Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Guillermo Cabrera Infante’nin ‘Kapanda Üç Kaplan’ı yeniden ‘500 sayfalık şaka...’ Önemli bir edebi başyapıt olan ‘Kapanda Üç Kaplan’, açıkça görebileceğimiz Lawrence Sterne, Levis Caroll, James Joyce etkilenimli kurgusuyla, zengin okumalara olanak veren açık bir metin. Küba edebiyatının en zengin dönemlerinden, dünya edebiyatına çok görkemli bir hediye. Devrim öncesi Havana’yı ölümsüzleştiren bir kayda geçme. Her şeyden önce de, edebi, siyasi, linguistik bağlamda önemli tartışmalar açacak kadar ders veren “saf bir edebiyat yapıtı”dır. Ë Serkan SERVER azarının roman olduğunu reddettiği, “500 sayfalık uzun bir şaka olarak okunmalı” dediği bir kitap hakkında ne söylenebilir? Bu kitap üzerine konuşabilmek için “roman” dendiğinde yazarın verdiği şu cevabı bir ipucu olarak kullanabiliriz: “Roman formunda otobiyografi diyelim.” Karmaşık bir yapıya sahip olan bu kitabı ve yine yazarının karşı çıktığı “politik” etiketini daha iyi anlamak için, biz de yazarın biyografisine dönelim. Tres Tristes Tigres... Orijinal adı “Üç Üzgün Kaplan” olan bu kitabın en üzgün kaplanı. Guillermo Cabrera Infante 1929 yılında Küba, Gibara’da doğar. Küba Komünist Partisi’nin kurucularından olan annebabasının faaliyetlerinden dolayı tutuklanmaları ve sonrasında babasının işsiz düşüp kitap satıcılığı ile uğraşması, Infante’nin kitaplarla ilk tanışması değildir. “Tam bir entelektüeldi” dediği büyükamcasından babasına iyi bir kitaplık miras kalmıştır ama her zaman sinemanın kendisi için daha erken tanışılmış bir aşk olduğunu, anne kucağında –ilk filmine 29 günlükken gitmiştir sinemaya gitmeye başladığını söyler. Hapisten sonra kitap satıcılığı ve bazı ufak tefek işlerde çalışabilen baba ve el işi yapmaya başlayan annenin evi geçindirememesi, 34 yıllık bir fakirlik dönemi sonrası ailenin Havana’ya göçmesine sebep olur. Havana’da babasının gece ingilizce okuluna göndermesiyle ilk dil cambazıyla tanışır Guillermito: İngilizce hocası Mr. Gonzalez. İspanyolca, İngilizce kelime oyunları ve şakalar yapan bu adam Joyce’dan, Caroll’dan önce girmiştir hayatına ve dilden zevk almasını sağlayan, yazım stilini etkileyen ilk kişidir. mia’da yayımlanan “Balada de plomo y yerro” adlı hikâyesinde sarhoş bir karakterin ağzından İngilizce müstehcen ifadeler kullanıldığı bahanesiyle tutuklanır. Resmi ifade “müstehcenliğin ulusal haysiyete hakareti” olarak geçse de gerçekte Batista’yı kızdıran, hikâyedeki politik gangsterlerin masum bir insanı öldürmesidir. Hem ağır bir para cezası alan hem de Ulusal Gazetecilik Okulu’ndan ayrılmaya zorlanan Infante’nin G.Cain takma adıyla sinema kritikleri yazmaya başlaması bu zamana rastlar. El altından devrimci yayınlara destek vermeyi de ihmal etmez. Infante, 59 devrimi ve Castro’nun başa geçmesiyle kısa süreli bir çıkış daha yakalar. Devrime desteğinden dolayı, sol görüşlü gazete Revolucion’un edebiyat dergisine şef editör olmuştur ama bu yükselişi de uzun sürmez. Bu kez kırılma noktası, Infante’nin kardeşinin çektiği bir kısa filmin Castro yönetimince yasaklanması olmuştur. Gizli bir kamera ile çekilen, Havana’nın fakir mahallelegündür. Belçika’da kitap üzerine yoğun bir şekilde çalışır; kitabın bu ilk halini İspanya‘da Seix Barral yayınevinin düzenlediği bir yarışmaya sokar ve Biblioteca Breve ödülünü (1964) kazanır. 1965’de annesinin cenazesi için Havana’ya döndüğünde bunun son olduğunun farkındadır Infante, tabii çıkmak için bir yol bulabilirse. Beklediği gibi Küba’da alıkonur; 4 ay kadar sonra yayıncıdan gelen “kitabınızın basılması için İspanya’da bulunmanız gerekiyor” mektubu ve hatırlı dostlarının Castro hükümetine “yeni bir Pasternak vakası yaratmayalım” baskısı sonuç verir ve bir daha dönmemek üzere terkeder Infante Küba’yı. ‘ÜZGÜN KAPLAN’ İspanya’da ise başka bir sürpriz beklemektedir kendisini. Kitap sansürden geçememiştir (Franco dönemi) ve ciddi değişiklikler istenmektedir. Infante, daha sonra “Tropiklerde Şafak Görünümü” adıyla yayınlayacağı skeçleri kitaptan çıkartır ve ismini bir tekerleme ile “Tres Kırk yıl boTristes TigresÜç Üzgün Kapyunca ülkesini bir daha lan” değiştirir. “Fidel Fiasco”, hiç göreme“Psicocastro” gibi ifadeler, yen Infante, bazı politik imalar kitaptan çı2005 yılında kartılır. Bachlama başlığıyla Londra’da öldü. okuyacağınız bölüm bu dönemde olgunlaşır. Bu arada, Revolucion’da daha önce Franco aleyhine yazdığı bir yazıdan dolayı İspanya’dan da vize alamaz ve aile Londra’ya göçmek zorunda kalır. 1966’da kitabın oldukça sansürlü hali yayınevine teslim edilir ve 67’de, ödül aldıktan 3 sene sonra ve oldukça değişik bir içerikle nihayet basılır. Lakin Infante’nin 1968’de Primera Plana dergisinde Castro’yu kınaması yayıncı Barral’ı çileden çıkarır; “Kapanda Üç Kaplan”ın büyük edebi başarısına rağmen iki yıl sonra Barral yayınevinden ayrılana dek kitabın ikinci baskısı yapılmaz. Aynı kınama Castro rejimi tarafından vatandaşlıktan çıkarılıp hain ilan edilmesine yol açacaktır. Yazı ve hikâyelerinin durmadan sansürlenmesi, Küba’dan uzaklaştırılması, vatan haini ilan edilmesi, Madrid’den vize alamaması, sonsuz bürokratik zorluklar zihin sağlığını oldukça zorlar. Kitabın başarısı, Fransızca basımının “Prix du Meilleur Livre Etranger” (1970) kazanması da Infante’nin psikolojik yükünü hafifletecek teselliyi getirmez. Geçinmek için sinema sektörüne “imkânsız” teslim tarihleri ile eleştiriler/senaryolar yetiştirmeye çalışması yetmezmiş gibi, Castro karşıtı çıkışları yüzünden zamanın entelektüel çevresini de karşısına almasıyla arkadaşlarından da kopar ve psikolojik bir Y DÖNÜM NOKTASI 1946’da part time tercümanlık yapacak kadar geliştirmiştir İngilizcesini ve ilk işini Komünist Parti gazetesi Hoy’dan alır. Bu yıllarda Homeros’u okur, arkadaşının verdiği Faulkner ile tanışır, Hemingway ve Steinbeck’i keşfeder. Bu etkilenimlerle yazdığı ilk hikâye Latin Amerika’daki en önemli edebiyat dergilerinden BOHEMIA’da basılır. (Küba merkezli bu derginin 1940’larda Latin Amerika’da 200.000 adet satış rakamına ulaşması 60’lardaki Boom’un ayak sesleri olsa gerek…) Bunun üzerine Infante dergiye hikâyeler yollamaya devam eder ve kısa sürede editör Ortega’nın dikkatini çeker. Ortega’nın Infante’yi şahsi sekreteri olarak işe alması ve gazetecilik ve edebiyat eğitimine teşviki, hayatındaki dönüm noktası olur. Infante’ye, Bohemia serbest eleştirmenliğine kadar giden yol açılmıştır. Peş peşe hikâyeler yayınladığı, “Cinemateca de Cuba”yı kurduğu verimli bir dönemin ardından 1952’de Batista yönetimiyle ikinci tatsızlığını yaşar Infante. BoheSAYFA 4 rinden birindeki gece hayatını ve eğlenceyi konu eden bu film, hedonist bir yaşam biçimine teşvik olarak görülür ve hükümetin disiplinli, sade, ciddi toplum hedeflerine ters düştüğü için yasaklanır. Bu sansür Revolucion çevresinin de sert eleştirileriyle karşılaşınca Castro gazeteyi kapatır. Bu boşluk döneminde Infante “Tropiklerde Şafak Görünümü” adı ile kitabımızın ilk metinlerini yazmaya başlar. Bir yıl kadar işsiz kaldıktan sonra 62’de, Brüksel’e Kültürel Ateşe olarak atanır, aslında bu Infante’nin yayın çevresi üzerindeki nüfuzunu kırma ve soğutma amaçlı bir sür bunalıma girer. Bu sinirsel çöküşü uzun süreli ilaç, elektroşok tedavileri takip eder. Zor bir dönemden geçen Infante, yıpranan hafızasını toparlayabilmek için “Tropiklerde Şafak Görünümü” üzerine yeniden çalışmaya başlar ve kitap 1974 yılında basılır. Bundan sonra “Holy Smoke”, “Infante’s Inferno”, “Cine o Sardine” gibi başarılı kitaplar yayınlayan Infante, 1997 yılında hatırlanacak ve İspanyol dilinin en önemli ödülü olan Cervantes Ödülü’nü alacaktır. Guillermo Cabrera Infante 2005 yılında Londra’da hayata gözlerini kapar. Kırk yıl boyunca ülkesini bir daha hiç göremeyen Infante’nin yayıncısının sözleri de “üzgün kaplan” nitelemesine uygun düşmüştür: “Külleri muhafaza edilecek ve ülke özgürlüğüne kavuştuğunda Küba’ya gönderilecek.” “Kapanda Üç Kaplan”, Infante’nin daha sonraki yapıtı “Infante’nin Cehennemi” gibi otobiyografik değildir, kitabın bu yanı daha çok genel bir ilkeye dayanmaktadır: “Her – ilk roman biraz otobiyografiktir.” Kitapta bunun izlerini bol bol göreceğiz. 20. yy.’da İspanyolca yazılmış en güzel romanlardan biri olarak kabul gören “Kapanda Üç Kaplan”ın dili için yazar “Kübaca” der; gerçekten hem Havana argosu, sokak dili hem de AfroCuban lehçeleri ve lokal ağızlar başarıyla kullanılmıştır. Öte yandan oyuncu ve alaycı yapısına işaretle, Carlos Fuentes’in kullandığı “Spunish” deyimi de kitabın kendi içinden çıkmış gibi duran mükemmel bir terimdir. Kahramanlarımız Batista dönemi Havana’sının gece kulüplerinde, barlarında, müzik ve kadın peşinde dolaşıp dururlar, edebiyat, felsefe, müzik, sinema, hayat üzerine ‘geyik’ler çevirirler. İletişimsizlik önemli bir vurgudur; kendi jargonlarını, sözlüklerini yaratmış olan bu yakın arkadaşlar bile anlaşamaz, iletişebilmek için hep şakaları, metaforları, parodileri, beylik film ve kitap klişelerini kullanırlar. Kitabı, geleneksel roman alışkanlıklarıyla okumayı zorlaştıran sadece dil değildir, olay örgüsü de çok zayıftır; zaman çizgisel akmaz, hikâyeler birbirini takip etmez, kimin ağzından verildiğini anlayamadığımız bölümler vardır. Bilinç akışı, monologlar, düşler birbirine girer. Aslında bir hikâyeden değil, akışdan ve dilden zevk alırız; “Şarkılarını Duydum” bölümü dışında da açıkça anlatılan, sonlandırılmış bir hikâye yoktur zaten. Kitapta açık, “temiz” mesajlar verilmez. Pek çok mesaj, kitabın geneline hâkim olan dil oyunlarının ve kesif bir mizahın altında gizlidir. Bölümler birbirlerine zayıfça ilmeklenmiştir ama her biri kendi içinde tematik bütünlüğe sahiptir. Her bir hikâye, skeç, pasaj kendi içinde akıp gidecek ve bambaşka bir yapıt ortaya çıkartacak gibi durmaktadır. Ufak göndermeler dikkatli takip edildiğinde ise taşların yerli yerine oturduğu dev bir kolaj çıkar ortaya. Infante, kendi ifadesiyle “bir makas ve bir kutu yapıştırıcıyla silahlanmış olarak” yaratmıştır metnini. Gayet edebi bir başyapıt olan Kapanda Üç Kaplan, yapıda açıkça görebileceğimiz Sterne, Caroll, Joyce etkilenimli kurguyla, zengin okumalara olanak veren açık bir metindir. Küba edebiyatının en zengin dönemlerinden, dünya edebiyatına çok görkemli bir hediyedir. Devrim öncesi Havana’yı ölümsüzleştiren bir kayda geçmedir. Her şeyden önce de, edebi, siyasi, lingustik bağlamda önemli tartışmalar açacak kadar ders veren bir “saf bir edebiyat yapıtı”dır. Evet, kitabın tam çözümünü vermek, kitabı okumamış olanlara “katili söylemek” gibi bir etki yapacaktır, bu yüzden metinden zevk almanızı sağlayacak küçük bir kroki vereceğiz. Siz yine de kitabı okurken, O ve X koyarak kimin kim olduğunu bulmaya çalıştığımız mantık bulmaca tablonuzu hazırlayın. ? Kapanda Üç Kaplan/ Guillermo CabreraInfante/ Can Yayınları/ Çeviren: Seniha Akar/ 453 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 984