Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
r şaşkın yolculardan oluşan kozmopolit bir kalabalığı gözönüne getirmek zor olmasa gerektir. Ve doğal olarak bunların arasında işini sürdürmeye çalışan yankcsicilcri... Gcmicilerc erzak satan ticarethaneler, ip, katran, capa, yelken gibi gemi malzemesi satan dukkânlar, indıriIen mallann yerleştirilip bekletildiği de polar, sık sık kanlı hesaplaşmalara sahne olan gemici meyhaneleri, keser ve testerc scslcrinin eksik olmadığı kalafat yerleri, her liman kenti gibi lstanbul limanının da değişmez dekoru olsa gerektir. Bu her millet ve dinden insanın kaynaştığı limanda sık sık kanlı kavgalann çıkması aslında çok doğaldı. Bu karmakarışık kalabalığın yaşadığı limanda asayişi sağlamak kolay bir iş olmasa gerekti. Ortaçağın en ünlü Ârap gezgini Ibn Battuta (13041368/69) 1331'de 37 yaşında iken geldiği lstanbul'u şöyle tarif eder: "Limanı dünyantn en büyük limanlartndan bındır; orada yaklaşık yüz kadar kadırga ve daha büyük gemiler gördüm; küçük gemuerın sayısı da saymakla bttmeyecek kadar fazlaydı." Osmanh bahrlyesl Haüç'te köksaldı,Halçleıelfa § Haliç, Bizans döneminde bir denizciIik merkeziydi, bu niteliğini Osmanh döneminde de sürdürdü. Marmara luyısında olduğu gibi Haliç'te de kıyı boyunca büyüklü küçüldü çekek yerleri, gemi inşa ve onarım tezgahlan sıralanıyordu. II. Mehmed'in şehri fethettiktcn hemen sonra Haliç'te kurduğu büyük tersane, I. Selim, sonra da Kanuni Süleyman'ın dönemlerinde hem büyütüldü, hem de günün ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde modernleştirildi. Tersanelerde zorla çahştınlan her milletten, her dinden esir ve mahkumlar bir yana, işinin ustası gemi inşaatçıları, kaIafatçılar, dökümcüJer, kürekçiler, yelkenciler ve benzeri işçilerden oluşan çok kalabalık bir sanatkarlar ordusu çalışmaktaydı. Kürekleri yapmak Rumlar'ın, fıçılar Zanteliler'in (Zakynthos adası) ve Giritliler'in işiydi. Demirciler Ceneviz'liydi, döverek çivi yapanlar da Çinene... En iyi kürekler Trabzon yöresine imal ediliyordu. Yelken bezi Eğriboz ve Mısır'dan, demir aksam Samakov'dan (Istranca, Demirköy), halatlar genelliklc Samsun ve Trabzon'dan, kalafadama zifti Arnavutluk ve Midilli'den getirilmekte, kurşun ve kalay, ticari ilişküer kurulduğundan beri hep Ingiltere'den ithal edilmckteydi. Balur isc Kastamonu'dan çıkartılmaKtaydı. Yine de en zor bulunanı, gerek tersanede, gerekse gemilerde çalıştırılacak insanlardı. Çoğu zaman cn aöır işjcrde çalıştırılacak işçi ihtiyacı, Galata'da, liman sokaklarından geçerken zorla alınan gayrı müslim erkeklerle karşılanmaktaydı. Donanmanın çok sayıda işçıye ihtiyacı olduğu ilkbahar aylannda Galata vc çevresi adeta tenhalaşırdı; kımse yakayı ele vermemek için mecbur kalmadıkça o çevreden geçmek ıstemezdi. Bu usta ve işçilerden oluşan kalabalık ihtiyaca göre arttırılmakta ya da azaltılmaktaydı. Fırtınalı havalarda, üstelik karanfık gecelerde gemiciler için korkutucu bir deniz olan Karadeniz den, Boğaz'a girmek son derece tehlikeli bir işti. Bu şartlar altında Boğaz'a giriş yapmak zorunda kalan yelkerıli gemiler her zaman kayaüklarda parçalanmak tehlikesıyle karşı karşıyaydılar; çünkü Boğaz'ın girişinue yakılan işaret atesleri, çoğu zaman yetcrsiz kalmaktaydı. Bırakın yakın kıyıları, liman girişinde bile saglıklı olarak yol gösterecek modern deniz fenerleri yoktu. Kaldı ki, korsanlar, Boğaz girişinde tehlikeli kayalıkların olduğu yerde kasten ateşler yakarak gemıcileri aldatır, karaya vurarak parçalanan gcmilerdeki malları yağmalar, kazazede gemicileri de oracıktaöldürürlerdi. Düzenli birşekilKİTAP SAYI 461 Türk gemlsl. kürekll tekneler ve galeere. de yanarak gemicilere yol gösteren modern deniz fenerlcrinin gerekli yerlere yerleştirilmesi, ancak 18531856 yıllan arasında sürüp giden Kırım Savaşı'ndaki müttefiklerimiz olan Fransız ve Ingilizler'in girişimleriyle gerçekleşebümiştir. si takılarak küçük bir vapur haline getirilen bu tekneye Sürat adı verilmiş, önceleri Sultan'ın şahsına tahsis edilmişse de, yaran görüldüğü için, yıllarca donanmanın Kemilerini en ters havalarda bile Marmara'dan Karadeniz'c çekmektc kullanılmıştı. Daha sonraki yıllarda tngiltere'den yenileri getirtüdi, bu arada Haliç'teki tersanelerde yerlileri de inşa edildi. Limandan Boğaz köylerine önce yabancı vapurlar yolcu taşımayajbaşladı. Ârkasından Tersanei Amire'nin vapurlanyla da Boğaz köylerine, Yeşilköy taraflarına ve Adalar'a yolcu ve yük taşınır oldu. Ama nalkın kayıklar yerine istimli yolcu vapurlarına binme alışkanhğını kazanması, ancak 1851 yılında kurulan ve ilk anonim şirketimiz olan Şirketi Hayriye adlı vapurcufuk şirketinin çalıştırdığı yandan çarklı istimli vapurları sayesinde oldu. Çok geçmeden Haliç'te de yandan çarki küçük vapurlarla limanın içinde yolcu taşımacılığına başlandı. Böylece, kayıkçı esnafımn şiddetle karşı koymasına rağmen, hızla vapur taşımaişti, bu da çok geçmeden kürekcılı li teknelerin sonunu getirdi. İ 1 Ne denb fenerlerMz vartı, ne de yanaşacak nhtml Kayridar.. kay*ç*r.. ve m IstimH lstanbul'da Haliç'te, hatta Boğaziçi'nde karsı kıyıya geçmek isteyen nalk kira kayıklarma binerdi. Büyüklü, küçükJii çok çeşidi olan kayık, eski Istanbul'un sankı bir tür deniz taksisi gibiydi. Her köyün kendi iskelesine kayıtlı büyük pazar kayıklarıyla insan da tasınırdı, ticaret eşyası da... Bu kayıklar, şansın olabfleceği gibi bir vakfın da olabilirdi. Gelişigüzel kimselerin kayıkçılık yapmasına müsaade edilmez, onların insan taşıdıkları için, mesleöinde ustalaşmış, iyi ahlâklı ve güvenilir kimselerin arasından seçilmesine özelJikle dikkat edilirdi. Hepsi de Kayıkçılar Kethüdası'nm gözetimi altında tutulurdu. Ilk buharlı gemimiz, II. Mahmud'un saltanat döneminde, 1828 ydının 20 Mayıs günü limana gelen Stvift adlı bir va pur yavrusu oldu. Yıllar önce tngiltere'de ahşap bir yelkenli gemi olarak inşa edilmişkcn sonradan buhar makine Kıyılarımız boyunca çok sayıda modern deniz fenerlerimiz olmadığı gibi, lstanbul limanında buharlı gemilerin yanaşıp yük alıp yük boşaltabileceği, güçlü vinçlerle donatılmış, önü yeterince derin nhtımlanmız da yoktu. Gelen gemilerin çoğu limanın girişine yerlestirilen şamandıralara bağlanmak zorunda kalıyordu. Sonralan her yabancı kumpanyanın acentesi hmana kendi gemileri için bir ya da ikişer şamandıra yerfeştirdi de mavnalarla oa olsa limanda yolcu ve yük alının verilmesi iyikötü bir düzenc konulabildi. Haliç'te ilk köprü lerin inşası da Istan bul yakası ile Bcyoğlu yakasını birbirine bağladığı için, kayıkçıların çahşmasını sekteye uğrattı. Bu arada, 1870'lerden başlayarak şehrin hem Rumeli, hem de Anadolu yakasında tren çalıştırılmaya başlaması da şehir halkına ulaşım kolayhğı sağladı. İlk rıhtımlar, 189O'lı yıllardan başlayarak önce KaraköyTophane arasında, sonra da EminönüSirkeci arasında inşa edildi. Gemi kurtarma işleri, lstanbul limanında kılavuzluk, canıcurtarma hizmetleri bu yüzyılın başlarında zorluklarla kurdurulup çalıştırılabildi, ancak Cumhuriyet'in ilanından sonra bir düzene konulabildi. Geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren yabancı büyük denizcilik kumpanyaları limanlanmız arasında yolcu taşımacılığı yapmaya başlamıştı. Akdeniz'de gemi çaüstıran bu yabancı kuruluşların gemileriyle birlikte Tersanei Âmire'ye bağlı bir kurulus olan Fevaidi Osmanir e'nin gemileri de yakın liman ve iskele1er arasında yolcu taşımaktaydı. Bu kuruluş Sultan Aziz zamanında yeniden yapılanarak Idarei Aziziye, II. Abdülnamid zamanında Idarei Mahsusa, Mesrutiyet'ten sonra Osmanh Seyri Sefn Idaresi, Cumhuriyet'in ilanıyla Türkiye Seyri Sefain lüarcsi, sonra da sırasıyla Denizilik Bankası TAO, Türkiye Denizcilik Kurumu, Türkiye Denizcilik Işletmeleri AŞ adıyla çalıştı. 1 Temmuz 1926'dan itibaren elde ettiğimiz kabotaj hakkıyla, kendi limanlanmız arasında yolcu ve yük taşımacılığıru kendi gemilerimizle yapmaya başladık. Btzans'tan Osmanlt'ya UtanbullJmanı adlı eser, yüzyıllar öncesinden günümüze kadar gelip geçen olaylar zincirini ilgi çekici aynntılanyla toplamış olmakIa, lstanbul sevdalılarının kitapııklarında yeralması gereken bir cser. Sayfalarını çevirdikçe Wolfgang MüllerWiener'ın bu geniş kapsamlı incelemesine saygı duymamak, okudukça da bu konuda nc kadar az bilgimiz olduğuna şaşmamak, sanınm elde değil... • l Bizans'tan Osmanlı'ya tstanbul Limanı /Wolfeang MüllerWiener / ÇevirenErol Özbek / Tarih Vakft Yurt Yayınlan / 244 s. Calata'dan eski Galata Köprüsüne bakıs (1912 öncesl). Kıyıda yanyana bag(anmı$ kayıktar ve ortada deniz hamamı. Toprıane'den Bodaz'a bakış (Abdullah Biraderlerı. SAYFA 13 CUMHURİYET