Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    
                
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                OKURLARA  (Oto)portre denklemleriVI  Edebiyatımızın ilk iki önemli günce örneğinin doğum tarihi gerçekten de 1953’tür. En çok etkisi altında kaldığı yazarların başında gelmesine karşın, Ataç’ın Gide’in günlüğünden etkilenmediği de doğru: Gözünü kendisine dikmez; okuduklarına, okuduklarından hareketle düşündüklerine odaklanır daha çok.  Y aşar Nabi ile söyleşi yaptığında elli yaşında Tanpınar. Bir noktada “hayatta en çok üzüldüğüm şey jurnal tutmamamdır” diyor: “İnsan her şeyi kendisinden, hayatından çıkarır. Jurnal tutan adam, kendini gözünün önünden ayırmıyor demektir. Bundan büyük ekonomi olamaz.” Binbir suçlamadan biri olarak görülebilir; imdi, olası bütün suçlamalarını kendisine yöneltebileceği bir yazı yatağının arayışı demek daha yerinde olur. Sonunda, büyük bir gecikmeyle 4 Nisan 1953 günü, ilk defteri açacaktır: Paris’e gidişiyle birlikte. Döner dönmez uzaklaşır defterinden, yeniden dönüşü 1958 sonundadır ve oradan ölüm tarihini önceleyen günlere dek kesintisiz biçimde günlük tutmayı sürdürmüştür. Bildiğim kadarıyla yapılmadı, bana kalırsa yapılmalı: Ataç’ın 1 Ocak 1953’te başladığı, Son Havadis gazetesinde yayımlamak üzere tuttuğu, ölümüyle 1957 Mayısı’nda yarıda kalan (ama tamamlanan) yazınsal güncesiyle Tanpınar’ın okur önüne ancak 2007 sonu çıkan günlüğü koşut biçimde okunmalı. Ataç, hemen günlüğünün başında, daha ilk sayfasında, aynı kırtıpil arkadaşı, akranı, gençliğinden beri günlük tutmadığı için hayıflanarak yola koyulur. Gide’den mi etkilenmiştir? Bu soruyu kendi sorar ve yanıtlaröylesi bir günlük değildir yazmayı hedeflediği, Maurois’dan esinlendiğini aktarır. Ataç’ın günlüğünün yayınıyla Tanpınar’ın ilk defterini açması arasındaki süre üç ay: Bir etkisi olmuş mudur (olmamış olabilir mi?), bilmiyoruz. “Bizim töremizde pek yoktur” diyor ilk paragrafında Ataç, doğru: Edebiyatımızın ilk iki önemli günce örneğinin doğum tarihi gerçekten de 1953’tür. En çok etkisi altında kaldığı yazarların başında gelmesine karşın, Ataç’ın Gide’in günlüğünden etkilenmediği de doğru: Gözünü kendisine dikmez; okuduklarına, okuduklarından hareketle düşündüklerine odaklanır daha çok. Tanpınar’ın da Gide’e yakınlık duyduğu sır sayılmaz; günlüğünün perspektifinde benzer özellikler göze çarpsa bile daha önce dile getirdim görüşümü: Tanpınar’ınki tam an  Ahmet Hamdi Tanpınar  lamıyla yazılmış bir günlük  yazınsal anlamıyla olmak  tan çok, genel çizgilerinde  bir hammaddeyi çağrıştırır.  Gelgelelim, alabildiğine  yakıcı bir hammaddeden  söz ediyoruz: Edebiyatı  mızda eşi benzerine rast  lanmamış bir “kendini gö  zünün önünden ayırmama”  kalkışımı. Tanpınar, o ayna  görür görmez yüzüyle gö  züyle oynaşan adam, def  terini açtığında beyaz duran  zeminini mürekkep leke  leriyle karartıyor, bundan  önemlisi bakışına yeretmiş,  karamsar mercekle aynayı,  Mallarmé’nin sözünü ettiği  yansıtıcı siyah mermere  Mallarmé  dönüştürüyordu.  Fotoğraf 1939’da Yeni  Mecmua’da çıkmış: Genç profesör gazeteci  konuğuyla söyleşiyor, masaya düşen görün  tüde yansıyan öteki: Şair.Taze, yıpranmamış,  çekingen belki ama korku yüklü olduğu söy  lenemeyecek bir ifade okunuyor yüzünde.  Yıllar sonra, Louvre’da karşılaşacağı Remb  randt otoportresinden, sanki ayna, kendi  korkusunu seçecek yarı yılgın adam değil  henüz. 1961’de, günlüğüne şu otoportreyi  çizen kişi hiç değil: “Her şey bitmiş. Haya  tımın yirmi üç senesi bir çeşit vehim altında  boş yere geçmiş. Bunun şüphesiz on senesi,  son yıllardan bahsediyorum, büsbütün bey  hude. Çünkü hiçbir bağlantı noktası kalma  mış. Bu işi hiç olmazsa  1952’de bitirmeliydim.  Fakat parasızlık, kadın  bulunmaması, hayatı  mın circonstance’ları.  Muhitsizlik…”(*)  Kripto bir yazı mı,  hayır, günlük defterle  rinin bütününe yayılan  o özsuçlama ısrarının  kristalize olduğu pa  Nurullah Ataç  sajlardan biri. Yadırgadığımı dile  getirmiştim, Tanpınar  “jurnal” demeyi yeğliyor  du. Kelimenin bir başka  anlamıyla kendi gazetesini  çıkarıyordu belki; dahası,  üçüncü anlamıyla, kendisini  geleceğe ihbar ediyordu:  “Bu defteri seviyorum.  Benden sonra okunacağını  düşünüyorum. Hoşuma  gidiyor. Geçen zamanım  görülecek sanıyorum”.  Bu gecikmiş “jurnal”,  yazarının kendi geçmişinin  farklı katmanlarına sık yö  nelmesi nedeniyle örtük bir  yaşamöyküsü denemesini  içeriyor bir boyutuyla; bir o  kadar, ayna karşısına geçiş  seanslarının nicel ve nitel  özellikleriyle bir dizi otoport  re deneme içeriyorsonun  cusuyla Louvre’daki tabloda  gördüğü yüzle çakışacaktı:  “İhtiyarlık çöktü; Baudelaire’in, Nerval’in,  Mallarmé’nin yaşlarını geçtikten sonra, şimdi  Flaubert’in yaşını da geçtim. Mühim bir şey!  Hâlâ kendimi genç ve işe yeni başlamış sa  nıyorum. İçimde acayip korkular var. Kendim  için ve herkes için korkuyorum. Eserim için  korkuyorum. Hazin şey. Bitiremezsem, bir  şeyler daha yapamazsam. Fakat nasıl eyle  yim ki yorgunum” (**). n  (*) Günlüklerin Işığında Tanpınar’la Başbaşa, Dergâh, 2007, s. 297. (**) a.g.y., s. 321.  KItap  İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Murat Sabuncu lYayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Direktörü: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt  İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l  310 Kasım 2016  turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap   
            
    
