Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    
                
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                ITALO CALVINO’NUN “SEÇME MEKTUPLAR”I  ‘Yazdığımız kadar varız’ Italo Calvino; 1945’ten ölümüne dek Elio Vittorini, Cesare Pavese, Pier Paolo Passolini, Michelangelo Antonioni, Leonardo Sciascia, Primo Levi, Umberto Eco, Gore Vidal, Claudio Magris gibi pek çok isimle yazışmış. “Seçme Mektuplar: 19451985” yazar, hikâye anlatıcısı, eleştirmen, entelektüel, hümanist, münzevi ve kendisini olduğundan fazla göstermek yerine ürettikleriyle gündeme gelmek isteyen Calvino’yu karşımıza çıkarıyor.  alİ bulunmaz alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr I talo Calvino, diyaloglardan çok kaleme aldıklarıyla öne çıkmayı yeğledi ömrü boyunca. Onun etkiletişim ve iletişim anlamındaki en “geveze” anları, dostlarına yazdığı mektuplardı. 1945’ten ölümüne dek (1985’e kadar) devam eden mektuplaşmaları yazarın, hem belli ölçüde kendini anlattığı hem de pek çok konuda görüşlerini açık seçik dile getirdiği satırlar barındırıyor. Jules Renard’ın, günlüğüne not ettiği “Yazmak, sözünüz kesilmeden yapacağınız tek konuşmadır” cümlesi, Calvino’nun mektuplarında da hayat buluyor. Hayal gücüyle gerçekleri buluşturan Calvino; ahlak, eylemler, aydınların ideolojik ve politik sorunların çözümündeki rolü, yazının matematiği, okumanın insanda bıraktığı izler, ses ve suskunluk ile kentler üzerine metinler oluştururken hakkında en az konuştuğu şey ise kendisiydi. Her zaman, yazarlığı ve siyasi görüşleriyle anılıp tartışılmayı isteyen Calvino, kendisiyle hesaplaşmayı da ihmal etmedi. Yazarın bir özelliği de aynı anda pek çok şeyle ilgilenirken üzerinde çalıştığı metni tamamlamak için zihinsel bir çırpınış yaşamasıydı. Hatta elinde paralananlara, yıllar boyunca eklemeler yaptıktan sonra yayımlanmamasına karar verdiği de oluyor, buna da “yapıta anlam yüklemek” diyordu. Anlam yüklemek için de bir an evvel tembelliği terk etmek gerektiğini söylüyordu. Calvino’nun çalışma biçimi, kâğıda döktüklerini “zamana fırlatıp” belli bir süreliğine unutmaya dayanıyor, kendisi ve zihniyle bir mücadeleye girişerek benliğini yorgunluğa ve tatminsizliğe bırakıyordu. Bu dönemde metni olgunlaştırmak amacıyla zihninin tüm olanaklarından yaralandığını söyleyen Calvino, öte yandan toplayıp dağıttığı ve ardından tekrar bir araya getirdiği malzemeyi  cümlelere döküyordu. Dolayısıyla hazırladığı metni, bu yöntemle alışılmışın dışına taşımaya çalışıp kendi yazar kimliğini kurmaya uğraştı hayatı boyunca. Yaşamını anlatmaktan hiç haz duymayan Calvino, bunu merak edenler için kendince bir yol haritası çizmişti; mektuplarında hayatına dair, daha doğrusu olup bitenlere bakışıyla ilgili parçalara yer verdi. Otobiyografi konusundaki ketumluğu devam etmesine rağmen, yazı ile yaşam birlikteliğine ilişkin söylediklerinden belli ipuçları yakalamak mümkündü. “BÜTÜN METİNLERİN KENDİ ÖYKÜSÜ VAR” Kendisini geri plana atmakla birlikte Calvino’nun, mektuplarında edebi heyecanını gizleyemediğini; aklına gelen bir şeyi, konuyu ya da tek bir cümleyi çabucak paylaşma arzusuyla kaleme kâğıda sarıldığını görüyoruz.  Mektuplarında hayli net ve açık cümleler kuran Calvino’nun, ikili ilişkilerde pek çok insanı rahatsız edecek ölçüde kesin ifadeler kullanıyor. Bu doğrudanlık, Michael Wood’un dediği gibi mektuplarda, keşfedilmemiş veya yeni bir Calvino bulma umudu taşıyanları hayal kırıklığına uğratabilir. Diğer taraftan, dostlarına yazdıkları Calvino’nun “kâğıt üstünde” de olsa arı duru iletişime ne kadar önem verdiğini ortaya koyuyor. Calvino’nun fikir ve eleştirilerini aktarma “telaşı”, kendi çelişkilerinin, hataları ve kanaatkârlığının ayırdında olduğunu da gösteriyor okura. Üstelik dönemi veya yakın geçmişteki yazarları hiç çekinmeden eleştirirken mantığıyla birlikte içindeki sesi dinleyen ve öngörüsüne güvenen bir Calvino’yla da karşılaştığımızı unutmamalıyız. Calvino’nun röportaj alerjisi vardı. Israrla kendisiyle ilgili bilgi isteyenlere de kasıtlı biçimde yanlış yanıtlar verdi. Çünkü bir yazarın yapıtlarıyla konuşması gerektiğine inanıyordu. Kendi kitaplarını oluşturma aşamasını ise bildiği ve bilmediği şeyleri yeniden öğrenme süreci olarak görüyordu. Mektuplarında, buna üstü kapalı veya kimi zaman açık açık atıflar yapıyor. Söz konusu durumu da o ünlü kitabına göndermeyle münzevilikten yazı yoluyla çıkış diye yorumlayabiliriz. Cesur bir yazar olarak edebiyat dünyasında gezinen Calvino, zaman zaman mizah yüklü satırlarla sesleniyor dostlarına. Yapıtlarının izini sürebildiğimiz o cümlelerin yanında, bilgi birikiminin verdiği cesaretle kimi imalarda da bulunuyor. Bunlara kendisi gülüyor muydu bilinmez ama esprileri, dolambaçlı  yollardan geçerek ulaşıyor sahibine. Calvino’nun, kitaplarını yazarken girdiği ve deyim yerindeyse yayıncısına bıkkınlık veren titizlik, mektuplarda yerini belli bir rahatlığa bırakmış görünüyor. Avrupa’da yaptığı gezilerde, sanki canı sıkkınmışçasına dert yanarak kitap okuduğundan bahsettiği mektupları var Calvino’nun. Ancak tüm bu yakınmalar bile işine ciddiyetle sarılan bir yazarın, kendi üslubunu kurmak için durmaksızın çalışmasını ve o zamanlardan taşan bazı cümleleri ötelemiyor. Calvino, metinlerini düzgün yazmaya uğraşırken bunun, bildiğimiz anlamdaki edebiyatı aşmakla mümkün olabileceğini not ediyor. “Bütün metinlerin kendi öyküsü bulunduğunu” söyleyen yazarın, her mektubunun da ayrı bir hikâyesi olduğunu fark etmek güç değil. Bununla beraber mektuplar, onun kültürel gezginliğinin bir parçası; kitaplarından farklı biçimde, genellikle şiirsellikten ya da hikâye anlatıcılığından sakınarak içinde biriktirdiklerini hızla ortaya döktüğü izlenimi bırakıyor okurda.  “KENDİMİ YAŞARKEN SEYREDİYORUM”  Mektuplarda, kendinden kaçıp yine  kendine tutulan; bunu, kimi zaman  edebi kimi zaman gayet düz biçimde  dile getiren bir Calvino dikkat çekiyor.  Öte yandan yazar, günlük işlerinden  bahseder, Avrupa’ya ve hayata dair  kaygılarını dile getirirken samimiyetine  güvendiği dostlarına tatlı sert eleştiriler  de yöneltiyor. Hatta bunu İtalyancadaki  “hayatına okumak” (birine hak ettiği  şeyi yüzüne karşı söylemek) deyimiy  le karşılıyor Silvio Micheli’ye yazdığı  mektupta.  Calvino’nun düzeyli edebiyat “dedi  koduları” da benzer bir samimiyetin  göstergesi; Pavese’yi bir başkasına  “şikâyet” ederken ona yazdığı mektupta  övgü dolu satırlara yer verebiliyor. Tabii  bütün bu “çekişmeleri”, yeni bir roma  nın eşiğindeyken Calvino’nun yaşadığı  sıkıntıya bağlayabiliyoruz cümlelerini  okuyunca.  İkinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle  tozun dumanın arasından kafasını kal  dırıp komadan çıkan Avrupa düşünce  hayatı, komünist Calvino’nun satırla  rına da yansıyor. Örneğin, Sartre’ın  başını çektiği Varoluşçuluğun Marksist  kanadının temellerini attığı ve yegâne  özgürlük saydığı “sorumluluk ahlakı”na  katkı sunup bunu tartışan Calvino’ya  rastlıyoruz bazı noktalarda, bütün bu  tartışmaları edebiyatla bir şekilde har  manlayışına da... Orada kaleminden  bazı serzenişler dökülüyor; mesela, bir  türlü odaklanamadığı günlerde yazarlık  için “Ne berbat meslek” deyip “nasıl  yazacağımı bilemediğim bir dönemden  geçiyorum” diye ekleyerek yazmaya  bulaşmış arkadaşlarının kitaplarına  eleştiriler döşeniyor. “Bir günde ilerlemek” dediği yazmak Calvino için her zaman  >>  12 22 Haziran 2017  KItap   
            
    
