Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Necati Tosuner ile ‘Kasırganın Gözü’nden bir söyleşi... ‘Yenilginliğin ilacı umut’ Ë Gamze AKDEMİR apmayın yazar kişi, yapmayın Necati Bey… Umuda azimle eyvallah çekişiniz neden? “HER ŞEY KÖTÜYE DEĞİŞİYOR” Serzenişle soruyorum Direnci kireçlendiren yılgınlık, yühayli kişisel yazınınızdaki rekte dikenlenen ve “kanatırım haa!” bu imgenin artık yerleşik tehdidinde bulunaduran çıban, naif ve hal alan konuşlanışını... Yazın adına nadir yengiler, alaturka, şaşaalı ve hayli kuşkusuz şikâyet edemeyiz ama yazar sık şeytani yenilgiler... “Damıtılmış sıkişi adına endişelenmek haddim olmasa kıntı burada” diye yazıyorsunuz ya işte da huyum diyeyim? bu... Nedir bu duygu ve dürtünün, ya Birkaç yıl önce, Eşik Cini dergisinzına azimle aksedişin 5 N 1K’si? den hem roman, hem öykü yazıyorum Kasırganın Gözü’ne çalışırken, rodiye bir soru yöneltmişlerdi bana: “Ölman kahramanının bir adı vardı. Kafa dükten sonra romancı olarak mı anılsesi konuşmalardaki kendine seslenişinmak istersiniz, öykücü olarak mı?” Ben den anlıyorduk adını. Sonra bunu çıne dedim, Gamze? “E, roman daha çok karttım. Yok, Necati’ye benziyor diye satıyor…” demedim elbet. “Öykü, roçıkartmadım, öyle olsa başka ad takarmandan önce gelir…” de demedim. dım. Bir adı olmazsa, daha genelgeçerDedim ki: “Öldükten sonra şöyle anıllik kazanıyordu çünkü. “Örtük” ve “ormak isterim: ‘İyi adamdı. Kalemi de fetada” olmasını istiyordum romanın. Dana değildi.” Sonra, Kasırganın Gözü yaha çok “Balkondaki Adam” diye anıldı. yımlandı. Necati Tosuner’in dokuz öyİşte, yaşı altmışı birkaç basamak geçkü kitabından sonraki dördüncü romamiş, ve iğde çiçeğinin bildik kokusunun nı. Tam iki yılda yazdım o 70 sayfalık değiştiği kaygılarına kapılmış, umutsuzkitabı. Her yazarın kendisiyle yarıştığıluklara savrulan bir adam. Necati Tosuna inanırım ben. O bakımdan yüzüm ner’e benzemesinden kaçınılmayan, kara çıkmadı. Hem değişik, hem “Vay ama ondan farklı olması roman gereği be!” dedirtiyor. Kanat’taki arkadaşlazorunlu olan bir adam… Bir de “Hitit rım da özveride bulundu o kitabın çıkGüzeli” var. Derindondurucuda kardan ması için. Kolay bir kitap olmadı yani… adam saklamış, yaz ortasında karşı Derken, iyi yazılar çıktı kitapla ilgili. komşu çocuğu sevindiriyor. Üstelik Kasırganın Gözü kazandı Attilâ Deprem de gelmiş geçmiş. Ders alan İlhan Roman Ödülü’nü. Sevinçlerden kim? Olmadık yerde patlıyor bomba. sevinç beğen! Sonra ne oldu? Sen ne İnsanın insana neler ettiği… Her şey biçim yazarsın! 46 yıllık yazarsın.. Bir değişiyor. Kötüye değişiyor. Bir savaş kitapçıya giriyorsun binlerce kitap var var, kitapta, “Sedir ağacının Tanrısı orada senin bir tek kitabın yok! Daha kim?” diye sorulan. Bir yenilginlik var. yeni çıkmış, yeni ödül kazanmış kitabın Yenilmiş olmaktan daha katlanılmaz da yok… Bunalıma girdim, gerçekten. olan bin yenilginHa, ödül parasını aldım. Herkes bunu lik… Gittikçe karasoruyor. Aldım da, sevincin tadı yarım ran bir gelecek. Dürkaldı. Tek satır yazamaz oldum. Sigara bünün tersiyle bakılda eskiden beri başımın belası, biliyormaya çalışılan bir gesun. Bir yandan da onunla uğraşıyorum. lecek! Benim akciğerlerin yapısı küçüktü hep, Kızlar, oğlanlar, bir de içeriden küçülmeye başladı artık. adamlar, kadınlar, İçsem, içemiyorum. Bıraksam, 132 gün sokakta aynı, ayrı vedayanabildim ancak. Aylar böyle geçiya çapraz yönlerde yor. Kasırganın Gözü’nden sonra bir çetrefilli ya da sıraduraksama, yazarlığım için beklenmedik bir şey değildi. Eğer oradan aşağı düşmeyecek bir şey yapacaksam, ne yapacaktım?.. Peki, başka bir dalda çalışayım, bir çocuk kitabı olsun. Günışığı’ndaki arkadaşlarıma anlattım kafamdaki dedetorunu. Beğendiler. Hadi otur yaz… Gel sen yaz! Yılbaşından önce yeni bir bilgisayarım oldu. Yıllar sonra internet de hah ha!Kasırganın Gözü, Necati Tosuner’in dokuz öykü kitabından sonraki bağlattım ilk kez. dördüncü romanı. Y Elimi sürmüyorum. Bakışmıyoruz bile. 14 ay böyle geçti. Oysa benim yaşımda, daha da önemli bir süredir 14 ay. İş Bankası şimdi yeniden bastı Kasırganın Gözü’nü. Yeniden deneyeceğim sigarayı bırakmayı. Sonrasını da sonra düşüneceğim! 1963 yılından bu yana Türk yazınında tartışılmaz bir yere sahip oldu. Popüler oldu mu? Hayır… Öyle çok sattı mı yapıtları? Tabii ki hayır? Tabi ki diyorum nedenini tahmin edersiniz… Okunur kitaplar mı yazmadı? Yazdı… Hem de nasıl… Ödül mü almadı? Aldı… Öykü, deneme ve romanlarıyla pek çok ödüle değer görüldü. Hatta en yeni yapıtı Kasırganın Gözü ile de Attilâ İlhan Roman Ödülü’nün sahibi oldu. Necati Tosuner ile yeniden basımı yapılan yapıtına ilişkin bir söyleşi yapmamam düşünülemezdi… Bu benim 15 yıllık meslek hayatımda yaptığım 1000’inci söyleşim (o da sayabildiğim). Necati Tosuner ile dalya demek ne güzel. Tosuner’e özgü kısanet yanıtlarla böylesine kontra, böylesine sahici gelişen bir söyleşiyle hem de.. Kasırganın Gözü’nde kızlar, oğlanlar, adamlar, kadınlar, sokakta aynı, ayrı veya çapraz yönlerde çetrefilli ya da sıradan öykülerine doğru adımlıyorlar hayatı E5’in yamacından. Modası, ses’i, sus’u, us’u, es’i, pes’i, laf’ı, söz’ü bambaşkaca “kahraman” kişileri Tosuner’in. Söyleniveriyor gibi arkalarından, yazarken de böyle sanki iç sesler, iç bağırışlara, iç hesaplaşmalara, tartmalara, sağlamalara dönüşüveriyor. Kasırga öncesi sessizliğin emareleri yapıtı böylece biçimliyor da biçimliyor. Sonra kasırganın gözünde açıveriyoruz gözlerimizi, aslında ne kasırgaların ortasında nasıl da kalakaldığımızı o an idrak ederek. “Damıtılmış sıkıntı burada” diye yazan yazarı bir kez daha zerre sıkılmadan okuyarak. Necati Tosuner ile Kasırganın Gözü‘nü konuştuk. SAYFA 18 dan öykülerine doğru adımlıyor hayatı E5’in yamacından... Modası, ses’i, sus’u, us’u, es’i, pes’i, laf’ı, söz’ü bambaşkaca “kahraman” kişileri Tosuner’in... Söyleniveriyor gibi arkalarından, yazarken de böyle sanki iç sesler, iç bağırışlara, iç hesaplaşmalara, tartmalara, sağlamalara dönüşüveriyor... Sonra gözümüzü açıyor Kasırganın Gözü... Ve diyor ki… Anlatılan günlerde orası karlar altında ama Rio’da karpuz zamanı. Karnaval coşkusu var. En önde giden göbeği güzel Samba Kızı niçin Cehennem’e gitsin ki?.. Yani, başkasına ne zararı var?.. Başkasının Cennet’e gitmesine nasıl engel olsun ki?.. Hay siyaset! Vay siyaset! Yaşamın içini boşaltan organize mendeburlara seslenen satırlara gelirsek... Cehennemin şişen kadrolarına Tosuner güzellemeleri! Algısına takılanların kaçamadığı bir anaforun gözünden sesleniyor kelimeleri yazarın... Hadi yanıldın deyin? “Maksadını aşan ifade”ler kurnazlığı bunaltıyor gerçekten. Önceki yiyici komitelere özlem duyar oldum. Televizyonu da açmasam ne yapayım! En çok da kadınlara yazık oluyor. Sokağa çıkmak bile bir dünya nimetidir kimi yerlerde. Nasıl görülmez!.. Hurdaya çıkmış, bir gram yenilenmemiş, bir adım ilerlememiş kişiliklerin kömür karası isi, tozu, elinde nacakları! Numuneliğiz hepimiz öyle ya da böyle kimimiz önde kimimiz geride... En klasiğinden bir soru olacak ama olsun; ne olacak bu toplumun hali, ne olacak bu gidişat? Tosuner yazını ne önerir mesela bu konuda da? İyiye gitmediğini görenler, görmeyenlere anlatacak. Kadınlara güvenmeyi çok isterim bu konuda. Benim elimden gelen buydu: Kasırganın Gözü’nü yazmak. Sürgünden seslenen bir yazarın titreşimi de algılanıyor yer yer dilinizde, biçeminizde... Kim gönüllü sürgün olsa da sürgün işte neresinden bakarsak bakalım... Hayırlısı yoktur yani... Evet, kendi içine kapanmak da bir bakıma sürgün olmaktır. İkisinde de bir umudu çiçeklendirmek ve onu yaşatmak gerekir. Yenilginliğin ilacı umut. Kasırganın Gözü için, benim gibi öyle aman aman sosyal olmayı sevmediğini pek iyi bildiğim yazarın dış yaşamı, roman kişilerini gözleyişi diyeceğim... Tül perde arkasında… Romanda da var o tül ele alınan hayatların fonuna asılı... Her şey hem net hem değil... Evet, pek çıkmıyorum evden. Gençken, dışarılarda olmaya can atardım. Kahvede arkadaşlarla sabahlardım, otel parası boşa gitmiş olurdu. Şimdi ev kirası boşa gitmemiş oluyor… Evin perdesi arkasından bakıyor değil adam. Göz damlasını damlatıp çıkıyor balkona. Ama dediğine benzeyen bir tül var sanki. Anlatılanın hem örtük, hem ortada olmasını sağlayan… “Kasırganın Gözü” adı bile öyle. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Kasırganın Gözü/ Necati Tosuner/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 66 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1053