Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    
                
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                HASAN NAMIR’DEN “TANRININ PEMBESİ”  Din ve töre çamurunda bir yalan  Iraklı yazar Hasan Namir, sırlarla dolu kalbin sınırlarının olmadığını gösteren “Tanrının Pembesi” romanıyla bizlere merhaba diyor. Bastırılmış ve susturulmuş hikâyelerden ilham alarak kendi vatanındaki yitik kalpleri sergiliyor Namir.  serap Çakır S adece atmıyor bir kalp, seviyor da. Anneyi, babayı, kardeşi, bir adamı ve bir kadını. Evin en ücra köşesindeki rengi bozuk vazoyu, ağacı, sana kendini onlarca kez izlettiren filmi, gizlice dinlediğin o leş şarkıyı, bir kitabı, resmi, yıllar yılı bıkmadan giydiğin tüylenmiş kazağı, köpeği, her gün ayağına geçirdiğin o ayakkabıyı. Kalbin durmaksızın seviyor da seviyor. Yenileri geldiğinde eskileri küçük odacıklara kapatıyor, büyük salonlarda görkemli bir karşılama hazırlıyor yenilere, gösterişli, kimi zaman hoyratça, coşkulu, şımarıkça seviyor. Eskiler küçücük odalara sessiz sedasız kilitleniyor ama yine de seviliyor. Kalbin bazen sevdiği şeye şaşkınlığı da oluyor. “Bana göre değil” diye başladığı cümleleri, “onsuz olamam”larla bitiriyor. Kalp böyledir işte, büyük bir labirent. Hangi odada neyin saklı olduğu, ne zaman ortaya çıkacağı ve neyin kilitleneceği hiç belli olmaz... Sonra birileri sana sınırlar çizmeye kalkıp kalbine kilit vurmanı istiyor! “O filmi izleme, o adamı sevme, vazoyu at, kitabı yak, kazağı artık giyme!” Ne hakla? 12 Haziran’da Orlando’da biri eşcinsel kulübünü bastı mesela. Kinle bilenmiş duygularıyla aklı sıra büyük bir “günahı” ortadan kaldırdı. Kendini cennete gönderirken diğerlerini cehenneme yolladığını sandı. Ahmakça... Birileri senin kalbini cezalandırmak ister. Bu ne cüret! Evinden dondurma almak için çıktığı sokakta, iki kurşunla babası tarafından öldürüldü Ahmet. Ailesinin şerefi temizlendi, ailenin ahlakı düzeldi. Sahtekârca... Geçen Haziran’da Onur Yürüyüşü yasaklandı. Tehditlere karşı yürüyüşe katılanları koruyamazlarmış. İkiyüzlülük... IRAK’TA İKİ ADAMIN AŞKI Iraklı yazar Hasan Namir, sırlarla dolu kalbin sınırlarının olmadığını gösteren Tanrının Pembesi romanıyla bizlere merhaba diyor. Bastırılmış ve susturulmuş hikâyelerden ilham alarak kendi vatanındaki yitik kalpleri sergiliyor Namir. Rami, romanın başkişisi ve bir eşcinsel, Saddam’ın  öldürdüğü babasının ardından ağabeyi okumaz yok ediyor ama aklıyla vicdanı  ve yengesiyle yaşayan üniversiteli bir arasında sıkışıp kalıyor. İyi bir Müslü  delikanlı. Kendini keşfettiğinden beri man ne yapmalı? Kendisinden yardım  erkeklerden hoşlandığını iyi biliyor.  isteyen bir genci yok mu saymalı yoksa  Diğer kahraman ise Irak’ın sayılı din  ona yardım mı etmeli? Din gerçekten  adamlarından, bir çocuklu, evli Şeyh  eşcinselliği yasaklıyor mu, yoksa bu,  Ammar. Dinine son derece bağlı, Cuma farklı bir yorum nedeniyle böyle mi al  günleri vaaz veren, ailesine iyi davra gılanıyor? Bir insanın kaderini bir baş  nan ve klasik öğretileri olan bir adam. ka insanın belirlemesi adil mi? Savaş  Irak’ta bir adamın diğer bir adamı  sonrası Irak’ta yıkık dökük kalıntıların,  sevmesi yasak. Yani kalbine olabili  hemen her gün patlayan bombaların  yorsa söz geçireceksin ve bir kadını  arasında okumaya çalışan çocuklar,  sevmeye, onunla evlenmeye ve bir de yaşamaya çalışan insan toplulukları ve  çocuk yapmaya çalışacaksın. Herkes  aralara sıkışan aşklar var. Toplum her  ne yapıyorsa sen de onu yapacaksın.  zamanki gibi ikiyüzlü. Ne olanı görmek  Kalbinin, bedeninin sınırları olacak,  istiyor ne de olana razı gelmek.  toplumsal “normların” dışına çıkma  “Toplum normlarının” dışında bir  yacaksın. Öyle olmuyor elbette. Rami, ilişkiye başlamışsanız, önce bunun  sırılsıklam âşık oluyor, hem de bir de aile tarafından onayı gerekiyor. Rami  ğil iki kere. İlk âşığının adı Ali, diğeri de aslında başından beri, kendisini bü  çok yakışıklı bir gitarist Sami. O adam yüten ve vefa borcu hissettiği ağabeyi  lara ne olduğunu, bu âşıkların başına Muhammed’e gerçekleri söylemek  ne işler geldiğini romanı okuyarak  ten yana. İyi de bir aile ya çocuğunu  öğrenmenizi dilerim. Diğer ayrıntıları “normal” olduğu için seviyorsa? İşte  ben size aktarayım.  Rami’nin en büyük çelişkisi de burada.  Rami’nin Şeyh Ammar’a yazdığı bir  Biliyor ki abisi onu çok seviyor. Bir  mektupla başlıyor roman. Erkekleri  “erkek” gibi olduğunda, evlendiğinde  sevdiğini, onları arzuladığını anlatan  ve onları herhangi bir nedenle utandır  bir itirafnameyle. Şeyh mektubu okur  madığında hep sevecek. Peki, Rami’nin  eşcinsel olduğunu  öğrendiğinde ne  yapacak, onu çok  seven ağabeyi? İşte  bu bir muamma.  Kahramanımıza  göre onu muhteme  len öldürecek. Bana  göreyse yüzde yüz  öldürecek. İyi de  hani abisi Rami’yi  çok seviyordu? İşte  bizim, insanlığın en  büyük ikiyüzlülüğü  de burada. Normal  şartlar altında bir  birimizi seviyoruz.  Normal şartlar  altında birbirimizle  gurur duyuyoruz.  Normal insanlar  arasında yaşamak  tan haz alıyoruz.  Normal her ne  haltsa! Normal  şartlar altında se  vişebilirsiniz yani.  Hangi ülkedeyseniz  o ülkenin kuralları  dâhilinde, âşık  “Tanrının Pembesi”, aynı zamanda bir sorgulayış kitabı.  olabilir, evlenebilir,  el ele tutuşabilir ve sevişebilirsiniz. Coğrafyanız sizin kalbinizin sınırlarını belirlemeye çalışır yani. Size kanunla, toplumla, aileyle, töreyle, ahlakla ve dinle haddinizi bildireceğini söyler. “Olağanüstü” her aşk cezalandırılır. Siz yine de korkmayın. Aşkın en saf hali, zaten olağanüstüdür. HAKİKAT NEDİR? Gelelim romanın diğer kahramanı Ammar’a. Yaşı geçkin din adamı, Rami’nin gönderdiği mektuptan sonra kendi iç sorgulamasını yapmaya başlıyor. Gerçekten bu hayattan istediği ne? Oğluna nasıl bir yaşam vermek istiyor ve kendisi için o dakikadan sonra nasıl bir yol çizmekten yana? Bir erkek olarak mı hayatına devam edecek yoksa korkarak okuduğu o mektuptaki çocuk gibi o da erkeklerden mi hoşlanacak? Ammar’ın kararını da sizlerin okumasına bırakacağım, ama beklediğinizin üzerinde sürpriz sonlarla karşılaşacağınızı söyleyebilirim. Romana, bizlere bir hayatın pek çok sonu olabileceğini gösteren şaşırtıcı bir hava hâkim. Tanrının Pembesi, aynı zamanda bir sorgulayış kitabı. Hakikat, din, kötülük ve ahlak gibi kavramların çevresinde doğru ve yanlışın ne olduğunu soruyor. Elbette en çok da cinsellik üzerinden bir cevap arayışı okuyucuya sunuluyor. Bunlardan biri şöyle mesela:  “Çünkü yasak, ahlaki olarak yanlış. Haram.”  “İki insanın birbirini sevmesinde ne sorun var?”  “Sevgide bir sorun yok.”  “O zaman eşcinsellikte ne sorun var?” Bir kadının bir kadını sevmesinde, bir erkeğin bir erkeğe dokunmasında ne sorun var onun kararını siz vereceksiniz elbet. Ama bu kararı hoyratça vermeden hemen önce şunu siz de kendinize sormalısınız: “İki insanın birbirini sevmesinde ne sorun var?” Romanın bir başka yerinde, hakikatin ne olduğu sorgulanıyor. Gerçeğin ne, doğrunun hangisi olduğuna kim, nasıl karar verecek? Orada da Cebrail veriyor cevabı: “İnsanı seviyorsun. Hakikat budur, tek hakikat.” Keşke şöyle “Her şeyin başı sevgidir” diyerek sonlandırabileceğim beylik bir cümlem olsaydı bu kadar sözden sonra ama yok. Namir, “Irak’ta sevgi, din ve töre çamuruna batmış bir yalan” diyor ve ben buna ne yazık ki itiraz ediyorum. Hemen her ay dünyanın çeşitli şehirlerinde din kisvesine bürünmüş nedenlerle onlarca insan ölüyor, çoluk çocuk durduk yere bir canlı bombanın çevresinde can veriyor, sevdiği adam yüzünden babalar oğullarını öldürüyorsa ve kadınlar hala bir türlü terk edemediği adamlar tarafından katlediliyorsa... Dünyanın her yerinde... Sevgi, yalnızca Irak’ta değil, dünyada din ve töre çamuruna batmış bir yalandır, derim... n Tanrının Pembesi/ Hasan Namir/ Çeviren: Burcu Denizci/ SUB Yayınları/ 152 s.  6 11 Ağustos 2016  KItap   
            
    
