Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
yorlar ki çocuklar gitsin. Bu durumda sorun tersine dönmüş oluyor. Benim zamanımda çocuklar çok erken yaşta evlerinden ayrdıyorlardı ve anne ve babaları üzülüyordu. Bu da bir hataydı. Hani Almanlar'ın dedikleri gibi: Otel Anne. Ben otuz yaşında hatta daha ileri yaşlarda gençler tanıyorunı, ailclerinin evlerinde yaşıyorlar. Eh böylesi çok daha basit. Kira, elektrik, su, yakacak, yiyecek dertleri yok. Böylece ailelerine büyiik bir yük getirmişoluyorlar. Evet, bütün bunlan aileler ödemek zorunda kalıyorlar. Taşınmak zorunda kalan çocuklarına "Ee yeter gayri, eskiden müstakil bir evim vardı, orada kalabiliyordunuz, şimdi ^ r ı yoğu küçük bir dairede oiuruyorum, gidin de biraz rahat edeyim," demek zorundalar. Ama ne yapıyor onlar? Çekip gitmeleri için ev alsınlar diye para veriyorlar. Şimdiki aileler çok nazik biliyor musunuzP.Bugünün anne babalarının cömertliği karşısında donup kalıyorum. Bir kere benimkilerden kat kat cömertler .Benim anne babam hiçbir zaman başka yere yerleşeyim diye para vermediler. Zaten o zamanlar böyle şey yoktu. Kendi başımırrçaresine bakacak kadarbüyümüştüm. Ama ilginç olan aile yaşamı "yanmıştı", ama şimdiki anne babaları çok cömert ve yeni fikirlere çok daha açık buluyorum. Bizim ailede dört çocuk vardı. Şimdi dört çocuklu bir aile bulmak, neredee? Edebiyat serüveninizde mitlere çok özel bir yer verdiğinizi biliyoruz. Onları yeniden yaratarak boşluğu doldurmaktan söz ediyorsunuz. Adem ile Havva miti ise heteroseksiiel ilişakinin normalizasyonunu sağlayan bir mit. Adem ile Havva'yı yeniden yazmak istcseniz cinsiyetlerini olduğu gibi bırakırmısınız? Adem ile Havva mitini yapıtlarımda beş altı kez anlatmak zorunda kaldım. her defasında değiştirerek tabii. özellikle "Veda Yemeği' nde üç versiyonu var. "Parfümün Efsanesi", "Müzik ve Dansın Efsanesi"... Bir tane de "Çalı Horozu"nda var. En baştaki HabüKabil zıtlığını işlediğim "Adem Ailesi" adlı öykü. Gelelim cinsiyet sorununa. Bildiğiniz gibi Adem ile Havva'da iki kardeş birbirleriyle yatmak zorunda kaldılar. İnsanlığın devamı için kendi aralarında evlendiler. Bu da kabullenilmesi zor bir şey. Adem ile Havva'nın çocuklarının seçme şansları yoktu. Sonuçta temel s>orun tüm etnografiye egemen olan baş sorun ensest sorunu. Lut başlangıçta kendi öz kızının aşığı oldu. Sodom ve Gomore'un yıkımından sonra, Lut kızıyla yatıp onun kocası olur. Burada da durum çok ilginçtir. Bir kızın babasını kendisiyle yatmaya zorlay ışı ilk kez göC U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1$7 Michel Tournıer" Ben esas olarak bir duzyazıcıyım Cunku bir fiklr adamıyım Flklrlerl islıvorum Ve bu noktada sözcukler gerl planda kalıyor" dlyor rülmektedir. Geriye nesiller bırakabilmek için tabii. Çokçılgıncabirhikâyedirbu. Bir okadarda ilginç. Şunusöylemek isterim ki, eğerbu soruyu aydınlığa kavuşturmak istiyorsak, önce ensest problemi üzerinde durmamız gerekiyor Geçenlerde Lepistros'a nere deyse mektup yazıp intihar etmesini söyleyecektim. Çünkü tüm teorisi, ensest konusunda geliştirdiği tüm teorileri, onun sadece insan toplumunun karakteristik özelliğini oluşturduğu üzerine temellenmekteydi. Oysa bunun doğru olmadığı ortaya çıkmıştır. Hayvanlarda da ensestin olduğu görülmüştür. Amerikalılar şempanzeler üzerinde deneyler yaptılar. Onları aileler halinde yaşamak zorunda bıraktılar. Aslında normal olarak şempanze dediğin, ne bileyim artık, doğurduktan sonra çeker gider. Bu durumda da erkek şempanze dişi yavrusunu ileride gördüğünde tanımaz ve onunla çiftleşebilir. Bu ensest değildir. Eğer maymun ailesini birlikte yaşamaya zorlarsanız, yavrula rın çekip gitmesi ve öteki toplumlara karışmaları önlenmiş olur. Burada bir ensest durum söz konusudur. Erkek şempanze dişi yavrusuyla çiftleşir. Demek ki ensest olayi yalnızca insanlara özgü değilmiş. O halde Lepistros'un tüm teorisi çürümüş oluyor. Bakın, sanırım Kutsal Kitap'taki tüm hikâyeleri ensestin ışığı doğrultusunda eni konu incelemek gerekiyor. Sayın Tournier, kimi öykülerinizin teması çok yoğun. Adeta bir denemc gibi... Uslupça yazarlar gibi dille oynamaktansa, temayı yoğunlaştırmayı yeğliyorsunuz. Uslubun bir anlamı kalmadı mı dersiniz? önce şunu belirtmeliyim ki ben şair değilim. Şiir konusunda Valerie'nin çok önem verdiği bir anekdotu vardır. Mallarmee ve Degas konuşuyorlarmış. Degas, Mallarmee'ye diyesiymiş ki: "ah, bilmem neden ama benim şiir yazmam imkânsfc?. Fikir denen şeyden eser yok bende." Mallarmee ne demiş biliyor musunuz?: "Sevgili dostum, şiir fikirle değil, sözcüklerle yazılır." Evet haklı. Bu gerçekten böyle, şiir sözcüklerle yazılır. I ler şeye kumanda eden fikirlere gelecek olursak, eh artık şiirin işi değil o, düzyazının kapsamına giriyor. Ben esas olarak bir duzyazıcıyım. Çünkü bir fikir adamıyım Fikirleri işliyorum. Ve bu noktada sözcükler geri planda kalıyor. Onlar düşüncelerimin altında kalıyor. Oysa şiirde baskın olan, öncejikli olan sözcüklerdir. Fikre çok az yer verilir. Fikir ne yazık ki şiire göre değildir. Şair değilim ben. Duzyazıcıyım. Romancı, öykücü, denemeciyim. Bana kumanda eden sözcukler değil, fikirler elbette Bu bakımdan ele alınacak olursa, bir bakıma çevrilmesi kolay bir yazarım. Çünkü bende önde gelen fikirlerdir. Fikirlerse başka dillere çevrilebilir. Oysa şair yanı ağır basan bir yazarın, tüm gucünü sözcüklere veren bir yazarın yapıtı çevrilebilir türden değildir. Örneğin Giono gibi, Colette gibi her şeyden önce şair olan yazarlar çevrilemez. Oysa bende sözcukler değil, fikirler esastır. Böyle oluncada çevrilebilir. Eh Tournier çevirmenin de pek o kadar basit olduğu söylenemez doğrusu. Ben benim yapıtlarımı çevirmenin basit olduğunu söylemedim ki! Benim demek istediğim, bende fazla söz kalabalığı, sözcük oyunu yok. Bende sozcük bir alettir yalnızca. Efendi değil, uşak. fikrin hizmetini göruyor sadece, komuta onun elinde değil. Oysa Claudel, Giono her şeyden önce şair yazarlar. Onları çevirmek zor. Claudel'i çevirdiğini sanır insan, oysa böyle bir şey söz konusu olamaz, sadece bir sanıdır bu. • Çalı Horozu / Michel Tournier I Çev.. Mustafa Balel I Aynntt Yayınlart/ 1990. • Veda Yemeği / Michel Tournter I Çev.: Mustafa BalelI Ayrtnlı Yayınlart/ 1992. • Gilles ile Jeanne / Mtchel Tournier I Çev.. MelısEceI Gece Yayınlart 11989. S AY F A $