Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Deniz Som'dan bu kez de "Dere Tepe Anadolu" Bir devam kitabı nibi Gazeteciyazar Deniz Som'un yeni kitabı, "Dere Tepe Anadolu"su fazla gecikmedi. Daha önce yayımlanan, Istanbul üzerine yakınma ağırlıklı çeşitlemeler içeren "Tepe Tepe îstanbul"unun bir devamı, "Herhangi Bir Yerde"nin de ikinci kitabı. ELİF YILMAZ £{ "I V ere Tepe Anadolu"sunda, I 1 tüm dünyanın göz koyduğu, i J insanlığın ortak ürünü tarihi zenginliklerimize ve acımasızca yok ettiğimiz doğamıza değiniyor, şimdi dc. Bu kez de, tüm dünyanın göz diktiği güzelliklere yabancı kalışımıza karşı yükselen öfkeyi seslendiriyor. Bu yok saymayı, bu vurdumduymazlığı, bir marifetmiş göstermenin doğurduğu yanlışları sergiliyor satır satır. Som'un "Dere Tepe Anadolu "su.yitirdiğimiz Istanbul için, "Tepe Tepe İstanbuT'unda, kopardığı feryadının, bir yankılanması adeta. Cumhuriyet'te yayınlanan, kimi ödüllü sıra dışı röportajlarından seçtiği, kültür zenginliğimiz tarihi mirasa, çirkinleştirilen doğal yapıya karşı işlenen, ardı arkası gelmeyen "cinayet"leri gözler önüne seren, zamana karşı direnen eleştirel ağırlıklı yazılar bunlar. Sağır sultanları ayağa kaldıran bu yakınmalar, birilerinin uyanmasına katkıda bulunabiliyorsa, ne mutlu bunları yazana ve de okuyanlara. Som ve benzer aydınların didinmele ri, bir kişinin bile ışığa dönmesini sağlayabiliyorsa, bu da r>ir kazanç sayılmalıdır. Bu kadarcık katkı bile geleceğe umııtla bakmamız için yeterlidır. Zararın neresinden dönülse kârdır hesabı. Aydınlanmadan yana olan herkes gibi, Som da bir gün değer veren çıkar umudııyla yazıyor zaten bunları, bıkmadan, usanmadan, ısrarla. Bu sorumluluk bilinciyle düşüyor yollara. Mesleğine olan saygıyı öne çıkararak "dere tepe" adımhyor ülkesüıi, kanş karış. Çok yerinde, bilinçli bir karşı durmanın eylemi sayılacak bir kitap. Bu yolda emek harcayanlar, yalnız değiller artık. Her geçen gün giderek artıyor, bu yola baş koyanların sayısı. Som'un kitabının arka kapağına aldığı, bu uzun ve çileli yolun ilk yolcularından Halikarnas Balıkçısı'nın sözleri, aslında herkes için bir uyarı. Uygarlıklarının beşiği Anadolu'nun kültürüne kendi öz varnğımız gibi sahip çıkmamız gerektiğini, bıkmauan usanmadan yineleyen Balıkçı'nın bu sözleri, yıllar yılı Anadolu topraklarını tırnaklarıyla eşeleyen bir avuç bilim insanımızın da ortak sesi, aynı zamanda: "Klasik medeniyeti Anadolu'da kuranlar, bugün Anadolu'da mevcut halkın uzak cetleridir. Biz, bu diyarın ger çek varisleriyiz. Fakat biz, vaktiyle Anadolu'da yaşamış ecdatlarımızın yarattığı kültürü yadırgarız." Balıkçı'nın bu uyarısını yorumlayan Som, Balıkçı daha fazlasını söylememisse "kibarhğından!"dır diyor, kibarhk göstererek. Bu tek sözcük bile, yaşadığımız acı gerçeği anlatmaya fazlasıyla yetiyor, sanırım. Bu alanda uğraş verenleSAYFA 14 rin eserlerinin, Türkiye Cumhuriyeti'nin "aydınlanma" felsefesinin ürünü olduğıınu asla göz ardi etmemeliyiz. Etmemeliyiz ki, Cumhuriyet kültürüne katkıda bulunanların bunca emeği boşa gitmesin. Som'un, gezdiği yerlerde, gördüğü çarpıklıklara, yıllardır gözümüzü kapadığımız değerlere dikkatimizi çekerken başvurduğu temel dayanak da işte bu felsefe oluyor. "Aydınlanma "yı reddederek bir yerlere varılamayacağını, hele hele dilimizden hiç düşünmediğimiz "çağdaş uygarlık düzeyine" asla erişemeyeceğimizi anlamamız için başka örnekler aramaya hiç gerekyok. "Dere Tepe Anadolu"da yer alan uyarıların her biri, içine düştüğümüz aymazlığın, kısır döngünün nedenlerini, örnekleriyle sergiliyor. Her biri öykü kitabındaki bu yazılar, hem bir ortak dileğimizi, ayduılanma felsefesini yaşama geçirmeyi, hem de çağdaş uygarlığa ulaşma umudumuzu canlı tutuyor, aynı zamanda. "Istanbul âşığı" üç arkadaş, Deniz Teztel, Edibe Buğra ve ben, bu "sarı yaz"da, "deniz"i, "kum"u arka plana iterek, Ege'nin, Akdeniz'in, daha önce birçok kez gördüğümüz ören yerlerini, dağba Aymazlıklar ve uyarılar yır yeniden keştedercesine dolaşırken, Som'u değerbilirlikle andım içimden. Gezdiğlmiz her yerde, insanoğlunun mesken tuttuğu ilk mafiaraları, gün ışığına hâlâ selam duran, binbir güzelliğin simgesi tarihi "site"leri, Halikarnas Balıkçısı'nın "o insanlar bizim atalarımızdır" dediği, yüzlerce yıl öncesinin insanına saygılarımızı sunduk bir kez daha, atalarımızın "kültıir"ünden, nasibimizi alamayışımıza hayıflanarak. Giderek azgınlaşan bu "çirkinlik" furyası, "sonradan görme"lere özgü bu "yoz'luk, ayrıkotu gibi sarmış sarmalamış Anadolu'vu baştan başa. Bu "çirkinlik", bu "yozluk", yalnız külturümüze, yalnız yerleşim anfayışımıza, yalnız mimarimize değil, adeta yaşamımızın tamamına egemen olmuş durumda. Ne yazık ki, bu geriye dönüşü olanaksız gibi görünen yanlışlar zinciri, kentleruen kasabalara, kasabalardan köylere, köylerden yaylalara kadar, vatanın bağrını, adeta amansız bir ur gibi sarmış sarmalamış. Adeta, kültür fukaralığımız akıyor oluk oluk her yanda. Hem de binlerce yıl öncesinin, ayakta kalan güzelim örneklerinin hemen yanıbaşrnda. Üstelik, "doğa"yı da, "tarih"i de hiçe Para uğruna sayan bütün bu düzeysizlikler, hep "para" uğruna oluyor. IJmit kırıcı bu başıbozukluk sadece ustagazeteci Som'un değil, çevresine dikkatle bakmasını bilen herkesin yüreğini dağlıyor. Som'un yadsınmayacak bu yerinde gözlemleri şaşırtmamalı okutu. "Dere Tepe Anadolu"da yer alan, okuru ürpertcn bu 28 öykü, yine de birileri için 'uyarıcı' olabiliyorsa bu da bir kazanç sayılmahdır. Aslında, "başan" diye sunulan uygulamaların, bir göz boyama olduğunu anlamak için, büyük büyük okullar filan bitirmeye gerek yok. Şikâyetçi olduğumuz bu tür "marifetlerimiz"lerimiz, zaten kimi "diplomahlar"ımızın eseri. Yeri gelmişken, ünlü eğitimci Sakalb Celal'i anmadan geçme yelim. Boşuna dememiş, "Bu kadar cenalet, ancak eğitimle olur" diye. Unutulmamalıdır ki, gelen nokta, kurtuluş diye sarıldığımız tüketim ekonomisini bir kalkınma modeli olarak benimseyisimizin önlenemez pişmanlığından başka bir şey değildir. Doğal yapıyı, toplumsal yaşamı olabildiğince çirkinleştiren, yaşam biçimi olarak benimsediğimiz çarpıklığın, tam bir kandırmaca olduğunu bize anımsatan, sevgili Som ve bir avuç aydınımıza doğrusu çok şey borçluyuz. Biz okurlara da düşen görev var kavgada. Bu da aydınlanmanın bu yürekli emekçilerinin bu "kutsal suç"una, kitaplarını okuyarak ortak olmaktır sadece. "Dere Tepe Anadolu", doğanın ünlü kaplumbağaları "caretta"ların, mesken tuttuğu "îztuzu"nun kumsallarına turizm çıkartması yapmaya yeltenenlerin öyküsü ile başlıyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin ödüllendirdiği bu "karşı koyuş", dünyayı ayağa kaldırarak, o güzelim kumsalı ve belki de o sahillerin ilk sahiplerini yok olmaktan kurtaran nice yazıdan biri. Şimdilik Caretta'lara ve doğa severle re kalan Iztuzu'nun serüveninden sonra, kimi son anda kurtarılan, kimi hırpala nan, kimini de kendimize benzettiğimiz, Pamukkale, Nemrut, Nuh'un Gemisi, Kapadokya, Sümela vb. her biri dünya harikası yurt köşelerinin karşılaştığı so runları bir bir sıralayan Deniz Som'un "Maden Ocağı" röportaiuıa geldiğiniz de, okumaya ara vererek, soluklanmanız ve öfkenizi yatıştırmanız gerekecektir. Çünkü, hazırlıksız yakalanıp, binbir öyküye, romana, şiire, sinemaya, tiyatroya konu olan, kömür karası bulaşmış o çilekeş insanların alın terinde boğulabilirsiniz. Som'un yerin bin kat dibinde, o cehennemde, yüz küsur yıldır sürcgelen yaşamı sığdırdığı, tam tamına 18.5 sayfalık bu öyküsü, tek başına, "Dere Tepe Anadolu 'nun kaleme alınışınuı da yandığı temel düşünceyi, emeğin kııtşallığını belgelemeye fazlasıyla yetiyor. Üs telik, "Maden Ocağın"dan sonra daha okuyacağınız, öykü adında 19 röportaj var kitapta... "Tepe Tepe Istanbul" un arkasından, Anadolu'yu bir uçtan bir uca adımlayan yazarın pesine takılıp, bu kez de, "Dere Tepe Anadolu"yu gezdiğinizde, hiç ama hiç pismanlık duymayacağınızı rahatlık la söyıeyebilirim. Deniz Som'un, îzmir'de "Asansör"de noktalanan bu "geçmişten geleceğe" arayışın yeni rotasının, bir başka "Herhani Bir Yerde"lere doğru olacağından kuşunı yok... • Dere Tepe Anadolu / Herhangi Btr Yerde 2 / Gümzı Yayınaltk 2002 / 197 y CUMHURİYET KİTAP SAYI 6 7 5 Karşı koyus Zararın nereslnden dönülse... f Som'un "Dere Tepe Anadolu'su, yitirdlOlmiz Istanbul lcln, "Tepe Tepe Istanbui'unda, kopardığı feryadının, bir yankıianması adeta.