26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

TÜYAP 16. İSTANBUL KİTAP FUARI ONUR YAZARI: VEDAT GÜNYOl. lesi bir dönemde gerçek bir kültürsanat dergisi olarak meşalesini 1976 Kasım'ına dekhiçsöndürmüyor Yeni Ufuklar... tlerlemeci çizgisini hiç değiştirmeden... Yayın yaşamımızda bir yüz akı olarak. Ozelfikle 60'lardan sonra Türk eleştiri dünyasına büyük bir soluk getirerek. Roman, öykü, eleştiri alanında 20'yi aşkın genci yetiştiren bir pota olarak. Yeni Ufuklar da Vedat Günyol aynı zamanda edebiyatımızın çeşitli eser ve sorunlarını inceleyen yazılar yazıyor. Yine Düsün ve Sanat yaşamımızın gelişmesine büyük katkıfarı olan eleştiri türünde eserler veriyor. Öncülüğünü yaptığı bu yolda genç imzalara kucak açıyor. Ve Çan Yayınlan'nın kuruluşu: Sabahattin Eyuboğlu ile birlikte Tercüme Bürosu'nda çalışırlarken Hasan Ali Yücel'in yerine Reşat Şemsettin gibi bağnaz bir adamın gelmesiyle birlikte Tercüme Bürosu'nun yayını durduruluyor. Bunun üzerine Tercüme Bürosu'nun yayımladığı klasiklerin modellerini devam ettirme karannı alıyorlar Vedat Günyol ve Sabahattin Eyuboğlu, birlikte. Bu modeller Sartre, Bertrand Russel, Albert Camus, Einstein... Bunlann kitaplarını ya ortaklaşa bir çalışmayla ya da tek başlarına çevirip Çan Yayınalrı'nda 62 kitap halinde yayımlıyorlar. Dcinci bölümünü, Orhan Burian ile birlikte "Çağdaş Türk Edebiyatı'nın Kıyıcığı"nda başhğıyla gerçekleştirdiği, bütününü Sabahattin Eyuboğlu ile birlikte tasarlayıp hazırladıkları Konuşmalar adlı kitabı, 194550 arasını anlatıyor. Bu bölümdc yinc o günün anlayışına, yargılanna göre çok ilerde ve hâlâ çoğu çevrelerce aşılamayan bir sav ileri sürüyor Vedat Günyol. Ona göre "Yanlışlarıyla ve doğrularıyla her dıizen, her akım yazın dünyamızı besleyen birer damardır". Aşılan ner dönemin, deneyimin, yeni biçimlerin ise yeni anlayışların esinleyicisi olması kaydıyla geridc bırakılması gerektiğini savunuyor. Aslında o, yaşamının tüm alanlannda uyguluyor bu kuralı, altın bir ilke olarak. Aydınlanma çabaları yönetimlerce pek hoş Karşılanmıyor kuşkusuz. Bu anlamda zaman zaman yasalar çıkıyor karşılarına. Bir defa da Edip Cansever, Demir Özlü, Şükran Kurdakul, Memet Fuat, Melih Cevdet, Sabri Altınel'le birlikte Babeuf Davası adıyla kamuoyunca çok iyi bilinen davada yargılanıyor. Camus'ü, Sartre'ı Türk okuruna tanıtan Vedat Günyol'un ilk çevirdiği kitap "Değişim". Rockefeller bursu ile Amerika'dayken Princeton Üniversitesi'nde bir edebiyat hocasının tanıttığı 5 kitaptan biri Değişim. Okuduğunda Vedat Günyol'u müthişşaşırtan,neyecanlandıran bir kitap. Ve Kafka ilk kez Vedat Günyol'un kalcminden Türkçeye aktarılıyor. Bu çevirisiyle ilgiü olarak bir anısı var: Haydarpaşa Lisesi'nde okuyan yeğeni edebiyat dersi ödevi olarak bir kitap özeti yapmak zorunda olduğunu söylüyor, yardım istiyor... Vedat Günyol da ona Değişim'i veriyor. Ama hemen ertesi gün kıyamet ko puyor. Yeğeninin Edebiyat Hocası (Ahmet Kabaklı'nın eşi Behice Hanım) Kafka'yı ve Değişim'i komünist olmakla, belki de okulcıa komünizm propagandasında araç olarak kullanılmakla suçluyor çünkü. Vedat Günyol eleştiri yazüarında deneme türünü uyguluyor. Ona göre her eleştiri yazısı bir denememsi eleştiri, eleştirel denemc. Aslında ülkemizde nesnel eleştiriyi başlatan biri olarak biliniyor Vedat Günyol. Türk edebiyatında edebiyat metinlerini öznel beğeni ölçütlerinin dışında birtakım ölçütlerle değerlendirmeye başlıyor çünkü. Yani öznel eleştiriden nesnel eleştiriye geçişi sağlıyor. Türk eleştinnenleri içersinde Nurullah Ataç'ı, FetSAYFA 10 JtyfManma çabafan hi Naci'yi, Semih Gümüş'ü beğeniyor. Ve "Türk eleştiri alanında gelcccğin kültürel biçimlenuirmesini oluşturacak bir kuşa1 ğın yctiştiğini görüyor musunuzr " sorusunu yüzü aydınlanarak "Umutluyum" diyeyanıtlıyor... Eleştiri anlayışının üzerine oturduğu öğcler sorulduğunda, "Anatole France'ın dediği gibi, 'Bir eleştirmen okuduğu kitaplarda kendi serüvenini arayan insandır'. Ben okuduğum kitaplarda kendi yaşamıma, düşünceme uygun ipuçlan bulmaya çalışınm" diyor. Hümanist kişiüği, toplum ofaylanna duyarlı yaklaşımı eleştinlerinde de en önemli yön gösterici olan Vedat Günyol, ülkemizde en az tartışılaneleştirilen alanın neden eleştiri olduğunu da şöyle açıklıyor: "Eleştiri güç bir uğraş. Eleştiri için onun on kat üstünde bilgi, beceri sahibi olmak gerekir." Bu görüşün ardından, "Bu yüzden kendimi eleştirmenliğe yakıştıramıyorum" diyecek kadar da alçakgönüllü bir insan. Açık yürekli, cesur bir insan Vedat Günyol. Hiçbir zaman popülizme düşmemiş. Hâlâ da öyle. Kolay kolay itiraf edilemeyecek, yüksek sesle söylenemeyecek şeyleri rahatlıkla bağırıyor. Şöyle bir sözü var: "Gençliğimde, tüm idealci yaşıtlarım, arkadaşlarım ve dostlarım gibi, 'Insanları seviyorum', sözünün soyutluğunu yaşadım uzun uzun. Yaşaya yaşaya, göre göre temaşa gözüm açıldı. Bir avuç iyiler yanında nice nice kötü insana rastladığımda artık insan sevgisinde genelleme yapmaktan vazgeçtim. Özellemeyi seçtim diyebiliyor. Yazmayı bugüne dek hep isteyip de çeşitli nedenlerle bir türlü gerçekleştiremediği tasarıları olup olmadığını soruyorum, "Anılarım..." diyor, çocuksu bakışları hüzünlü bir bulut la gölgelenirken... "Ahbaplarım hep diretiyorlar. Birincisini 'Uzak Yakın Anılar' diye yazdım. Ikin cisini bir türlü yazamıyo rum ama. Bir gün yaşamım elverirse yazmak istiyorum. Siz beni cesaretlendireceksiniz. Birkaç gün sonra başlayacağtm işe. Söz veriyorum size." Yazarların toplumumuzca pek \evildikleri, tutulduklan söylenemez. Nedeni sızce ne olabilir? KültÜF eksikliği. Yani kültürün bir aşamasına gelmemiş insanlardan bunu beklemek yersiz olur. Atilla lihan'ın bir sözü var: "Edebiyatı epeyce ağır işiten bir toplumuz...' Ben diyorum ki yalnız edebiyatı değil, düşünceyi de ağır işiten bir toplumuz. Çünkü yetiştirilmemiş, boş bırakılmış, birtakım uydurmasyon inançlarla beslenmiş, akılları körleştirilmiş, vedat Cünyol ve arkadaşiarı nın Aydınlanma cabalan yönetimlerce pek hos karşılanmıyor kuşkusuz. Bu anlamda zaman zaman yasalar cıkıyor karşılanna. Pek çok kez yargılanıyor (üstts)Adın a duzenlenen bir gecede günyol ve dostlan lyanda). örümceklerle kapatdmış toplum yaşamı sürdürmek istiyorlar... Bugün deegemen olan eğilim bu, Türkiye'de. Siz aym zamanda başarılı bir cevirmensiniz. Her çevirınin özgünlügünaen çokşey yıtirdı&im söyleyen bir görüş var siz ne diyorsunuz? Bir yazar, "Çeviri, aslına ihanetten başka bir şey değüdir" diyor. Pek haksız oa sayılmaz. Ama Sabahattin Eyuboğlu ile benim çeviri yöntemimiz biraz daha farklıydı. Birlikte yaptığımız çevirilerde, karşılaştırmalı çeviri yöntemini kullandık çoğunlukla. Kişi olarak ben hâlâ aynı yöntemi kullanırım. Örneğin Ingilizceye çevireceğim metnin ayrıca birbaşka dıle nasıl çevrildiğini o çeviri metnini önüme koyarak inceler ve doğru bir çeviriye ulaşmaya calışınm. Takma ad kullandınız mı? Yücel ve Yeni Ufuklar'da. Aynı sayıya aynı imzayla birden fazla yazı yazmak zorunluluğundan. A. Candan, Gündat, A. Eleme gibi takma adlar kullandım. Yazarlar yaşama sözcükleriyle bakarlar. Stzin gördüğünüz bu dünya nasıl bir dünya, sözcüklerle ifade edeceğiniz? "Ben diyorum ki, edebiyat şiirle başlar. Şiirdir önemli olan. Şiir bir dünya özeti, dünya görüşünün özetidir. Öbür edebiyat türlerinden çok ayrı önemli bir yeri vardır. Ve şairler de bir çeşit müneccimdir. Önceden her şeyi saptar. Muhammet ve Eflatun, şairleri bu yüzden istemediler, çünkü onların etkisinde kalmaya gelemedilcr, onların üstünlüğünü kabul edemedüer..." Vedat Günyol'un, bilimin esin kaynağının şiir olduğu gibi bir savı da var. Kimi eleştirmenlenn "Sanat gerçekliği görünür kılmaktır" anlayışından yola çtktıklanm ve tüm okuma edimlerini de mtsyon yüklü aydın anlayışına bağladıklarım ileri süren bu yüzden de eleşlırmenlerin yeni hiçbir şey görmedıklerini iddia eden bir sanatçı grubu var... Ben buna katılmıyorum. Eleştirmen elbetteki ileriyi görcn, görmeye çaiışan, yenilikler getirmeye çaiışan biradamdır. Bir yapıttan yola çıkarak güzcllikier avına çıkan biridir. Sanatın amacı bu. Güzellikleri yakalamak ve etrafına yaymak... Vedat Günyol'un yaşlanmayan, tam tersi genç, üretken, dinamik kalan bir usta olduğunu görüp bunu nasıl başarabildiğini hep merak ediyordum. Sorumun 'anıtı aynı zamanda bu sorumu da yanıtamış oldu: "Güzellikleri yakalamak ve etrafına yaymak..." Onun, TYS'nin Yazarlar Dünyası adıyla yayımlanan dergilerinden birinde, mutluluğu insan sıcaklığı ile yakaladığını anlatan yazısını anımsadım aynı anda. Ve Sait Faik'in meşhur sözünü: "Bir insanı sevmekle başlar her şey..." Î Vedat Günyol'un, birtakım değer yargılarını, bakış açılannı tersine çevirdiğini de göriiyoruz. Örneğin ahlak konusundaki görüşü sözlükte yazılanlarla pek de bağdaşmıyor: Sözlükte ahlak için, "Bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri, uymak zorunda bulunduklan davranış biçimleri ve kurallar" deniyor Vedat Günyol aynı kavramı Orhan Burian'la birlikte gerçekleştirdilderi, üsteük 194550yıllan arasını anlatan "Konuşmalar" adlı kitabında, asıl ahlakın, insanın kendisini toplumsal yapı içinde bir hücre saydığı ahlak olduğunu söyleyerek ahlakı genel geçer doğrulardan, hâlâ ulaşılamamış bir noktaya taşıyor: Gönülliilüğe, toplumun mutkuuğuna, ilerlemesine, toplumsal barışa taşıyor. Aynı zamanda bir öğretmen olan Vedat Günyol (öğretmenlik yaşamı çok girdili çıktılı gerçi. ÜniversitedeFransızcaokutmanlığı, Atatürk Erkek Lisesi'nde, Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde, Devlet ve Beledıye Konservatuvarlarında, îtalyan Lisesi nde Fransızca öğretmenliği, Haydarpaşa Lisesi'nden sonra Hukuk Fakültesi asistanlığı, orada bir yıl aynı zamanda kürsüde profesörüne çevirmenlik) "Ben yaşamım boyunca Thomas Mann'ın şu görüşünden esinlendim" diyor: "İnsan, birey olarak yalnız kendi kişisel yaşamını değil, aynı zamanda bilinçli ya da bilinçsiz, çağının ve çağdaşlarının yaşamını da içine sindirir. Ben öğretmen olarak, çağımın ve çağdaşlarımın yaşamını içime sindire sindire, öğrenci denilen o güzelim, o körpecik yaratıkların karşısına çıkmaya özen gösterdim." Ve her 19 Mayıs'ı, her dönemden öğrencisi olma şansına sahip insanlarla (Ali Uğur, Muharrem Semir, Profesör Doktor Turhan Atalay, Aydın Ergil, Atalay Yörükoğlu, Cavit Orhan Tütengil, Fakir Baykurt onun yüzlerce öğrencisinden yalnızca birkaçı) Kalpazankaya'da "barışdemokrasilaikliközgürlükinsan sevgisi" ana başlıkları altında yıllardır birlikte kutluyorlar. Sessizliği sevdiğini ve çok sevdiği scssizliği Musorski'yle renklendircrek yazdığını biliyoruz. Sessizliği bu kadar scverken neden bilgisayarı değil de hâlâ daktUoyu " Şini soruyoruz: "Insanlar eskiye bağlandi mı, kabuğunu kırıp çıkamıyor. Bu bir tembellik. Benim babam kaymakamdı. Flayatı boyunca da telefonla konuşan bir adamdı. Ama emekliye ayrılın nsanMvgisl ca telefona bir daha yakJaşamad/" diyor, arkasından şen bir kahkaha patlatıyor. Vedat Günyol'dan bir renk: Pembe (gönlüm sende), Bir çiçek: gül, Bir sözcük: Sizi seviyorum. O halde aşkın tanımım yapabilır mısiniz? "Aşk, iki insanın aynı noktaya bakabilmesidir..."" C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 4 0 2
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear