25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ş iir Atlası B Banço Banov Şiirler/Çeviren: Ahmet Emin ATASOY CEVAT ÇAPAN ‘Evliliğe evet, kartal dostlarım ama lanet olsun Saksağan karım!’ ulgar şiirinin ünlü fabl ustalarından Banço Banov (1925 – 1993), Sliven’de bir subay ailesinde dünyaya geldi. Sofya’daki Askeri Okul’u bitirdi (1944). Tıp Fakültesi’nden mezun oldu (1951). İzgrev (Gündoğumu) ve Narodna Voyska (Halk Ordusu) gazetelerine röportajlar yazdı (19451950). Veçerni novini (Akşam Haberleri) (1960) ve Literaturen Front (Edebiyat Cephesi) gazetelerinde redaktörlük yaptı (1966). Bulgaristan Televizyonu’nun genel müdür yardımcılığında bulundu (19661968), “İvan Vazov” Halk Tiyatrosu’nda dramaturg olarak çalıştı (19841990). Ayrıca İzkustvo (Sanat) dergisinde redaktör, Bılgarski pisatel (Bulgar Yazarı) yayınevinde şube sorumlusu görevlerinde bulundu. Sofya’da öldü. İlk yazılarını 1945’te yazmış da olsa, Banço Banov’un güldürü özelliği taşıyan ilk edebiyat denemeleri 1954 yılında yayımlandı. Özellikle fabl türüne ağırlık veren genç şair, zamanla Bulgar edebiyatının en seçkin adlarından biri olmayı başardı. Geniş bir okur kitlesine sahip olan güldürü ustası Banço Banov’un şiir biçiminde yazılmış fabllerinde sadece güncel ve sıradan konulara yönelmekten çok, ülke genelinde, hatta evrensel boyutlarda önem taşıyan ciddi sorunlara değinir, bunu yaparken de eleştiri oklarını hedef noktalarına acımasızca ve büyük bir cesaretle fırlatır.Fabllerinden birçoğu Rusça, Çekçe, Beyaz Rusça, Türkçe, Çuvaşça gibi dillere çevrildi. Şairin kendisi de Rusça ve Yunancadan yaptığı çevirilerle tanındı. Piyesleri ve çocuklara özgü kitaplarıyla da bilinen Banço Banov’un fabl kitapları şunlardır: Fabller (1955), Fabller (1957), Fabller (1961), Fabller (1964), Gülünç Ayna (1969), Tavşanın Üçüncü Kulağı (1971), Fabller (1975), 101 Fabl (1985). DOSTLUK Hayvanat bahçelerinden birinde bir gün akla zarar bir manzara gördüm: kalın demir parmaklıkların gerisinde kurtla kuzu bir kafesin içinde! Ortada ne dehşet, ne korku izi, uslu uslu duruyordu her ikisi de. Düşündüm: erdemli günler bekliyor bizi yaşanası olacak dünyamız ileride! Duygulandım. Gözlerim yaşardı birden! – Nasıl evcilleştirdiniz bu vahşi kurdu bile? – Çok kolay, dedi bekçi, cimrilik göstermeden, her gün yeni bir kuzu ikram etmekle. TAVŞANIN ÜÇÜNCÜ KULAĞI Ansızın ormanda Tavşan’ı görmüş Ayı, deli gibi koşuyormuş yokuş aşağı. Bağırmış “Dur! Bekle! diye peşinden, söyle bana, kardeşim, nedir endişen?” “Felaket, demişTavşan, şurada Kaplan elindeki makasla koşturuyor durmadan, üç kulaklı tavşan için rüzgâr gibi esiyor, tutunca da üç kulağıacımadan kesiyor!” Bayılacak gibi olmuş Ayı gülmekten: “Senin iki kulağın var!.. Telaşın neden?” “Evet, doğru, demiş Tavşan inleyerek, benim iki kulağım var, bu bir gerçek, ama inan, bu Kaplan’ı anlamak çok zor: o, önce kulak kesiyor, ondan sonra sayıyor. KARTAL İLE SAKSAĞAN Tuhaf bir haberle sarsıldı orman: Hiç kimsenin ruhu bile duymadan Kartal, aşkın acımasız kurbanı, eş almış kendine! Kimi mi? Saksağanı! “Olamaz! Yalandır! dedi dağ halkı, Bu gelinlik başka kuşların hakkı!” Kartal gürültüyü kesti anında: “Kurala yer yoktur aşk kitabında!” Genç aile yuvalardan birinde yaşadı sağ salim, huzur içindeC U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I (cıvıltılar, ihtiraslar, cilveler yaşama başka bir tat mı verirler?) Aradan geçmedi birkaç ay bile … Kartal kanat açtı yükseldi yine bütün heybetiyle derin göklere, sonra da ok gibi salındı yere, ama kaçtı sanki yuvanın tadı Saksağan kuyruk büküp ağladı: “Yükseklere çıktın, unuttun beni!.. Gözünde bir hiçim artık öyle mi?” Gülümsedi Kartal: “Seviyor demek, tek korkusu belli – beni yitirmek.” Ve döndü sıcacık yuvaya o an, ve birkaç tüy düştü kanatlarından… Bir gün bir ses yüreğini hoplattı: “Yardım edin, porsuk bülbülü kaptı!” Boyladı çabucak er meydanını dost uğruna dökmek için kanını. Saksağan: “Dur! diye gakladı, kızgın, bülbülle dostluğu düşünme sakın!” Kartal kendi kendine: “O haklı, dedi, evli erkeğim ben aylardan beri.” Bu hep böyle sürdü… Fırtınalarda Kartal sürüleri uçtu art arda karanlığın korkunç sesini duyup, düşen şimşeklere meydan okuyup. Saksağan gakladı: “Sen gidemezsin! Canını verecekse, başkası versin!” Hep aynı öğütler: “Yüksekte uçma! Bir yuvan var, bunu sakın unutma!” Dinlerken dörtköşe Kartal sevinçten (böyle bir aşk görülmüş mü gerçekten?) Kartal böyle gün gün hiç anlamadan yitirdi tüyleri kanatlarından. Derken bir gün yine bir ses duyuldu: “Dün bir Kartal vardı, bugün ne oldu? Niçin görünmüyor… Durumu nedir?” “Eh, burda bir yerde, belki evdedir…” Sonra bakıp haykırdılar dehşetten: “Kartal bu mu? Mümkün değil gerçekten! Yoluk kanatları ne çirkin böyle? Sakasağan şeklinde uçuşu bile!..” ......... Evliliğe evet, kartal dostlarım, ama lanet olsun Saksağankarım! 1218 20 H A Z İ R A N 2013 n S A Y F A 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear