçabilecek konuları, duygulu ve sanatkârane bir şekilde ele almıştır. ‘TÜRK ŞİİRİNE DEĞİŞİK BİR BOYUT GETİRDİ’ n Hisar Dergisi dönemi… Hisarcılar olarak bilinen şairler arasında sayılıyor Nüzhet Erman. Kimlerle paylaştı o dönemi ve başka nasıl nitelendi? Tabii uzun yıllar Hisar Dergisinde şiirleri yayımlandı. Aynı zamanda Varlık, Türk Dili gibi dergilerde de öyle. Mehmet Çınarlı, İlhan Geçer, Bekir Sıtkı Erdoğan, Feyzi Halıcı, Munis Faik Ozansoy, Yavuz Bülent Bakiler, Mustafa Necati Karaer, Oyhan Hasan Bıldırki, Tarık Buğra ve Talat Sait Halman ilk aklıma gelenler. Yakın dostu rahmetli Talat Halman bana daima babamın, “Türk Şiirinin en özgün şairlerinden biri olduğunu, Türk Şiirine değişik bir boyut getirdiğini, herkesten başka şiirler yazdığını” söylerdi. Rahmetli şair ve güzel dost Mustafa Şerif Onaran’ın babamla ilgili şu betimlemesini unutamam: “Nüzhet Erman’ın dalgın gülümsemesini anımsarım. Bağışlayan bir yumuşaklık içindedir”. n Babanızın en sevdiğiniz şiirleri hangileridir? En sevdiğim şiiri tabii ki benim için yazdığı şiirdir. Berabersek eğer yazdıklarını önce bana okur, küçük bir kızın görüşlerini alırdı. “AnaBacı Avrat”, “Harran Üniversitesi”, “Binlerce köy kar altında”, “Dost olsun da Çamurdan olsun”, “Çın Çın Belediye Otobüsü”, “İğde Çiçeği”, “İsimsiz”, “İstanbul Camileri”, “Bir Kaza Kaymakamı” ilk aklıma gelenler. “ÖLÜM HER ŞEYİ SİLER’ DEDİ; İTİRAZ ETTİM, EDİYORUM!” n Ölüm Her Şeyi Silmez çarpıcı bir başlık, bir o kadar da içsel. Bu duygu kitabın arka planının özeti gibi.. Beni bu projenin ardına düşüren duy gu babamın ölmeden kısa bir süre önce bana söylediği “ölüm her şeyi siler kızım” sözü olmuştur. Ama yaşamı boyunca sekiz şiir kitabı basılan, basılmamış yüzlerce şiiri olan, yaşamı ve şiirleri ile birçok insanın hayatına dokunmuş bir insanı ölüm nasıl silebilir ki? O zaman da itiraz etmiştim babama, bu kitapla da onun bu fikrini çürütmeye çalıştım. n Babanız adına şiir ödülleri verdiniz. Ondan bahseder misiniz? Babamın ölümünden sonra yine “ölüm her şeyi siler” sözünden hareketle, on üç yıl boyunca adına ödüller verdik. Nüzhet Erman Şiir Ödülü’‘nün amacı Çağdaş Türk Şiirinin gelişimine katkı sağlamak, Türk Şiirine yeni isimler kazandırmaktı. Son ödül 2011’de verildi. Ödülden vazgeçmemizin en büyük nedeni Türkiye’deki toplumsal değişim ve düzen oldu diyebilirim. Bu arada kitabın gelirini de Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışladım. ‘TARİHİ EDEBİ DİLLE ŞİİRLEŞTİRDİ’ n Tarihle ilişkisini, tarih kavrayışını sormadan bitirmeyelim söyleşimizi.. Nüzhet Erman’ın tarih kavrayışında “milletlerin hafızası tarihidir” ve “şuuru ise o tarihin günümüze taşıdığı değerlerdir” bilinci yatar. Özellikle son yıllarda yazdıklarında tarihi bilgi ve belgeleri edebi bir dille şiirleştirmiştir. Türklerin tarihini, Osmanlı Tarihini ve Yakın Tarihi çok iyi incelemiş ve içselleştirmiş bir ozandı. 1980’lerde yazdığı “Türk” adlı kitabının önsözünde şöyle der: “Bu şiir dizisi, eskiye özlem veya bir ırk, kafatası savunması değil, binlerce yıl, Pasifikten Akdeniz’e kadar kalıbını basmış, sayısız kavim ve milletlere hükmetmiş bir milletin doğuşuna, zaman içindeki her türlü gelişimine eğilerek, onun uygarlık tarihindeki müstesna yerini tesbit ve tescil amacını taşımaktadır.” Ölmeden önce yazdığı son şiir kitabı “Her Gün Yeni Doğarız”da ise Osmanlı’nın kuruluşundan Cumhuriyetin Kuruluşuna kadar olan dönemi şiirleştirmiştir. Bana bu kitabı müzik dilinde yazdığını, oratoryo yapılabileceğini söylemişti. Ümidim bu konuda yetkin birinin sahip çıkıp bu projeyi gerçekleştirmesi. n Ölüm Her Şeyi Silmez Nüzhet Erman Kitabı / Filiz Erman Immich / Dorlion Yayınları / 286 s. / 2019. 1314 Kasım 2019 MÜZE VE MODERNLİK Modernliğin kuruluşunda müzenin rolü yaşamsaldır: Evrensellik ve bireysellik müzede canlandırılır; ulusa, devlete ve kamuya ait düşünceler müzede cisimleşir; yurttaş müzede terbiye edilir; sanat ve sanat tarihi burada icat olunur. Müze ve Modernlik, müzeleşme ve modernleşme süreçlerinin etkileşimine bakıyor, müzenin büyüsünü yaratan güçlerin ve, bu arada, küratörlerin, mimarların ve tasarımcıların izini sürüyor. Efsanevi İskenderiye Müzesi’nden başlayarak, antik dönem ve Rönesans müzelerine değiniyor, nadire kabinelerinin ve arkasındaki hafıza sanatının gizlerini açıyor. MÜZE VE ELEŞTİREL DÜŞÜNCE Müze ve Eleştirel Düşünce, çağdaş müzeciliğin tekrar tekrar başvurduğu kimi metinlerden oluşan bir seçki sunuyor. Modern toplumsal ve siyasal hayatın, modern kültürün ve kentleşme hareketlerinin müzedeki temsillerini inceliyor. Louvre, Orsay, Pompidou, Tate, MoMA, Metropolitan ve daha birçok Batı müzesini tarayarak, onların sahne arkasındaki müze kültürüne ve tarihine özgü değişik simgeleri aydınlatıyor, kavramları irdeliyor. Bir anlamda sanat yönetimini belirleyen politikaları tartışıyor. MÜMKÜN OLMAYAN MÜZE / Müzeler Ne Gösteriyor? 1440’larda Floransa’da inşa edilen Medici Sarayı modern müzenin ilk örneği sayılıyor. Ama modern müzeciliğin modeli kuşkusuz Louvre. Şimdilerde, çağdaş sanatın yükselişini izleyen çağdaş müzelerin açılmasıyla birlikte, modern müzecilik artık ömrünü dolduruyor. Mümkün Olmayan Müze’de derlenen metinler, birtakım tipik örnekler üzerinde durarak bu dönüşüme ışık tutuyor. Bu arada Türkiye’de müzeciliğin Batı’yla eşzamanlı bir modernleşme geçirmesine rağmen, neden modern sanat müzesinin bir türlü işleyemediğini irdeliyor. SANATÇI MÜZELERİ Sanatçıların müzelerle arası hiç olmadı. İçlerinden müzeleri yerle bir etmeye kalkanlar dahi çıktı. Çünkü onlara göre müzeler sanatı hayattan mahrum ediyordu. Oysa onların davası sanatla hayatı kaynaştırmaktı. Müzelerle baş edemeyince, Schwitters, Lissitzki, Duchamp, Haacke gibi sanatçılar kendi alternatif müzelerini kurdular. Müzelerin bilinci nasıl yönettiğini teşhir etmeye başladılar. Modern müzeleri besleyen tarih ve iktidar anlayışlarını tartışmaya açtılar. Sanatçı Müzeleri, sanatı müze olan bu sanatçıların eserlerini derliyor. OSMANLI MÜZECİLİĞİ / Müzeler, Arkeoloji ve Tarihin Görselleştirilmesi Müze kurumu, Osmanlı İmparatorluğu’na Avrupa’dan ithal edilmiş olmakla birlikte, kendisine özgün bir yol çizmiş. Osmanlı müzeleri, BatıcılıkDoğuculuk çatışmasından uzaklaşarak, hatta Batıcılığı kullanıp emperyalizme karşı koyarak, oluşum halindeki bir ulusal kimliği simgeleyebilmiş. Wendy Shaw’un kitabı, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde müzeciliği kurumlaştıran kararlardan ve müzelere seçilen eserlerden yola çıkarak, bu ulusal kimlik serüveninin izini sürüyor. İSTANBUL RESİM VE HEYKEL MÜZESİ’NİN ÖYKÜSÜ Resim ve Heykel Müzesi, Türkiye’nin ilk ve tek modern sanat müzesi olarak 1937 yılında kuruldu. Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi’nde ikamet eden Müze, kısa sürede ilk ivmesini kaybetti, kimi zaman yeniden canlandı, kimi zaman görünmez oldu. Ama hiçbir zaman ortadan kaybolmadı. Bu kitap, kurulduğu günden itibaren, Resim ve Heykel Müzesi’nin varoluş mücadelesini anlatmaktadır. Bu müzeyi yaşatabilme yolunda bir çabadır. Bu konudaki girişimler için bir kılavuzdur. Yayına hazırlanıyor www.iletisim.com.tr iletisim@iletisim.com.tr vimeo.com/iletisim facebook.com/iletisimbirikim twi er.com/iletisimyayin