Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Y eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Müzik pazarında Haydn çeşitlemeleri stopher Hogwood’un Thames & Hudson yayınları arasında yer alan Haydn’s Visits to England’ı (Haydn’ın İngiltere Ziyaretleri), yine David Wyn Jones’un editörlüğünü üstlendiği Oxford Composer Companions: Haydn (Oxford Besteciler Dizisi: Haydn) ve Richard Wigmore’un Faber’dan yayımlanan Faber Pocket Guide to Haydn’ı (Faber’ın Haydn Cep Kitabı). Onca kitap çıkmış, ama Clark yine de Haydn Yılı’nın bu çapta bir besteci için yeterince ilgi uyandırmadığından yakınıyor. “Haydn’ın müzik tanrıları arasında yeri belli ama,” diyor Clark, “ateşli hayranları bile onu Mozart ve Beethoven’le aynı yerde görmüyorlar.” Clark’a göre, Haydn’ın müziği, olağanüstü güzellikte olmasına karşın, genç çağdaşları Mozart’ın su gibi akıp giden yüceliğinden de, Beethoven’in gözü pek romantizminden de yoksun. Ne ki, günümüzde ilgi görmesi açısından, belki “daha da önemlisi”, Haydn’ın yaşamının öbürleri kadar fırtınalı geçmemiş olması ve gizemli hiçbir yan taşımaması. Haydn hiçbir zaman bir Wunderkind (harika çocuk) olmamış. 77 yıllık yaşamının 48 yılını Esterhazy’lerin hizmetinde geçirmiş. Bu denli tutarlı, böylesine zikzaksız ve iniş çıkışsız bir yaşam, kuşkusuz, bestecilerin bu tür yıldönümlerini altın yumurtlayan tavuk olarak gören günümüz müzik endüstrisi için hiç de çekici değil. Clark, sansasyon delisi çağımızda insanların, klasik müziğin 18. yüzyıldaki gelişiminde belirleyici rol oynamış sayısız sonat, yaylı çalgılar dörtlüsü ve senfoniye karşın, böylesi yaşamlara kayıtsız kaldıklarından yakınıyor. Öyleyse, ne yapmalı? O güne kadar yazılanlardan farklı bilgileri açığa vuran yeni bir yaşamöyküsü yazmalı. Yaşamöyküsünün yanı sıra önemi ister istemez abartılan birtakım müzikolojik keşifler ortaya atılmalı ve besteciye o güne kadar bilinenden daha heyecan verici bir cinsel yaşam biçilmeli. Dahası, bestecinin kimi yapıtlarının çalıntı olduğu bile ileri sürülebilir… Nitekim, David Wyn Jones da, Haydn’ın Yaşamı adlı kitabında, bestecinin yalnızca trajiklikten uzaklığıyla dikkat çeken yaşamına tat ve karmaşıklık katmak için elinden geleni yapıyor. Cardiff Üniversitesi’nde müzik profesörü olan Jones, aslında yirmi yıldan fazla bir zamandır Haydn’ın yaşamını hemen her yönüyle anlatmış; ama Clark’a bakılırsa, bu kez “Haydn Baba’nın kişiliğinin karanlık yanına, tecimsel fırsatçılığı ve sorunlu evliliğine dalmayı” görev edinmiş. Jones’a göre, Haydn’ın, zaman zaman başkalarının yapıtlarını kendisininmiş gibi göstermekten çekinmediği biliniyor. Gel gör ki, yine Jones’un belirttiğine göre, telif haklarının hiçe sayıldığı bir dönemde zamanın pek çok bestecisinin, 1780’ler ve 1790’ların en ünlü besteci Haydn’dan sık sık “ödünç almakta” bir sakınca görmediği de biliniyor. Özel yaşama gelince. Sevdiği kız manastıra kapanınca, Haydn’ın kızın ablasıyla evlenmeye zorlandığı, bu evliliğin ne evlilik ne de çocuk getirdiği, geçimsiz, kendinden başkasını umursamayan bir kadın olan karısının müzikten anlamadığı, kocasının çalışmalarına önem vermediği de bilinmiyor değil. Başka kadınlarla ilgilenen Haydn’ın genç mezzosoprano Luigia Polzelli’yle yıllarca süren bir aşk yaşadığı da... Jones, bestecinin yaşamının bu yanını bu kez her zamankinden daha abartılı dile getirmeyi seçmiş, ama Haydn’ın bu tür ilişkilerini gizli tutmayı ve müzik uğraşına bulaştırmamayı başardığını vurgulamaktan da geri kalmıyor. David Wyn Jones’un, yazarlığını değilse de editörlüğünü üstlendiği bir kitap da, Oxford’dan çıkan Haydn. İlk kez sekiz yıl önce yayımlanan ve Haydn Yılı dolayısıyla yeniden elden geçirilen kitap, bir tür A’dan Z’ye formatında, bestecinin yaşamı, yaşadığı dönem ve ardında bıraktıklarıyla ilgili pek çok bilgi içeriyor. Müzikolog ve gazeteci David Vickers’ın, CD’ler eşliğinde Naxos’tan çıkan Haydn ise, “yaşamı ve yapıtları” tarzında bir çalışma. Bu iki kitap da “başlangıç” olarak biçilmiş kaftan. İngiliz orkestra şefi ve klavsenci Christopher Hogwood’un Thames & Hudson’dan yayımlanan kitabı, Haydn’ın yaşamındaki ikinci önemli döneme, İngiltere yıllarına odaklanıyor. Haydn’ın uluslararası ününü perçinleyen bir dönem bu. Haydn, Esterhazy sarayındaki uzun yıllardan sonra artık farklı bir yaşamın özlemini çekiyordu. O sırada Londra’da konserler düzenleyen Johann Peter Salomon’un sunduğu öneri ona çekici gelmişti. Salomon, Haydn’dan, çok yüksek ücret karşılığında, düzenleyeceği konserlerde bestecinin yönetiminde seslendirilecek altı yeni senfoni ve yirmi küçük beste istiyordu. Haydn’ın Londra’da yazdığı senfoniler belki de en iyi yapıtları olacak, İngiltere’de el üstünde tutulan besteci İngiliz dinleyicilerin kalbini fethedecekti. Haydn Yılı, anlaşılan, yeni yeni kitaplarla, festivaller, konserler ve CD’lerle sürecek. Müzik endüstrisi, skandallar, gizemli dünyalar, olağandışı olaylar sunmadığı için Haydn’ın yaşamından pek hoşnut değil. O yüzden, Haydn Yılı da, büHaydn’ın müziği, olağanüstü güzellikte olmasına karşın, genç çağdaşları Moyük bestecinin yaşamı gibi dingin geçecezart’ın su gibi akıp giden yüceliğinden de, Beethoven’in gözü pek romantizminğe benzer. ? den de yoksun. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1018 üzik dünyasını izleyenler hemen anımsayacak; 2009’un ilk günü Viyana’da verilen Yeni Yıl konserinde, Daniel Barenboim yönetimindeki Viyana Filarmoni Orkestrası, Haydn’ın “Veda” Senfonisini seslendirmiş, konser televizyondan tüm dünyaya yayımlanmıştı. “Veda” Senfonisi, son bölümünde sergilenen küçük oyunla eşi benzeri olmayan bir müzik yapıtıydı. Orkestra üyeleri sahneyi birer birer terk ediyorlardı, sonunda sahnede kimse kalmayıncaya kadar. Yapıtın her yorumlanışında, dinleyiciler bu gösteriyi hem eğlenerek, hem de biraz şaşkınlıkla izliyorlardı ama, Haydn “Veda” Senfonisini salt eğlence olsun diye yazmamıştı. Yıllardır, Avusturya İmparatorluğu’nun en varlıklı ve en nüfuzlu ailelerinden Esterhazy’lerin hizmetindeydi Haydn; Esterhazy sarayının müzik yöneticisi olmuştu. Emrindeki çalışanları prensin hizmetindeki öbür üst görevlilere karşı koruyor, hem yöneticiler hem de çalışanlar arasında seviliyor ve sayılıyordu. 1772 yılıydı. Esterhazy prenslerinin müziğe en düşkünü olan Miklos, saray orkestrasındaki müzisyenlerin aileleriyle bir araya gelmelerine uzun yaz aylarında bile izin vermiyordu. Orkestra içinde büyük bir huzursuzluk baş göstermişti. Haydn, ince zekâsıyla, bu sıkıntıyı müziksel bir biçimde açığa vuracak diplomatik bir yol bulur. Kendi çıkarlarının sıkı sıkıya bağlı olduğu saraydaki bu sorunu göz ardı etmek ya da emrindeki müzisyenlere isyan yasasının maddelerini okumak yerine, konuyu zekice ve ustaca gündeme getiren bir senfoni yazar. “Veda” Senfonisi, gerçekte, Prens Miklos’un orkestra üyelerine gösterdiği buyurgan tutuma karşı sevimli bir uyarıdır. Nitekim, senfoninin son bölümünde müzisyenlerin sahneden birer birer ayrılmaları karşısında Prens Miklos durumu hemen anlar, ertesi gün aileleriyle bir araya getirilmeleri için emir verir. Viyana’daki geleneksel Yeni Yıl konserinde Viyana Filarmoni’nin, müzisyenlerin bir tür “iş bırakımı” uyguladıkları “Veda” Senfonisini seslendirmesinin nedeni ise, 2009’un, Haydn’ın ölümünün iki yüzüncü yılı olmasıydı. Bu yıl içinde Haydn üstüne birbiri ardı sıra kitaplar yayımlandı. The Financial Times’ın klasik müzik eleştirmeni Andrew Clark, 25 Temmuz’da çıkan yazısında, bu kitaplardan beşini ele almış: David Wyn Jones’un Cambridge University Press’ten çıkan The Life of Haydn’ı (Haydn’ın Yaşamı), David Vickers’ın Naxos’tan CD’ler eşliğinde yayımlanan Haydn’ı, ChriSAYFA 6 M