25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Özkan Eroğlu’ndan bir resim araştırması Türkiye’de Resim Sanatı Başkalarının söyleyemediği birçok şeyi “Türkiye’de Resim Sanatı”nda okuyucuyla buluşturan Özkan Eroğlu’nun didaktik bir tavrı yok. Gördüğü gerçekleri ve ayrıntıları anlatan, bir bakış açısını edinmemiz için yol gösterici nitelikte yazılar bunlar. Derinleşmek ve karşı savlarınızı üretmeniz için yollar açık bırakılmış. r Evrim SEKMEN atılı anlamda sanat tarihimizin Cumhuriyet döneminde oluşmaya başladığı ve Batılılar Empresyonizmi bırakmaya ve tepki duymaya başladığında bizim bu akımı sahiplendiğimiz bilinir. Sanat tarihinde buna benzer daha birçok kalıp bilgiyle karşılaşırız. Böylece gelenekle hesaplaşamadığımızda karşısına argümanlar çıkaramadıkça kuşaklar boyu aktarılan zincire bir ek yapmış oluruz. Sanat tarihi yazını ile eleştiriyi ayıran işte bu ayrım. Sanat tarihinde edindiği bilgiyi yorumlayabilen ve kanıtlar sunabilen, yeri geldiğinde karşı çıkabilen kişi eleştirmen, bilgi birikiminin taşıyıcısı ve dokümante eden, sınıflandıran kişi de sanat tarihçisi. Ülkemizde bu keskin ayrımlar yapılamadığı için ortaya konan işler de ona paralel özellik gösteriyor. Bu anlamda Özkan Eroğlu ve eserleri, yaptığı işlerden ve gösterdiği tavırdan dolayı bahsettiğimiz eleştirmen ve eleştiri sıfatını hak ediyor. GELENEKLER VE BATI Bir sanat tarihçi, olarak yola çıkan ve şimdilerde sanat felsefesiyle sanat tarihini birleştirdiği yapıtlarıyla varlık gösteren Eroğlu, aslında bir kişi üzerinden sanatın ve eleştirinin ahvali konusunda bize yeterli bilgiyi veriyor. Üniversitelerimizde eleştiriye duyulan tepki ve bilgi kıskançlık sonucu yurt dışına çıkarak eğitim hayatına devam eden Eroğlu, döndüğünde çeşitli üniversitelerde hocalık yaparak ve sanat tarihini felsefi kavramlarla pekiştirerek bize kendi harmanını yaptığı bir estetiği duyumsatıyor. Öznel bir yorumun olması için nesnel ve filtreden geçirilen bilgilerin olması önemli. Eroğlu’nun yapıtlarında bunu görüyoruz. Başkalarının darılır, kırılır veya daha fazla iş yapamaz diye söyleyemediği birçok şeyi Türkiye’de Resim Sanatı kitabında okuyucuyla buluşturuyor. Eroğlu’nun kitapta didaktik bir tavrı yok. Gördüğü gerçekleri ve ayrıntıları anlatan, bir bakış açısını edinmemiz için yol gösterici nitelikte yazılar bunlar. Derinleşmek ve karşı savlarınızı üretmeniz için yollar açık bırakılmış. S A Y F A 1 6 n 2 5 B Cumhuriyet sonrasındaki resim geleneğimizin geçmişten kopuk Batı taklitçisi olduğu gerçeği, tarih çok gerilere kaydırılarak sanatın, geleneksel tarafının es geçilip bir estetik oluşturulamayacağını kanıtlarcasına kitabın ilk bölümü tarih öncesinden Osmanlı’ya kadar Türkiye sanat tarihinin en iyi örnekleri verilerek Burhan Doğançay gösterilmiş. Minyatürlerin ikonografisiyle hesaplaşmadan günümüze dair bir şey söyleyebilir miyiz? Kitapta bu hatanın Cumhuriyet döneminden sonraki resim sanatımıza bir darbe vurduğu dile getiriliyor. Modernizmin anahtarı deha sanatçılardan geçiyordu. Kendi öznel tavırlarıyla resim yapan özel akademilerde yetişmiş, akademizme karşı bir resim geleneği modernizmin başlıca unsurlarıydı. Bizde ise süreç biraz farklı işledi. Akademide yetişen sanatçılar hem öğrenci yetiştirip hem de resim yapmaya çalıştı. Eroğlu, bu sıradan işleyen süreçte artistik özelliğini gösteren sanatçılar arasında Hüseyin Avni Lifij ve Sabri Berkel’e dikkat çekiyor. Lifij empresyonizmin kurallarına kendi içsel var oluşuyla romantik bir yön tayin edip sanatçı tavrını gösteren gerçek bir sanatçı. Lifij’in resimlerindeki tinsellik Kandinsky’nin Sanatta Tinsellik Üzerine adlı yapıtında belirttiği üzere Türk resminde ilk örneklerden. Onun sanatı ilerici bir ruh taşır. Eroğlu, Lifij’in poşatlarının ayrıca değerlendirilmesi gereken eskizler olduğunu da ekliyor. Sabri Berkel ise kusursuz inşasıyla geleneği kendine yön tayin edip biçimsel ustalığıyla Türk resminde ikinci dönemeçte yer alan diğer bir isim. RESMİN ELEŞTİRİSİ Kitap, sıradan bir sanat tarihi kitabı gibi kurgulanmamış. Onu okurken Eroğlu’nun düşünme pratiğine eşlik ediyorsunuz. Eroğlu sanat felsefesiyle düşünürken bir sanat tarihçi olduğunu unutmuyor ve bir resimden bahsederken bir başka eserle ilgili bir bağ kurulmadığında tekçi ve sıradan bir bakışa mahkum olunacağını hatırlatıyor. Eroğlu’na göre çok önemli yapıtları incelerken gözün bize verdiği ve onun tarihsel arka planı sanatçının estetiğini oluşturur. Bu elbette bir resmin yapısının iyi kurulması tek başına yeterli demek değil. Eroğlu resimlerde duygulanım arayan bir eleştirmen. Abdurrahman Öztoprak iddiası da bu sav üzerine kuruluyor. Öztoprak’ın soyut resimleri boşluk doluluk ilişkisi ve şiirselliği ile resimdeki derin hislenmenin en önemli örneğini oluşturuyor. Kitabın ilerleyen bölümlerinde Türkiye resim tarihinin başlıca isimleri Eroğlu eleştirisinden geçiyor. Bir sanatçıyı tanımak ve üslup farklılığını kavramanın sanattan anlamak demek olmadığını Eroğlu’nun ayrıntılı çıkarımlarından anlıyorsunuz. Burhan Doğançay’ın dönemleri arasında farklılıklara dayanan inceleme, Nejat Melih Devrim’in neden üstün nitelikli gerçek bir sanatçı olduğuna dair söylem ve Erol Akyavaş’ın siyasi birtakım yaftalamalarla anlaşılamayacağına dair görüşler kesin yargılarla bezenmiş zihninizi tekrar düşünmeye itiyor. Özdemir Altan ve Ömer Uluç’un sanat tarihindeki haklı yerini gerekçeleriyle bir kez daha okuyorsunuz. Eroğlu, sanat ortamı adına yaptığı açıklamalarda hiç çekinmeden doğru bildiğini yüzünüze vuruyor. Herkesin kendi arasında dedikodu tadında yaklaştığı gerçeklerin eleştirmen üstüne gidiyor. O nedenle eleştirmenin tehlikeli sularda dolaştığını söylemekten kendimizi alamıyoruz. İkiyüzlü davranmıyor. Bu nedenle “Kim Sanatçı?” büyük bir cesaretle yayınlanmış bu özellikte bir ilk kitap. Bu kitap ek bölüm olarak Türkiye’de Resim Sanatı’nın sonunda verilmiş. Yapılan seçkiye göre sanatçılar belli kriterlere göre sıralanmış “dönemi, direkt, dolaylı, figüratif, soyut, soyutlama, değer arayan, kalıplarla örülü, tekrarlayan, dekoratif, illüstratif, bilinen uzam, yeni uzam, yeni malzeme, bilinen malzeme, metaforik eleman” gibi birçok kriterden oluşuyor. Sanatçılar ise “sanatçı, sanatçı adayı, profesyonel, amatörce davranan, durumu belirsiz” gibi bir sınıflandırmaya tabi tutulmuş. EZBER BOZMAYA ÇALIŞAN BİR KİTAP Eleştiri geleneği oluşmayan ve gerçekleri değiştirmeye çabalayan bir toplumsal yapıda olmadığımızdan bu kitap için hazır bir sanat ortamının bulunmadığını düşünüyorum. Eroğlu’nun kriterleri, gerçek bir sanatçıda olması gereken karakteristiklerden. Hepimiz sanatçılarımızın bu özelliklerin tümünü taşımadığını biliyoruz. Sanat piyasasında 1980 sonrası bazı hak etmeyen isimlerin koleksiyonlara girmesinin sağlanması kimlikli, uluslararası sanattan nasıl azade oluşumuzun en açık kanıtı. Kitapta tüm nedenselliklere ve nesnel olgulara rağmen sanatın bıçak sırtı ve kaygan yüzeyi, öznel gelişimin tüm olumsuzlukları yok edebileceği inancını taşıyor. Geleceğe daha iyi hazırlanıp donanımlı ve sorgulayan bir bakış açsını sahip entelektüeller olmak gerekli. Aksi halde sanatla ilgilenmenin hem kendimize hem de yaşama bir katkısı olmaz. Yalınkat bilgiyle sanat okuması yapmanın sıradan metinler ve akademik söylevler dışında bir çıktısı yok. Eroğlu’nun vurguladığı gibi sanatı tinsel bir boyutla ele almıyor ve onunla bir duygulanım elde edemiyorsanız sanat ezberi dışında bir şey yapamazsınız. Bu kitap, o ezberi bozan ve kendi zihinsel süreçlerini kâğıda dökerek bizi zorlayan bir özellik gösterirken aynı zamanda sizin sanat yolculuğunuz için iyi bir rehber. n Türkiye’de Resim Sanatı/ Özkan Eroğlu/ Tekhne Yayınları/ 298 s. K İ T A P S A Y I 1323 Özdemir Altan Avni Lifij, empresyonizmin kurallarına kendi içsel var oluşuyla romantik bir yön tayin edip sanatçı tavrını gösteren gerçek bir sanatçı. H A Z İ R A N 2 0 1 5 C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear