Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
TARTIŞMA EDİTÖRE MEKTUP AĞAÇ DİLİ VE ETİK: Çalmak ve çalışmak üzerine Evrensel ‘çalmak ve çalışmak’ karşıt ikilisi, dilin mantığında ne anlama gelir? Yıldız Cıbıroğlu, yildizcibiroglu@gmail.com Şimşek, Çalap’ın gök katında çaldığı (vurduğu) ışıklı eli, gök gürültüsü de o çaldıkça (vurdukça) gümbürdeyen davulunun sesi kabul edildi.) Olumlu anlam bağlamlarındaki çalışma kavramı ağacın özelliği olduğu gibi, olumsuz olan çalı, diken, budak, yıkım (güzün yaprağını dökme), kurumuşluk da (kışın ölü görünümü) ağacın özelliğidir. Ağacın bu özellikleriyle insan soyunun zayıflıkları arasında benzeşim (analoji) kurulmuştur: Çal kodlu sözcüklerde hem bedence çarpıklık, hem de etik değerler açısından çarpıklık çal koduyla anlatılmıştır. TDK Derleme Sözlüğü’nde bu sözcükler genellikle çalgın, çalık, çalınbiçimindeler ve olumsuz anlamlar yükleniyorlar: çalğap, yağma; çalgın, hırsız; çalgın, deli, delimsi; çalgın, oynak, terbiyesiz; çalgın, cılız kalmış ekin; çalgın, donmuş veya hastalıklı meyve; çalgın, inmeli; çalık, uzun süre bakır kapta kalan tadı bozulmuş yemek; çalık, kaba, patavatsız; çalık, anası babası belli olmayan; çalık, serseri; çalık, oynak/ahlâksız; çalık, renksiz/kansız; çalık, kırpık kumaş; çalıkakıcı, yolkesiciliğe özenen; çalıklanmak, sinirlenip sözle çatmak; çalınmak, dedikodu yayılmak; çalıntı, cin tarafından ruhunun zaptedilmiş olduğuna inanılan çocuk. Böylece Çetin Altan’ın çalışmakla çalmak aynı kökten olur mu, diye itiraz ettiği ‘dilin içindeki mantık’ kabul edilemeyecek olan etik dışı davranışlara karşı tavrını sözcükzincirinin bu bölümünde ortaya koyuyor. İnsan kendinin bilincinde bir varlık olarak kendi içindeki ya da yönetenlerdeki çalma (hırsızlık), çalışma (olumlu), çalışma (savaşma) olgularını birbirinden ayırmayacak, ayırt edemeyecek, hesaplaşmayacak mı? Altaycada car ile yapılan sözcükler bu soruya yanıt oluşturup tutulacak yolu gösteriyor: Car, yarmak, kesmek; carım, yarı/yarım; cargı, yargı, mahkeme; cargıçı, yargıç; cargılama, yargılama; cart, gerçek; carımak, aydınlatmak; carı, ışık; carla, bildirmek; caraş, güzel. Zincirin anahtar sözcüğü car (yarmak), çal kodlu sözcükzinciriyle bağıntılı. İki carım (yarım) eşit hukukla yargılanacak, doğru eğriden (eşit hukukla) ayırt edilecek. Sami Selçuk bir konuşmasında “ ‘Yarguç’ yarmak sözcüğünden gelir, yargıç tarafları adaletle ikiye yaran, ayırandır” demişti. Altaycada C ile başlayan sözcükler türkçede Y iledir. Bugün Türkçede kullandığımız yar (uçurum), yarık, yarım, yarmak, yaratmak, yargı, yargıç, yargılama, yarluk (ferman, bildiri) sözcüklerinin temeli C ile başlayan yukardaki Altayca sözcüklerdir. Kaşgarlı’da carun çınar demek. Carun sözcüğü Altaycadaki car kodlu sözcükzinciriyle bağıntılı görünüyor. İnsan soyunun ortak fenomenal algısında ve kavrayışında, ulu çınar (carun), kendi gövdesi dibinde kurulan yargıyı baştan sona takip eden; adalet için dik duran, soran bir yargıç olarak düşünülmüştü. Arkaik algı ve uslamlamaya göre ağaç gerçektir, ortadadır, herkes her zaman onu aynı yerde görür; kaçmaz, ben duymadım, demez; o ‘doğru’dur. Altaycanın ve Türkçenin içindeki mantığın çağdaş düşünceyle uyumunun nedeni, dilin temelinin orman halkının çoğulcu dilinden gelmesi, monist (Birci) olmamasıdır. Bugün halkın “çalıyor ama çalışıyor da” dediği doğruysa, bunun bir zihniyet sorunu olduğu ortadadır. Türkçe sözcüklerin yer yer terk edilmesiyle birlikte çal kodlu sözcükzinciri de parçalanmış, bütünlüklü bir ilksel diyalektik düşünceye dayalı kod dizgesi bozulmuş; insandaki adalet duygusunun, her bir konuşucuda ‘ağaç dili’yle içselleşmesi yolu çoktandır kaybedilmiştir. Onun yerini Ortadoğu’nun çalma ve çalışmayı olağan gören biat yapılı zihniyeti ve kelimeleri almıştır. Ne var ki Ağaç Dili evrensel bir dildir, insan türünün kültürel genetik kayıtlarında korunmaktadır. Gezi’de ortaya çıkan o kayıtlardı (yani memetik). ÇALIŞMA D CBT 1414 18 /25 Nisan 2014 ilin içinde, çal kodlu sözcükler temelinde, üç farklı anlam aynı kökle gösterilmiştir: Çalışmak (çalışmak); çalışmak (=savaşmak – bkz:Tietze); çalmak (hırsızlık). Bu üç kavram ‘evrensel etik’le ilgili ve ağaç eksenli bir sözcükzincirinin anahtar sözcükleridir. ‘Ağaç yolu’ tinsel yükselmeyi anlatır; çal kodlu sözcükzinciri ise ağacı model alarak hayatta tutulacak ‘doğru’ yolu gösterir. Çal eylemi tek başına vurmak anlamına gelir. Ağaç hem vuran hem vurulandır. Sopa ondan yapıldığı için dolaylı biçimde vuran, baltayla vurulandır (baltanın sapı malum). Bir başka büyük vuruşla da karşılaşabilir ağaç: Çal kodu kökende yıldırımşimşekağaç ilişkisindeki gerçekliği anlatır: Yıldırım düşmeden önce bir anda şimşek çakıp söner. Sonra sesi duyulur, öfke, şiddet, ceza hissettiren ses. (Altayca calkın, şimşek, yıldırım; calt etmek, çakmak, parlamak; calkınçı, yıldırım taşıyan, Ülgen’in sıfatı.) Dağlarda yıldırımın yaraladığı tek tük ağaçlara rastlanır. Yanık izi kömürleşmiş, ağacın bağrında kapkara ve kocaman bir iz kalmıştır. Eskil yorumlara göre Tanrı (Çalap) eliyle cezalandırmış ağacı. Yaralı ama dimdik, onurla ayakta! ‘Biat’ etmiyor, neden diye sormaya devam ediyor; fırtınaya, tipiye direniyor. Ağaç bu özelliğiyle dikkatini çekiyor insanın. Kişiyi temsil eden ağacı örnek alarak dik durma, soru sorma hakkını görüyor kendinde. Toplumu temsil eden ormandan farklı ve birbirine karşıt varlıkların bir arada olabileceklerini, çoğulculuğu öğreniyor. Bu arkaik algı ve usa vurma dile yansıyor. Eskiçağlarda dünyanın birçok yerinde yağmanın tekniği, avdan başlayarak şimşek hızıyla basmak (çalaçakmak – bkz: Tietze) ve kaçmaktı. Çalışmak sözcüğünün nişinde o dönemlerin izi kaldı: Çalmak, çalışmak (savaşmak, olumlu ya da olumsuz anlamda mücadele etmek) edimleri ile çalışmak (yaratıcılık, üretim, ortaya güzel veya yararlı bir eser koyma, insanı daha üst düzeye taşıyan olumlu bir iş çıkarmak) aynı kökle anlatıldı. Çetin Altan yıllar önce bir TV kanalında “Böyle dil olur mu, çalışmak ve çalmak aynı kökten” demişti. Oysa genelde de karşıt söylemler aynı dilin içindedir ve aynı gerçeğin iki yüzü olduğuna işaret ederler. (TDK Derleme Sözlüğü’nde çal, ala, karışık.) Türkçenin mantığı, bu ‘eşit hukuklu’ karşıt ikililer’in – ilksel diyalektik düşüncenin üzerine kurulmuştur: Şaman, ‘oyun’ adlı gösterisinin başından sonuna dek elinde çatal ağaç dalı taşır. Çatal ağaç, dilin içindeki karşıt ikililerin görsel ve somut temsilcisidir. Şaman, çatışma ve uzlaşmanın birer olgu olduğunu, (insanın içinde ve dışında) bitmeyip devam edeceğini; karşıtların eşitlik ve özgürlük içinde uzlaşmayla daha üst düzeye geçeceğini bu tür göstergeler kullanarak anlatır. adları; çalıya yakın bazı ağaçların adları; bodur ağaç, maki, çalı anlamlarına gelen sözcükler var. Bunların içinde çalı çırpı anlamına gelen çal kodlu sözcükler ağaç türleri arasında en fazla sayıda yer tutuyor: Çal, ormanlık, fundalık; çal, sulu düz ova; çal, taşlık yer, çıplak tepe; çalma, orman veya çalılık içindeki otu bol, sulak yer; çaltı, ormanlık, küçük orman; çalı bahçe; çalak, dallı budaklı ağaç; çalakop, çalı çırpı kesilen ağaç; çalma, ağaç dalı; çaltak, ağaç çatalı, budaklı dal; çaltaklı, budaklı (tahta için); çaltı, diken, çalı; çaltı, maki; çaltı, ağaç dalı; çaltı, akasya; çalıgaga, iğde; çalıboncuğu, yabani gül meyvesi; çal kirazı, beyaz kiraz; çalkur, kurumuş ağaç kökü parçası; çalık, bir tarafı yontulmuş ağaç. Ç sesinin ağaçta en çok işaret ettiği özellik ağacın çatalları, çubukları, yumruları, budakları gibi çıkıntılar yapan kısımlarıdır. Ç sesi Türkçede çok yer tutan önemli ve çınlamalı bir sestir, ‘sorun’u gösterir; haksızlığa isyan edeni, isyan etmeyi ifade eder. Ağaç Ç sesiyle biter: Ağaç isyancıdır (Bahar isyancıdır – Onat Kutlar), tomurlarını ‘kışa isyanla’ patlatır, dallarını kendi ışık ihtiyacına göre uzatır, orman çatışma ve uzlaşma ile yenilenir ve ayakta kalır. İKİ KARŞIT ARASINDA ÇAL KODLU AĞAÇ TÜRÜ VARLIKLAR: TDK Derleme Sözlüğü’nde çal ile başlayan ağaç, orman Arkaik ikonografilerdeki ve folklorik örneklerdeki algıya, uslamlamaya göre, ağaç (Hayat Ağacı) daima iki karşıtın arasındadır: İki karşıtın (tez, antitez) arasındaki ağaç sentezdir. Ağaç iki karşıta da aynı mesafede durur: Takvimi bilir, düzenli çalışır, kararlıdır: meyve verir, yaprak yapar, değişir. Ağaç şiddet kullanmaz, ışığı arar, yükselir. Kökleri yerde sağlam, tepesi gökte yeldedir. İnsan türü ona hayran olmuş, tapmıştır. Ancak ağaç, iki karşıtın arasında durumu ikircikli olanı da anlatır: Onun meyvesi alınmakla yetinilmez; bir de odunu, kerestesi için kesilir; toprağından, yerinden, ormanından çalınır veya ormanı çalınır. Asla ‘doymayan’ hırsıyla ün kazanmak için orman çalan ve ilk kez bu hırsızlığıyla kayda geçen ‘patolojik narsisistik’ Kral Gılgamış ile onun yoldaşı/ uşağı olan Enkidu ‘arkaik tanrılar’ tarafından işledikleri suçtan ötürü cezalandırılırlar. Bir ormanın yok edilmesine karşı ilk farkındalık ilk yazılı destan olan Sumer Gılgamış Destanı’nda ortaya çıkar. (Tıpkı bu destandaki gibi günümüzde de ağaç/orman hırsızlığı geceleri yapılmaktadır.) Ağaç yaratıcıdır ve insan da yaratıcılığını onunla geliştirdiği için, uygarlığını ona borçludur. Büyük bir ağacın kesilmesi ve kerestesinden birtakım nesnelerin yapılması Anadolu halk şairlerinin (Yunus, Hatayi vb.) şiirlerine konu olmuş, kesilen ağacın acısını eşduyumla (empati) dile getirmişlerdir. Şaman zihniyetin sürdüğü bu şiirlerde, uygarlığın ana malzemesinin o döneme gelene kadar en çok ağaçtan elde edildiği tespiti de ortaya çıkmaktadır. Başlangıçlardan beri ağaçtan yapılan araçların, onlarla yapılan faaliyetlerin adları çal koduyla başlatılmıştır. (Bkz: TDK Derleme Sözlüğü.) Çal böylece ‘olumlu–olumsuz’ anlamda çalışmayla bağıntılı tümel bir sözcükağının ‘ağaç’ eksenli kodu olarak karşımıza çıkar. TDK Derleme Sözlüğü’nde bu sözcükleri bir ağ teşkil edecek kadar çok sayıda buluruz: Ç sesi çalışırken hareket halinde olan, birbirine çarpan şeylerin çıkardığı seslere de işaret eder. (Çalgı çalmak sözünün de şimşek ve gök gürültüsünü açıklayan bir kurgudan doğduğunu düşünüyorum. *Yıldız Cıbıroğlu’nun ‘Gezi olayları’ndan esinlenerek, ağaç’la ilgili sözcük kodlarını ve görsel imgelerini, semantiğini araştırdığı Ağaç Dili ve Etik adlı kitabından.