Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Kapak konusunun devamı. *• Evin îlyasoğlu doruktakiyaratıcıyı anlattı Dünya coğrafyasının tümüne ulaşıldt. Japonya'dan Amenka'ya kadar. Amertka, başlıbaşına bir odaklaşma yaraltt. Örneğin Amerika'da hcr üniversite kampusu ayn bir odak. Her birisi kendi kagerekiyordu. Benim Küçuh lesini çok iyi savunuyor. Şimdi bir öğrenci Gece Müzığfm bunun önubir odağa gidiyor, orayı tanıyıp bir başkağidir. Ondan sonra birdenbi sına geçebiliyor. Artık insanların daha kore sanki bize ait bir dünyan ı n lay yaşayabildikJeri bir ortam oldu. Yalnız keşfedilmesi oldu. Bu da yc 70 yaşını aşmış olan o 20'lerin kuşağı, berel müziklerle uğraşan Barnim gibi olanlar, bir şeyden çok yakınıyortök'un benzen çalısmalar lar: Giderek ciddi müzik dünyasının yüzBen Birinci Yaylı Dördütüm dc olarak çok azalması! Doğafkt, ekran gibi kolayca izlenecek de denedim. Âksak ritimlerı, bir araç ortaya çıkınca ve ekran bağımlıltğı model çizgileri kullandım artttkça insanlar konser, opera gibi ciddi bir Birisi 1945'te diğeri hemen emek vermeleri gcreken sanat dalianndan onu izleyerek 1947'de kıs.ı bir süre içinde iki yaylı dör uzaklaştılar. dül birden yazıldı. Bu toprak Ekran ise istediğimiz heyecanı çok az larda bunlar yazılmalıydı. Böyle bir işlevi veriyor. Yaşayan sanatçılan çok az destekkendi kendimize yüklemiştik. liyor. Ama insanlar çok uzaklara ulaşabiliyor, Hocalartmzla aranızda bellt bir kusak farkı olduğu halde benzer yöntemlerdeki çeşıtlenen muzıkle oyalanıyor yapıtlart aynı yıllarda ürettimz. Örneğin si Yani daha oyalanmış oluyoruz! Eğer ztn keman konçertonuzla Erkin'ın keman siz genel yayın ouaklarından söz ediyorsanız, özeller arttığı için herkes kendi özel televizyonunu seçiyor, belki özel internetini seçiyor vc kendı başına bir yere vanyor. 20 yüzytltn müzığe getırdiğı baştıca yeniliklerin hangilerinaen en çok yararlandınız. Eğer eserlenme, hayat hikâyeme bakacak olursanız, kitabınızdan da görülüyor bu, benim aşağı yukarı bütün adımları tek başıma yaşadığım çıkıyor ortaya. Bazı şeyleri kolayca reddetme hakkına sahip değil dik bizim çevremizde. Bir bakıma ner şeyi bilmek, denemek zorundaydık. Çünkü biz birtakım odaklar içinde değildık, kendi odaklarımızı yaratmak zorundaydık. Duyabildiğiniz ölçüde neredeyse 20. yüzyılda gelmtş hemen bütün kavramiardan yararlandığınızı görüyoruz. Evet. Zannediyorum etkilendim. Etkilenmek zorundayım. Örneğin başlangıçta NeoKlasik, Stravinski'nin yapmış olduğu yeniden klasik ölçülerin dönüşü yaşandı. Türkiye'de daha önce NeoKlasisizm yaşamamıştık. Bunu sadece Stravinski'ye bıraEvln llvasoğlu ve İlhan Usmanbas, 1993. kamazdık. Bizim de bir şeyler yapmamız dı. İlhan Usmanbas konçertosu aynı tarihte, 1947'de ortaya çtkmış. Doğru. Çünkü hocalanmız da aynı serüveni yaşıyordu. Saygun'un birinci dortlüsü de benim dörtlümle aynı yıl yazılmıştı. Yazıyormuş ama söylememişti. Yalnız bir gün Bülent'in evine gittik. Saygun hoca bir menuetto yazıyormuş dördülüne ve bunun altına nasıl bir armoni koyarsınız diye bizc sordu. Bülent oturdu, şöyle bir armoni koyabilirdim dedi. Yok öyle değil, dcdi darbukayı hatırlatan bir atonal eşlik yaptı, Saygun. Dediğim gibi aynı tarihlerde aynı şeyleri yaptık. Ilk kez Türk müzik ekofünün yaylı dördüllcri aşağı yukan aynı tarihlerde otaya çıkmış oluyor. Cemal Klasft ölçüterin dönüşü Reşit'i ve Erkin'i saymıyorum, onlar çok önceden vardı tabii. Bizim kusak bunu yapmak zorundaydt, diyorsunuz. Demek kiplanlı bir sekılae fikir ahşverişi yaparakyenı müzıği yerlestiriyordunuz. Siz de canlı bir lanığıstmz bu sürecin. • Ben yasadıklanmı anlatıyorum. Kitabınızda yerii yerine konarak iyi anlatılmış bütün bu tanıldıldarım. 1950'lcrden sonra dünya 1925'lerden başlamış olan 12 ton sistemini ve onun uzantısı olan seriyel (dizisel) sistemi yeniden kcşfctti. Ve savaş sonrası gençlik o dizi vöntemini çok başka şekilde, eskileri reddedecekmiş gibi başka bir radikalizmle ele aldı. Aynı şeyler bende de oldu. 5()'lerden sonra yazdığım eserlerde bir anda Bartök bırakılmış oldu, Webern'e geçmiş oldum. Böylece bızttn müziğimizde ilk kez dizisel denemeler başlamış oldu. • Evet benim ve Bülent Arel'in yaptığımız denemelerle. Ben ancak Bülent Arel çalışırken hatırladıklarımı söylüyorum size. Sonradan bu eserler çalınmadığı için o dönemini duymadık. Kendi eserlerimdcn verebileccğim örnekler arasında, ilk denemelerinden birisi olan Viyolonsel ve Piyano için Müzik No. 1, var. Daha sonra da aynı çizgide, daha köktenci bir yaklaşımla, dızisel yöntemde, Keman ve Piyano için Beş Etüaü yazdım. Eğer dünya ile kıyaslama yapacak olursak, bu konuda en çarpıcı eserlerden bir tanesi Boulez'in 1951'aeki sonatıdır. Stockhausen, Boulez gibi bestecilcr 50'lerin başlanndaki bizim kuşağımızın Ayrupa'daki deneycileriydi. Öyleiine birebir uygulanmıs kı, yalnız siz değil dığer ülkelerde de bırçok besteci bemen bu yöntemde yapıt üretmisler. Demek ki müzik dünyası bellt bir bırıktm noktasında olup haztrmış bu yöntemi kullanmaya • Duyguları bir tarafa iten, doğrudan doğruya saf müzik. Schönberg'in 12tonu içinde kendisini 19. yüzyıla bağlayan çok şcy olduğu için Webern'in 1945'e, ölümüne kadar yaptığı şeyler önem kazandı. Webern savaştan önce çok küçük bir ada idi. 1950 sonrası keşfedildi. 1960 sonrası ise PostWebern kuşağı yaygınlaştı. Bugün de hâlâ 12 ton temellerinin iyice kazanıldığı odaklar var. 12tondan öte dızıselliğeyöneldiğinizde artık yalnız ses dizileri değil, ritim aizileri, ses yüksekliğinin dtzisi, gürlük dızıu gibi etmenler girdt işin içine Bu, işte müziği olabildiğince saf haliyle yakalamaya dönük şeyler. Ama sanıyorum ki Avrupa kuşağında da bu rasyonel biçim içine başka şeyler katmak mecburiyetinde kaldılar. Yavaş yavaş özgür kullanmalar, ona ilave edilen sesler ve asıl işin düğüm noktası 50'lcrdcn sonra magnetik antın keşfedilmiş olması, ses dünyasına yeni ses renkleri getirdi. Piyano tuşlarının bildiğimiz sesleri dışında sesler getirdi. O seslere kimse sırtını çeviremezdı. Yani saf ses dediğimiz anlayışın bozulmasıydı. O bozulma, 60'lardan sonra da devam etti. Dünyanın başka yöreleri keşfedildi. Tarihin derinlikleri keşfedildi. Siztn elektronik sesleri kullanmadığtnızı btlıynruz Ama elektronik seslerin laboratuvardaki kullammı olmasa da onlara koşut olarak müziğtntztn ses dünyasında yenılikler yaptınız • Yavaş yavaş çalgılann alanı genişlcmiş oldu. Elimizdeki çalgılardan bugüne kadar olduğundan daha farklı sesler elde etmeye çalıştık. Yerel müziklerdc çalgılann kullanışı da yenilikler getirmişti Avrupa müziğine. Keman yavının başka türlü kullanımı, piyanoda saflum sesler kullammı gibi. Çaîgı alanı eenişlemiş oldu. Yapıtlartnızaa bu tür yeni ttnı arayışındakı özgürlüklere bakacak olursak, raslamsallık bunlartn başında geliyor Raslamsallık çok basit. Evinizde bütün aile fertlerini toplayın, ellerine bir şeyler verin ve hadi hepiniz bir şeyler çalın, dediğinizde raslamsal bir müzik ortaya çıkar. Yani tınıların kendi başına yolculuğu. Yalnız şöyle bir şey oluyor: Bir süre sonra insanlar karşısınaakinin ne çaldığını birazcık CUMHURİYET KİTAP SAYI 574 YM 88$ ronktarl 20. vüzvıl müzmine aralanan kaoı VEFA ÇİFTÇİOĞLU E vin îlyasoğlu'na hiçbir zaman sormadım "Neden Türkiye'nin en zor işlerinden birisine soyundun?" diye. Bu iş ülkemizde ya bir çılgının ya da idealistin yapacağı iştir. Ilyasoglu'nun idealistliftinaen hiç şüphe etmiyorum ama kendisi, idealleri uğruna da az çılgınlıldar yapmamıştır. Bütün tepkileri üzerine alacafiını, hatta mahkemelerde gezeceğini bile bile kendi doğrularını ve doğruları dile getirmiştir. llyasoğlu, televizyonradyo yapımcılıgı ve ögretim görevlisi olarak ofuşturduğu birikimini son yıllarda olağanüstü kalitedeki kitaplarına aktarmaya başlamıştır. Hiç sevilmeyen kişilerdir müzik yazarları ve eleştirmenfer. Hele ülkemizde! Yıllar boyu üzerlerine gereğinden fazla gidilmiş zaman zaman salonlardan bile aışarı atılmışlardır. Kimi sanatçıya göre eleştirmcn en kolay işi yapmakta ve yalnızca yazmakta ve konuşmaktadır. Elbette işin gerçeği öyle değildir. Bir birikimin, bir eğitimin yansıması ve dile getirilmesidir. Sanatçı ile toplum arasında bir köprüdür. Büyük bir sorumluluktur. Bu açıdan bakıldığında Sayın llyasoğlu Cumhuriyet tarihinde bu işi gereği şekilde yapan ve kendisini kanıtlamış az sayıdaki değerlerimizden birisidir. Günlük hayatta bile bozmadan kul landığı mükemmel, kusursuz Türkçesi ile bu birikimini kitaplarına aktarmıştır. Zaman içinde Müzik, Müziklen Ibarei Btr Dünyada Gezıntiler, Mınyatürden Destana Bir Yolculuk, Çağdaj Türk Bestecılert ve sonuncusu İlhan Usmanbaş "ölümsüz Deniz Taşlarıydt" her biri son derece değerli, kitap olmanın ötesin de ekte sunulan CD'ler ile birlikte arşiv değeri olan, kişiye özel ansiklopedi yapısında eserlerdir. Bu yapıda kitapları Batı'da bile görmek zor. Içerik açısından CD'lerle desteklenen sağlam yapısının yanında teknik açıdan Dİrinci sınıf kurguya sahip. Bu son çalışmanın Usmanbas nakkında bir başyapıt olduğunu söylesem hiç de abartmış olmadığımı, kitabı eline alan herkes görecektir. "İlhan Usmanbas Ölümsüz Deniz Taşlarıydı", başlıklı kitap yanı zamanda dışlanmış olan 20. yüzyu müziğine bir kapı aralaması ve on bilgi vermesi açısından da ayrı bir önem taşımaktadır. Usmanbaş'ı dünyanın ortasında bir besteci olarak ele aîması; sınır dışındaki çağdaşları kadar sınır içindeki çağdaşlarını da incelemesi belgeselliğin göstergesidir. Bütün bu değerleri oluşturan Sayın IIyasoğlu'nu ve DU değerli yapıtı bizlere kazandıran Yapı Kredi Yayınları'nı kutluyorum. Ama Dİr eleştiriyi de dile getirmeden geçmek istemiyorum. Neden bu CD'li kitaplara kolay erişi Usmanbaş, küçük viyolonsell İle çalışırken lemez? Neden bu kadar emek verilerek hazırlanan bu yapıtlar telefonlarm veya kişilerin arkasında gizli tutulur. Büyük dağıtım firmaları var. Yapıtlar bu yayınevleri ve CD firmaları ile anlaşıp Türkiye çapında dağıtılmaz mı? Bir kıskançlık mıdır? Yoksa bu yapıtlara promosyon malzemesi gözü ile mi bakılmaktadır, hâlâ anlamış değilim.B SAYFA 4