25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Romanda açlıktokluk Herhangi anlatıda, yazınsal gereksinirlik dışında kalan açlık zayıflığa, fazlalıksa hantallığa neden oluyor. Roman açsa eksikliği duyumsanabiliyor hemen. Kimi zaman da tok olduğu halde tıklım tıkış şişiriliyor ne yazık ki anlatı. Yazara düşen görev doygunluğu süreğen kılmak. A . S. Byatt, yedi yüz sayfayı bulan romanı Sahipler’de (Çev.: Rana Tekcan, Can, 2016), yapıta değgin ilginç açıklamalar getirirken bu romanı yazabilmesindeki gize yönelik sözleriyle de dikkati çekiyor. Şöyle diyor Byatt: “Gördüğüm kadarıyla işin sırrı şuydu: Sağlam bir hikâye anlattığın sürece içine başka ne istersen katabilirdin.” “…[B]en romanı bir el örgüsü gibi görüyorum, uzayıp giden tek bir ipten örülen.” Byatt’a göre, “[K]itap [Sahipler] bittiğinde… yayıncılar endişeli ve kararsız(lık)” sergiliyor. Nitekim “[k] itabı alacak tek Amerikalı yayıncı” bile, “Merak uyandıran güzel bir hikâyeyi bu fazlalıklarla berbat etmişsin,” diyor yazara (14, 15). Ne var ki yanılan Byatt değil yayıncı oluyor yine de. Çünkü Sahipler, yedi yüz sayfalık oylumuna karşın, kazandığı doygunluk eşiğini zorlayan bir konum yansıtmıyor kesinlikle. Bu anlamda bir örnekçeye dönüştüğü de öne sürülebilir yapıtın. Demek ki okurlar kadar yazarların da mutlaka dikkate alması gereken bir yapıt Sahipler. Bir roman doygunluk eşiğine nasıl ulaşır peki, gereksizliklerinden nasıl arındırılır, düzeyini nasıl korur? Diyelim doygunluk eşiğine üç yüz sayfada vardığı düşünülen bir metin, yazarı istedi diye, dörtbeş yüz sayfaya çıkarılıp artırılabilir mi? Ya da doygunluk eşiğine ancak beş yüz sayfada ulaşabilecek bir yapıtı, yazar kendi kafasına göre üçdört yüz sayfaya indirebilir mi? Soru şu: Bir roman, yazarı istediği için mi güzel olur, yoksa yapılması gerekenler eksiksiz yerine getirildiği için mi? Yazarlar bu tür sorularla yüzleşmeden masaya oturmamalı bence… Artık gönül rahatlığıyla söylenebilir kanımca… Yazın sanatı kalemi alıp yazmaktan çok atma, azaltma eylemi, sonuçta metni yazınsal dengede tutma sanatı. Anlatıverme değil gizleme hüneri. Bu yüzden doygunluğa ulaşmamış bir yapıtın hep prematüre olarak kalacağı gözden uzak tutulmamalı! KISA ROMANIN DAYANILMAZ ÇEKİMİ… Roman karşısında kısa romana ilginin arttığı söyleniyor. Geçmişte kısa öyküye karşı küçürek (kısakısa) öykü için de dillendiriliyordu bu tür bir yargı. Her şey kısalacak, insanoğlu tartışmaya, düşünmeye kapalı ama uyarlık içinde iki seçenekli bir mantıkla, evethayır, yürübekle, yatkalk vb. komutlarla buyurganın sularına doğru mu çekilecek? Bir diğer deyişle sanat, artık bu tutuma dayalı bir zanaat haline mi gelecek? Robot üretimine payandalık mı yapacak? Yapısal açıdan romanla kısa roman türüne değgin teknik özellikler değil konumuz. Byatt’ın andığım romanına karşı kendisi de uzun anlatılar kurmuş Doris Lessing’in kısa romanlarından oluşan Büyükanneler (Çev.: Pınar Güncan, Kırmızı Kedi, 2016) var. Yapıtta yer alan dört kısa roman, sayfa sayılarıyla şöyle: Aşk Çocuğu (133), Victoria ve Staveney Ailesi (80), Büyükanneler (61), Bunun Nedeni (63)… Görüldüğü gibi “kısa roman” olarak nitelenecek yapıtlarda sayfa sayıları da değişkenlik gösterebiliyor. Demek ki gereksinirlik duyulan ölçüt aslında doygunluk! Nitekim “onlarca kısa romana imza at(mış)” César Aira’nın Türkçede son olarak yayımlanan Nasıl Rahibe Oldum (Çev.: Emrah İmre, Can, 2015) adlı yapıtı da doksan iki sayfa. Aira’nın bu yapıtı yanına Kolombiyalı kıtadaşı Evelio Rosero’nun çarpıcı iki kısa romanı da eklenebilir: Ordular (Çev.: Süleyman Doğru, Can, 2016 [170]), Öğle Yemekleri (Çev.: Seda Ersavcı, Can, 2016 [105]). Bunların ardından bizden de beş ilk romanı aldım masama… Daha önce öykü kitapları ya da öyküler yayımlamış üç kadın yazardan birer roman… Ayraç içinde sayfa sayılarıyla Suna Güler’den Günah Kadına Yaraşır (Sola, 2016 [375]), Derya Yılmaz’dan hiçbiryerde (Kassandra, 2015 [250]), Gamze Güller’den En Çok Onu Sevdim (İletişim, 2015 [125])… Oyunları da olan B. Güney Ulutaş’tan Kopuklar (Can, 2016 [355]), ilk kez bir yazınsal verimiyle tanıştığımız Uğur Deveci’den Kulübe (1984 Yayınevi, 2016 [154])… Sayfa sayısından kalkarak, yuvarlamayla Suna Güler, Derya Yılmaz, B. Güney Ulutaş yapıtlarının birer roman, ama Gamze Güller ile Uğur Deveci anlatılarının birer kısa roman olduğunu mu öne süreceğiz peki? POLİSİYENİN ETKİSİ ALABİLDİĞİNE YAYILIRKEN… A. S. Byatt, Sahipler’de şunu da ekliyor sözlerine: “Esas planım… bir tür deneysel roman yazmaktı. Her şeyi değiştiren, Umberto Eco’nun parodi şeklindeki Ortaçağ polisiyesi Gülün Adı’nı okumam oldu” (13,14). A. S. Byatt, Sahipler’de geniş bir zaman yelpazesi içinde ustalıkla yararlanıyor bundan. César Aira ise Nasıl Rahibe Oldum’da, modern bir Kafka tutumuyla insanın sırtını ürpertecek biçimde ülkesi Arjantin’deki akılla akıl dışı arasında kolan vuran kendi toplumuna yönelik müthiş bir neşter indiriyor. Ağzına alıp tadına baktığı ilk dondurmadan nefret eden, derken siyanür zehirlenmesi tanısıyla hastaneye kaldırılan altı yaşındaki bir “hayalperest” (38) çocuğun, anlattıklarını bambaşka bir kurmacaya katık yaparak okuru gezindirdiği anlatı, bir polisiye olarak da alınabilir pekâlâ. Doris Lessing’in Aşk Çocuğu adlı romanı, Büyükanneler’in iki katını aşan uzunlukta olsa da bu iki kısa roma nında gereksinirlikleri yapılandırarak anlatının üstesinden geldiği söylenebilir yazarın. Lessing, her iki romanında da yoğun ilişki içinde yaşayan ikililerle başlatıyor anlatıyı. İlkinde ergin olma aşamasında, askere alınan iki delikanlıyla, ötekinde neredeyse çocukluklarından beri âdeta ikili olarak yaşam sürdürmüş iki büyükanneyle buluşturuyor bizi. Bu çerçevede Aşk Çocuğu bir ileri sarış, Büyükanneler ise geri dönüş anlatısı aslında. Ne var ki Lessing, her zamanki tok duruşlu anlatı ustalığıyla, tabakalar arası oynaşmaların da etkisiyle, kişileri karmaşaya sürükleyen, onları toplumsal oluntular içinde çatıştıran yanları büyük özenle üstelik tam da doygunluk eşiğinde kayan bir akışla işliyor. Anlatılardaki başlangıçla bitişlerin sınıfsal yapılanmayı, bunun yansımalarını izleyerek gerçekleşmesi, kuşku yok ki gerçektenlik duygusunu da alabildiğine yükseltiyor. Sözünü ettiğim kısa roman örneklerine bakıldığında türe özgü anlatılarda yazarın doğrudan hedefe yöneldiği öne sürülebilir. Buna göre roman başkarakteri, yan kişiler, evren, olay örgüsü ilgi çekici bir dağılımla ilk satırlara serpiştiriliyor, polisiye örgüsüne elverişli düğümler de atılmış halde. Andığım yedi kısa roman örneği de buna uyuyor. ROMANIMIZDA FARKLI DENEYİMLERE AÇILMAK… Kuşku yok ki romancılığımız en azından farklı deneyimlere kapı aralarken buna dönük açılımlar da sergiliyor. Ancak matbaanın bulunuşuyla, yaşamımıza katılımı arasında geçen iki yüz elliüç yüz yıl nasıl kolayına kapatılamıyorsa roman sanatında da ilk örneklerden bugüne bir çırpıda gelinemiyor hemen. Bu adımlar, her yazar tarafından bağımsız olarak ayrı ayrı deneylenebilmeli ki birikime dönüşüp gerekli atılımlar yapılabilsin… Romancılarımız açısından bakıldığında oysa bir boşluktan söz edilebilir bu konuda. Çünkü yazarlarımız, ayırdında olmaksızın izlek, konu odağına dayalı söylem ya da öz doğrultusunda bunu öne çekip yoğun biçimde işlemeye girişirken biçeme dönük düz yaklaşımlar sergiliyor görece. Bunun kadar önemli bir etki de kitlesel okur tabanının yansıttığı yığınsal güdü… Basında yer alan, “yapay zekânın yazdığı roman(ın), saygın bir edebiyat yarışmasında, binlerce kişiyi geride bırakarak finale kalmayı başar(ması)” (Cumhuriyet, 28. 3. 2016) , “J. K. Rowling(’in), Robert Galbraith takma adıyla yazdığı polisiye romanları yayınlamayı reddeden… (yayıncıların) mektupları”nı okurla paylaşması (Cumhuriyet, 27. 3. 2016), işin geldiği yeri göstermesi bakımından ilginç veriler… Bütün bunların birer örnekçe halinde yazarın üzerinde baskılayıcı öğeye dönüştüğü, romandaki deneyimleri bu yönde etkilediği apaçık… Oysa bir romanın güzelliğini, onu okuyandan bağımsız değerler dizgesiyle ölçümleyip anlamlandırabilmek gerekmez mi? Öyleyse yazarla okur böylesi fırsatları değerlendirerek romanlar karşısında bir dizi ölçütü gözeten duruş sergileyebilir… Konuyu deşmeyi sürdüreceğiz gelecek yarımayda da… n 18 26 Mayıs 2016 KItap
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear