05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

ekimlerin edebiyatla ilgili çalışmalarını hep merak etmişimdir. Hekimlik başlıbaşına bir sıkıdüzen işidir. Yazı, en az hekimlik kadar yoğun bir düzenceyi gerektirir. Bu iki çalışmayı bir arada yürütmek kolay değildir. Ama zamanı kullanmasını, yazarlığı için hekimliğinden yararlanmasını bilen edebiyatçılar da var. Aklıma ilk gelenler arasında Ceyhun Atuf Kansu, Orhan Asena, Halil İbrahim Bahar, Kaan Arslanoğlu önce edebiyatçılığı söz konusu olan hekimlerdir. Daha eskilere gidilirse Rıza Tevfik Bölükbaşı ile Cenap Şehabettin’in hekim olduğunu anımsayan pek az kişi çıkar. H Değinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN dar saf değiliz” demişti. “38 Olayları”nda kamuoyu yoktu. Günümüzde kamuoyu oluşması ters tepki mi yapıyor? SABAH KUŞLARI “Hekim Gözüyle” bakınca insan kendini önemsemez, hastasını önemser. Yanlışa düşmemek için kendini denetlemek, yenilemek ister. Yalnız sağlık sorunlarına değli, toplum düzenine de “Hekim Gözüyle” bakmanın anlamı var. “Sinir ve ruh hekimi” Abbas Erdoğan Noyan 86 yaşının dinginliği içinde, Ortaköy’deki yavaş dünyasında, “Lütfen Dr. Mahmut”un kişiliğinden yola çıkarak; “Sağlık bir bütün olarak insanın küçük ve büyük evreni içinde ele alınmalıdır” diyordu (BEYAZIT’IN SABAH KUŞLARI, Birun Özel Dizi, 2003). Kırklı yıllardaki, ortası havuzlu Beyazıt Meydanı’nı anımsayanlar o “sabah kuşları”nın yaşamayı yeniden keşfetmeye çalışan öğrenciler olduğunu bileceklerdir. Ben de o yıllarda, meydanın sol köşesinde, eski Maliye Nezareti olan yapıda, Askeri Tıbbiye öğrencisiydim. Hekimlik, insan yaşını aşan bir hızla ileri uzmanlık dallarına ayrılırken “Genel Hekimlik” göz ardı ediliyor. Abbas Erdoğan Noyan bu durumu şöyle yorumluyor: “Genel Tıp Uzmanı’nın amacı ve izlemesi gereken yol, hastaya veya tıbba gereksinimi olan kişiye, kendi doğal beden ve ruh yapısı, ailesi, çevresi ve eğitim düzeyi ile ilgili koşullar, beslenme alışkanlıkları, tütün ve alkol kullanımı, iş yaşamı ve maddi olanakları gibi akla gelebilecek tüm etkenleri sabırlı bir gözlem ve uygulama ile saptayarak, yardımcı olabilme çarelerini aramaktır” (Pratisyen Hekim Uzman Hekim). “Hekimlik, ayrıntıları değerlendirmek sanatıdır” da denebilir. Hastalığın öyküsünü özenle inceleyen hekim, unutulmuş her ayrıntıda tanının gizlendiğini sezebilir. Belki de hastasının iyileşmesi ileri uzmanlık dalının hekimini ilgilendirecektir. ZULME KARAR VEREN Ruh sağlığımızı bozan etkenler arasında toplumsal baskıların önemli payı var. Bir gün bile gereksiz yere “içerde” kalmak sağlık dengemizi bozabilir. Ruhsal gerilimini kendini daha güçlü kılmak için kullanan insanlar da var. Onlar kendilerini aşmasını bilen insanlar olabilir. Ama ruhsal bunalım içindeki insanın kendiyle barışık olması kolay değildir. Sözde nedenlerle tek bir gün bile “içerde” kalmak işkence sayılır. O sorumluya Gülten Akın’ın şiiriyle şunu sormalı: “Sonra o ellerle nasıl Okşadın kızını?” Daha önemlisi Dağlarca’nın “Savcı’ya” söylediğini anımsamak: “Savcı, nedir düşündün mü Yazıları suçlu kılan? Usla, yürekle büyümüş, gündüzler geceye karşı, Ama nedir çağlar üzre, Beni senden güçlü kılan?” Zaman azalırken yalnızlık çoğalır. Gün akşam olur, yalnızlık örter üstümüzü. Kimi hastalıkların iyileştirilmesi için ileri uzmanlık dallarına gereksinim duyulduğu gibi, kimi sorunların gerçek çözümü için özel yargı alanları gerekmez mi? İnsana “Hekim Gözüyle” bakmak gerekir. Hepimizin iyileşmesi gereken bir yönü var, onu iyileştirirsek geceden çıkmamız kolay olur. “Zulme karar veren” geceden kurtulamaz. Gülten Akın’ın bir bildiği var ki öyle söylüyor: “Zalimin gecesi mazlumun gecesiyle birdir ve daha uzundur zulme karar verenin gecesi.” Kim olursak olalım, önce kendimizi iyileştirmemiz gerekecek. O zaman geceden çıkmamız kolaylaşabilir. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Hekim Gözüyle BI, Berna Arda, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Yayını, 2009). FUAT GÖKSEL Fuat Aziz Göksel’i tanıtırken Hüsnü Göksel’in kardeşi mi demem gerekirdi? Kuşkusuz Hüsnü Göksel çağdaş cerrahinin usta adıydı. Ayrıca edebiyat insanıydı. Ceyhun Atuf Kansu yetmişli yılların kargaşa ortamında yitip giden nice gençi kurtardığı, onu, yaşama simgesi saydığı için “Boyun Damarı” şiirini Hüsnü Göksel’e adamıştı. Ama Fuat Göksel, hekim olmanın ötesinde, özel kişiliği olan bir kültür insanıydı. Babaları Aziz Bey de Milli Mücadele’de emeği olan bir asker hekimdi. Kimi insanlar, daha ilk tanışmada, yakınlığından sevinç duyduğumuz olumlu bir iz bırakırlar. İşte Fuat Göksel öylesi bir hekimdi. Berna Arda’nın hazırladığı kitapta Fuat Göksel’le yapılan, yarım kalmış bir nehir söyleşi var. Ses aygıtıyla saptanan konuşmalar dağınık. Bunlar düzeltilmek için konuşmacıya verilmeliydi. Ama Fuat Göksel’in erken ölümü, bu eksiği tamamlamayı olanaksız kılmış. Gene de Fuat Göksel’in nasıl bir söyleşi ustası olduğu; gelenek içinde zor seçilen yüzlerin, unutulmuş türkülerin, şaşırtıcı anıların gölgesinde bir belge özelliği gösterdiği için, saygı duyulan kişiliğiyle bütünleşiyor. Berna Arda, Fuat Göksel’i iyi tanıyan arkadaşlarıyla da söyleşiler yapmış. Bunlar akıl sağlığına emek veren önemli hekimler. Böylece Fuat Göksel’in, hekimliğine kişilik kazandıran bir gönül insanı olduğu anlaşılıyor. Sıradan bir hekim tıp bilgilerini edinmekle yetinir. Ama akıl hastalıklarının sınırı tam çizilemediği için, böyle bir uzman hekimin kültür birikimiyle donanımlı olması gerekir. Fuat Göksel’in bütün arkadaşları onun bu özel kişiliği üzerinde önemle duruyor. Rasim Adasal gibi şaşırtıcı kişiliğiyle insanı etkileyen bir Hoca’nın başında bulunduğu “Akıl ve Ruh Hastalıkları Kliniği”, önü ilikli, sıradan hekimlerin bulunduğu yer olamazdı. Hele akıl hastalıklarının iyileştirilmesi söz konusu olunca hekimlik biliminin uygulanmasında sanatçı bir tutum içinde olmak gerekecektir. Fuat Göksel’den sonra “Tıp Tarihi ve Deontoloji Bölümü”nün başına geçen Yaman Örs, felsefe eğitimi de gördüğü için, tıp felsefesi ile hekimlik töresini derinlemesine incelemiş, bir kitap kurdu olarak tanıdığı Fuat Göksel’den çok yararlanmıştır. Gene de bu çok yönlü kültür insanını eşi kalp hastalıkları hocası Siber Göksel en iyi anlayan, ayrıntılı bir biçimde anlatan bir hekim oldu. Fuat Göksel’in ilgi duyduğu çalışmalar arasında; uyuşturucu bağımlılığı, alkol alışkanlığı, cinsel eğitim, kadın sorunları, özürlülerle zekâ gerilikleri de vardı. “Hekim Gözüyle” topluma bakmak, nice sorunu hoşgörüyle çözmek anlamına gelecektir. SAĞLIKLI ÇÖZÜM Başka mesleklerde de sevecen bir yaklaşımla sağlıklı çözümler sağlanamaz mı? Bir gün ağır ceza reisi olan, duruşu öfkeli, sinirli bir hastama demiştim ki: “Sen insana öyle sert, öyle azarlar gibi bakıyorsun ki, bir sanık senin karşında ne söyleyeceğini şaşırır.” Yargıç, öfkeli bakışını yumuşatamadan bir anısını anlattı: “Sanığın biri sorularım karşısında kalp krizi geçirdi de, hastaneye zor yetiştirdiler.” Hipokrat andında bir söz var: “Hocalarıma karşı yaraşır oldukları saygı ve gönül borcumu her zaman koruyacağım.” Ceza Hukuku Hocası Faruk Erem der ki: “Suçu kazı, altından insan çıkar.” Amacım hekimlik mesleğinden gelen nice edebiyatçıyı anımsamak değil. Onlarla ilgili seçkiler bile var. Alper Akçam gibi bir öykücü, İlhan Demiraslan gibi bir ozan unutulmasa da, unutulmaması gereken Hidayet Sayın gibi bir oyun yazarı, Muzaffer Hacıhasanoğlu gibi bir öykü yazarı da var. Ama hepsini yazmaya kalkarsam bir o kadarını da unutmuş olacağım. Oysa ben Fuat Aziz Göksel’le ilgili bir anma toplantısından yola çıkıp “Hekim Gözüyle” topluma bakmanın anlamı üzerinde durmak istiyordum. Hekimlik bilim midir, sanat mı? Belki şöyle düşünmek gerekir: Bilimi sanat haline getiren özel bir alan. HİPOKRAT ANDI Hekimliğin atası sayılan Hipokrat adına ant içerek göreve başlamak bu mesleğin soylu geleneği arasındadır. Yazıya girişirken bu andı anımsamanın yararlı olacağını umuyorum: “Hekimlik mesleği üyeleri arasına katıldığım şu anda yaşamımı insanlık yoluna adayacağımı açıkça bildiriyor ve bunu üstleniyorum. Hocalarıma karşı yaraşır oldukları saygı ve gönül borcumu her zaman koruyacağım. Sanatımı vicdanımın buyrakları doğrultusunda onurla yerine getireceğim. Hastalarımın sağlığını baş kaygım sayacağım. Kendini ellerime bırakan kimselerin sırrını saklayacağım. Hekimlik mesleğinin onurlu ve temiz töresini sürdüreceğim. Meslektaşlarım kardeşlerim olacaktır. Din, milliyet, ırk, siyasal eğilim ya da toplumsal sınıf kaygılarının görevimle hastam arasına grimesine izin vermeyeceğim. İnsan yaşamına, ana karnına düştüğü andan başlayarak, kesinlikle saygı göstereceğim. Baskı altında bile olsa tıp bilgilerimi insanlık yasalarına karşı kullanmayı kabul etmeyeceğim. Bunları yapacağıma açıkça ve özgürce ve namusum üzerine ant içiyorum.” Böyle bir ant’a gerek duymadan, bilge bir kişilik içinde mesleğini sürdüren hekimler, Anadolu’nun çilesini çeken gizli kahramanlardır. Ant içmelerine karşın kazanç hırsına kapılan, siyasete araç olan, cinselliğin tuzağına düşen hekimler de var. Ama ant içmek, kendini insana adamak anlamına gelir. Kimi olumsuz davranışlara karşın hekimliğin temiz töresi bozulmamıştır. Fuat Aziz Göksel, “Tıp Tarihi ve Deontoloji Kürsüsü”nü yeniden kuran bir “nöropsikiatr”dır. Ankara Tıp Fakültesi kurulurken Feridun Nafiz Uzluk’un başında bulunduğu bu bölüm, sonraları Genel Cerrahi Kliniği’ne bağlanmıştı. Ona bağımsız kimliğini kazandıran Fuat Aziz Göksel oldu. Sonra Yaman Örs’ün çalışmalarıyla hekimlik felsefesi gelişme gösterdi. Şimdi kürsüyü yöneten Berna Arda, o anma gününde, düzenlediği kitabı da ilgimize sundu (FUAT AZİZ GÖKSEL KİTASAYFA 22 Faruk Erem Savcılarla yargıçlar suç kanıtı olmadan da insanları tutuklayabiliyorsa, tutuklular aklanıp gereksiz yere yatmış oluyorlarsa, sağlıklarını yitiriyorlarsa; içlerinde bunun acısını hiç mi duymayacaklardır? Hukuka ilişkin bir Fransız sözü var: “On suçlu aklansın, yeter ki bir suçsuz ceza görmesin” derler. Oysa savcılarla yargıçlar da hekimler gibi davranırsa, düştükleri yanlışlarda direnmeyi onur sorunu yapmazlarsa, toplumsal yaraları daha iyi sarmış olurlar. Nâzım Hikmet’in yargılanmasındaki savcı; “Biz bu yargılamada kanıt arayacak ka Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan 417 doktor törenle diplomalarını aldılar. (...) Fotoğrafta genç doktorlar Prof. Dr. Fuat Aziz Göksel’in önderliğinde “Hipokrat Yemini” ederlerken görülüyorlar (6 Eylül 1989) (AA) Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11 236 23 46 MUSTAFA ŞERİF ONARAN CUMHURİYET KİTAP SAYI 997
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear