Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
OKURL A R A mokrasi Nefreti”nde demokrasiden ne anlayıp anlamadığımız üzerinde dururken ona getirilen haklı ve haksız eleştirileri masaya yatırıyor. Ranciére, demokrasi fikrinin, başkalarını yönetmeyi kendine “doğal hak” sayanları nasıl rahatsız ettiğini anlatırken buradan doğan korku ve nefretin kaynaklarına iniyor. Ranciére, demokrasi siyaset, cumhuriyet ve temsil arasındaki karmaşık ilişkiyi incelerken günümüzde yükselen demokrasi nefretinin kaynaklarını gösteriyor. Kitabı Ali Bulunmaz değerlendirdi. Şiir okurlarının, şiir dergilerini takip edenlerin yabancısı olmadığı bir isim şair Şeref Bilsel. Hazırladığı antolojiler, şiir üzerine tanıtma, eleştiri, sunuş, değerlendirme yazılarıyla da öne çıkan bir isim. Son Altın Portakal Şiir Ödülü’nün sahibi olarak geldi gündeme. Şeref Bilsel, ödüller ve şiirin günümüzdeki durumu, şairin sosyal, siyasal, kültürel gündemle ilişkisi ve toplu şiirlerinin yer aldığı “Sürgündeki Rüzgâr” üstüne yönelttiğimiz soruları yanıtladı. Faşizm tohumlarını bir kez toprağımıza bırakmış, kök salmışsa kökten dinci ve cemaatçi yüzüyle mi ırkçı sırıtışıyla mı yeniden karşımıza çıkacak bilemeyiz. Hermann Broch “Büyülenme”de, Alplerin yükseltilerinde 1930’ları yaşayan kişilerin ağzından bu irkiltici öyküyü anlatıyor. Ziya Gürel’in kaleminden tanıyoruz kitabı. Bol kitaplı günler... Jacques Ranciére, “De P İsviçre saatları ervasız Pertavsız ENİS BATUR Jacques Vergès TURHAN GÜNAY turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap eposta: aşta Klaus Barbie ve Carlos Vergès, atipik kararları ve seçimleriyle bir gibi en olmadık suçluların roman karakteri gibi davranmış. 197078 savunusunu üstlendiği için arası kelimenin düz anlamıyla kaybolmuş: “şeytanın avukatı” olarak Kimse, eşi ve kızı da, nerede ne yaptığını anılagelen Vergès 88 yaşında öldü. öğrenememiş. Figürü daha da ilginç kılan bir Tanıyanları, meslektaşları çizgi dışı öykü. Onca yıl, nerede olduğu bilinmeksizin karakterini ve yaşam serüvenini anlayaşayacak kadar kapalı kutu biri, o özelliğiyle ta anlata bitiremiyorlar. Geçen yıl bir de roman karakteri sayılmalı. Pek yakında konuda görüşünü almak için başvuran teleama kitap ama belgesel, portresi işlenecektir vizyon gazetecisine verdiği yanıtı şaşkınlıkla sanırım bunu çok istemişti. izlemiştim: “Bertek kulempa tısnat ve sarkina loptür” dedikten sonra cümlesini sunturlu bir küfürle tamamlamıştı: Belli ki beynindeki konuşma motoru bozulmuştu ama iş sövüp saymaya geldiğinde herhangi bir sorun yaşamadığı ortadaydı. Uzaktan sevimsiz, hayli şovmen bulduğum o adamın düşkünleşmesinin teşhir edilmesini hoş karşılamamıştım gene de. Kaczynski Savunulamayacak, savu Theodore (Unabomber Ted) nulmaması gereken suçlu yoktur insanlık suçunun en ağırını işlemiş olsa bile: Adaletin temel ölçülerinden biri. Üstelik, olabildiğince iyi yapılması beklenir savunmanın. “Suç”u tanımlayan insanlar, toplumlardır; ikide bir yanıldıklarını tarih gösteriyor. İyi ki avukat olmamışım öyleyse: Herkesi savunmak gelmezdi içimden. Şüphesiz kimseyi zorlamıyor buna yargı çarkları; gene de avukatla müşterisi arasındaki ilişkinin bazı durumlarda yarattığı vicdan sorunlarını kal“Unutulmuş Bir Ölümün Tutanağı”, 2013 İsviçre yapımı, dıramayacak kişinin bu mesleği seçmemesi Pierre Morath’ın gerçekleştirdiği bir soruşturma belgeseli. Üstte belgesinden bir görüntü ve filmin afişi. yerinde karar olur, düşüncesindeyim. B Bu hayatta öyle bir yanlışlık var ki, bütün öteki yanlışlıkları tetikliyor. Durumu görmek, onu değiştirmek yolunda çok yetersiz aşama. Sistem, Düzen, Çark beni Gulliver gibi iplerle zemine bağlamış, bırakalım kalkıp gitmeyi, yerimden kıpırdayamıyorum. Sıradan bir kentlinin sıradan yakınmaları. Yeniden “FL” üzerinde koyulaştığım için bu gıcırtı sesleri. Montana’daki kulübesinde yıllar sonra yakalandığında, polislerden biri dayanamamış: “Burada böyle yaşamış olduğunuz için imreniyorum”. Ne farkım var o vasat polis memurundan? “FL”yi yazabilirsem, farkım için ona sığınacağım herhalde. Yaşayamadığını, yapamadıklarını ‘halletme’nin yolu mu yazmak? Unabomber Ted 17 yıldır, Amerika’nın en korunaklı hapisanesi kayalıklar Alcatraz’ında hücre hapsinde. Ölene dek kalacak orada. 24 yılını geçirdiği kulübesinde sınırsız özgürlük içinde yaşadıktan sonra, en zıt uca konuşlanmış, sınırsız hapis ortamına düşmüş. İki durumun, iki koşulun da yabancısıyız bizler: Ne kadarını ne kadar anlayabiliriz? Michel Christen, Cenevreli bir baca temizleyicisiymiş. 20’li yaşlarında hoş, neşeli bir adam, ayrıca kent itfaiyesinde gönüllü olarak çalışıyormuş. Güzel bir kadınla evleniyor, bir kızları oluyor. Kadın, otuz yıl sonra “ilk yıllarımızda çok mutluyduk” diyor. Sonra bir yangın söndürme operasyonu sırasında yüksekten düşüyor, ayak bileğini kırıyor, işini yapamaz hale geliyor. Yavaş yavaş düşüş başlıyor: Alkol, serserilik, ev içi şiddet derken ipler çözülüyor. Bir daha da düzelememiş. 50’sine vardığında alkolik, sosyal yardımla güç bela yaşamını sürdüren, bir yaşlılar ve işsizler yurdunda yaşayan, barla odası arası mekik dokuyan bir bitkin. Kanser oluyor, tedavisini aksatıyor, kızıyla yılda bir görüşüyor, gitgide pislik içinde yaşadığı anlaşılıyor. Bir gün sırra kadem basmış. Kızı, eski eşi, meyhane arkadaşları, komşuları, sosyal yardım kuruluşu çalışanları, kimse bilmiyormuş nereye gittiğini. Tam 28 ay sonra, 28 ay önce evinde öldüğü anlaşılmış, “kalıntı”larına ulaşılmış. “Unutulmuş Bir Ölümün Tutanağı”, 2013 İsviçre yapımı, Pierre Morath’ın gerçekleştirdiği bir soruşturma belgeseli. Hayır, bir insanın nasıl o hale geldiğinin hikâyesine değli, bir toplum nasıl bu hale geliyor sorusuna odaklanmış, kunt, oturaklı, incitici çalışma. Eski eşi ve kızı, kamera karşısında yüzlerini sakınıyorlar: Nasılsa utanmayı akıl etmişler. Morath bütün mekanizma dişlilerini gidip bulmuş: Meyhanebar yoldaşları, kapıcı ve komşular, sosyal görevliler, polis, postacı, elektrik şirketi ve diğerleri. İsviçre saatları. n İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız t Yayın Yönetmeni: Turhan Günay t Sorumlu Müdür: Ayşe Yıldırım Başlangıç t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 2 7 8 1 4 A Ğ U S T O S 2 0 1 4 n S A Y F A 3