29 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

ENERJİ TEKNOLOJİPOLİTİK Baha Kuban ENERJİ SEKTÖRÜ DÖNÜŞÜMÜN EŞİĞİNDE: Nükleer ve kömürü bırak; rüzgâra ve güneşe bak! Konya Karapınar bölgesinde 3 bin MW’lik bir proje için 6 milyar dolar yatırım yapılacak S Soma Kömür Madeni faciasından sonra gözler kömürün dışındaki diğer enerji kaynaklarına çevrildi. Dünyada da iklim değişikliğine bağlı olarak karbon salımını düşüren yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme eğilimi yüksek. Enerji sektörünün demokratikleşmesi olarak nitelendirilen bu dönüşüm, daha çok “şebekenin uçlarında” yani kullanıcıya en yakın alanlarda gerçekleşiyor. Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları elverişliliği bakımından çok şanslı bir ülke. Dr. Baha Kuban’a göre uzun vadede ülkemizin nükleer ve kömür gibi merkezi güç tedarik kaynakları yerine yeni, akıllı enerji altyapı stratejilerine öncelik tanıması, çok yüksek oranlarda yenilenebilir enerji kaynakları kullanımına da olanak verecek. Bu da enerji sektöründe büyük dönüşüm demek. Reyhan Oksay Karapınar Ayrancı bölgesinde ufuk çizgisinin gökyüzü ile birleştiği dümdüz bir arazi var. Oraya özel bir çalışma yapıyoruz. 3 bin MW’lık güneş santrali için o bölgeyi açacağız. Tarım arazisi değil. EPDK’nın (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) 600 MW’lık ihalesine 9 bin MW’lık talep geldi, bunu yapabileceğini söyleyen yatırımcımız var. Burada dünyanın en büyük santralini kuracağız. İletim hatlarını ona göre dizayn ettiriyoruz.” Halihazırda ABD Kaliforniya’da yer alan, Ivanpah güneş termal kolektör santrali 392 MW kurulu güç ile bu alandaki rekoru elinde bulunduruyor. Santral 2.2 milyar dolar yatırım ile bu yılın şubat ayında devreye girmişti. Güneş enerjisi potansiyelini lisanslı elektrik üretimiyle ekonomiye kazandırmaya çalışan Türkiye, ilk somut adımı atmaya hazırlanıyor. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmayı, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım oranını artırmayı amaçlayan Türkiye, bu kapsamda güneş potansiyelini enerji üretiminde daha etkin kullanmaya çalışıyor. Bu kapsamda ilk olarak 600 megavatlık güneş enerjisine dayalı lisanslı üretim başvuruları yatırıma dönüşme aşamasında. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), toplam 600 megavatlık güneş enerjisine dayalı lisans başvurularını 1014 Haziran 2013 tarihleri arasında kabul etti. Kuruma, toplam kurulu gücü 8 bin 900 megavata ulaşan yaklaşık 500 başvuru geldi. Başvuruların ağırlığını yerli yatırımcılar oluştururken, yabancı yatırımcılar da Türkiye’de güneş enerjisinden elektrik üretimi için talepte bulundu. Yabancı yatırımcıları Türkiye’de kurdukları şirketler aracılığıyla ya da Türk ortakları üzerinden başvuruda bulundular. on yıllarda bu konudaki en iddialı projelerden biri olan Arizona’daki Agua Caliente geçtiğimiz günlerde tamamlandı ve hizmete açıldı. Agua Caliente, şu anda dünyadaki en büyük fotovoltaik güneş santrali. Tesis, First Solar isimli şirketin ürettiği 5 milyondan fazla ince güneş panelinden oluşuyor; Yuma ve Phoenix arasındaki çölde iki Central Park büyüklüğünde bir alana yayılmış durumda. 290 MW enerji üretiyor. Bu da 230.000 evin elektrik enerjisini sağlayacak bir potansiyel sahip olduğu anlamına geliyor. Yapımı 1.8 milyar dolara mal olan santral, Kaliforniya’daki Mojave Çölü’ndeki Antelope Valley Güneş Çiftliği’nden sonraki en büyük tesis. nımı olan yerlerde bu oran 1000 kW düzeyinde. Güneş veriminin en yüksek olduğu bölgelerde önce trafo kapasiteleri belirleniyor ve bir yıl boyunca yapılan ölçümlerin ardından bu bölgelerde lisanslı üretim süreci başlatılıyor. İlgili mevzuat uyarınca 1 MW gücündeki güneş enerjisi santrali 20 dönümlük alanda kurulabiliyor. Bu alanın tarım dışı olması, orman sahası dışında bulunması gerekiyor. http://www.yesilekonomi.com/yenilenebilirenerji/ bakanyildizkonyada3000mwlikgunesenerjisisantraliicincalismayurutuluyor http://www.onurenerji.com.tr/haberler/konyadayenigunesenerjisisantralikuruluyor/ Dr. Baha Kuban: “Asıl AKILLI GÜNEŞ SANTRALLERİ Güneş ışığına hapsolmuş bir saatlik enerji, dünyanın bir yıllık enerji ihtiyacını karşılayabilecek güçte. Burada en önemli sorun güneş ışığındaki enerjiyi bir ortamda depolayabilmek. Silikondan yapılan geleneksel güneş panelleri, kömür ve doğal gaz ile karşılaştırıldığında pahalıdır. Agua Caliente’deki tesisteki paneller daha yeni ve daha ince; aynı miktardaki enerjiyi emmekle birlikte daha az malzeme ile üretiliyor; dolayısıyla daha ucuz. Bu kadar büyük güneş santralleri beraberinde bazı sorunları da getiriyor. Örneğin Agua Caliente’ye karşı çıkan bazı çevreci gruplar, bu kadar devasa bir tesislerin vahşi doğayı olumsuz etkileyeceğini ileri sürüyor. Bu nedenle yetkililer daha küçük tesisleri tercih etme yoluna gidiyor. Bu tesislerin bir diğer sakıncası da güneş ışınlarının bulutlanma nedeniyle yeryüzüne erişememesi. Agua Caliente’de bu sorunla baş edebilmek için site içine inşa edilmiş fazladan paneller inşa ediliyor. Tesis kısmen bulutların gölgesine girerse, gölgede kalmayan paneller ve ilave paneller devreye girip, farkı kapatıyor. Ayrıca daha akıllı sistemler yardımıyla hava koşullarındaki olumsuzluklar giderilebiliyor. Havanın ne zaman bulutlanacağını önceden tahmin eden kontrol sistemleri, şebekeyi değişen koşullara uyumlu hale getiriyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, 20. ICCI’nin (2014 Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı) açılış töreninde yaptığı konuşmada, Konya’ya dünyanın en büyük güneş enerjisi santralini yapmak üzere özel bir çalışma başlattıklarını açıkladı. Konya Karapınar bölgesinde 3 bin MW’lik bir proje için 6 milyar dolar yatırım yapılacak Bakan Yıldız proje ile ilgili şu bilgileri verdi: ‘’Konya yenilikler şebekenin ucunda” İklim politikaları, teknoloji stratejisi, ekoyenilik, yenilenebilir enerji politikaları, fotovoltaik teknolojilerinde yenilik dinamikleri konularında uzman Dr. Baha Kuban, Türkiye’de ve dünyada yenilenebilir enerji santralleriyle ilgili dergimizin sorularını yanıtladı: Güneş enerjisinin kömür ve doğal gaz kaynaklarına alternatif oluşturma potansiyeli ne kadar? Potansiyel, kaynak elverişliliği ile ilgili bir konu. Tüm fosil yakıtların sonlu olduklarını biliyoruz. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kaynak sonluluğu ile ilgili bir meselesi yok. Dünyaya düşen güneş ışınımının çok küçük bir kısmı ile başta elektrik olmak üzere tüm enerji gereksinimlerinin karşılamanın mümkün olduğunu biliyoruz. Ancak, arz ve talep coğrafyaları, teknik gelişmişlik, maliyetler ve teknoekonomik rotalara kilitlenmeler, enerji sektöründe değişimin hızını belirliyor. Sermaye her zaman üretimin maliyetlerini kendi üzerinden atmaya çalışır. Üretimin toplumsal ve ekolojik maliyetlerini dışsallaştırmaya, kârını maksimize etmeye çabalar. Soma’da üretim maliyetlerini madende çalışanlara, iklim değişikliğinde ise doğaya yükler. Bu maliyetler içselleştirilmeye başlandığı zaman işletmeler tarafından, bugün adına ‘piyasa’ dediğimiz mekanizmadaki tüm girdiler ve kabuller altüst olur. AB’nin yaptığı EXTERNE projesinde fosil yakıtlar ile enerji üretimin yaklaşık maliyetleri hesaplandı. Bugün piyasada gördüğümüz fiyatların 34 katı maliyetlerin geçerli olduğu görüldü. Dolayısıyla CBT 1420/10/ 6 Haziran 2014 Yazının devamı 14. sayfada CBT 1420/11/ 6 Haziran 2014 KONYA’YA GÜNEŞ SANTRALİ Güneş enerjisi potansiyeli bakımından Avrupa’nın önde gelen ülkeleri arasında yer alan Türkiye’de, yıllık 380 milyar kilowatt/saatlik (kW/s) güneş enerjisi potansiyeli bulunduğu belirtiliyor. Türkiye’nin yıllık ortalama güneş ışınımı 1311 kilowatt/saat düzeyinde bulunuyor. Bu, 1 kW gücünde bir güneş enerjisinden elektrik üretim sisteminin yılda 1311 kW/s elektrik üretimi anlamına geliyor. Güneş ışınımı şiddeti, bölgelerin coğrafi konumu ve yüksekliğine göre değişkenlik gösteriyor. Güneş ışınımı en verimli yerleri arasında Konya, Karaman, Niğde, Isparta, Erzurum, Erzincan, Elazığ, Van, Adıyaman, Mardin illeri yer alıyor. Bu bölgelerdeki güneş ışınımı yıllık 1700 kW düzeyine ulaşıyor. En düşük gün ışı TÜRKİYE’NİN GÜNEŞ ENERJİSİ POTANSİYELİ öncelikle fiyatmaliyet rekabet v.s meselelerini bir kere bu düzlemde analiz edelim. Mevcut eşitsiz piyasa koşullarında dahi güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir kaynakların bugün itibarıyla kömür ve doğalgaz ile rekabet edebildikleri sır değil. Konya’da inşa edilmesi planlanan güneş enerjisi santrali projesinin 3 bin MW’lık bir kapasiteye sahip olacağı söyleniyor. Bu ne kadar gerçekçi? Bugün ABD’deki Ivanpah santralinin 392 MW ve Agua Caliente’deki santralin 290 MW olduğu düşünülürse.... Güneşten elektrik üretiminde birden fazla teknoloji kullanmak mümkün; başlıca fotovoltaik(PV) ve termal (CSP) sistemler söz konusu. Dünyada büyük güneş enerjisi güç santralleri genelde kule ya da parabolik yoğunlaştırıcı tipi CSP santralleri, ama yavaş yavaş büyük PV santralleri da görmeye başladık, özellikle ABD’de. En büyük CSP santralı şu anda ABD’de, bu yıl Şubat’ta tamamlanan Ivanpah, 392 MW. Ama ona yakın Mojave Çölü ve Gila Bend santralleri var. İspanya’da çok sayıda büyük CSP santralı mevcut. Buna karşılık PV santralleri genelde daha küçük ölçekli hatta çatı tipi oluyorlar. Ancak son yıllarda büyük PV santralleri görmeye başladık. ABD’de daha bu yılın başında Topaz ve Agua Caliente devreye alındı; sırasıyla 300 ve 290 MW. Topaz bittiğinde 550 MW olacak. Konya Karapınar için açıklanan 3.000 MW ya da 3 GW santral hakkında fazla bilgimiz yok maalesef. Hangi teknoloji ile inşa edileceği, birden fazla santralden mi söz edildiği vb, hiçbir şey bilmiyoruz. Bildiğimiz 2023 için açıklanan bir 3 GW hedefi ve 2013 için ilk ihaleye çıkılan 60 MW rakamı. Bu kapsamda ilk sonuçlanan santral ihalesinin Erzurum’da 6 MW’lık bir tesis olduğu açıklandı. İlk çağrıya 9 GW civarında telif gelmiş olması Bakanlığı heveslendirmiş herhalde. İlan edilen rakam tabii ki gerçekçi görünmüyor bu durumda, ama bakarsınız hükümetin çılgın projelerinden biri güneş enerjisinin elektrik tüketimindeki payını katlamak çıkar da seviniriz hep birlikte bu kez ! Konya’daki tesisin kurulması için teklif veren şirketler yerli mi yabancı mı? Bu konu da meçhul ama yapılan açıklamada söylendiği gibi üretim tesisini de kurmayı planlayan bir yatırımcı sözkonusu ise, yabancıların işin içinde olacağı muhakkak. Türkiye’nin güneş enerjisi potansiyelinin yıllık 380 milyar kilowatt/saat olduğu belirtiliyor. Bu ne anlama geliyor? Türkiye’nin kurulu gücü 65 bin MW civarında (tüm santral türleri, yani doğalgaz, termik, hidro, rüzgâr vb). Bu kurulu güç ile ürettiği elektrik ise yaklaşık 240 milyar kWs. Güneşlenme sürelerinin uzunluğu ve ortalama ışınım şiddetinin yüksekliği Türkiye’yi güneş enerjisinden elektrik üretimi için şanslı bir ülke yapıyor. Bu potansiyel 380 milyar kWs olarak hesaplanıyor. Buradan hemen tüm tüketimimizi güneşten elde ederiz sonucu çıkarmamak lazım tabii, ama tüketimin başlangıçta bile önemli bir kısmının güneşten karşılanabileceği söylenebilir bir kere. Doğru planlama, akıllıca bir teknoloji stratejisi ile Türkiye’nin enerjide dış kaynak bağımlılığını azaltarak tüketiminin de önemli bir kısmını yerli yenilenebilir enerji kaynakları ile karşılaması mümkün görünüyor. Bu profilde en büyük pay güneş ve rüzgâra düşecek. Ancak önemle vurgulanması gereken mesele, öncelikle su taşıdığınız kovanın deliklerini tıkamak, deyim yerindeyse! Enerji kullanım etkinliğini en öne çekmemiz şart! Enerji tüketim profili ve artışlarıyla kentleşme ve ulaşım politikaları birebir çakışıyor. Örneğin dünyanın en zengin ülkeleri arasında enerji yoğunlukları bakımından muazzam farklar olabiliyor. Japonya, ABD ve Kanada’ya göre neredeyse 4 kez daha verimli enerji kullanıyor. Büyük güneş santralleri yerine, bizim gibi bol güneş alan bir ülkede küçük küçük santrallerin kurulması daha uygun olmaz mı? Mevcut enerji tedarik mimarisine büyük ölçekli merkezi santralleri dahil etmek çok daha kolay, sistemin mantığı zaten öyle çalışıyor. Milyonlarca küçük enerji üretecinin bulundukları yerdeki tüketimi karşılamaları ise mevcut sistemi ta köklerinden sarsan çok daha radikal bir önerme! Bunun için akıllı şebekelerden söz ediyoruz giderek artan şekilde. ABD’ de bu gelişmeleri ‘enerji sektörünün demokratikleşmesi’ olarak adlandırıyorlar. Eğer mevcut elektrik sistemi, milyonlarca enerji üreticisinin kendi çatısında kendi elektriğini üretip fazlasını şebekeye vermesi şeklinde gelişirse, gerçekten tedarik mimarisinde bir altüst oluştan söz edebiliriz. Bu durumun gerçekleşmesi için belirli oranlarda depolama yeteneğinin de gelişmesi şart tabii. Küçük ölçekli güneş sistemleri yerel istihdama daha fazla katkı yapıyor üstüne üstlük. Teknik sistemlerin nihai biçimlerine, teknik performanslar ve maliyetlerden çok siyasikültürel gelişme ve mücadeleler damgasını vuruyor. ABD’de boşuna büyük elektrik şirketleri güneş enerjisine savaş açmadılar! Bu güneş santrallerinin gerek kuruluş gerekse işletme giderleri elektrik maliyetlerine nasıl yansıyacak? Teşvik olur ve tüm tüketicilere yansıtılırsa (Avrupa’daki klasik teşvik mekanizmalarına benzer şekilde) faturalara yansıtılabilir. Ancak Türkiye’de nükleere verilen teşvikin güneşe verilmediğini (süresi daha kısa) ve güneşte fiyatların her koşulda düşeceğini hesaba katarsak bu durumun yeni faturalara bir etkisinin olması beklenmez. Ancak bu kadar bilinmezi fazla bir durumda fazla bir şey söylemek de mümkün değil zaten. Rüzgâr santralleri ile güneş santrallerini karşılaştırırsak, Türkiye için hangisi daha rantabl? Rüzgâr, global bir sektör ve teknoloji olarak güneşten daha hızlı pazar büyüttü, maliyetlerini düşürdü ve piyasada rekabet edebilir konuma geldi zaten. Güneş de hızla bu konuma yükseliyor. Türkiye’nin pek çok bölgesinde rüzgâr kadar rantabilitesi var. Ama bu kıyaslama doğru da değil esasen. Türkiye’nin yenilenebilir kaynaklara dayalı enerji tedarik sistemi, her ikisini de azami kullanmak durumunda. Buna karşılık güneş potansiyeli çok daha büyük. Şu anda Türkiye’de büyük güneş enerjisi santralleri var mı? Yoksa genellikle çatı üzerindeki güneş panelleri mi tercih ediliyor. Şu anda ülkemizde güneş panelleri yardımıyla üretilmekte olan enerji miktarı ne kadar? İlk kazanılan ihalenin 5.9 MW olduğunu biliyoruz sadece, bu tabii daha inşa edilecek! Türkiye’de henüz güneş santrali yok. Ama lisanssız üretimde bir iki yıldır bir hareketlenme var. Bunlar santral değil, çatılara, kendi tüketimi vs amacıyla kurulan daha küçük ölçekli tesisler. Nükleer enerji santrallerine verilen teşviklerin güneş enerjisine de tanınması umudu var mı? Nükleer santraller hâlâ güneş santrallerinden öncelikli mi? Güneşte bir teşvik var biliyorsunuz. Bunun artırılması [email protected] Dünya enerji sektörünün ve elektrik şebekesinin gelecekteki biçiminin büyük ölçüde, bugün hemen her ABD eyaletinde devam eden şiddetli siyasihukuki mücadelelerin sonucunda ortaya çıkacağını söylemek yanlış olmaz. Fosil Enerji Rejimi Savaşıyor! ABD’de yenilenebilir teknolojilerin önlenemez yükselişi sürüyor. Güneşe bakarsak, yalnızca 2014’ün ilk üç ayında 1.33 GW güneşelektrik yatırımı yapılmış. Yıl sonu tahmini 6.6 GW. 2013’e göre neredeyse %80 artış var! ABD’nin güneş enerjisi sanayileri derneği SEIA’ya göre, ülkede 3 milyonu aşkın ev, elektriğini artık güneşten elde ediyor. Yarışa geç başlayan ABD, Çin ile beraber dünyada en yüksek güneşelektrik üretim kapasitesi kuran ülkelerin başını çekiyor. Yine SEIA, güneş enerjisi sektörünün, binlerce yeni nitelikli istihdam yaratmanın yanı sıra, ülke ekonomisine 2013 yılında 15 milyar ABD $ katma değer sağladığını açıklamış. Bu önemli gelişmelere karşılık, ABD Enerji Enformasyon Dairesi’nin (EIA) verilerine göre, tüm yenilenebilir enerji teknolojileri, 2013’te toplam ABD elektrik üretiminin yalnızca %6’sını karşılamış. ABD’de, başta California ve Arizona olmak üzere, 30 kadar eyalette irili ufaklı yenilenebilir enerji destekleri var. Bu destekler vergi muafiyetlerinden, öncelikli şebekeye besleme imtiyazlarına ya da elektrik şirketleri için temiz enerji portföyü zorunluluğuna kadar pek çok farklı biçim alıyor. Geçen yıldan itibaren bu eyaletlerin hemen hepsinde, yenilenebilir enerji desteklerine karşı örgütlü karalama kampanyalarının başlatıldığını görüyoruz. Teksas Austin’deki ‘Energy and Policy’ Enstitüsü, bu kampanyaların arkasındaki kuruluşları ve kimlikleri deşifre etmek için harekete geçti. Hazırladıkları 35 sayfalık rapor ilginç bilgiler içeriyor. Öyle anlaşılıyor ki, ABD’nin en kârlı sektörünün temsilcileri, kendi düşünce kuruluşları olan Edison Elektrik Enstitüsü’nün (EEE) uyarılarını ciddiye almışlar. Bu köşede daha önce bahsedildiği gibi EEE, geçen yıl bir rapor yayımlayarak, güneş ve rüzgârdan elektrik üretiminin yaygınlaşmasını “elektrik sektörü için büyük bir yıkım” olarak nitelemişti. Adlarında “Amerikalılar İçin Seçme Özgürlüğü”, “Serbest Piyasa Dostları” vs. gibi terimlerin bolca geçtiği çok sayıda “düşünce kuruluşu” ve sivil toplum örgütünün, fosil enerji şirketleri tarafından paravan olarak kullanıldıkları, farklı isimler altında kuruldukları belirtiliyor. Kamu yararına gazetecilik sitesi Propublica, bu örgütlerin çoğunun altından fosil enerji devi Koch Biraderlerin çıktığını ortaya koydu. ABD’deki gerici sağ ittifakın en önemli destekçilerinden olan milyoner biraderlerin ağına yukarıdaki site, “Kochtopus” adını vermiş. Kochtopus’un yalnızca 2011 yılı ortasıyla 2012 Ekim ayı arasında ABD çapında kampanyalara harcadığı para, 300 milyon ABD dolarına yaklaşıyor. Silahlanma taraftarı gruplar, Çay Partisi, Obama Sağlık Reformu karşıtları hepsi burada! Güneş ve rüzgâr enerjisi karşıtı kampanyalarının başını ALEC (American Legislative Exchange Council) ve Beacon Hill Enstitüsü çekiyor. Kampanyaların hepsinde bir üniversite ayağı (gerekli bilimsel destek), mağdur paravan tüketici kuruluşları ve onların haklarına koruyan sivil toplum kuruluşları bulunuyor... Eyalet meclislerinde görüşmeler öncesi reklam kampanyalarına büyük paralar yatırılarak sonradan yalan ya da çarpıtılmış oldukları kanıtlanan çok sayıda tez ileri sürülüyor... Bu çete, uzun zamandır çeşitli eyaletlerde başarısız girişimlerden sonra ilk zaferini Ohio’da kazanarak eyaletin yenilenebilir enerjiye destek mevzuatını dondurmayı başardı. Yasa, eyaletin elektrik şirketlerinin 2025 yılına kadar toplam üretimlerinin %25’ini yenilenebilir kaynaklardan karşılamalarını sağlayacaktı. İşin ilginç tarafı, yenilenebilir enerji karşıtı kampanyaların en önde gelen argümanı; bu teknolojilerin pahalı olduğu ve devlet desteklerinin vatandaşın cebinden çıktığı. Fosil sanayileri, bu köşede de birkaç kez vurgulandığı gibi, hâlâ devlet desteğine en fazla mazhar olan sektör olmaya devam ediyor... Yine geçen yıl yayımlanan bir raporda (Jefferson Olsa Ne Yapardı?), fosil ve nükleer endüstrilerinin, yenilenebilir teknolojilerine göre, sırasıyla 5 ve 10 misli devlet teşviği gördükleri hesaplanmıştı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear