Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    
                
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                ELÇİN POYRAZLAR’DAN “MANTOLU KADIN”  ‘Kadın bir vahşet objesi değil’  vedat arık  Elçin Poyrazlar, üçüncü romanı “Mantolu Kadın”da kadına şiddetin ve erkek tahakkümünün merkezinde ilerleyen bir hikâyeyle okuların karşısına çıkıyor. “Mantolu Kadın”, daha önceki romanları “Gazetecinin Ölümü” ve “Kara Muska” ile siyasi zemin üzerine yükselen kitaplar yazan Poyrazlar için de yeni bir dönemeç. Yazarla yeni romanını konuştuk. eray ak erayak@cumhuriyet.com.tr E debiyat yolculuğuna polisiyeyle başladın, öyle de devam ediyorsun. Yeni kitap Mantolu Kadın’la üçüncü romana geldin artık. Anlatmak istediklerini dile getirebilme noktasında türün sana ne gibi olanaklar sağladını merak ediyorum. n Polisiye benim çocukluk hastalığım. Küçük yaşlarda bulmaca ve gizem çözme sevdası şimdi o gizemi yaratma sevdasına dönüştü. Edebiyat bir kaçış ise polisiye kurmaca iki kere kaçıştır. Ben o kaçış içinde gerçeği arıyorum  aslında. Bilim, din ler artık sadece bir cinayet örgüsüne  ve sanatın ortak  destek veren unsurlar değil. Özellikle  noktası da bu değil edebî polisiye denen türde; roman ka  mi: Gerçeği ara  rakterleri derinlikli, gelişen, büyüyen,  mak? İnsanın bu  hatta cinayet kurgusunun bazen önüne  dünyadaki kendi  geçen kahramanlar oluyor. Polisiye,  durumu hakkında ayrıca bir dönem romanıdır. Okur mut  gerçeği öğrenme ça laka kendinden, yaşadığı toplumdan  bası. “Ben kimim? ya da siyasetten bir şeyler bulur. Öte  Neden buradayım? yandan bir bulmaca derdi de var polisi  Hayatın anlamı  yenin. Yazar, okura kitabın sonuna ka  ne?” Polisiye roman da her hikâye an dar eşlik edebileceği bir serüven sunar.  latıcılığında olduğu gibi soru sormanın Polisiye hem yaratması hem okuması  en direkt, en temel yansımasını ortaya çok zevkli bir edebiyat türü.  koyuyor. Cinayeti kim  işledi? Okur bu soruya  yanıt ararken romanla  birlikte insanın varo  luşunun karanlık deh  lizlerine giriyor.  n Bu bağlamda yük  selen bir tür olarak po  lisiyeyi de konuşmak  isterim. Çok da uzun  sayılmayacak bir süre  önce bu türe edebî bir  değer bile biçilmezken  şimdi, üzerine akade  mik araştırmalar dâhil  pek çok şey yapılıyor.  Nedir sence polisiyeye  olan bu ilginin nedeni?  Neden kıymete bindi?  n Polisiyede artık  “hafif edebiyat” ol  makla suçlanamaya  cak kadar iyi eserler  veriliyor çünkü. Hatta  “yüksek” edebiyat  sayılan eserlerde de polisiye öğeler sıklıkla kullanılıyor. Karakter  “İnsanın kötülükten kaçması, nefes alması için gereklidir sanat. Resim, müzik, dans, heykel, tiyatro, film, edebiyat kurtaracak bizi” diyor Elçin Poyrazlar.  n Uzun süre gazetecilik yaptın. Polisiye yazmaya yönelmende bir etkisi oldu mu merak ediyorum. Varsa nasıl bir katkıydı bu? İlk iki romanın özelinde etkilerini çokça gördük gibi... n İlk iki romanım Gazetecinin Ölümü ve Kara Muska siyasi polisiye denen türde yazıldı. Ben onları casusiye diye tanımlıyorum. Uzun yıllar Cumhuriyet’in Brüksel ve Washington temsilcisi olarak çalıştım ve hem AB hem de ABD’nin siyaset sahnesindeki oyunlara yakından tanıklık ettim. Uluslararası ittifaklar, çıkarlar, öncelikler ve iktidar hamleleri kritik dönemlerde gözümün önüne seriliverdi. Bunların hepsi romanların içinde bir şekilde yer alıyor. Elbetteki romanlarda kendimi yazmadım ama hiçbir roman da yazarından bağımsız değildir. Siyaset ve diplomasi gazeteciliği benim romancılığımda gizli bir silah oldu şimdiye kadar. “DİP DALGA BİR KADIN HAREKETİ VAR” n Mantolu Kadın’a gelelim... Yeni roman nelerle sınadı seni? Yazı yolculuğunda farklı bir dönemeç olsa gerek. İlk iki romanda hikâyesini anlattığın kahramanın Selin Uygar olmadan ilk yolculuğun sonuçta. Nasıl geçti bu yolculuk? n Mantolu Kadın domestik noir türünde bir polisiye. Yani ev, aile ve evlilikte kadınerkek ilişkilerine, güç oyunlarına, sarsılan dengelere göz atan bir tür. Yurtdışında son dönemde bu türde müthiş eserler çıktı: Gillian Flynn’den Kayıp Kız, Paula Hawkins’den Trendeki Kız, A. J. Finn’den Penceredeki Kadın gibi... Ben de bu türün sıkı bir okuruyum. Elbette yeni bir karakter yaratıp daha önce denemediğim bir türde yazmaya kalkmanın zor tarafları var. Özellikle psikiyatri ve adli tıp konusunda geniş araştırmalar yapmam gerekti. Ama sana heyecan veren şeyi yazmanın bir gücü de var. Karakterler birden canlanıp kendi kaderlerini ellerine alıveriyor. Ayrıca kadın karakterlerin polisiyede hep tecavüze uğrayan, öldürülen, her daim kurban olarak çizilmesi beni rahatsız ediyor. Kadın bir vahşet objesi değil. n Gazetecinin Ölümü ve Kara Muska’da Selin Uygar’la siyasi temeller üzerine yükselen hikâyeler anlatmıştın. Mantolu Kadın ise toplumsal sorunlara odaklanmış bir kitap. Bu iki farklı temelin sende ve kalemindeki etkilerini anlatabilir misin? n İlk iki romanın arka planında uluslararası siyasi entrikalar önemli bir yer kaplıyordu. Mantolu Kadın ise daha çok içe dönen bir kitap. Ancak ben kadına şiddet konusunun yalnızca toplumsal olmadığını düşünüyorum. Kadın meselesi siyasi de bir mesele bana göre. Çünkü özel yaşantı da poli >>tiktir. Babanızın size neler için izin verdiği, annenizin sizi nerelerde  10 29 Kasım 2018  KItap   
            
    
