Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Sina Akşin’den bir tarih araştırması İç Savaş ve Sevr’de Ölüm Sina Akşin’in kaleme aldığı İç Savaş ve Sevr’de Ölüm‘de, son padişah Vahdettin ve onun sadrazamı Damat Ferit’in içyüzü bir kez daha gün yüzüne çıkıyor. Tüm olumsuzSina Akşin luklara karşın mücadele veren Mustafa Kemal’in askeri ve politik önderliği bir kez daha anlaşılıyor. Bir inceleme olmasına karşın, kitap sürükleyici bir roman gibi okunuyor. Ë Alev COŞKUN illi Mücadele aslında üç cephede yapılan çok çetin bir savaştı. Bir yanda, emperyalist güçlerin destek ve koruması ile öte yanda Batı Anadolu’yu işgal eden Yunan askeri güçlerine, öte yada padişahın kışkırtması ve desteği ile Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde patlak veren iç isyanlara karşı verilen savaş. Üçüncü cephe de, padişahın liderliğindeki Osmanlı hükümetleri ve ona karşı verilen savaş. İstanbul İngiliz, Fransız ve İtalyan askeri güçleri tarafından fiilen işgal altındadır. Padişah Vahdettin tüm varlığını İngilizlere bağlamıştır. Onun atadığı hükümetler de bu yönde hareket eder ve Anadolu ile kurulan TBMM hükümetine karşı gelir. Aslında Türkiye’de iki otorite, iki ayrı hükümet vardır. Birisi İngilizlere ve padişaha bağlı İstanbul hükümeti, öbürü de Anadolu ihtilalinin kurduğu TBMM’ye bağlı, onun içinden seçilmiş Ankara hükümeti. Bu nedenle İstanbul hükümetlerinin politikaları, kararları, aldığı tavırlar bilinmeden Milli Mücadele anlaşılamaz, özümsenemez. Sina Akşin bu gerçeği kabul eden ve ilk inceleyen bilim insanıdır. İki ciltlik İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele kitabı bu konuda vazgeçilmez bir kaynak yapıttır. İki ciltlik bu çalışmada, Ekim 1918 ile Nisan 1920 dönemindeki İstanbul hükümetlerinin temel siyasal olaylara karşı gösterdiği tavırla beraber, Anadolu’daki bağımsızlık gelişmesine karşı tepkileri ele alınmış ve incelenmişti. Bu kitapların birinci cildi 1976’da, ikinci cildi 1992’de yayımlandı. Bu kitaplarda, Akşin, Başbakanlık arşivi belgeleri, Osmanlı Devleti’nin resmi gazetesi Takvimi Vekayi, günlük gazeteler, ayrıca İngiliz Devlet Ofisi’ne (Public Revozal Office) ait resmi belgeler kullanmıştı. İncelemenin Nisan 1920’den sonraki devamı bekleniyordu. İşte yukarıdaki başlıkla verilen İç Savaş ve Sevr’de Ölüm adlı kitapta serinin üçüncü cildi olarak yayımlandı. Zaten kitabın iç sayfasında da “İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, Cilt: III” başlığı, daha önceki kitapların devamı olduğunu belirtiyor. İkinci ciltten on sekiz yıl sonra üçüncü cilt yayımlanmış oluyor. Akşin önsözde şöyle diyor: “Notlarıma bakıyorum, son cilde 1998 yazında başlamışım... Esas işimin bu olduğunu bep düşündüm ve bitirdim. Ne denli sevindiğimi tahmin edebilirsiniz.” Evet, yakın tarih öğrencileri bizler de on sekiz yıldır, bu cildi hasretle bekliyorduk... O nedenle, yıllar süren bu çalışmasının sonuna ulaştığı için Akşin’i hem kutluyoruz hem de böylesi bir yapıt kazandırdığı için teşekkür ediyoruz. 442 sayfadan oluşan bu son cilt, temel olarak iki bölüm ve sonuç kısmından oluşuyor. Birinci bölümde, Dördüncü Damat Ferit Hükümeti (5 Nisan30 Temmuz 1920) incelenmiş. Burada önemli olan nokta 5 Nisan 1920’de göreve gelen Dördüncü Damat Ferit, bu hükümeti ilan edişinden 18 gün sonra Ankara’da TBMM’nin kurulmuş olması. Bu dönemde Ankara en zor günlerini yaşıyor. Yozgat ve Düzce isyanları çıkıyor. Çerkez Ethem sahnede ve başarıya ulaşmış durumda. Akşin, daha önceki yapıtlarında olduğu gibi konuları derinlemesine incelerken yargılarını belgeye dayandırıyor. Döndüncü Damat Ferit Hükümeti 4 ay dayanabilmiş ve 31 Temmuz 1920’de Beşinci Damat Ferit Hükümeti kurulmuş ve Sevr Antlaşması için hareket başlamıştır. Yeni hükümet Sevr Antlaşması için Rıza Tevfik, Hadi Paşa ve Bern Büyükelçisi Reşat Halis’i görevlendiriyordu. Sevr’in imzalanışının ayrıntıları, İngiliz ve işgalcilerin tutumları Anadolu hükümetinin tavırları ele alınarak inceleniyor. Sevr’den sonra Anadolu’da iç savaşın daha şiddetle sürmesi, (II. Düzce, II. Yozgat ve Konya ayaklanmaları) kitapta ele alınıyor. Bu arada, Yunanlıların Uşak’a saldırması ve Başkentin Ankara’dan Sivas’a götürülmesi için alınan karar, Ankara’da ittihatçıların durumu, AnkaraSovyet Rusya ilişkileri ele alınıp inceleniyor. Kitabın sonuç bölümü, (s. 341359) özellikle Sevr üzerinde yoğunlaşıyor. Osmanlı Hükümeti Sevr’i imzalamaya karar verdiği sırada İngiliz Başbakanı L. George İngiliz Parlamentosu’nda “Turkey is no more” yani “Türkiye artık yoktur” diyordu. İngiliz Başbakan, Türkleri Trakya’dan kovduk, İstanbul’u işgal ettik, artık Anadolu’dan kovmak gerekir diye temellendirilen, “Megali İdea” politikasını bir kez daha vuruyordu. Bu arada ayrıntılı olarak belirtildiği gibi Atatürk’ün dâhi önderliği ortaya çıkıyordu. Yakın tarihimize çok ayrıntılı çalışmalarıyla katkıda bulunan Sina Akşin aslında bu üçüncü ve son ciltle, Dördüncü Damat Ferit Hükümeti’nin kuruluşundan Sevr Antlaşması’nın imzalanmasına kadar uzanan zaman dilimini ayrıntılarıyla inceliyor. Anadolu ihtilalinin merkezi olan Ankara’daki TBMM hükümetine karşı emperyalist güçler tarafından harekete geçirilen iç savaşlar, emperyalist güçlerin Anadolu coğrafyasını yeniden şekillendirmeye yönelik politikalarıyla birlikte ele alınıyor. Bu kitapta, son padişah Vahdettin ve onun sadrazamı Damat Ferit’in içyüzü bir kez daha gün yüzüne çıkıyor. Tüm olumsuzluklara karşın mücadele veren Mustafa Kemal’in askeri ve politik önderliği bir kez daha anlaşılıyor. Bir inceleme olmasına karşın, kitap sürükleyici bir roman gibi okunuyor. Ama asıl önemlisi bu kitap diğer iki cilt gibi, kaynak eser niteliği ile Milli Mücadele kütüphanesine kazandırılmış olmasıdır. Akşin’in bu nitelikli yapıtından dolayı kutluyoruz, bugünleri daha iyi anlamaları için bütün yurtseverlere kitabı okumalarını öneriyoruz. ? İç Savaş ve Sevr’de Ölüm/ Sina Akşin/ İş Bankası Kültür Yayınları/ 442 s. Sanatları Araştırma Enstitüsü kentin yüz akı. Bu etkinliklerde Kastamonu Valisi, Belediye Başkanı ve Başkan Yardımcısı’nın çok olumlu katkıları olmuş. Yönetimin halkla bütünleşmesi, aydın desteği kenti yaşanılır kılmış. Asıl kazanımsa çocuklar. Mine Akçakoca Özgür’ün deyişiyle “Onlar; çevre kulübü, çocuk korosu, uçurtma şenliği, tiyatro çalışmaları, çıkardıkları gazete ile izleyenleri şaşkına çeviren Kastamonu çocukları.” Çekme helvası, “banduma”sı, susamsız sade simidi, sarımsağı, pastırması ile ünlü; Pompeipolis antik kentinin bulunduğu Taşköprü’sü, Cumhuriyet Meydanı, Saat Kulesi, Nasrullah Külliyesi ve kalesiyle gururlu Kastamonu, soluk soluğa gezilmemesi gereken bir kent. Şu sözler Kastamonu kültüründen: “Bilgin yoksa bilginler meclisinde söze karışma/ Sonra söyleyecek söz bulamazsın/ çağrılmadık yere sık gitme/ sonra oturacak yer bulamazsın.” Binlerce yıldan süzülen insanlık dersi. Geçmişin güzelliklerini yitirmemiş, kültür kalıtlarını güne taşımış bu kenti Mine Akçakoca Özgür, yer yer şiirsel çok güzel bir Türkçeyle anlatmış. Kitap okunmalı, Kastamonu yürekle yaşanmalı.? Yüreğime Değdi(n) Kastamonu/ Mine Akçakoca Özgür/ Heyemola Yayınları / 248 s. M Mine Akçakoca Özgür’den ‘Yüreğime Değdi(n) Kastamonu’ Ë Bahri KARADUMAN Ilgazların ötesinde bir kent Yazarın Yüreğime Değdi(n) Kastamonu adlı kitabı bol fotoğraflı bir eser. Önce yazarını tanımalıyım. Özgeçmişini okuyunca bir iş kadını; çalışkan, üretken, birikimli bir gazeteci olduğunu anlıyor; kitabı okuyunca da aydın bir bireyin toplumsal yaşamda ne denli önemli olduğunu, bulunduğu yöreye ne çok artı değer kazandırabileceğini düşünüyorum. biriyim”diyen Rıfat Ilgaz, Cide’de doğmuş. Ünlü yapıtı Sarıyazma’ya, doğduğu topraklar, Hababam Sınıfı’na da Kastamonu Lisesi’nde başından geçenler esin kaynağı olmuş. Okutma adlı şiirinde “sınıfın ozanıyım mimli/ Hababam Sınıfı’nın yazarıyım ünlü/ kim ne derse desin/ çocuklar için yazdım hep” diyen Rıfat Ilgaz, yöresine öncülük etmiş bir aydın. Cideli balıkçıların, motorlu taşıyıcıların kooperatifleşmesine, Cide bezi dokumacılığının canlanmasına, doğal ürünlerin değerlendirilmesine katkı koymuş. Kastamonu’da Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi (WALD) tarafından yürütülen proje kapsamında kurulmuş Mahalle Evleri, bir odada dokuma tezgâhıyla, diğerinde sofra bezi baskısıyla, kitaplık ve şiir dinletilerinin de yapıldığı çalışma odasıyla kadınla Mine Akçakoca Özgür rın, çocukların kültür ve üretim barınağı bulunuyor. İğne oyası, sarı kıvrak ve çarşaf bağı yapımı ile kadınları ekonomik katkıya yönlendiren Girişimci Kadınlar Derneği, özgün desenler ve doğal renklerle geçmişi günümüze bağlayan El Dokuma Atölyesi, oymacılık ve restorasyon konusu ağırlıklı olmak üzere ahşap eğitimi veren El Sanatları Merkezi, okuma olanağı bulamamışlara eğitim ve iş olanağı sunarak yeni ustalar kazandıran El tatürk Türkiyesi’nde Şapka ve Kıyafet Devrimi’nin kıvancını taşıyan bu kentte geçmiş yazarın çocukluğu. Yıllar sonra görevli olarak geldiği Kastamonu, beş bin yıl öncesine dayanan tarihiyle, kültürüyle, doğasıyla büyüler onu. İstila görmediği halde Kurtuluş Savaşı’nda en çok şehit vermiş olan bu kentin gönencini paylaşır. Mine Akçakoca Özgür; düşünen, düşleyen, araştıran, sorgulayan bir yazar. Geçmişi de günü de aynı bilinçle ele alıp değerlendiriyor. Kent merkezini, ilçeleri, 135 kilometrelik kıyı şeridini doğasıyla, tarihiyle, kültürüyle, insan kaynakları ve söylenceleriyle öylesine içten anlatıyor ki okur da aynı duygu seline kapılıp Kastamonu’yla bütünleşiyor, kenti yüreğiyle yaşıyor, “yanmış, kavrulmuş bir toprak gibi” tüm güzellikleri içine çekiyor. “Ben doğma büyüme Kastamonuluyum. Yani bugüne kadar İstanbul’da kent soylular tarafından çıkarılan mizah dergilerinde alay konusu olan Anadolu insanlarından SAYFA 18 A CUMHURİYET KİTAP SAYI 1075