Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ë Halit PAYZA BD’nin Ortadoğu’yu, Asya’yı, Afrika’yı, Kafkasya’yı ve giderek Üçüncü Dünya Savaşı’na uzanabilecek kanlı oyunları, yeryüzü sahnesine koyması emperyalist tek dünya devleti olma düşüncesinden kaynaklanıyor. ABD var oluşunu, başkalarının yok oluşuna borçludur. Bu oyun tasarlandığı andan bu yana daha şiddetli ve daha kanlı bir biçimde sahneye koyuyor. ABD, bu kanlı oyunu Hiroşima’da, Vietnam’da, Afganistan’da, Şili’de, Latin Amerika ülkelerinde, dünyanın her yerinde oynadı. Dünya bu yüzden küresel bir mezarlıktır. Yeni Dünya Düzeni, yeni mezarlıklar içindir. Geride daha gömülecek çok ölü vardır. ABD, mezar kazıcısıdır. Dünyayı toplu mezarlığa dönüştürmek istemesi bu yüzdendir. Turhan, Türkiye’nin, emperyalizme ardına kadar kayıtsız şartsız açılmasını Ergenekon olarak, Ergenekon soruşturmasını da, bu açılımların yapılabilmesi için ayak bağlarının ortadan kaldırılması çözülmesisüreci olarak tanımlıyor. Kaan Turhan, bu ekseni Fetullah Gülen Hareketi üzerinden sağlanan Amerikancı bir anlaşma ile bu anlaşmanın taraflarından biri olarak AKP’nin hukuku da dönüştürüp, kullanarak içeride yaptığı uygulamalara dayandırıyor: “Gülen bu projede ‘Yeni Dinsel Haçlı İrtica’nın görevlisi, içimizdeki Truva Atı’dır. Hedef bellidir; Geliştirilmiş Ortadoğu, Asya ve Avrupa Projesi ve onun öncül açılış projesi olan GOP, BOP. Bu proje içinde Türkiye’ye biçilen rol emperyalizmin ereğine ulaşabilmesi için starejik ortaklıktan model ortaklığa geçiştir. Emperyalizm bu kapsamda radikal islamı ABD çıkarları doğrultusunda yeniden dönüştürmektir.” Condoleezza Rice, Washington Post gazetesinde 7 Ağustos 2003 tarihinde yayımlanan makalesinde yirmi iki Ortadoğu ülkesinin haritasının değişeceğini yazdı. Dö Kaan Turhan’dan güncel bir araştırma A Kaan Turhan, “Yeni Osmanlı Misyonuyla Kürdistan İnşası” üst başlıklı Ergenekon ve Fethullah adlı kitabında, savaşın Türkiye cephesini iki ayrı başlık altında gösteriyor; “Ergenekonda Amerikan ve Fethullah Misyonu”, “Ergenekonda Çarpıklıklar ve Güç Gösterisinde Doruk” İlk başlık altında ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) Ortadoğu ayağı içerisinde Türkiye’ye biçilen rol, Neocon’ların Gülen Hareketi üzerinden bu projedeki misyonu, ikinci başlık bu proje kapsamında, Ergenekon uzantılı yargının, hukuk kavramı dışına taşarak uygulama pratiklerini anlatıyor. nemin ekonomiden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Alan Larson, 27 Şubat 2004’te GOP’a ilişkin, haritası ve yönetimleri değiştirilecek ülkelere Türkiye’yi, İsrail’i, Pakistan’ı ve Afganistan’ı da ekledi. Eric Edelman, ABD’nin Türkiye Büyükelçisi olarak 13 Nisan 2004’te Forum İstanbul toplantısına katıldı. GOP’un genel geçer bir proje olmadığını, önümüzdeki en az 20 yıllık bir sürece damgasını vuracağını açıkladı. Proje, 20 Ocak 2004’te Washington’da yürürlüğe konuldu. 24 Ocak 2004’te Bush ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan Beyaz Saray’da, Oval Ofis’te görüşür. Görüşmeden bir unvan ve işbirliği çıktı. Turhan, kitabında hedefleri çok net bir biçimde ortaya koyuyor. Bu işbirliği ve projenin sorunsuz yaşama geçirilebilmesi için, öncelikle muhalefetin susturulması, AKP, ABD, AB karşıtı her haraketin bastırılması gerekiyor. Irak’ta ABD uzantılı kukla bir devlet olarak Kürdistan’ın inşaası, gelişmesi, korunması ve yaşaması, Yeni Osmanlılık adı altında, Türkiye’nin petrol başta olmak üzere, savaş gerekçesi sayılan enerjinin kontrolü, NATO’nun vurucu gücü olarak Silahlı Kuvvetlerin ABD çıkarları adına kullanılması gerekiyor. Türkiye’nin işgali 1940’lı yıllarda NATO’ya girilerek başlanmış, karşıdevrim 12 Mart, 12 Eylül’le güvenceye bağlamış, AKP ile geliştirmiştir. Ergenekon soruşturması bunun yargı ayağıdır. Amerika’da tasarlanan, Tuncay Güney’in suçlamaları ile başlayan, telefon konuşmaları, yerden fışkıran silah ve patlayıcılarla tırmandırılan gerilim, başta TSK olmak üzere, ulusalcılığı, tam bağımsızlığı, Avrasya seçeneğini gündeme getiren emekli askerleri, yüksek yargıyı, üniversiteleri, yayın organlarını, İşçi Partisi gibi bağımsızlıkçı siyasi parti ve siyasetle ilgisi olmayan demokratik kitle örgütlerini, emperyalist sisteme bağımlılaştırma yolunda ayak bağı olarak görmüştür. Ergenekon üzerine birçok kitap yayımlandı. Bunlar telefon görüşmeleri, Tuncay Güney’ın belgelere dayanmayan söylemleri, basına servis edilen kirli belgeler, ifade ve sorgu tutanaklarına dayanmaktadır. Bilimsel ve nesnel nitelikleriyle, siyasal ve yargısal bağlamlarıyla değerlendiren, kurgusunu ve çözümlemesini bu eksende yapan ciddi kitapların sayısı parmakla sayılacak kadar azdır. Turhan’ın kitabı, bu niteliktedir. Söylenceye, kurguya değil, bilimsel bilgiye, belgelere dayanıyor. Sürecin gerekçelerini, işleyişini ve yorumunu yeniden düşünmek ve doğru çıkarsamaları yapmak için bu nitelikli yayınları okumak ve yeniden bir kez daha düşünmek zorundayız. Anayasa değişiklikleri ile ilgili halkoylamasını ve ardından yapılacak seçimleri bu süreçten çıkış için değerlendirmekle başlayabiliriz. ? Ergenekon ve Fethullah/ Kaan Turhan/ AsyaŞafak Yayınları/ 212 s. Joseph Conrad’ın Talih‘teki anlatım canlılığı, kahramanların içsel dünyasını aydınlatırken farklılıkları başlı başına çelişen, gerginliği yaratan uçuruma ışık salan bir gözle değerlendirmiş. İçsel yaşantının ve evrenin karmaşasından imge sanatı ortaya çıkıyor. Joseph Conrad’dan ‘Talih’ Aşkın ve ölümün gözü Conrad imgeyi çok iyi kullananlardan. Joseph Conrad Yaşanan duyguların gücünü, imgeyle anlatmak gerçeğe düşlerin dokunmasıdır. Joseph Conrad’ın bir başka büyük özelliği de kahramanlarının hareketlerine duygularını vermesi. Okurken haz rüzgârlarını estiren, uçurtmanın kuyruğunu andıran uzun cümleler, durgun bir denizin birazdan patlayacak rüzgârda, dalgalara birikmesi gibi. Gökyüzünde her uçurtmanın yazısı kalmıştır, onu seyreden bir çift göz olsa bile. Joseph Conrad, anlatıcı Marlow’u, Lord Jim ve Karanlığın Yüreği adlı yapıtlarında da kullanmış. Marlow karakteri, Joseph Conrad’ın hayat hikâyesiyle incelediğim kadarıyla örtüşüyor, yaratıcı insanın hayal gücünden gelen eklentiler, sapmalar olabilir. Conrad’ın amacı Marlow’un okuyucuda istek uyandırmasını sağlamak, sonuçta geçen zamanla birlikte Marlow’daki değişen ruh hallerini okuyucuya yansıtmaktı. Conrad okuyucuda tutku yaratacağını hissediyordu, düşüncelerini, duygularını geçirebilen bir yazar, dehşeti gözler önüne sererken, ruhumuza eldiven gibi bir korunak, tanıdık bir yüz Marlow’u çıkardı. Marlow anlatımda ki çekiciliğini merak ve gözlemden alan, yazgıyı dize getirmenin, küçük talih fırsatlarını değerlendirmekte olduğunu düşünen, bilge ve hayata gülümseyerek bakan bir insan. Marlow ya tanıklık etmiş ya da dinlemiş, harmanlamış görüp duyduklarını, geçmişe kıs kıs gülerken kadın, erkek ve hayat hakkındaki düşüncelerini söylemeyi ihmal etmemiş. Yürekleri kanatan av mevsimlerinin tanığıdır o. Kimi zaman aşkın kimi zaman ölümün gözüdür. Kendisiyle barışık, bunca acıyı gülümseyerek anlatıp kendi yalnızlığını uyuşturuyordu. Lambalar kısılsa gölgelerden anlam çıkarırdı. Yalnız insana başka insanları gözlemek konaklayacak bir handır. Barral, çocukluğundan beri parçalanmış bir kimlik, “varsıllıktan yoksulluğa” düşen iki kez ölümün kıyısına gelip talihin döndürdüklerinden. Acılar içinde genç ve deneyimsiz, tek kalesi dürüst ve soğukkanlı oluşu. Kayıplara karışan yalnızlık duygusuyla, ölüme yüreklenmiş bir kalp. Ölümün kanlı kollarına kendini atmaya hazırlanırken Mr. Antony ile karşılaşır, dipsiz bir kuyuya gün ışığı vurmuş gibi hayatın canlı yüzünü görür. Acılar içinde kıvranırken verilen umutla yeniden sıfırdan hayata köklenir. Deneyimsizliği ve çektiği büyük acılardan dolayı içine sevginin tohumlarının atıldığını bilemez, o an sadece, can suyu gibi el konmuşluk ve güven duygusu ile canlanır. Zincirlenmiş bir bakışa kaçış yolu, iki yalnızı birleştiren kapalı kutudur tutku. Mr. Anthony çabuk alevlenir, için için yanan yalnız bir yürek, gün batımında denize vurmuş güneş gibi, özlemini yansıtır kendini bırakışa, günün gözleri sonsuzluğa kapanır. Böyle bir kendine verişe karşı koyulamaz ve sevgi gecikmeli de olsa elbette yanıt bulacaktır. Yollarını değiştirecek aynı yazgının içine düşeceklerdir. Aşk varıp demirlenen bir liman değildir, her zaman yol almak gerekir, durduğun an kopuşlar olur çünkü gerçekle karşılaşılır. Kendi yitişini izleyen eşikte duran Mr. Anthony, düşünceler saplanmış yüreğine yarası sıcak içine kapanarak suskun durur. Gölgelerden anlaşılan düşmek üzere olan bir gemidir. Yüreklerin avcısıdır suskunluk, av mevsimi başlatır. Biriken suskunlukta, ağa takılan derinden gelen acılı bir ses, yüreklerde parçalanan kurşundur. Romanda anlatılanlar yalnız insanlardı. Aynı yazgıda yollarını şaşırmışlardı. Her şeyi unutturan talih yüzlerine gülerse başladıkları aşkın kıvılcımlanan ilk günkü noktasına mı gelecekler, yoksa ölü bir yıldız olarak mı yaşayacaklardı? Mr. Anthony küllerini savurarak ufka doğru gidiyordu, biz limanda kalanlar Flora, Powell ve Marlow el sallıyoruz geçmişe. Hayatı gördük, şimdi mutlu olma zamanı.? Talih/ Joseph Conrad/ Çeviren: Nilgün Şarman/ Kırmızı Yayınları/ 486 s. Ë Ceylan KORYÜREK önme dolap dönüyor, yüzyıl da geçse aynı yere geliyoruz. Ne kadar masumdur düşüncemizde süslediğimiz insanlar. Dönme dolaptan indiğimiz yerde gerçek dünya çağırıyor bizi korku tüneline. Gerçek orada yatıyor, saflığımızı öldüren, aşağılarken uzun sivri tırnaklarıyla yüreğimizi kanatan, acımasız adaletsiz yargıçlar gibi insanlarla karşılaşıyoruz her yerde.” Yukarıdaki kısa metni Joseph Conrad’ın Talih adlı kitabında, ki zaman zaman okurken duygudaşlık duyduğum kahramanlarından Flora de Barral’a adamak istiyorum. Joseph Conrad ruhumda köklendi. Romanda saflığın, tutkunun, aşkın, kuşkunun, kaygının, çelişkilerin, korkunun, acımasızlığın doruk noktalarına kadar gelip düşüşünü izledim. Talih sınırların zorlandığı, soluğumu kesen üslubuyla hayran olduğum, kahramanların ruhlarını sanki uçuruma gerilmiş tellerde gibi hissettiğim, içsel gerilimli bir roman. Joseph Conrad’daki anlatım canlılığı, kahramanların içsel dünyasını aydınlatırken farklılıkları başlı başına çelişen, gerginliği yaratan uçuruma ışık salan bir gözle değerlendirmiş. İçsel yaşantının ve evrenin karmaşasından imge sanatı ortaya çıkıyor. Joseph “D SAYFA 18 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1078 Kaan Turhan Yeni Osmanlı ve Gülen projesi olarak Ergenekon