Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
O Alper Atalan, “Mart”ta aramızdan birini, gündelik hayatı sıradan görünen ama sinir bozucu, yorucu olaylarla dolu bir genç adamın yaşadıklarını mizah ve ironiyle yoğrulmuş akıcı bir dille anlatıyor. lper Atalan mizahla çok yakından ilgilenenler dışında bilinmeyen bir isim. Kısa ve öz biyografisi de bu durumu oldukça açık ifade ediyor; “1972 yılında İstanbul’da doğdu. 1991 yılından başlayarak Hıbır, HBR Maymun, Joker ve Şebek dergilerinde mizah yazıları yazdı. Birçok televizyon dizisinde senarist olarak çalıştı. 2002 yılında Sanal Uyku adlı kitabı Parantez Yayınları tarafından yayımlanan Alper Atalan, İTÜ Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği mezunudur.” Alper Atalan’ın adını HBR’den biliyordum ama yazar olarak ilk kitabı “Sanal Uyku”nun dosyası yayınevine geldiğinde tanıdım. Aradan on bir yıl geçmiş. O süre boyunca Alper Atalan ismine herhangi bir yayında rastlamadım. Televizyon dizilerine senaryo yazıyormuş. Neyse ki yazarlığını ihmal etmemiş, 11 yıl sonra da olsa yeni kitabı “Mart” (2013, İletişim yay.) ile okur karşısında. İçindekiler sayfasına bakarsanız “Mart” 10 öyküden oluşan bir kitap ama internet kitapçıları “roman” olarak kategorilendirmişler. Haksız da değiller çünkü kitabı okuyup bitirdiğinizde yalnız yaşayan, televizyonlara diziler yazarak geçindiği için zamanının çoğunu evde geçiren bir genç adamın mart ayı boyunca yaşadıklarını okuduğunuzu anlıyorsunuz. Öyküleri bölüm olarak kabul edersek her bölüm mart ayı içinde çeşitli günlerde yazılmış parçalardan oluşuyor. Terasta güvercin besleyen bisiklet tamircisinin çırağı Fero’nun kalfası Cüneyt’le iki arkadaşını beyzbol sopası ile hastanelik edişi; nişanlısına ucuza avize almak isteyen “Bilgi süngeri” Barış ile çok garip bir antika mezatına katıldıktan sonra öğrendikleri iç yakıcı yaşam öyküsü; eski okul arkadaşlarının bir türkü barda düzenli olarak gerçekleştirdikleri mezuniyet gecelerinin birinin sonrasında hayatta ve aşkta başarılı gibi görünen arkadaşlarının aslında ne durumda oldukları; hiç aklında yokken katıldığı klarnet kursunda ve doğru dürüst ses çıkartamadıkları klarnetlerle verilen bitirme konserinde yaşananlar; S A Y F A 10 n 29 A Ğ U S T O S kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Mart ve Bağzı Şeylere Öyküler annesine vekâleten katılmak zorunda kaldığı apartman yönetimi toplantısında yeni yönetici Umut Hanım’ın projelerinin başlarına açtığı işler; “kısa film yazdık bakar mısın abi” diye evine gelip senaryosunu çalan Simay’la film şirketinde yaşanan karşılaşma; sokağın başındaki ahşap evin yakılması olayına lüzumsuz birinin aşırı ısrarı ile durduk yerde şahit yazılma sonrasında ortaya çıkan gerçekler; sineklik yaptıracağım derken kahve falına baktırıp falcının “hayatının kadınına rastlayacaksın” lafı üzerine hiç inanmamasına rağmen falın çıkması umuduyla yaşadıkları; ganyan bayisinin sokağında üzerinde jokeyi ile karşısına çıkan yarış atı... hepsine bir yerinden sessiz sakin, kimseye ilişmeden hayatını sürdürmeye çalışan kahramanımız dahil oluyor. Kitabı bitirdiğinizde “acaba mart ayının günlerini böyle bölümlere dağılmış karışık bir şekilde değil de sıralı olarak okusam nasıl bir roman çıkar ortaya?” diye merak etmeden yapamıyorsunuz. Alper Atalan iyi bir yazar, iyi bir anlatıcı. Edebiyatı mizahla karıp akıcı bir anlatım ve değişik bir dünya kuruyor. “Mart”ı bitirdiğinizde gündelik hayatın gayet sıradan görünen akışının ne kadar komik ve trajik olduğunu, ne garip öykülerden oluştuğunu fark edip şaşırıyorsunuz ve unutmayın her iyi mizah kitabının içinde derin bir hüzün saklıdır. BAĞZI ŞEYLERE ÖYKÜLER “Gezi Direnişi” toplum içinde büyük bir heyecan yarattı. O heyecanın yayıncılık ortamına da yansıdı. Bazı yayıncılar “kim bu konuda ilk kitabı yayımlarsa en çok satışı o yapar” inancıyla işe koyuldular. 2013 Fotoğraf albümleri, duvar yazıları derlemeleri ile başlayıp günlükler, anılar, nihayet sosyolojik ve felsefi yorumlamalara varan bir çizgide çoğaldı “Gezi Direnişi” kitapları. Aralarında çok değerli, kalıcı, belge değeri yüksek kitaplar olsa da çoğunun kazanç amaçlı yayınlar olduğu her hallerinden anlaşılıyor. Toplumsal olayların değişimlerin edebiyata yansıması çok hızlı olmuyor. Sırf yaşamış, gözlemiş olmakla edebi eser yaratılamıyor, mutlaka yazarının o olayı, olguyu içselleştirmiş olması gerek. Hele “Gezi Direnişi” gibi hakkında şimdiden çok yazılan, çizilen, şarkıları bestelenen, belgesel filmlere konu olan bir olayı edebiyata konu etmek pek kolay değil. Bilgi, belge, görüntü yoğunluğunu aşıp kendine has olanı yazamadığınızda da okur katında kabul görmüyor, beğenilmiyor. Toplumsal olaylar söz konusu olduğunda eline en hızlı kalemi alanların şairler olduğunu biliyoruz. Her şairin bir dize ile katıldığı toplu şiirlerle başlanıp tek tek şiirlere varan bir süreç yaşanır her zaman. Neyse ki “Gezi Direnişi” ile ilgili ciddiye alınabilecek bir “toplu şiir” yazımı gerçekleştirilmedi. Sürpriz bir şekilde, genellikle bu tür ısmarlama işlere uzak duran öykücülerimizin ürünlerini okuduk dergilerde. Edebiyat alanında “Gezi Direnişi” ile ilgili ilk yayın da bir öykü derlemesi oldu. “Bağzı Şeylere Öyküler”de (Ağustos 2013, Aylak Adam Yay.) 28 öykücünün Fotoğraf: Mehmet Ali Saraç A Alper Atalan’ın “Mart”ını bitirdiğinizde gündelik hayatın gayet sıradan görünen akışının ne kadar komik ve trajik olduğunu, ne garip öykülerden oluştuğunu fark edip şaşırıyorsunuz. öyküleri derlenmiş. Kendisi de öykü yazan, öykü dergileri yayımlamış olan Kadir Yüksel yapmış derlemeyi. Giriş yazısında açıkça anlatmasa da öykücülere “Gezi Direnişi” ile ilgili bir derleme yapacağını bildirdiği ve gelen öykülerle kitabı oluşturduğu anlaşılıyor. Kitapta Ferit Edgü, Necati Tosuner, Adnan Özyalçıner, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, İlhan Durusel, Zafer Doruk, Celal İlhan, Remzi Karabulut, Kerem Işık, Özcan Öztürk, Türker Ayyıldız, Sinan Sülün, Mahir Ünsal Eriş, Fuat Sevimay, Zeynep Ünal, Vuslat Çamkerten, Tansu M. Gülaydın, Aziz Gökdemir, Hakan Bıçakcı, Gamze Güller, Zeynep Sönmez, Berna Durmaz, Mehmet Fırat Pürselim, Şenay Eroğlu Aksoy, Onur Çalı, Hakkı İnanç, Murat Taş ve Semih Öztürk’ün “öykü”leri yer alıyor. Tanıdığımız isimler de ilk kez karşılaştıklarımız da var. Kadir Yüksel, bu öykücüleri nasıl seçtiğini giriş yazısında açıklasaymış iyi olurmuş. Kaç yazardan “Gezi Direnişi” ile ilgili öykü istedi, kaçı yolladı? Yazar adlarını sıralarken öykü sözcüğünü tırnak içinde yazdım çünkü derlemede yer alan ilk “öykü” Celal Üster’in “Gezi Direnişi” ile ilgili sorularına Ferit Edgü’nün “özlü sözler” olarak verdiği cevabı (Cumhuriyet, 10.06.2013). Edgü’nün bu sözleri “Gezi Direnişi”nin ruhuna çok uygun bulunmuş, sosyal medyada yaygın olarak paylaşılmıştı. Necati Tosuner’den “Üstgeçit” başlığı ile yayınlanan kısa metnin ise üstadın yazmakta olduğu romanından alındığı belirtilmiş. Tosuner’in 13 satır 13 cümleden oluşan bu metninin hem çok kısa öykü tadını verdiğini hem de derlemenin mantığına uyduğunu belirtmeliyim. Ismarlama öykü yazmak kolay bir iş değil, hele çok taze bir olay hakkında yazmak hiç kolay değil. “Bağzı Şeylere Öyküler”de yer alan çalışmaların çoğunda da bu işin başarılamamış olduğunu görüyoruz. Genellikle denemeye çok yakın duran ya da “anı” ya da “gözlem” diye adlandırabileceğimiz çalışmalar var. “Gezi Direnişi”nde yaşananların henüz içselleşmediği ve edebiyat eserine dönüşecek yoğunluğa erişmediği anlaşılıyor. Derlemede benim hem öykü tadı aldığım hem de “Gezi Direnişi”ni yansıttığını düşündüğüm öyküler ise pek fazla değil. Ferit Edgü ve Necati Tosuner’in yanına Adnan Özyalçıner, Berna Durmaz ve Türker Ayyıldız’ın öykülerini koyabiliyorum ancak. Adnan Özyalçıner “anı”nın, “gözlem”in bir öyküye nasıl dönüşebileceğini ustaca örnekliyor “Alandaki Park”da. Berna Durmaz “Sevdiğine Benziyor İnsan”da “iki ağaç için bu kadar direnilir mi?” diye küçümsenen “Gezi Direnişi”nin bilincinin nasıl oluştuğunu anlatıyor. “Gittikçe sevdiğine benziyor insan” diyor yaşlı ve yalnız kadın kahramanı ve parkta bir ağaç oluyor, Gezi Parkı oluyor. Artık kendisi için de direnecektir. Türker Ayyıldız “Tül”de bir eczane kalfasının önce direnişe şahit olması sonra da katılmasını anlatıyor. “Bağzı Şeylere Öyküler” henüz sıcaklığı geçmemiş toplumsal bir olayın edebiyata nasıl yansıdığını görmek açısından iyi bir örnek. “Gezi Direnişi”ni edebi yoldan hatırlama vesilesi. n K İ T A P S A Y I 1228 C U M H U R İ Y E T