Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Şiddetin evrimsel tarihi Onur Caymaz’ın kaleme aldığı “Sıfır”ın bazı bölümleri Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar”ını çağrıştırıyor, özellikle geçmişe demirlenmiş bir kayık gibi ilerleyişi ve okura seslenişiyle. Gerçeklikle bağlantıları, güçlü bir siyasi roman yapıyor “Sıfır”ı. Çok acı bir tarih anlatıyor Caymaz. Bunlara inanmak ise bize kalmış. H iç kuşkusuz Onur Caymaz’ın Sıfır (Kırmızı Kedi, 596 s.) adlı romanı, geçen yılın en önemli kitaplarından biriydi. Kasım biri olabilir, iyi kalabilirdi? TARİHİN İLK KUNDAKÇISI Caymaz, konuyu dört kahraman üze rinden anlatıyor. İlki Herostratos, tarihin Roman kahramanı bu gerçek kişi üzerine kurulu. İki bin yıl önce yaşanmış olmasına rağmen ayında çıkan kitabı ancak bilinen ilk teröristi. Şimdi bir düşünelim, kesin tarihini bildiği yazıyorum çünkü beş haftadır okudu İlkçağ’dan kimleri biliyoruz? Kimler bin miz ender olaylardan ğum hâlde, hâlâ tam vakıf olduğumu lerce yıl sonra hâlâ hatırlanıyor, hayat biridir Efes’teki Arte söyleyemem. Okuması zor ya da altı yüz hikâyeleriyle birlikte isimleri anılıyor? mis tapınağının ya sayfa olduğundan değil, her sayfada Şairler, düşünürler, devlet adamları geli kılışı: İÖ 21 Temmuz inceleyecek, araştıracak, merak edecek yor aklımıza ama arada bütün bu çağları 356 (bu aynı zaman konular olduğu için… Özellikle ağır oku etkileyen isimlerin arasından sıyrılıp çıkan da Büyük İskender’in doğum tarihi). ma gerektiren bir kitap ve ancak çok ağır bir de Herostratos’un adını hatırlıyoruz. Herostratos’un adı iki bin yıl boyunca okunduğunda anlaşılacak ve sevilecek bir O ününü, bir şey yaratarak değil, o güne unutulmadı; gerçi unutulması için büyük roman. İnsanlık tarihinin ilk terör eylemin kadar yapılmış en büyük ve dünyanın bir çaba gösterildi, istendi ki bir daha den, Nazi Almanyası’nın toplama kamp yedi harikasından biri sayılan Artemis kimse salt kötülük yaparak ün kazanma larına, oradan da 1980 darbesine, olayları Tapınağı’nı yakarak elde etti. Zaten tapı sın hatta bunun için hatıranın lanetlenme ve kişileri bugüne bağlayarak anlatıyor. nağı yakmasının nedeni de buydu, adının si anlamına gelen “damnatio mamoriae” Aslında her şeyin başı sıfır. Her şey ölümsüzler arasına yazılmasını istiyordu. denilen bir kanun da çıkartıldı ama belki sıfırdan başlıyor. Antikçağ düşünürlerinin ilgilendiği metafizik sorulardan biri, “Hiçlikten varlık olabilir mi?” idi, maddenin hep var olduğunu ama şekil değiştirdiğini düşünüyor lardı. Bu düşünceyi, “hiç likten hiçlik doğar” formü lüyle kesinleştirmişlerdi. Oysa maddenin öncesi ile zamanın öncesi merak ediliyordu. Ne vardı mad de yaratılmadan ya da oluşmadan önce? Zaman ne zaman başladı? Sıfır, karanlıkta başlı yor. Işığın ve ışık bulun madığı için gölgenin de olmadığı, gölge olmadığı için varlıktan da söz edi lemediği bir karanlık. Bu karanlık, toplama kam pına doğru yol alan bir trenin içi; trendekiler ise sıfır olmaya, gazla yakı larak toza dönüşmeye gidenler. Geride ise şu soru kalıyor: Bunca şey gören kişi artık nasıl iyi Onur Caymaz, insanlık tarihinin ilk terör eyleminden, Nazi Almanyası’nın toplama kamplarına, oradan da 1980 darbesine, olayları ve kişileri bugüne bağlayarak anlatıyor. kötülük de unutulmamayı hak ediyor iyilik gibi. Efesli alt tabakadan gelen bu mutsuz adamın hikâyesi, günümüz terörünün altında yatan tepkiyi anlamamızı sağlıyor. Yine belki aynı nedenden dolayı, ne Hitler’in ne de Usama bin Ladin’in mezarı olsun; kötülükler hiçliğe itilsin, anılmasın isteniyor. Öte yandan Sıfır, kötülükleri vakumlayan bir boşluk görevi göremiyor, aksine hiçlikle karanlıkla doldurulmuş olarak varlık kazanıyor. DARBENİN BİLANÇOSU Romandaki ikinci kahraman İlhami, 12 Eylül darbesinden sonra gözaltına alınmış Ankaralı bir foto muhabiri. Gerçekten de o yıl 98 bin kişi yargılanmış, İlhami gibi 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldürülmüştü; sonradan anlaşılacağı üzere ölenlerin yarısından fazlası işkence sırasında can vermiş, diğerlerine “doğal ölüm” raporu verilmişti, bir kısmının da “intihar” ettiği bildirildi. Sıfır, bu dönemi aktarma gibi bir şeye girişmiyor, sadece üç işkencecisi ile İlhami’yi anlatırken olaylara bireylerin gözünden bakmamızı sağlıyor. Siyasi olaylardan çok, politik olayların sonuçlarını ele alıyor. Sanırım romanı farklı kılan da bu bakış açısı. Âdeta zamanı durdurup ânı mikroskop altına alarak, tüm zekâ ve dikkati o âna vererek bakmak. Romandaki üçüncü kahraman ise bir yokinsan, hiçbir yerde kaydı olmayan İlya. Kadınlardan nefret eden bir biliminsanı olan babası tarafından bilimsel araştırmalar sonucu üretilmiş bir android. Üstün ırk yaratmak isteyen Hitler kadar Stalin için de önemli bu bilimsel araştırma. Son olarak bütün bu kahramanların öykülerini bugüne bağlayan Reşat. Roman yedi bölümden oluşuyor. Farklı zaman dilimlerinde yaşamış farklı kahramanları anlatıyor ancak beşinci bölümden sonra bu öykülerin nasıl birbirlerine bağlanacağı hakkında ipuçları bulmaya başlıyoruz. Aslında romanın başından beri “Ey okur!” diye yazar bize hitap ediyor ve sanki tarihin bu karmaşası içinde okurun elinden tutarak onu anlamaya doğru götürüyor. Romanda sık tekrarlanan sözlerden biri Flaubert’e ait: “Bir şeye yeterince dikkatle bakarsan ilginçleşmeye başlar.” Caymaz da aslında bunu yapıyor ya da bize bunu yaptırıyor ele aldığı birkaç sahneyi, sanki mercek altına koyarak bize gösteriyor. Üstelik her seferinde “dikkatli bak ey okur” diye uyararak. Sonunda gösterdiği resimlere bakmayı öğretiyor, resimdeki eksiği ya da ışığın nereden geldiğini ya da bir sonrasında ne olabileceğini gösteriyor ve böylece öykü yeni şekiller almaya başlıyor. Mecazi olarak romanın başındaki karanlık dağılıyor. Reşat’ın öyküsü diğerlerinin öyküleri belirdikçe netleşiyor. Sıfır, uzun zamandır okuduğum en muhteşem roman. Bazı bölümleri Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ını çağrıştırdı, özellikle geçmişe demirlenmiş bir kayık gibi ilerleyişi ve okura seslenişiyle... Gerçeklikle bağlantıları, güçlü bir siyasi roman yapıyor Sıfır’ı. Çok acı bir tarih anlatıyor Caymaz. Bunlara inanmak ise bize kalmış. Sonuçta hep canımızın istediğine inanırız, zaten Caymaz’ın romanı da bu sözlerle başlıyor: “Quod volumus credimus libenter”: İnsan, canı neye isterse ona inanır… n 6 11 Ocak 2018 KITAP