05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

ÇiçekJeryeniden ovada rastlaşıyorlar. Neden sonra, çıplak, dikiliyor, durulmuş gölgesini gözetliyor Şimdi talihi olacak ve şafağın tehlikesi Çünkü onu izliyormuş gibi yapıyor ve onu taşıyacak kollarında Özgürolduğunu sanıyor. Yeniden susuzluğundan doğuyorahenk Beceriksizcesilkeliyor sevincini ufkun rüzgarında O rüzgar ki göğün ağır yılanı düşünde ıslıklıyor. Gülümsediğini sanıyor. Ve bu bir uğultu dişlerine çarpan Sessiz bir çığlık uçuyor ve getiriyor ufuklardan Soluk soluğa kalmış bulutları Tozlan çiçekleri yoluyor ve fırlatıyor atıyor insanı Çarmıha. (Şubatl938) Burada insanlar, Gökyüzünde, sızan sokakların üstünde görünürler, llk sabahın şarkısında gördüğümüzde yaşadıklarına inanınz onların. Bir gölge ve avı geçti. Burası akıntıyakapılmışsallarüzerindeinilen ırmaklardır. Bir soluk bir im geçti. Umudun altına yayılmış ülkelerin çığlarıdır burası Ve ürküntünün ve susamanın susaması altına Ama hayat yuvarlaktır, ama yeryüzü yuvarlaktır ama yuvarlaktıracı. Bir adam ve bir kadın geçtiler. IV DÜELLO Sen bana resimlenen bir yüzde, keşfedilen bir tende çocukluk şarkılarının çalındığı bir gülüşledünyanındoğumunuöğrettin. Sen beni üstünde hâlâ yüzdüğün buğunun elinden aldın, şafağın boğduğu toprak! Sen beni tuzaklara teslim ederek kendimin tuhaf bağışı yaptın beni. Büyülerin bilmezliğine yeniden taşıdın beni, çıplak bıraktın soydun kabuklarımı. Gizlerin bilmezliğinden söküp aldın beni, ölerek beslenen bir evrenin ölümcül yarasına kaışı silahlandırdın beni. Sen bana ölmenin derin zevkini hatırlattın. Bitmek başkaldırımı bağırttın bana. Yazgının özsuyuna boğdun beni. Sen beni kanının acısıyla doldurdun. Bana gençliğinin parlak sefaletini getirdin. Sen bana suçtan ve elmastan bir kıta açtın. Sen benim senden daha yoğun gölgemsin. Sen. V DÖNÜŞ "Gökteki bulutlar aynı imi resimliyorlar Işık aynı ırmak yumuşaklığını koruyor Köpekler ufkun kovuğunda havlıyor Hep aynı bölünmüş sesle. Aynısaatlerdedikiliyorgüneş Aynı saatlerde ölüyor güneş. Serüvenci çember yeniden kapandı: Ağaçsız bir alanın çevresini dolaşıyorum, Hayatımın ilk ağacına dönüyorum yeniden: Onun yaprakları bütün yaprakların altına yayılırdı, tlk yolundabenim ilk adımlarımın: Geceyi ışıtan beyaz kavsi Arzularımın bütün yollandan açüırdı, tlk aynaya: Yüzüm olacak yüzleri saklı tutardı tşte bendeki bu varlıktı kucaklamak istediğim. Yaşamın tadı mı yoksa düşlerin özsuyu mu? Hissettiğim bu yürek mi artık bilmiyorum Kanın engin yolculuğunu düzene koymak mı Elimin hatlarında bu anıları, Bu el, bu bakış: gözler ve ülkeler Karanlık kaynağının dibine sürgün ettiği, Onlar var mı yok mu bilmiyorum ya da birkaç düş... Bilmiyorum artık yaşamak sayesinde mi Yaşıyor muyum bilmiyorum yoksa söylence Yaşamımdan sonra ayakta kalacak mı. Başkaları bilmez, körler, benim onlan ölümsüz karlarım altına gömdüğümü. Göğün karşısına çıkarırım taşınmaz utancayı Korkunç ve katıksız onur yarasını gençliğimin, Havva'nın cinsiyetine sinmiş zaman Bir tekkrallığımabırakıyor beni. Kim diyecek ama yaşadım mı öldüm mü? SAYFA 11 • KAÇAKKADININSÖYLENCESÎ ı AYNA " Nedir bu bahar aynada Saçlanmı gözlerimi ve kibrimi taşır Bu sarışın veyeşil kaynak, bu kız çocuğu Yürüyünce danseder ve şarkı söyler bağınnca? Mevsimden mevsime ihanet ettiğim Bu sadık ve parlak portreden bıktım. Beni giydiren bu canlı süsler de yetti artık. Çağırmak istiyorum adımı ve yüzümü Ve sonra kendimi kanda ve çıplak Yalnızlığımın yarasında tanımak istiyorum ölçüsüz." II KAÇAKKADIN " Deniz ve onun şarkısı ve onun çalkantısı için Onun doladığı Yaydığı ve silkelediği mor kürk için Cinsel organların, ellerin, ağaçların nemli kürkü için Yaşamın titrek, kırıştıran kürkü Beni görmek için ufkun aynasında çıplak ve gerçek Çıplak ama yine de şehirlerip» ^cl kürkünün Utkusu kadar süslü Ufukta kırılmış aynalara karşı Kendime kavuşmak için Kaçtımben. Amasoluduğumçiçeklerkaçıyorbenden, Ama ısındığım meyveler eriyor anılarda, Ama ben ellerim ve yüreğim boş, şehirlerden çıkıyorum, Seviştiğim yataklardan ağır bir ruhla İki yazgımn birbirini yitirdiği bir tecavüzden." YOLCULAR Bir adam ve bir kadın geçtiler. Burası kentler, aşındırıyor onları bir sel, bir lavdır gökyüzü kentlerüstünde Otlara açılmaz onların kenar mahalleleri, ama açılır rüzgarın her zaman Kaldırdığı bir toz parçasına. Bir giz ve bir giz geçti. Burası kumral kentler ve hepsi körpe genç bir solumayla Ormanda bir surla, köpük ve yeşil su mazgallarıyla. Orda düşler meyve tadına döner ve meyveler alır düşlerin özsuyunu. Bir gölge ve bir gölge geçti. CUMHURİYET KİTAP SAYI 229 ra
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear