08 Ocak 2025 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Feridun Andaç’tan ‘Gölgesi Kalemimin Ucunda: Montaigne’ ‘Montaigne’i okul gibi görürüm’ Nasıl Montaigne kendisini kitabının konusu saymışsa, Feridun Andaç da benzer biçimde kendisini bu kitabın bire bir ölçekteki ana konusu yapmış. Feridun Andaç, “Deneme Zamanı” adını verdiği üçlemin ilkinde Montaigne’le başlayan, süren deneme yolculuğunu onun yaşamı/ yapıtı ekseninde ele alıp yansıtıyor. Andaç’la kitabını konuştuk. r Hatice BALCI ğrencilerinize sıklıkla seyahate çıkarken gidilecek yeri, mekânı anlatan, o mekânda geçen eserleri/ yazarları da yanlarında götürmelerini öneriyorsunuz. Siz de Bordeaux’a giderken on altı yaşın Montaigne okumalarını, Sabahattin Eyuboğlu çevirilerini götürüyorsunuz ve kitabınızda da değindiğiniz gibi bunun çok etkileyici bir sebebi var: O iki kitabın okuma zamanınızın izlerini taşıdığını söylüyorsunuz. Kitabınızı okurken de anlıyoruz ki Bordeaux yolculuğunuz, bir bakıma zamanda yolculuğa çıkma isteğini de barındırıyor içinde. Aynı anda yaşanan ikili bir zaman yolculuğu bu. Biri kişisel Montaigne maceranıza dair zamanda ilerleyen yolculuğunuzun seyri diğeri de Montaigne’in zamanına uzanan bir yolculuk sanki. Siz ne dersiniz? Yazan, dillerarası yolculuklara çıkan birinin bu türden gitmeleri kaçınılmazdır diye düşünürüm. Kendi zamanımdan Montaigne’nin zamanına uzanırken ister istemez içselleşen bir bakışa döndüm yüzümü…Geçişler, hatırlamalar, izler…sonrasında gelip bizi kuşatan yaşama ve dil duygusunun taşıdığı anlamın labirentlerinden gezinme. Bunlarsız yazının kurulacağına, bir metnin örülebileceğine pek ihtimal veremem. Sizi “yaşamım roman” çizgisinden alıp dil ve düşünce atlasına taşıyan bir bakıştır bunları buluşturan. İçte ve dıştaki zamanın tanığı olan da biriktirerek taşıdıklarımızdır aslında. Çünkü bununla bezenen içgözün yolculuğundayızdır her daim. İşte bu noktada sizi donatan her bakış/ söz/ zamandır önemlisi. Montaigne okuru/nu öylesi zamanlarda yakalar ki; onunla yol alırken aranızda kurulan bağın alıp sizi başka düşüncelere/ iklimlere/ coğrafyalara taşıması kaçınılmaz. Oradan bize asıl gösterdiklerinin bir bölümünde ise “deneme”nin ne olduğu, nasıl yazıldığıdır. İnsana dönük bir yolculuk olmasının en belirgin Kitap boyunca bize bıkmadan usanmadan Montaigne’in satırları arasında gezinmeyi öneriyorsunuz ve onunla çıkılan yolculuğun bizi nerelere götüreceği konusunda kesin olarak inandığınız bir şey var: Bir Montaigne okurunun eninde sonunda kendi çağına tanıklık etmekten kaçamayacağı gerçeği. Bu tanıklığın önemini bize açar mısınız ve neden bu kadar önemli? Montaigne bize hem çağının çağdaşı olma düşüncesini hem de zamanın ruhunu yakalamak bilincini aşılar. Bir yazarın içinden geçtiği zamana nasıl bakması gerektiğini, geleneği/mirası oluşturan yazarların yapıtlarına/düşüncelerine bakarak pekala öğrenebiliriz. Unutmayalım ki Montaigne, karanlık çağların bitişine yeni çağın açılışına tanıktı. Savaşın, kıyımın ve vebanın gölgesinde yaşayıp yazmıştı. Kendi zamanını kavrayış bilinci insana ve topluma dair ettiği sözlerin alınlığında ışır. Gösterir ve öğretir. Zaman zaman da uyarıcıdır Montaigne. Zamanlararası yolculuklara çıkması da bundandır. Çünkü ötede olup bitenlerin taşıyıcısı olarak, insanlara iyi zamanları kurma, vicdanlı olma/ yaşama çağrısında bulunur. İster istemez öyle bir ses her dem sizin yanıbaşınızdadır. “MONTAIGNE BİZE İNSANLIĞIN GEÇTİĞİ TÜM YOLLARI GÖSTERİR” Montaigne’in yazılarının, sorgulayıcılığının yanı sıra insanı dönüştürerek önyargılardan kurtaracağını söylüyorsunuz. Önyargılarından büyük ölçüde sıyrılmış birey ve sonunda da toplum ufkumuzu nerelere götürür sizce? Aydınlanma…Evet, aydınlanmanın neferi olmak. Kolay olmayan, bir o kadar da uzunca bir yol, bize insanlığın bütün o karanlık çağlardan geçtiği yolları gösterir Montaigne. Bilgilenmeyi sevendir o. Öğrendiklerinden aktardıkları gibi, yaşadıklarından çıkardığı dersleri de yeni bir dile/söyleme dönüştürerek bizlere taşır. Yazdıklarının bugün de okunmasını buna verebiliriz. Bir bakıma çağının çağdaşı biridir o. Etkileyici kaynak olmasını buna bağlayabiliriz sanırım! Montaigne’in külliyatının aynı zamanda bir “yaşama kitabı” gibi okunabileceğini söylüyorsunuz. Montaigne okurken ‘’kendimizi bilmek’’ten kaçamayacağımız için mi yoksa başka sebepler de mi var? Montaigne, yazarlık debisini/ düşünsel birikimini Latin ve Yunan klasiklerine yüzünü dönerek oluşturmuş biri. Çağının önemli bir düşünce adasıdır bu bakımdan. Geçtiği yollardan düşünmeyi ve sorgulamayı öğrenmiştir. Aklın zaferine yüzünü, oradan yansıyanlarla yol alır. Bu nedenle de yazdıklarında yol/yön gösterici yanlar vardır. Uyarır, hatırlatır da…İnsana, insan yaşamına dair ettiği sözlerin yanı sıra topluma, toplumun yasalarına dönük de düşünceleri bir ahlak felsefesinin oluşmasında etkileyici olmuştur. Kuşkularını da bu yönde sorgulayıcı kılmıştır. İnsanın kendine bakışında da bundan kurtulamadığını yineler sürekli…kendini anlamak yolculuğu eski Yunan düşünürlerinden beri insanlığın en temel sorusu/ sorgusu olmuştur. Milattan öncesi çağın düşünürü Lucretius’u K İ T A P S A Y I 1221 Ö yanı onun denemelerinde kendini hep gösterir. O ilkgençlik çağımda Montaigne’e kavuşmuş olmamı bir okul gibi nitelendiririm bu açıdan. Onun zamanına baktığınızda insanlığın bilge zamanlarının renklerini bulursunuz. O karanlık çağının aydınlığa geçişine ayna tutar her bir sözüyle… Beni ona götüren de buydu sanırım. O ilk sözleri öylesine etkileyici, kuşatıcıydı ki; hayatı anlama/ sorgulama bilinciyle yüzleşiyorsunuz bir ânda, kayıtsız kalmanız mümkün değildi… “MONTAIGNE MERAKLARIMIZI ARTTIRIR” Kitabınızda görüyoruz ki Montaigne okumak için çok sebebimiz var. Fakat yine de okurlar için tekrar soralım. Neden öncelikle ve döne döne Montaigne okumalıyız? Montaigne’nin gösterdiği zamanın tarihsel boyutları üzerine düşünmek elbette ki başka bir bakış, başka bir deneyim gerektirir. Ama onun bizi çıkardığı düşünsel gezintiler bilme/ öğrenme/ anlama yönsemelerini içerdiğinden kaçınılmaz olarak neden/ niçin sorgusuna da sizi yöneltir. İşte bu da öğrenmenin, keşfin ve düşünsel merakınızın kapılarını aralatır size. Bir okul gibi görmem 2 0 1 3 de bundandır sanırım. Montaigne’e yüzünü dönen bir okurun donanıp değişebileceğini, çok yol alabileceğini düşünürüm. Felsefe yapmadan felsefe yapan biridir o aynı zamanda. Akıl çağının akkorunu buluruz Montaigne’de…Herhangi bir denemesini okumaya başladığınız da, ardı arkası gelmez…Meraklarınızı artırır, bilgi kaynaklarınızı çoğaltır, kendinize ve dünyaya bakma/ anlama yordamını verir size üstelik. Kitabınızın Alberto Manguel’e, D.H. Lawrence’a atıfta bulunduğunuz onuncu bölümünde “Unutarak okumayı seçemedim hiç. Hep hatırlayarak, saklamak için okudum” diyorsunuz. Böylesine saklayarak, biriktirerek okumanın “deneme” yazarlığınızdaki etkisi, yeri nedir acaba? Denemenin tanımını yapacak değilim ama kendi deneme anlayışımdan burada söz ederek açıklamak isterim bunu. Deneme biriktirmeyi ve gitmeyi kaçınılmaz kılar bir yazar için. Denemenin iklimini var edendir bunlar. Gözün yolculuğu, bilincin gezginliği…Bir yere, bir yapıta/ yazara gitmek…Biriktirerek yol almanın ilmini verir size. İşte deneme de bu bakımdan bir öğrenme/ bilme yolculuğudur; hem yazarken hem de okurken bunu derinden hissedersiniz. İlginçtir, lise bitirme sınavlarında felsefeyi seçmiştim. Montaigne’i okuduğum günlerdi. Birkaç sayfalık sınav kâğıdım kurulda elden ele gezinmiş, kısa sürede bu düşünceleri nasıl yazdığım merak konusu olmuştu. Edebiyat öğretmenim Muhammed Bey bunu anlattığında, ona Montaigne’i işaret etmiştim. Galiba benim ilk anlamlı denemem de “akıl çağı”ndan söz eden o sınav kâğıdımdaki metindi. Montaigne, size bir okuma/ düşünme yöntemi de verir. Sanırım bu yönüyle de beni etkilemişti… S A Y F A 4 n 1 1 T E M M U Z C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear