26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sadık Aslankara’dan ‘Le’ Bir sinema yazarının romanı Sadık Aslankara, romanları, öyküleri, eleştirileri ve tiyatro yazıları ve oyunlarıyla tanınıyor. Le adlı romanında, sinema dünyasındaki ilişkileri yansıtıyor. Ë Hasan AKARSU omanın anlatıcısı sinema yazarı ve eleştirmeni olan Le. Gül adlı bölümde, Güler, Gülerguvan ve Aysel olarak geçen, Kürt Alevi ya da Alevi Kürt denilen kadının anlatıcıyla olan ilişkisine yer veriliyor. Yeşilçam’ın karakter oyuncusu olan çılgın kadın, anlatıcıya (sinema yazarı), “Düğüm” adlı film için yazdığı yazıdan dolayı öfkelenip telefonda küfür ediyor ve onunla buluşmak istiyor. Düğüm’ün konusu düğün olup Hakkârili gelin ile Sökeli damadı anlatıyor. Gül, filmin “ikiyüzlülük” örneği olduğunu ve Kürt halkıyla alay edildiğini ileri sürüyor. Film de önce yasaklanıyor sonra serbest bırakılıyor. Gül, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nin SinemaTelevizyon Bölümünde okumuş, başarılı bir sanatçı. Otuz beş yaşlarında zayıf bir kadın, komünist. Sosyal demokrat olan anlatıcı, ilk görüşte ondan etkilenir. Gül, ilginçliğini ilk görüşmelerinde sergiler. Onun gözlerini bağlar, soyunur ve dokunarak vücudunu betimlemesini ister. İlk olarak “yoksa âşık mısın bana le?” diye seslenir. Anlatıcı da Gül’e âşık olduğunu söyler. Gül, Tuncelili olup İzmir’e yerleşir, liseyi bitirdiği yıl içeriye alınır yardımdan, yataklık etmekten ve işkence görüp polislerin tecavüzüne uğrar. Gül, anlatıcıya Özdemir Nutku’ya sunduğu “Orada Kuşlar” adlı senaryo dosyasını götürür ve eleştirmesini ister. Yalnızlığını yaşayan anlatıcı, bekâr olup kadınsızlığı seçmiştir ama Gül’e hayır diyemez. Muğla ve İzmir’de yaşamış, tek erkek çocuk olarak babası tarafından şımartılmıştır. Kız kardeşi Serpil de İzmir’de okumuş ve evlenmiştir. Dedeleri Muğla’daki mallarını satıp İstanbulGöztepe’den ev almıştır. İkisi de Aysel Nene’yi unutamaz. Serpil de ona benzer. “Derin devlet”le polis peşindedir Gül’ün. Anlatıcıyla buluşup başka bir evde sevişirler yine. Gül, anlatıcıyı “İnsan erkeksin” diyerek yüreklendirir. Bulunduğu çevrenin krokisini ve şifreli yer adlarını verir ona. “Orada Kuşlar” adlı senaryoyu değerlendiren anlatıcı şunları söyler: “Bu kadar güzel bir olayı, tam anlamıyla sinema diline aktarabilmek başlı başına başarı bence. Şimdiye dek bu türde pek çok film yapıldı sinemamızda, ne ki bunlar folklorik sunumları nedeniyle sinemasal değil söylensel bir dilden yararlandı daha çok. Oysa ‘Orada Kuşlar’ tam bir sinema yaratımı. Diğerleri gibi önce yazıda yaratılmış değil, doğrudan daha işin başından itibaren sinema olarak perdede düşünülmüş bir yapıt. Kutlarım” (s. R 69). Anlatıcı, Gül’ün diğer dosyalarını da inceler, “Kumru” adlı dosyasını değerlendirir. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınları Günü’nde de buluşup sevişirler. Polis eylemci kadınların peşindedir çünkü. Romanın ikinci bölümü olan “Le”de, Teşvikiye Camisi yakınındaki bir evde yaşamını sürdüren anlatıcının ilişkileri var. Bu kez konuğu komşu dairede oturan Perihan. Çağrısız gelir evine, sigara ve viski ister, yaşamını anlatır. Kaptan’la ilişkisinden yakınır, Kaptan başkasıyla evlidir. Anlatıcı, adını soran Perihan’a, “Ke” yanıtını veriyor ama Perihan ona Kevin diyerek sesleniyor, dansa kaldırıyor, kendi evinin yatak odasına götürüyor. Alışveriş için borç istiyor ondan. Daireye su getiren oğlan, kapıcıya seslenerek anlatıcıyı tanımlıyor: “Abey,’le’ bu adam, le…” (s. 119). Pasaport polisliğinden emekli olan Perihan da sinemanın büyüsüne kapılıyor zamanla. Birlikte film izliyor, sevişiyorlar; “Komünist ibne” diye sesleniyor anlatıcıya. Gül’ün öldürüldüğünü söylüyor. ÇARPICI BETİMLEMELER Romanın son bölümü olan “Sin”de anlatıcı, İstanbul’dan uzaklaşıyor, uçakla Antalya’ya, oradan otomobille 150 km giderek Teke Yarımadası’na ulaşıyor. Sonra da yaya olarak sürüyor yolculuğu. Katırcı Harun, onu karşılayıp Orman İşletmesi’nin, bekçi kulelerinin bulunduğu yaylaya götürüyor. Ömer Lütfi Akad’ın yardımıyla birkaç zaman orada kalıp dinleniyor, kendine geliyor. Çocukluğunu, babasını anımsıyor. Babasının cumaya, kendisinin de yedi yaşındayken gittiğini, on iki yaşında kahveye çıktığını anlatıyor. Gökbel’de, köknar, sedir ağaçları arasında yürüyüş yapıyor, tavşan, tilki geyik görüyor. Katırcı Harun’un kuma getirdiği Nazlı Gelin’in güzelliğine vuruluyor. Havva Nene, ona Aysel Nenesini anımsatıyor. Teke’nin sedir ormanında film çekmeyi düşlüyor. Antik kent kalıntılarından etkileniyor. Hıdrellez yaklaşırken semaha duran köylülerle birlikte oluyor. O da semah dönüyor, mutlu oluyor: “Alageyiği kovalıyorum soluk soluğa, alageyik bir ben oluyorum, peşimde Harunlar, polisler, devletin erkekleri, öteki ülkelerin polisleri, askerleri, yöneticileri, din görevlileri, erkekleri hep. Sonra Gül, Güler, Gülerguvan, Aysel oluyor alageyik, bu kez ben kovalıyorum, Perihan oluyor, Nazlı oluyor ben kovalıyorum… Ülkemin yitik insanıyım, avım ben, toplumun ‘hiç’i. Öyle değil misin, nesin sen? Sen mi güllesin, güldürme beni! ‘Le’sin sen, ‘le’sin” (s. 192193).Yazar Sadık Aslankara, Le’de, kurgusuyla, konusuyla, etkili anlatımıyla, gözlemleriyle, çarpıcı betimlemeleriyle ilgi çekiyor. Le/ M.Sadık Aslankara/ Can Yayınları/ 194 s. 22 EYLÜL 2011 SAYFA 13 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1127 CUMH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear