Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    
                
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                JOHN BERGER VE SELÇUK DEMİREL’DEN “DUMAN”  Dumanı üstünde dünya  John Berger ile Selçuk Demirel ortak bir çalışmayla çıktı karşımıza: “Duman”. Kitapta, Berger’in tütüne övgü düzercesine kullandığı ironik metin(ler)i, Demirel’in çoğunlukla kesif griye çalan karanlık çizimleri taçlandırılmış. Fakat mesele tütünden çok daha derin. Bize sigarayı en kötücül varlıkmış gibi gösterip karbon gazı salınımının ne boyutlara ulaştığına dikkat bile etmeyenlerin, ne zaman bu sıkıntıya kulak vereceğinin merakı ve isyanına ses oluyor kitap.  eray ak erayak@cumhuriyet.com.tr D uman’daki çizimler Selçuk Demirel’e, metinler ise John Berger’a ait ancak kitap Berger’ın bir çizimiyle açılıyor. “Gülüyoruz,” diyor bu çiziminde Berger. Selçuk Demirel ve John Berger gülüyor. Neye, neden, nasıl gülüyorlar? Bu soruların yanıtları aslında kitabın üzerine gideceği dertlerin hangi izlekler üzerinden yürüyeceğinin de cevabını veriyor bize. Bu gülüşün derinden gelen ve çaresizlikle dudaklara yayılan bir tebessüm mü, yoksa bu dünyaya istihza ile bakan iki arkadaşın alaycı kahkahası mı olduğunun cevabı ise Duman’ın renklerini belirliyor. Duman’ın renklerini belirliyor dendi yukarıda... Aslında adı üstünde “duman” işte. Gri deriz, siyah deriz, kara deriz... Selçuk Demirel’in kaleminden çıkmış çizimlerde de bunu görüyoruz zaten.  Dumanın tüm renk tonları bu çizimlerdeki yerini alıyor. Fakat çizimlerin bir adım ötesine geçip anlatmak istediklerine odaklandığımızda duman renginin yeknesaklığından uzak ve derin  anlamlar barındırdığını görüyoruz. Öyle ki insanlığın gelişim tarihini beraberce tersten okuduğunu bile söyleyebiliriz Berger ve Demirel’in. Bu da bizi Duman’ın anlatmak istediklerinin tam ortasına atıyor işte. BİR BAŞKA DUMAN MAKİNESİ: SİGARA İnsanlık tarihinin ateşle başladığını düşünürsek hem olayın ironisine hem de işin gidişine uygun olarak sonumuzun dumandan geleceğini tahmin etmek güç olmasa gerek. İnsanlık tarihinin başından bugüne kadar geçen dönemleri de az çok düşündüğümüzde ateşle ve sayesinde nelerin üstesinden gelindiğini tahmin edebiliriz. Yiyecek, barınma ve yerleşik hayatın temelleri de aynı şekilde ateşle atıldı. Yani bir anlamda ateş sürdükçe hayat da sürecek. Ancak şu da bir gerçek ki ateşimiz yavaştan sönmeye, dumanımız da hafiften tütmeye başladı.  Çizgi, söz ve çeviri; Selçuk Demirel, John Berger ve Cevat Çapan... Kıyıdaki Adam ve Katarakt’tan sonra Duman’da da aynı üçlü bir arada.  Nasıl mı?  Biraz dünyaya ve çevremize bakmaya  başlamasak mı artık?  Ormanlar yanıyor; dumanımız tütü  yor. Tarladaki ürünler ateş alıyor; du  manımız tütüyor. Fabrikaların zehirli  ateşleri ateşinden daha zehirli duman  lar saçıyor; yine tütüyoruz, dumanımız  tütüyor. Bomba atılıyor; hâlâ dumanı  mız tütüyor. Nükleer denemelerden  sonra geriye insanlığı ve dünyayı zehir  lemek üzere bir garip duman kalıyor.  Yani bir anlamda insanlığımızdan  uzaklaştığımız her noktada dumanımız  tütmeye başlıyor, devam ediyor. Du  man tüttükçe de gözlerimizin önünde  âdeta gerçekleri görmemizi engelleye  cek bir sis perdesi çekiliyor. Bedenimiz  ve bilincimiz ise is kokmaya başlıyor.  Kokuyu almamamızın nedeni herkesin  bu kokudan nasibini alması. Herkes  koktukça kokuya alışıyoruz. Bir anlam  da dumanını tüttürdüklerimize ortak  oluyoruz.  Dünyanın şu anki haline katkı sun  madığını düşünen var mı yoksa?  John Berger da işte bir anlamda  dünyanın bu gidişine, zihinlerdeki is  haline, dumanlı gözlere dikkat çekme  derdinde Selçuk Demirel’in çizgilerinin  altına yazdıklarıyla. Kitabın tümünde  bir anlamda şunu dile getiriyor Berger;  ateşimiz sönerken ortaya çıkan bu  duman gerçekleri ve gerçek tehlikeyi  görmemizi engelliyor.  Tam da bu noktadan yola çıkarak;  “Dünyadaki denizlerde tepeden tırnağa  nükleer silahlarla donatılmış 60 de  nizaltının faaliyete geçmek için gece  gündüz emir beklediğini kimse düşün  müyor,” diyor Berger.  Gelsin soru: Peki, biz bu denizaltıları  düşünmüyorsak neyi düşünüyoruz?  Neleri takıyoruz kafaya?  Duman’da John Berger ve Selçuk  Demirel işte bunun peşine düşüyor.  Duman’ın merkezini de bu bağlamda  bir başka duman makinesi alıyor: Si  gara... Amaç, gözümüzün görme  >>  dikleriyle gördüklerimiz ara  12 18 Ağustos 2016  KItap   
            
    
