Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
0 K U R L A RA Mimarlar, kent planaları, tarihçiler ve meraklısı için bugün arttk bir Pervititch haritası yapılıs amactndan çok claha başka anlatnlar taşıyor. Harttalar tstanbul'un değişen yüzü, arttk olmayan yapılartn konumlan, sokak ve cad~ delerin değişen isimleri gibi herhangi bir araştırma proiesinde doğrudan kullanüabilecek bir veriler bütünü oluşturuyor. Tarih arastırmalanyla hiç ilgisi olmayan herhangi biri içinse Pervititch harilalartyla iliski, duğulan evin, çocuklukta top oynanan arsanın, okul ytîlannda çıkılan yokuşun bulunması gibi eğlenceli, nostaljik bir süreçten olusuyor. Kısaca tstanbul'un farklı semtlerinde hatıralara sahip herkes için Pervititch te bir çizi var. lenkli olan bu haritalarda san renkle ahşap malzeme; pembe renkletuğla, laş. betonarme ve sert örtüler; pembe ile çevrilmis san renkle, zemin katlart kâgir, üstü ahşap yapılar; mavi ile çatılardaki camlı örtüler ve havuz, çesme sarnıç, kuyu ve denizler; yeşijle de bahçe, park ve yeşil alanlar gösterilmis. Yapılann cephelerindeki pencereler, giriş kapılart, revaklar, çatı biçimleri, büyük hanlann iç avluhm, geçitleri. merdivenlen, konaklann kimlere ait oldutiu, okullar, idare binaîan, karakolları, kahveler, mescitler, çeşmeler, sarnıçlar, büyük cami ve külliyelerin örtü sistemleri, boş arsalar, payanda duvarlart ve fiziksel çevreye ilişkin, hazen yazı ile anlattlmış saytstz ayrtntıya yer verilmiş. xeniden merhaba ve bol kitaphgünler!... ( ^ ^ < JETHİ NACİ Ahmet Muhip Dıranas'ı okurken hmet Muhip Dıranas'ın şiirleri üzerine 1993'te yazmış, en sevdiğim 14 şiirin adlartnı sıralamıştım: Kar, Olvido, Bitnıez Tükenmez Can Sıkıntısı, Köpük, Fahriyc Abla, Büyük Olsun, Âtlıkarınca, Ve Böyle Biteviye, Her Şeyin Uzalclaştığı Saat, Step, Yağma, Ayaklar, Bahar Gökleri, Eviçi. (Eleştiride Kırk Yıl, 1994, s. 122). Ahmet Muhip Dıranas acaba en çok hangi şiirlerini seviyordu? Bodrum'daydım, yanımda Şairlerin Seçtikleri (1971) adlı antoloji yoktu. Antolojiyi Umit Yaşar Oğuzcan hazırlamıştı. Ölenlerin şiirlerini değişikede biyatçılar seçiyordu. Işte Ahmet Muhip'in seçtiği on şiir: Fahriye Abla, Serenad, Büyük Olsun, Atlı Kannca, Kar (Bu şiirin ilk beşliğinde bir dize atlanmış: Ve dörtnala dümdüz bir mavilikte), Ayaklar, Selâm, Bitmez Tükenmez İç Sıluntısı, Olvido, Elif. Ben Ahmet Muhip'in seçtiği Serenad'ı, Selâm'ı ve Elif'i almamışım; Ahmet Muhip de Köpük'ü, Ve Böyle Biteviye'yi, Her Şeyin Uzaklaştığı Saat i, Step'i, Yağma'yı, Bahar Gökleri'ni, Ev Içi'ni alrnamış. (Benim 14 şiir, Ahmet Muhip'in 10 şiir seçmesi bir karşılaştırmayı zorlaştırıyor.) Şiirden başladım ama Ahmet Muhip Dıranas'ın Yazılar'ından (Adam Yayınları, 1994) söz edeceğim. Ahmet Muhip, sevdiği yazarlara pek cömert davranıyor. "Büyük şöhretlerimizden, mesela bir Yakup Kadri'nin en gözde eseri olan Yaban'da, Anadolu insanının, nasıl merhametsizce hırpalandığını bir düşünün. Bir sanatkâr nasıl bu kadar katı yürekli olur. (...) Ama bir Saıt Faik'in Lüzunısuz Adam'ını ukurkcn, bazı tenkitçilerin bu kitapta birtaktm kelimelere çirkin, kaba damgasını vurup eseri ve sanatkân nıahkum etmeye kalkışmasına rağ men, siz eğer gerçek, büyük sanat eserinden zevk alıyorsanız, sayfaların içinde merhametin bir bııyü gibi nasıl bıitün cscri yahııt hayatı sardı^ını görüyorsunuz. Ama ne yazık ki, bu nesıl, kendi gerçek değerini ortaya koyacak namuskâr münekkitîcrdcn manrumdur Bu nesli tııtan, hatta kahramanca tutan tck kişi var: Nurullah Ataç. Ama bu anlayış ve cesaret de ona hayli pahalıya oturuyor, kendi nesli Nurullah Ataç'ı, umumi efkâra hafif göstermek için elinden geleni yapıyor..." (s.59) (1948). Varlık dergisiniri 17. yıh dolayısıyla Dıranas gene övgıiler dagıtlyor: "...Ne çabuk geçti on yedi yıl? Varlık bızim kuşağın dergisiydi. Aşağı yukarı ilk yazılarımızı orada yayımladık. Ben, Cahit Sıtkı, Fazıl Hüsnü, Orhan Veli, Melih, Oktay, Süha, Sait Faik. Demek on yedi yıl. (...) Çevresinde hayran dolaştıgımız Ahmet Hamdi Tanpınar, yahut, Filan şiirim için ne diyecek acaba?' diye adeta korkarak rastlamaya çalıştığımız günün tek otoritesi Nurullah Ataç, otuz yaşındalar mıymış? Bizler yirmi fılan." / "Türk hikâyecili^ini bir çırpıda Batı hikâyeciliöi seviyesine çıkaran Sait Faik işine orada (Varhk'ta F.N.) başladı. (...) Cahit Sıtkı yepyeni temalarını hem Doğu'nun, hem Batı'nınkinc denk bir bayındırlıkla o sayfalar A f Ahmet MuMp Dıranas kâfatı Yahya Kemal Beyath'ya tevcih etmişlerdi." "...Imdı bu yıl aynı jüri, demek ki tnönü Armaganı'nın 3 bin liralık teşvikine dahi la yık sanat eseri bulamamış. Demek ki, Adnan Saygun kendisinden gayri kompozitör, Yah ya Kemal kendisinden başka şair Muhsin Ertuğrul, Küçük Şehir'den gayri tiyatro eseri tanımıyor. Olabilir. Bütün bunlar dar ve küçük de olsa, insani duygulardır. Ama orta yerde bir de şahısların, sahsi duyguların dışında tutulması göreken bir armağan meselesi vardır. Sonra, tevazu denen ve çoğu zaman günahlarımız küçüklüklerimizi affettiren, bağışlayan fazilet de vardır. 'Bizden sonrakiler' diye yine kendi kendine dudak büküp küçümseyerek de olsa, hiç değilse sanatın haysiyeti adına armağan verilecek mesela musikide bir Necil Kâzım, bir Ulvi Cemal, bir Cemal Reşit; şiırde, bir Cahit Sıt kı, bir Fazıl Hüsnü, bir Cahit Külebi, bir Orhan Veli, bir Melih, bir Oktav ne bileyim şu birtakım sanatkârlar bulunabilirdi." "Dahası var, Peyami Safa'nın son zamanlarda Matmazel Noralya'nın Koltuğu adında bir romanı çıktı. (...) Peyami Safa adlı bir romancının belki boyu beraber eserlerinin üzerine, hem de bu yıl içinde yeniden koyduğıı böyle bir esere, bir lnönü Armağanı verilmez de, neye ve kime verilirdi, sorabılir miyim? Eser kuvvetli bile olmasa kuvvetli değildir demek istemiyorum tanınmış bir romancı adına da verilemezdi? Yahya Kemal'in mükâfat alan tek şiiri, eser olarak mı mükâfat kazanmıştı? Haydi efendim. Ya Sait Faik, ya öteki birçok romancı ve hikâyeciler?.." "Sonra, biz gerijdz deyince laf oluyor. Sade geri değil, küçüğüz de, küçük..." (s. 194 195, 18Ocakl950). da işledi. Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Rifat şiirimizde eskiye, geriye, kalıplaşmışa, zorlanmışa karşı savaşlannı yine orada verdiler."(s.l44). Ahmet Muhip'in Tanpmar üzerine düfüncelerl "Sessiz sedasız, daha garibi, şaşırtmaksızın, ışıkla gölge arası bir kuytulukta yok oluvermek gibi, bir ölüm silik ve uzak. Hamdi'nin hayatındaki gibi ölümdeki kaderi de buoldu. (...) Anlamlarını başkalarınabırak tığı, sadece kelimelerine ve kelimelerinin terkibiyle imajlanna önem verdiği şiirlerinin her el atana açılmayan kapılarından birinin ardından kaybolur gibi bir yok oluş. (...) Yaşarken yaşıyor gibi değildi, ölünce de ölmüş gibi olmadı. (...) Şiirlerinin tadı sinmişd, belki ölüme de..." Ahmet Muhip, Tanpınar'ın "bekâr odası"na gidiyor; gördükleri: "Bir yığın Garplı yazar. Bunlardan bir tanesini elime tutuşturdu ve, 'Bunu mutlaka okuyup anlamalısın', dedi: Baudelaire'in Kötülük Çiçekleri. O ak sam yabancı dil öğrenmeye başladım... O, bana tabiatın bana vcrdiginden biraz daha fazİMsmı vermiştir...". Aym Ahmet Muhip, bir paragraf sonra, şunlan dayazar: "Son görüş memiz beş altı ay öncedır. (...) birbirinıizi unutmıış gibıydık. Görüşmemiz de pek tatlı geçmedi zaten, fakat yine de kucaklaşar.ık aynldik. Siyasçt denen seytanın, en yüce duygularla vc malız akılla kurulmuş dostlukları bile bozabileceğinden ilk defa o gün korkmuştum." (Ahmet Muhip, yanılmıyorsam, bir tarihte Sinop'tan milletveKİli adayı olmuş ama seçilememişu.j (27 Ocak 1962, ss. 473474) Ahmet Muhip, 3 Şubat 1962'de bir yazı daha yazıyor Tanpınar için: "...Tanpınar'ın Türk şiiıindeki yerini Türk şiirinin bugünkü gelişmelerindeki rolünü kimse anlamış vebe Iirtmiş de^ildir. Oysa ki, Malaparte'nin, 'lnsanı, eski Yunan yaratmıştır', demesi gibi, 'Bizde GarpL şiir anlayışını Hamdi yarattı', dense yeriair. Bırakın onu, Yahya Kenıal'in kolossal fakat kaba yapılı, annık fakat yalınkat şiiri (Ahmet Muhip tutamıyor kenuini! F.N.) yanında Hamdi'nin küçüfc fakat denge li, kibirsiz fakat mesafeli şiiri, ku>tulukta gizlenmiş bir kadim Yunan harabesı gibi, her göze göriinmemiş ve fazla aranıp dile getirilememiştir..." Ahmet Muhip, pek ö\t'iyor Tanpınar'ı. Tanpınar, "Şiiri biliyonıııı ama yapamadım" demişti. Ahmet Muhip'in övgüleri bir minnet borcunu ödeme çnb.ısı gibi geldi bana... • SAYFA 3 Mmet MuMp, VUıya K M H T I karşı Ahmet Muhip'in Yahya Kemal'e savaş açması, Yahya Kemal'in altmış beşinci doğum yıh için Ahmet Muhip'in "bir şey yazmaması"yla başlar. Şöyle diyor Ahmet Muhip: "...Yahya Kemal Beyatlı kendisinden bir Olemp Tannsına seslenir gibi söz edilmedikçeluzar, sinirlenir, hatta söver. Ben vaktiyle, kendisinin hem delehindeyazılmış, fakat gerektiği kadar hayranlıkla ve tapını kelimeleriyle kutsallaştınlmamış bir yazımla onu incitmiştim. Artık onu, övülme iştahını doyuracak bir yaziyı yazmak da elimde değil..."(10Aralıkl949, s. 181) Ahmet Muhip, "lnönü Armag'anı" başlıklı yazısıyla Yahya Kemal'e cepheden hücum cdiyor: "Bir lnönü armag'anı var, biliyorsunuz; bu armağan, yılda bir defa, ilim, fen, zanaat, sanat gibi çeşitli kollarda insan zekâsını, enıeğini, yaratıcılığını, gerek maddi az bile olsa gerek manevi bakımdan takdir ve tesvik etme gibi güzel, ınedeni maksatla kurulmuş birtesistir... Geçen yıl, ilki yalnız sanat kolundakileri hatırlayabiliyorum şiirde Yahya Kemal'e, müzikre Ahmet Adnan Say gun'a, tiyatroda Cevat Fehmî Baskut'a verilmişti. Ala.gvizel. Buyıldameraklabekliyorduk, kimler'kazanacak diye. Tekrar edelim ki, nıaddi yönünden çok manevi tarafı ilgi çekiyor." "Boijuna beklemişiz. Bu yü birtakım ufak tefek icatlar dışında, hiçbir sanat koluna armağan verilmedi..." "...Bu armagan kollannın jürileri pek garip tarzda çalışıyor jiirilerdir. Mesela sanat kolunu alafım: Başkan Celal Esat Arseven. Aslı üyeler: Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Adnan Saygun, Muhsin Ertuğrul. Bunlar bir araya gelirler, o yıl kime mükâfat verileceğini inceler, sonra hükümlerini verirler. Fakat mesela, şiir dali tetkik ediliyor değil mi? Bu alanda jürinin tek otoritesi olan Yahya Kemal, toplantıyı terk eder, çünkü kendisi de namzetler arasındadır. O, salonu terk ettiktcn sonra bir kompozitör, bir aktör, bir de sanatın hangi koluna mensup olduğu bilinmez bir başkan, otururlar, şiirleri ve sairleri tetkik eder, hükümlerini verirler. Bıldır mü TURHANGÜNAY Imtlyaz sahlbi: çağ Pazarlama cazete Dergi Kitap Basın ve Yayın A $. Adına Berin Nadl Yayın Danısmanr Tiırhan cünay' sorumlu Müdur: Fikret llkiz < Cörsel Yönetmen. Dllek llkorurc Baski: çağdaş Matbaacılık Ltd. Sti. oldare Merkezi: Turkocağı Cad. No: 5941 Cağaloğlu, 34 334 tstanbul Tef: (212) 512 0505v Rekiam: publi Media C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 607