05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bruce Chatwin’den ‘Ouidah Naibi’ OKURLARA Ellmann Konferansları bünyesinde yaptığı konuşmalar, ‘Genç Bir Romancının İtirafları’ adıyla kitaplaştı. Eco bu kitabıyla bize çok farklı ve yeni dünyaların kapılarını aralıyor. Bu yenilikler sadece Eco’nun romanlarının farklı boyutlarını, içeriklerini, katmanlarını görmemiz için değil, edebi görülerimizin cilalanıp sağlam bir kalem tarafından tekrar yapılandırılması için de büyük önem taşıyor. Türkiye’de çocuk ve gençlik edebiyatının gelişimine on beş yıldır emek veren Günışığı Kitaplığı ‘15. Yıl’ kitabında çağdaş edebiyatımızın otuz bir kalemini bir araya getiriyor. Usta kalemler, on beş yaşın simgelediği ilkgençlik yıllarını, kişisel deneyimlerini açık yüreklilikle, içtenlikle ve cesaretle genç okurlarıyla paylaşıyor. Kemal Kocatürk ‘Ay Çağırırken Ufukta’ da şiirlerini bir araya getirmiş. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda üstlendiği rollerle birçok ödül alan yazarın ‘Toplu Oyunlar II’ kitabı da raflardaki yerini aldı bu arada. Kocatürk’le kitapları üzerine söyleştik. Yüz binlerin bir canının ya hapiste, ya işkencede, ya kör kurşunla yittiği 12 Eylül darbesi öncesi ve sonrası dönem, Şakacı ailesi gibi sıradan bir ailenin fertlerine ayrı ayrı neler yaşattı, nasıl bir travmaya yol açtı? 12 Eylül insanlarla birlikte insani anıları da nasıl askıya aldı? Gazeteci, yazar Yasemin Küçükkaya, ‘Darbe Şakacıları Sevmez’ adlı kitabında bu toplumsal travmanın, özelinde en küçük ferdi olduğu, sekiz çocuklu Şakacı ailesinin, genelinde de ülkenin üzerine çökerttiği kara bulutları yazıyor. Küçükkaya ile ‘Darbe Şakacıları Sevmez’ adlı kitabını konuştuk. Bol kitaplı günler... Umberto Eco’nun, Richard Yeni bir ülke bulamazsın Bruce Chatwin’in Ouidah Naibi adlı romanı, on dokuzuncu yüzyılın başında Brezilya’dan Afrika’ya göçen ve köle ticaretiyle zenginleşip varlık içinde ülkesine dönmeyi tasarlayan Manoel da Silva’nın hikâyesini anlatıyor. Kitaptaki, rüyadan uyanıp gerçeğin farkına vardığında yersiz yurtsuz kalan bir adamın öyküsü aynı zamanda. Ë Ali BULUNMAZ enç yaşta terki diyar eden, ilginç ve çıkıntı bir yazar Bruce Chatwin. Çalıştığı gazeteye (Sunday Times) “Altı aylığına Patagonya’ya gidiyorum” diye bir telgraf gönderip yollara düşmesi, Chatwin’in “tuhaflığını” kanıtlıyor. Üstelik onu “mucizeler diyarı” olarak nitelediği Patagonya’ya götüren şey bir çocukluk hatırası. Bu gezinin (belki keşif desek daha doğru) ardından ortaya çıkan Patagonya’da adlı kurguyla gerçeğin birbirini izlediği kitap, klasik gezi yapıtlarının ötesinde. Paul Theroux’yla beraber kaleme aldığı Yeniden Patagonya’da çalışmasında ise Chatwin, önceki gezisinde eksik bıraktığı parçaları tamamlıyor. Theroux’yla kendini “edebiyat gezgini” olarak tanımlayan Chatwin, sürgünün coğrafyasından dünyanın pek çok yerine ait insan hikâyelerini yanına alarak dönüyor. Elbette her iki kitap, yazarın en bilinen ve aynı zamanda Türkçede (Porselen Delisi’yle beraber) yayımlanan önemli eserleri. Bunlara Deniz Koç çevirisiyle bir yenisi daha; Ouidah Naibi de eklendi. Köle ticaretiyle cukkayı doğrultmayı hedefleyen Brezilyalı Manoel da Silva’nın hikâyesini anlatan Chatwin, bizi 1800’lerin o buğulu ortamına çekiyor. BREZİLYA’DAN “KÖLE SAHİLİ”NE Manoel da Silva’nın Brezilya’dan Afrika’ya uzanan; azmi ve (Benin’in bugün en önemli şehirlerinden biri olan) Ouidah’ta kurduğu köle hanedanı sayesinde bitmek tükenmek bilmeyen soyunun yanı sıra, köle ticareti ve Dahomey kralıyla ilişkisiyle küpünü dolduran kişiliği, çocuk ve torunlarında “beyazları seviyorum, çünkü beni ıslah ediyorlar” biçiminde dile gelen zihinsel bir dönüşümün tohumlarını da atar. Gemilerin yanaşıp insanlarını ve bazen de kolera gibi bulaşıcı hastalıklarını yığdığı; bunu keşif gibi gösterip yerleştikleri “köle sahili”ndeki “kurbanı gençken alma ya da ihtiyarlığa mahkum etme” gerçeği her gün yeniden aydınlanır. Sahile ayak basanın sayısı bilinmezken Manoel da Silva’nın sürekli bir adım ileri gitme düşü de kızışır, adeta kendiyle yarışa girişir: “Gördüklerini Manoel’in aklı hayali almıyordu. Daha önce bıçaklarından ya da birkaç gümüş at sürüsünden fazlasına sahip olmayı aklından geçirmemişti: Şimdiyse elde etmeyi arzuladıklarının haddi hesabı yoktu.” Aslına bakılırsa yollara düşen Manoel için her şey beklediğinden hızlı gelişir, ticarette basamakları hemen tırmanmaya başlar. Afrika’nın talihini değiştirdiğine inanır: “Manoel, ticareti sanki başka hiçbir meslek yapmamış gibi çabuk kavradı. Kendini daima başıboş bir avare olarak görmüşken şimdi vatanı için hizmet eden mal mülk sahibi bir adam olup çıkmıştı. Bahia’daki üstlerinden tek bir tebrik gelmedi. Ancak o, vatanının maden ve tarlaları için siyah kas gücü sağlama misyonunun ulvi bir merciden geldiğine inanıyor ve Bahia’dakilerin hizmetlerinin karşılığını vereceğine inanıyordu. Bu yanılsamaya din değiştirmiş birinin inadıyla bağlıydı. Uyku tutmayan gecelerde uzanır, sırf Tapuitapera’daki şapelde söylenen tatlı melodileri hatırlamak için köle barakalarından gelen inlemeler ve zincir şakırtılarına kulak verir, sonra vicdanı rahat şekilde arkasını dönerdi.” “ÖLÜMSÜZ” REİS Ticarette ilerleyen Manoel’in hali, ayak bastığı zalimlikle koşut. Çünkü birbirini izleyen esirlerin fink attığı bu coğrafyada Manoel’in avucu ne pahasına olursa olsun kazanma hırsıyla daha da kaşınmaya devam eder. Kurduğu gelecek düşlerinin yanında korkuları da Manoel’i huzursuz kılar. Bunların başlıcası, bir daha ülkesine hiç geri dönememe. Yurdunda çocukları ve torunlarıyla mutlu bir ev hayali her akşam gün batımıyla son bulur. Ta ki bir sonraki gün gelip çatana kadar. Bu arada kralın “Sırtlan uyur, fil geçip gider” sözüne uygun biçimde Batı Afrika’nın en büyük askeri makinesi haline getirdiği kentte, halkın Manoel’e “Fil Adjinakou” demeye başladığını da hatırlatmalı. Ama Manoel’in bitmek tükenmek bilmeyen memleketinde ölme arzusu, köle ticareti tekeli sarsılmaya yüz tutup kendisine rakip çıktığında daha da depreşir. Manoel’e kötü haber tam da o günlerde ulaşır: Uğraştığı; zengin olup kendisini huzurlu şekilde yaşatacağına inandığı köle ticareti ülkesinde suç sayılınca vatandaşlıktan çıkarılır ve Brezilya’ya ayak bastığı anda tutuklanacağı bildirilir. Sonradan affedilse de, Brezilya’daki bütün mal varlığını kaybettiğini de öğrenir. Hemen her şeyini kaybetmesi Manoel için büyük bir yıkım getirir. Artık yersiz yurtsuz bir adamdır. Zaten Chatwin’in, anma töreninde gözümüzün önüne serdiği sahne; mezar taşında yazanlar manzarayı özetler: “Francisco Manoel da Silva, 1785’te Brezilya’da doğdu, 8 Mart 1857’de Ouidah’ta öldü.” Büyük bir “aile” kuran “ölümsüz” reisin anlatısının toprağından çok uzaktaki sonunu simgeler bu yazı. alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr http://bulunmazali81.blogspot.com Ouidah Naibi/ Bruce Chatwin/ Çeviren: Deniz Koç/ Yapı Kredi Yayınları/ 132 s. G TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Ouidah Naibi, köle ticaretiyle cukkayı doğrultmayı hedefleyen Brezilyalı Manoel da Silva’nın hikâyesini anlatan Chatwin, bizi 1800’lerin o buğulu ortamına çekiyor. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Turhan Günay Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 Yerel süreli yayın Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1130 13 EKİM 2011 SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear