Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
maz, tarif edilmez bir oluşturma. Bazı sanatları kendınden değıl, bir diğer sanattan tanıdım. Resmi tiyatrodan, şiiri resimden. Sonuçta birbınnin çok uzağında olmayan aynı kaynaktan doğdukları, beslendıkleri kanısındayım. Şiiri siirden öğrenmek zorluk oldu. Onun tadına varmak ancak ıkı rengın buluşmasında açıklanamayan etkinin bir benzeri. Her ıki renk de tek tek tanınabilir ve birlikteliğinde, komşuluğunda görülmeyen üçüncü bir renk gibidir şıır. Çok şair dostum oldu. Orhan Veli'den, Edip Cansever'den, Can Yücel'den onların toplam şiir duygularından etkilendim. Şairlerin verdiği toplam duygunun resim duygusunu itmesi var. Şehırlerin şairlerinı yanı şehirli şairleri sevıyorum. Mehmet Güleryuz Aralarında görsel benzerlik vardır Resmin sorunlarıyla şıirın sorunları arasında bazı durumlarda benzerlikler var. Örneğin resim sanatında biçim neyse şiirde sözcükler aynı anlatım amacıyla kullamlır. Şair, sözcüklerin ifade ettikleri anlamın yanı sıra görsel biçimleriyle de uğraşır. Yani kimi şairlerimiz, sözcüklerin yüklendiği anlamla biçimleri arasında büyük bir fark gözetmezler. Ressamın biçimlendirilmesindeki görsellik ile şairin görselliği büyük benzerlik gösterir. Şiir sadece anlam yüklenmiş sözcüklerin biraraya getirilmesi değildir. Olayın biçimsel boyutu resimsel ilişkiyi ister istemez gündeme getiriyor. Yapısalcı şiirde olduğu gibi. Resim olanakları görsel boyutlarda kalınarak renkbiçimderinlikdesen gibi plastik elcmanlarla çeşıtlenirken, zenginleşirken çağlar boyu anlama dayalı gelişen şiirin günümüzde görsel boyutları da ele alınmaktadır. Işte şiirle resim arasındaki benzerlik de olsa olsa bu noktadadır. Her resim ıçin olmasa da duygu paralelliğinden de söz edilebilinir. Zekal Ormancı Zekaı Ormancı: Şıır yalnızca sözcükler değildir Mehmet Guleryuz "Şehırlı şaırlerı sevıyorum" Resmi tiyatrodan, şiiri resimden tanıdım Tanımlaması en zor şeylerden biri şiir. Şiiri ancak şiir tanımlar. Tümüyle bir gizem dıyebilirız. Adı konulHaftaya: Şalrlerden aldığımız yanıtlan yayımlayacağ». Uzakta, yalnızlığın labirentinde Necati Tosuner, 1983'ten bu yana kitap çıkarmamıştı. Dergilerde de adına pek rastlanmıyordum. Yeni öykülerini içeren "Çılgınsı"yı bir solukta okudum. İnce bir kitap olduğu için değil, Tosuner'in öykülerini nicedir merak ettiğimden. Kısa metinlerden, bir anlık duygulanım ve izlenimlerden oluşan bir kitap yazmış Necati. Her zamanki yalın anlatımını yeni öykülerinde de sürdürüyor. Hem de daha yetkinleşmiş bir biçimde; sadeliğin, giderek saydamlaşan bir dil anlayışının tadını çıkararak. Ne var ki bu kez biraz tıknefes davranmış, yeterince soluklandırmamış öykülerini. Yazar günlük yaşamından, kimi kez de doğadan devşirdiği görüntülerle iki insanın beraberliğındeki dışa vurulmaz sorunlarla dokuyor anlatısını. Ama bu dokuya bıra? dıkkatle baktığımızda alttan alta süren bir acıyı, umarsızlık ıçınde çırpınan bıreyin yalnızlığını sezer gibi oluyoruz. Evet yakınmıyor yazar. Öncekı kitaplarında olduğu gibi sakat insanın dramını ayrıntılarıyla ve tüm içtenliğiyle anlatmaya Necatı Tosuner'ın öykülen "Çılgınsı"da sevgilıden uzakta yaşanılan günlerin hüznü, derin bir yalnızlığın, Octavio Paz'ın deyişiyle söylersek "labirent"i var. Necati Tosuner, öykü kitaplarından birinın adını "Çıkmazda" koymuştu. O yıllardaki çıkmaz, bir ölçüde edebiyatın bir ölçüde de yılmayışın sayesi;ıde "çıkar"a dönüştü biliyorum. Ama başka çıkmazlar da getirdi beraberinde. Yazar, şiirsel bir duyarlılıkla yazdığı kısacık öykülerinde yer yer ironiyle güçlenen bakışını yine kendi iç dünyasına yöneltiyor. Bu bireysel dünyayı sözcüklerden oluşan bir öykü dünyasına dönüştürmeyi başarıyor ama. Tosuner üzerine yıllar önce yazdığım bir yazıya "Türkiyeli Sisyphos" başlığını koymuştum. Onun öykülerinde anlattığı kışi, omuzlarındaki yükle tepenin dik yamacında duruyor yine. Ne var ki bu kez, kayanın aşağıya yuvarlanacağını, gerçekte var oluşun Sisyphos efsanesindeki gibi sonuca ulaşmayan çabalardan ibaret bir uğraş bir uzun direnme olduğunu biliyor. Buysa az şey değildir. Ne diyordu Camus: "Sisyphos'u mutlu düşünmek gerek." Aynı sözü Tosuner'in kişileri için de söylemek isterdim.D Nedim Gursel i Necati Tosuner çabalamıyor. Yalnızca bir şeyler sezdiriyor okura. Kendi dramı, kendi açmazlarıyla ilgili şeyler. I S A Y F A 14 CUMHURIYET KİTAP SAYI 40