26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

G E Ç M İ Ş İ N G E L E C E Ğ İ Fantazi Korkusu Metis Çeviri / Sayı 14 / 1991 Kış / Araştırma Dergisi / Metis Yayınlan MELİH CEVDET ANDAY Metis Çeviri'de hep güzcl, ilginç, meraklı yazılar bulmusumdur; onun için dc dört gözle beklerim yılda dört kez çıkan bu dergiyi. 14. sayıda ağırlık bilimkurgu konusuna verilmiş. Kim merak etmez! Dergi, bu konudaki bir söyleşi ile başlıyor. Bu söyleşide, bilimkurgu terimini ilk ortaya atan Orhan Duru jöyle diyor: "Sanırım 1974 yılında, o sırada Türk Dili Dergisi'nı yöneten ve dergide bilimkurgu üzerine tamtıcı bir bölüm hazırlayan Salâh Birsel, benim de bu işlere meraklı olduğumu bildiğinden, benden yardım istedi. Benim en çok zorlandığım sorun, "science fiction" terimine Türkçe bir karşılık bulmak oldu. Bu tamamen yeni bir terim olmak zorundaydı, çünkü Türkçe'de böyle bir çaba olmamıştı. Bilimkurgu edebiyatından birçok örnek yayımlanmış, ama Başka Dünyalar, Feza Romanlan gibi adlar altında toplanmıştı. Önoe sözlüklere baktım. ürneğin TDK'nın yayımladığı Batı Kaynaklı Sözcüklere Karşılık Bulma Denemesi'ndc 'science ficlion' karsılığı, 'düşbilimsel yapıt' deniliyordu. Düşbilim benim tuhafıma gitti, düşlerle uğrajan bir bilim dalını çağrıştıyordu. Değerli ozan ve araştırmacı Tahsin Saraç, düşsel bilim diyordu. Bu da çok uygun gelmedi bana. Burada asıl zorluk 'fiction sözcüğünde; 'science' sözcüğünde bir zorluk yok. Ali Püsküllüoğlu, öztürkçe Sözcükler ve Terimler Sözlüğü'nde uyduru demiş. İmajinasyon, hayalgücü karşılığı Nurullah Ataç kurgu gücü diyor. 'Fiction' karjılığı kurgu bana uygun geldi. F.n sonunda ortaya kurgubilim sözcüğü çıktı." Benim asıl niyetim Metis Çeviri'nin bu sayısındaki birkaç yazıya değinmekti. Sayın Orhan Duru'nun mutlaka bilinmesini istediğim şu açıklamasından sonra ise yerimin azaldığını göriiverdim. Bu yüzden ancak "Amerikalılar Ejderhalardan neden korkar?" başlıklı yazıyı söz konusu etmekle yetinmem gereke:ek. Ursula K.Le Guin'in yazdığı ve dilimize Meltem Ahıska'nın çevirdiği yazı ise, gerçekte değinilmekle geçiverilecek bir yazı değil; bendeki çağnşımları çok geniş oldu. "Fantazi" genellikle küçümsenir, nerdeyse kutsal sayılan "gerçeklik" yanında onun yeri çok silik kalır. Böylesi bir karşılaştırma bana yanlış görünüyor. Fantazi, nice gerçekliğin anasıdır. İnsan aklının çalışma büyüsüdür o. Şimdi bu yazının başlangıcına bir göz atahm: "Fantazi üzerine konuşacaktım. Ancak son zamanlarda hayal gücümü hıç de parlak bulmadığımdan ve ne diyeceğimi kestiremediğimden gidip insanların basına ekşidim. Fantazi hakkında ne düşünüyorsun? Bana fantazi ile ilgili bir şeyler şöyle. Dostlarımdan biri, 'Al sana fantastik bir olay' dedi. 'On yıl önce falan şehrin kütüphanesindeki çocuk kitapları bölümüne gittim ve The Hobbit'i sordum; kütüphaneci bana 'Ah evet, biz onu yetişkinler bölümünde tutuyoruz; gerçeklerden kaçısın çocuklar için iyi olmadığı düşüncesindeyiz,' diye cevap verdi." Kütüphaneci bayanın söylediği bu sözler bana çok korkunç geldi. Sözüm ona eğıtbilimseJ bir görüs. Ne gezer! Çocuğu daha okumaya yeni basladığında masaldan kesmek, onun gerçekçi olmasını mı sağlayacaktır? Ne demektir gerçekçi olmak? Çocuklara vereceğimız eğitim, bir bakıma, gerçeklerin aşılması yolunda umut sağlamak olmamalı mıdır? Oğluna masal anlatamayan bir baba ne zavallıdır! Hem sonra bütün güzel sanatlar, kurgu ürünü olmaktan başka nedir ki! Ayrıca bütün bilimsel bulusların temelinde yatan da sezgidir, demek fantazidir. (x) İneiliz tımızi yızarı J.R.R. Tolkien'in romanı. Oğluna anlattığı masallardan derlenmijtir. Zevkle okunan bir biyografi Ali Ufki ve Mezmurlar / Cem Behar / Pan Yayın / İstanbul 1990 / 119 s. / 10.000 TL. / CCK Kod No: 273.015 İLBER 0RTAYLI 17. yüzyıl Batılılaşma tarihinin ilginç bir siması: Ali Ufki Wo)cıech Bobovvski; Lembergli (Lvow) iyi bir ailenin oğlu. Lemberg eskı I'olonya'nın en rengarenk ^chirlcrindcn. UkraynalıAlman, Yahudi, Karaim ve hatta Kıpçak Türkçesı konusup Hrmeni hartleı i ile Türkçe yazan bir Ermeni cem.iati bile varmış o sıralarda. Galiba bu genç Bobowski Tatar akınlarında esir ediliyor ve satılıyor. Bundan sonra ömrünün diğer uzunca yarısını Istanbul'da geçirecek ve Türkiye'nin Kültürüne Batı'yı, Batı'ya Osmanlının kültürünü tajıyan mübeşşirlerden olacak. 1610'da doğan bu soylıı Polonyalı kim derdi ki,saray mektebinde santur çalnıayı öğrenecek, Türk musikisi üzerine eser verecek, şarktaki musiki kültürüne mezmurların bestesiyle hizmette bulunacak, Türkçeye Kitabı Mukaddes'i çevirecek ve Batı'ya da İslam dinini tanıtacak. Aslında Bobowski, Dimitri Cantimir'den biraz evvel Istanbul'da görünen bir üniversal aydın tipi, onun düzeyinde değilse de ilginç ve devrinin kalıcı bir ısmi. Herkes onu Divanı Humayun baştercümam Albertus Bobowius diye tanıyor. Oysa Cem Behar, onun baştercüman değil, ikınci tercüman olduğunu nakil ve ispat etmekte. Bobowski burada Müslüman olunca Ali Ufki adını almıs. Yunanca, Latince, Arapça, I.ehçe, Almancayı, Türkçeyı, İtalyanca ve Fransızcayı bılıyordu. O devır de böyle çok lisan bilmek adetti. Mezmur; psalm, İbrancası Mizmor yani bildiğimiz Hazreti Davud'un Tanrı'ya yakarışı ve yalvarışları demektir. Ahdi atikiıven güzel $iirleri. Batılı Doğulu, Hırıstiyan Müslüman bir sürü kompozitör ktndi nıejrebleri üzcre seslendirmışler. Alı Utkı'nın musıkı mecnıuası da bunlardan biri. Ali Lltki bunları Türkçeye çeviren hem de seslendıren biri. Musıkı tarihi faslı bir yana, kitapta Alı Ufkı'nin ya^adığı Lstanbul'un aydın çevresi hakkında bir hayli bilgi, yanlı^ı düzeltme ve muhakeme ve mukayese var. Antoine Galland'ı Hezarten Hüseyin Efendı'ye 17. yüzyıl sonunun bu Doğulu ve fakat Batıcı Osmanlısına Bobowius, yani Ali Ufki tanıstırmış. Onun yazdığı ve vakanüvis geleneğimizde bir dönemeç olan dünya tarihine Yunan, Roma, Bizans'la ilgili LatinYunan kaynaklarını Ali Ufki tercüme ediyormuş, daha doğrusu yardım ediyormuş. Ali Ufki, Polonyalı Albertus Bobowius, bir yandan Türkçe dini tasavvufi şiirler yazmış, bir yandan Kitabı Mukaddes'in Türkçeye tlan bugün bıle kullanılan çevirisi, bir yandan Anglikan mezhebinin esaslarını havi kitabın Türkçeye çevirisini yapmış. Bir yandan İslam dini hakkında Latince bir kitap kaleme almış, sonra bir Türkçe gramer kitabı, FransızcaTürkçe mükâleme kitabı telif etmiş. Kendi başına bir müsteşrik ve batılılaşma anahtan aynı zamanda. Gene Enderun üzerine yazdığı kitap bugün bile kullanılıyor tarihçılerce... Kısacası 17. yüzyıl sonundaki batılılaşma tarihinin Gantimir gibi, ondan zayıf ama ilginç siması... 167279 arasında bir yılda ölmüş. Fazla uzun olmayan rimrü bir kültürel tarih olayı. Kitap yevkle okunan bir bıyografi ve kültür tarihi monografisi... Cl CUMHURİYETKİTAPS/4V/50 S A Y F A 1 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear