26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Okuma kültürü, demokrasi ve seçmen tercihi Seçmen tercihini de, demokrasinin gelişmişlik düzeyini de belirleyen, okuma kültürünün düzeyidir. Ferhat Özen C umhuriyet Bilim Teknoloji’de yayınlanan, Reyhan Oksay’ın derlediği “Seçmenlerin tercihini demokrasinin gelişmişlik düzeyi belirliyor” başlıklı incelemesine göre, ülkemizdeki seyirlik ‘ileri demokrasi’nin trajikomik halleri ivedilikle ele alınması gereken bir konuydu. Yazının başlığı, ilk anda tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan… metaforunu çağrıştırsa da, derinlemesine bir okumanın bizi başka çok önemli bir değişkene götüreceğini gözardı edemeyiz. “Seçmenlerin tercihini demokrasinin gelişmişlik düzeyi belirliyor”sa, “Demokrasinin gelişmişlik düzeyini ne belirliyor?” sorusuna da “Seçmenlerin tercihi belirliyor” diyemeyiz. Çünkü (artık) ülkemizin de içinde olduğu Pakistan, Hindistan gibi Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere, dünyanın tüm güney ülkelerinde, etnisite, din, mezhep kavramları seçmen tercihini belirlemede çok önemli bir etken olmasına karşın, bu etken, neden kuzey ülkelerinde (İngiltere, Fransa, Almanya vb, AB ülkeleri gibi) son derece zayıflamaktadır. Ülkelerin ‘okuma kültürüne göre durumlarını’ gösteren bir haritada (Bakın harita1) bütün demokrasilerin okuyan toplumlarda ortaya çıktığını görüyoruz. Bu da okuyan toplumların, dinle, mezheple maniple edilemediğini (avlanamadığını) göstermiyor mu? Konunun, (ağır gaflet içindeki) siyasi aktörlerin de gündemine girmesini sağlayabilir diye, son derece önemsediğim bu yazı üzerinden (1), daha önce yaptığım okumaları ve kişisel değerlendirmelerimi (demokrasi paradoksuyla beyin fırtınası) paylaşmak isterim. “Seçim yapılan ülkelerde demokrasinin gelişmişlik düzeyini halkın tercihlerindeki öncelikler belirliyor” demek, bu öncelikleri kitle kültürüne ‘eken’ yönlendirici gücü de, bu gücün (medyanın) her türlü yönlendirmesine karşı, halkın kültürel donanımsızlığını da dikkate almamaktır. Gerçi lık’, ‘eşitlik’ sözcükleri, rastlanması mucize kavramlardır artık. 21. YÜZYILIN Hatta elektronik medyalar, yazılı ve BAŞINDA TÜRKİYE görsel basın, bir gücün AYDINLANMA HARİTASI ve bir iktidar odağının En çok kitapçısı olan ve kitap satışı olan iller/AYDINLANMA SÜRÜYOR elinde psikolojik savaş Kitapçısı ve kitap satışı bakımından ikinci sırada olan iller/AYDINLANMA AZALARAK SÜRÜYOR aracı olarak bile kullaKitapçısı ve kitap satışı bakımından üçüncü sırada olan iller/AYDINLANMA ZAYIFLIYOR En az kitapçısı bulunan ve internette en az kitap alımında altı sıraları paylaşan iller/ AYDINLANMA SÖNÜYOR nılabiliyor. TelevizyoKitapçısı olmayan ve internette kitap alımında alt sıraları paylaşan iller/AYDINLAMA SÖNDÜĞÜ İLLER na, kendi anayurdunda çok ağır hücumlar aşıladığını da ileri süren şu sözlerini anımsayalım: “Heryapılmasının en önemli nedeni bu… Televizyonun bütün hangi bir duyunun yoğunluğu düpedüz arttırılarak ya da kültür tarihini kendinden önce ve kendinden sonra olmak azaltılarak, yani hipnozda yapıldığı gibi. Ve bir tek duyguüzere nasıl ikiye ayırdığını, kendini milat kabul ettirdiğini, nun yeni bir medyayla güçlendirilmesi sayesinde bütün bir iletişim bilimciler, artık saklamıyor; Tersine sağırlaşan ku toplum hipnotize edilebilir” (3) laklara bağır bağır bağırıyor. Bu bilim insanlarından Walter Lippmann, televizyo SEÇMEN NASIL ALDATILIYOR? nun yalana dayalı nasıl bir karartma uygulayabileceğin25. kareler, vb. kitle iletişim taktikleriyle, bilinç altıden söz ederken “Yalanı ortaya çıkaran bir araca sahip mızı ele geçiren görsel medyaların kuşatması altında savunolmayan bir toplum, özgürlüğe kavuşamaz” diyordu. duğumuz düşüncelerin, kanıların, tercihlerin, seçimlerin ne 18. yüzyılın başında, Aydınlanma Çağı, ‘aklın kadarı gerçekten bizim özgür ve bilinçli irademizle oluştuğu mahkemesi’ni, ‘yalanı’, ‘iki yüzlülüğü’ ortaya çıkaran bir çok tartışma götürür. Bu konuda Erich Fromm bakın ne di‘yalan makinesi’ gibi çalıştırmıştı oysa. “Devlet demediler, yor: “İnsanlar herhangi bir şeyi yapmaya bir dış kuvvet tadin demediler, toplum, doğa anlayışı demediler (,,.) ,her şey rafından açıkça zorlanmış olmadıkça kendi kararlarını kenamansız bir eleştirinin hedefi oldu; her şey aklın mahkemesi dilerinin verdiğini ve bir şeyi arzu ettikleri zaman da bunu önünde aklanmak zorunda kaldı ya da mahkum oldu.” (Fri gerçekten kendilerinin istemiş olduğunu sanırlar. Fakat bu kendimizle ilgili en büyük yanılgılardan biridir.” (4) Bizim özellikle muhalif siyasi aktörlerimizin, seçmen kitlelerini bu yeni aldatma hilelerine karşı nasıl bir mücadele yürütmeleri gerektiğini, bu konuda dünyadaki örnekleri araştırmadan, incelemeden siyaset yapma gayretleri, hiç kusura bakmasınlar(2) bu dijital çağda artık, çok bilinçsizce, kalburla su taşımak gibi çok acınası bir çabadır. Çünkü daha 1940’larda, Hitler’in propaganda bakanı Göbels “Bana vicdansız bir medya verin size cahil bir halk vereyim” diyordu. Hitler’in kendisi ise “Okumayan bir halka sahip olmak iktidar sahipleri için ne güzel şanstır” demişti. Çünkü “Bilgisiz bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse bile hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz.” (Tyoto) Yaptığını sanır yalnızca. Platon’sa, çağlar önceden, “Cahil insan bir dala tutunayım derken, bir yılana sarılabilir” diyerek bizi uyarmıştı. ‘Halkın egemenliğini türlü çeşitli sandık oyunları ve medya maniplasyonlarıyla çalanlara’ karşı muhaliflerin çaresizliği, artık bilimin yeni konusudur. Çünkü dünyada her sorun çaresiyle birlikte ortaya çıkar. Walter Lippmann’ın sözünü ettiği ‘yalanı ortaya çıkaran bir araç’ olarak, bugün, okuma kültüründen daha etkilisini bilim henüz bulamamıştır. Enerji Bakanı Taner Yıldız bile, bu nedenle, “Toplumda okuma oranı arttıkça AKP oyları azalıyor” itirafında bulunmuştu (Bakın harita 2) TELEVİZYONLA TOPLUM HİPNOTİZE EDİLEBİLİR Kıtalar ve Büyük Bölgelerde Kitap Okuma, Kitap Üretimi ve Dağılımı yazıda ‘ancak’ denilerek, “ …demokratik ülkelerde televizyon yayıncılığı üzerinde resmi bir kontrol mekanizması vardır ve izin verildiği ölçüde yayın yaparlar” vurgusuyla demokrasi paradoksuna dikkat çekiliyor. Bu paradoksu en veciz biçimde şöyle özetleyebiliriz: Bütün özgürlükleri içeren demokrasilerde bile, demokrasiyi yok etme özgürlüğü olamaz. Yazıda, “Düzenleyici yasalar, televizyon yayınlarının siyasi konularda tarafsızlık ilkesine ödün vermeden uymalarını zorunlu kılar, siyasi tartışmalarda, tüm görüşlere eşit ağarlık verilmesini şart koşar “ deniliyor. Nerede ‘şart koşarmış’? Demokrasilerde… Bizde ise medyada ‘tarafsızederich Engels) Günümüzde dijital çağın en başından başlayarak, Huxley ise, en gözde uyuşturucunun TV olacağını söylemişti. Dediği oldu. RTÜK’ün araştırmasına göre, her gün dört saat uyuşturucu alıyoruz. Bunu anlamak için, Marshall McLuhan’ın, medyanın kültürü yalnızca iletmediğini, aynı zamanda DÜNYA KÜLTÜR VE AYDINLANMA HARİTASI (1) “Seçmenlerin tercihini demokrasinin gelişmişlik düzeyi belirliyor” CBT, 1424/ 11 / 4 Temmuz 2014, sayfa) (2) Frankfurt Okulu Düşünürlerinden aktaran Özgür Arun Doktora Tezi, Selçuk Ünivesitesi, , (3) Marshall McLuhan’adan aktaran Gürsel Aytaç, ‘Edebiyat ve Medya’ s.75 (SimalasyonBenzetim Algısal Yanılsama) (4) Erich FROMM, Hürriyetten Kaçış, çev: Ayda Yörükan, CBT 143413 /12 Eylül 2014 OKUMA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear