25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ş ndrey Germanov (19321981) Varna’ya bağlı Yavorovo köyünde dünyaya geldi. Lise öğrenimini Dılgopol kasabasında tamamladı. Sofya Üniversitesi’nin Rus Filolojisi Bölümü’nü bitirdi (1955). Bir süre Rus Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı (19551957). Mladej (Gençlik) dergisinde (1961), Narodna mladej (Ulusal Gençlik) gazetesinde (19641966), sonra da aynı adı taşıyan yayınevi ile Bılgarski pisatel (Bulgar Yazarı) yayınevinde redaktör olarak çalıştı (1967). Narodna mladej (Ulusal Gençlik) yayınevinde şube yönetmeni (19701973), Sıvremennik (Çağdaş) dergisinde başyazar yardımcılığı (19731974) ve Plamık (Alev) dergisinde başyazarlık (19741980) yaptı. Sofya’da öldü. İlk şiirlerini 1950’li yılların başlarında yazan Andrey Germanov’un, gerçek şair profilini ortaya koyabilmesi için aradan yaklaşık on yıl geçmesi gerekiyordu. Ele aldığı konulara duygusal bir yaklaşım içinde olan şair, söz sanatlarıyla oynamaktan çok doğal fakat etkileyici, bildik fakat ilgi çekici bir söylem geliştirmeye özen gösterdi. Şiirlerinde, geçmişiyle henüz doğru dürüst hesaplaşmamış, ancak inandığı ilkelere sıkı sıkıya bağlı, aydınlık geleceğine güvenle bakan bir kuşağın romantik ve devrimci yaşantılarını büyük bir sevgi ve gerçeklikle anlatmaya çalıştı. Edebiyat çevrelerinde şairliği denli Ukrayna dili, Beyaz Rusça, Letonya dili ve Sırpçadan yaptığı başarılı şiir çevirileriyle de anılan ve birçok edebiyat ödülüne değer görülen Andrey Germenov’un şiir kitapları şunlardır: Tohumlar (1959), İşçi Treni (1962), Soy Arması (1964), Gün Eşitleştirmesi (1965), Beni Anasın Diye (1967), Tecelliler (1970), İç Çekiş Gibi (1970), Köprü (1970), Dörtlükler (1974), Yeni Dörtlükler (1976), Yaşarken İntihar Etmek (1979), Korumasız Bir Can (1981), Şiirler (1982). TAHTA YATAK MASALI En güzel günüydü bütün ömrünün su başından onu kurt gibi kaptı, helalliği bildi ve ertesi gün çabucak tahtadan bir yatak çaktı. Tahta yatak anımsıyor iyice üzerinde geçen aşklı anları ve o ince sesi hani bir gece yasıltıvermişti sert samanları. Adam, elde keser, alelacele yatağa bir tahta daha ekledi, ve kadın samanı yaydı dikkatle – minik de böylece rahata erdi. Tahta yatak yıl yıl büyüdü gitti – söz yoktu kadının dişiliğine. Her bahar yatağı bir ses titretti ve gelen kavuştu hemen yerine. Öncekiler tek tek kayıyorlardı, ona kalıyordu böylece saman sanki tahta çıkmış bir yeni kraldı anne yanındaki son minik insan. Ve zamanla tahta yatak yoruldu, genişlemez oldu, ıssız, korkunçtu – iir Atlası CEVAT ÇAPAN Andrey GERMANOV/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin Atasoy ‘Düşümde kendimi genç göreceğim ömrümün belki de bu son güzünde’ A her güz üzerinden bir giden oldu her güz bu yuvadan genç bir kuş uçtu. Tahta yatak kaldı öylece bomboş açık kalmış koca bir avuç gibi: hani yedi tane kumru uçurmuş ve çınlatmış şarkılarla gökleri. LONGOZ ORMANININ KESİMİ Yararak o görkemli yaşlı dişbudakları, titreyen mor genizlerinden duman püskürtüp sık sık, hiddetle ilerliyordu kesiciler, kararlı, çünkü cana tak demişti açlık ve topraksızlık! Haykırış yankıları, dingil gıcırtıları, ok gibi parıldayan üvendireler, itiyordu tomruk yüklü arabaları ve aşılıyordu yoldaki tüm badireler. Tomruk mu dedim? Hayır! Ceset yüklü arabalardı bunlar. Özsu, sis örneği sızıyordu her kütükten, düşüyordu ortalığa bir bir ıssız yuvalar ve kuşlar düşüyordu, kanatları hâlâ tüten. Ulu orman ölüyordu yavaşça. Açılan yollarla bir yukarı, bir aşağı, yayılan alevlerle sinsice, yumuşakça, çölleşiyordu onun bereketli toprağı. Tarlalar doğuyordu önlükler gibi renkli, karıklar çekiliyordu taşlıklar deşilerek, yağdırılan canlı tohumlardan tek beklenti ve biricik umuttu ekmek, ekmek, ekmek! Sadece tek tük bazı yaşlı dişbudaklar acımasızca budanıp yakıldıktan sonra kendi mezar çukurlarının önünde onlar el açarak başladılar belki son dualara. Anlaşılan işini bitirememişti sert balta onların güçlü bedenini kökünden kopararak… Kara hayaletti onlar, yanık iskelettiler hatta ve sallanıyorlardı – tüm dünyaya ibret olarak: ki felaket zamanında, kötü günlerde insan, açlıktan güzelliğe de saldırabilir, üstelik, ve belki en kötüsü de, haklı olduğuna kendisini güzelce kandırabilir! *** Yavaşça çökeceğim ateş önünde soğuk ellerimi ısıtmak için, donuk yüreğimi ısıtmak için ömrümün belki de bu son güzünde. Solgunluk olacak ayın yüzünde kelepçe benzeri dairesini süslerken yumurta sarısı gibi ömrümün belki de bu son güzünde. Hüznümü göreceğim onun hüznünde. Vedalaşacağım erken seherle, Balkan’ın balıyla, son çiçeklerle ömrümün belki de bu son güzünde. Çiy olacak soğuk otlar üstünde, ama dost ateşe dalıp giderek sessiz kalacağım tan vaktine dek ömrümün belki de bu son güzünde. Düşen sarı yaprakların göğsünde uyku denizine gömüleceğim. Düşümde kendimi genç göreceğim ömrümün belki de bu son güzünde. ? SAYFA 23 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1039
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear