05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Kemal Anadol kitabında Aliağa direnişinin öyküsünü anlatıyor K İ T A P T A N B İ R Ş İ İ Sanırım bu kenti anlatmak için çok şair ömrü tüketilecek Kimiözlemle, kimi öfkeyle anacak onu. Kimi benzersizliğine ülkeler feda edecek. Şimdi ya şimdi yeni bir çağa girerken çözmeye davranmak için dünyayi bu karmaşaya, bu çöreklenmeye, buarsızlığa anlamlar yüklemek olumlamak için onurum el vermez. (...) nemi "öylesine alıştık ki dııynıamaya, kimin ne dediği unırumuzda değil kimin nc söylediği" dizelcriyle yansıtıyursunuz. Biraz açar mısınız? Evet 19801991 arasıon bir yılınşiirleri "Lodoslar Kenti." Son on yıldaki çalışmalarıma bakarken bu açıkça göriilüyor. Dizeler ince bir su yolu açmış kendisine, öteki çahşmaların yanında. 1981 "Ev Sahipleri (Araştırma, Deneme, Gezi notları), müzikli oyun "Redifeye Güzellcme", 1982 "Gcccnin öteki Yiizü"(öyküler), 1988"Bflrlin'inNarÇiçeği"(roman), 1987 "Gecenin Öteki Yüzü" çekimleri 1988sonları "Benim Sinemalarım" film senaryosu, filmiıı uzun aralıklı çekimleri ve sonuçlan, Üç Kıtadaki Festivaller... Bakıyorum, geçen öyle bir on yıl ki şaşırtıcı, hatta ürkütücü bir on yıl. Kaderci sayılan bir bakışın toplumu yönlendirdiği bir on yıl. Karşı koyuşların bölünüp ııfalandığı bir on yıl da diyebiliriz. 12 Mart'ın romanını yan tutarak yazan Füruzan bu kez şiiri neden seçti? Oldunı bittim genel geçcr davranışlara hayır demenin köklerine ilgi duymuş biriyim. "47'liler"de dcvlct, aile, toplum öğrerilerini değiştirmek isteyen bir kuşağın, yani dünyayi o yılların dünya gençliği ile birlikte duymıış bir kuşağın yanında yer alıp yazdım romanımı. Yan tuttum evet, çünkü kahramanlarımın soruları vardı, hayatı değerli kılmayı amaçlıyorlardı, hayatı tekdüze çalışan bir beynin anlayışına bırakmak istemiyorlardı. "Lodoslar Kenti"nde çocukların ikide bir söz ko nusu oluşıı onların düşürüldüğü duruma karşı duyduğum amansız bir yargılama isteğini caymadan taşımamdandır. Dünyamızın nasıl kaypak bir ahlaka sahip olduğunun da en belirgin kanıtıdır onlar. Ço cuklar dünyanın dolaysız sanatçılarıdır. Soruları vardır, umutları vardır, hayata inanırlar, kafa tutarlar fakat sonuçta büyükler onları biçimleyip yaratıcılıklarını kolayca söndürürler. İşte bu anamala, her şeyi öğütmeye lıazır tarihsiz günlük bilince duyduğum tiksintidirbana ikidebir; Hiçbirşeyegörmek içinbakmıyoruz Zaten köriiz. dedirten. Çünkü bu ortak toplum durumundan, ne kadar sakınsam ben de payıma düşenleri alıyorum kuşkusundayım. "Lodoslar Kenti" için bir şeyler söylerken, daha çok onu yazdıran ortamı nnlattığımı ayrımsıyorum. Bu da benim için sanırım kaçınılmazdı. D C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 70 Lodoslar Kenti Sokak böyle istedi Termik Santrallere Hayır / Kemal Anadol Vejso^Yayjncılık^Haziran 1991 / 152 s. / 10.000 TL. OKTAY EKİNCİ Kimilerine göre çevre kirlenmesinin başlıca nedeni "toplumsal duyarsızlığımız." Gelecek kuşaklara temiz bir ülke teslim eclebilmenin önemini kavrayamamışız; bu nedenle durmadan kirletip.bozuyoruz... Kimilerine göre de çevre, "bilinçsiz ellerde" yok olup gidiyor. İnsanlar, kurdukları dev tesislerin, büyük yatırımların... Kısaca "kalkınma" adına attıkları pekçok adımın, aslında yaşamı söndürmekte olduğunun "bilincindedeğiller..." Ohaldeneyapmalı? Elbette, önce toplumu "duyarlı kılmah'; çevre zenginliklerine sabip çıkmasını öğretmeli; bu arada da özellikle yatırımcıları ve politikacılan "bilinçlendirmeli"; onların "cahilce" işler yapmalarına bir an önce engelolmalı... Birkaç yıl öncesine kadar, çevre ile ilgili toplantılar da, yazılarda hatta "bilimscl makalelerde" sıkça rastlanan bu görüşler, 6 Mayıs 1990 gününden bu yana artık pek dile getirilemiyor. Gerçi, son 5 Haziran Dünya Çevre Günü etkinliklerinde "izcilere yemin ettirmek"; ya da çevreyi bozan yatırımlara imza atanlara "çevre onur ödülleri vermek" gibi bazı yeni bu luşlarla "çevre duyarlılığı ve bilinci' sağlama bağlanmak isteniyor; ama, Aliağa'daki Gencelli Termik Santralı'na karşı 1990 yılı başlarından bu yana yükselen "toplumsal direniş" ve bu yatırımla ilgili açığa çıkan "gerçekler" karşısında, artık kimse kalkıp "Halk çevreye duyarsız" ya da "Çevre bilinçsizce kirletiliyor" diyemiyor. İzmirveBa kırçay bölgesinde yaşanan deneyim, çevre savaşımında daha "gerçekçi" bir çizginin izlenmesi gerektiğini kanıtlıyor... Bu "gerçekçi çizgi" nedirr1 Sorumuzun yanıtını, Kemal Anadol'un "Termik Santrallara Hayır" başlığıyla yayınladığı son kitabından okuyalım: "Aliağa Gencelli'de kurulacağı hükümetçe açıklanan "Termik Santral" bir türlü kurulanıadı, kurulatnıyor. Bizce bunun nedeni (iumhuriyet döneminde ilk kez karşılaşılan 'sivil hareket'tir. Ege'de, İzmir'de ve Bakırçay'da ilk kez işçiler, köylü ler, balıkçılar, yazlıkçılar, ay dınlar, burjuvalarbirarayageldi. Doğayı, tarınıı, tarihi ve turizmi yok edecek bu ucubeye karşı çıktılar. Yerel, bölgesel ve ıılusal basından destek gördüler. Bakırçay Belediyeler Birliği, meslek odaları, denıokratik kuruluşlar başı çekti. Çevre, kadın ve gençlik hareketleri itici rol oynadılar. Başta Yeşiller olmak üzere, Islamcılar, liberaller, sosyal demokratlar, sosyalistler ve komiinistler ilk kez aynı cephede buluştular. İdeolojik tartışmaların ütünde sivil bir nıutabakat' oluşturdular. Gencelli'deki "insan zinciri Türkiye'nin "makus talihi'ni yenecek, 12 Mart ve 12 Eylül'lere son verecek sivil hareketin miijdesi ve görüntüsüdür." Gencelli'nin kurtarılması için sürdürülen savaşımda öbür açığa çıkan "görüntii" ise Türkiye'de çevrenin "bilinçli olarak" kirletilmekte olduğudur. "Termik Santrallere Hayır" kitabı, bu "bilinçli tutum"un da çevre ve demokrasi tarihimize geçecek belgelerini günü ışığına çıkartıyor. Orneğin, Gencelli'deki elli bin kişilik sevgi zincirine, bir bakanın "nasıl baktığı", TBMM'nin 10 Mayıs 1990 günlü tutanaklarına şöyle yansıyor; "Bayındırlık Bakanı Cengiz Altınkaya: (...) Türkiye'de işler sokakta gösteri yapılarak hallediliyormıışcasına bir hava estirilmektedir... Biz, eğer î'ürkiye'de işlerin bu şekilde halledilmesine müsaade edersek, bakınız şimdi İzmir'de çeşitli vesilelerle gösteriler yapılarak eğer Aliağa Santralı engellenmişse, bunu da biz hükümet olarak kabullenirsek, idare olarak kabullenirsek, arkasından neler gelmiyor?" Çevrelerini korumak için yığınsal bir davranış geçen, bir anlamda demokrasinin ve toplumsal duyarlılığııı uygarca ömeğini sergileyen binlerce insana "bu gözle" bakılan bir ülkede, yaşanılır bir dünya için sürdürülecek savaşımın, aynı anda "demokrasi savaşımını"da kucaklaması kaçınılmaz bir zorunlu lukdeğilmi? D S A Y f A 11
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear