05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN ÖLDÜRMEK İÇİN YALAN SÖYLEMEYİ KİM ÖĞRETTİ? MüslümanHıristiyanMüslüman 2 1925’de Cenevre’de Milletler Cemiyeti bir karar almış. Savaşta zehirli gaz kullanılması yasaklanmış ve bunu yapan bir ülkeye uluslararası bir ceza uygulanması öngörülmüş. Bu karar Birinci Dünya Savaşında zehirli gaz kullanılmasına karşı olan büyük tepkinin bir sonucu idi. 88 yıl önceki bu ilkeye dayanarak ABD Suriye’yi cezalandırmak istiyor. Kim ne karar verirse versin bunu yapacağız diyor. 00’den fazla insanı öldüren zehirli gazın hangi taraf tarafından yapıldığı belli değil. İngiltere parlamentosu bu müdahaleyi reddetti. Rusya bu suçlamayı komik buldu. Birleşmiş Milletler genel kurulunda da Rus vetosundan ötürü çıkması olanaksız. Bizde de Kılıçdaroğlu Birleşmiş Milletler kararı olmadan bir şey yapamayacağımızı söylüyor. Sıradan insanların bilemeyeceği bir politik kumar ve yalan dünyasında yaşıyoruz. Aslında asıl sorun da bu değil. ‘Esad 200 Suriye’li muhalifi öldürdüyse biz de 2000 tane Suriye’liyi bombayla öldürüp onun kentlerini yıkalım,’ denebilir mi? Burada 2000 kişi öldürmek önemli değil de, gaz kullanmak mı daha önemli oluyor? Sorun ölen insan sayısı değil de 1925’de saptanan kural mı? Adamı gazla öldürmekle bomba ile parçalamak arasında nasıl bir insanca fark var? 2000 kişiyi füzeyle öldürünce bu uluslararası adalet mi olacak? Sayarak mı öldürecekler? Ölenleri kim seçecek? Bu hak gücü olanlarda ise bunun adaletle ne ilgisi var? Bütün bunlar kurdun akıntının aşağısında duran kuzuya ‘suyumu bulandırıyorsun’ demesi türünden bir tehdit değil mi? Şimdi Lübnan kıyılarına gelen neyi temsil ettikleri bilinmeyen eski Milletler Meclisinin kararlarını uygulayan, fakat yeni Birleşmiş Milletlerin kararını beklemeyenler, Esad taraftarı olan başka Müslümanları mı öldürecek? Çanakkale Boğazını zorlayan Ingiliz ve Fransız dreadnaught’larını anımsıyor musunuz? lümanlar olduğunu nasıl olup da anlamıyoruz? Bu neden böyle oluyor, diye soran ne bir bilinçli Arap var, ne de bir Müslüman. 1.5 milyar Müslüman ülkelerindeki bu trajikomedinin içinde hâlâ uyuyorlar. Politik öğütler ve silahlar Batılı efendilerden, ölen canlar Müslümanlardan. Kaldı ki bunlar sade Müslüman değil, 1.5 milyar insan! KAN İÇEN İNSAN HANGİ UYGARLIĞA AİT RÜYAMDAKİ İKİ KİŞİ ÖLENLER HEP MÜSLÜMAN Sevgili Aklı Başında olanlar, Öldürmek için bu kadar yalan söylemeyi insanlara kim öğretti? Çalmak için bir adam öldüren bir hırsız, masum insanları öldürmeye niyetlenenlerden daha namuslu değil mi? Kurban Bayramı yaklaşıyor. Müslümanlar birbirlerini kurban ettiklerine göre biraz da Hıristiyanlar etsin diyebilir miyiz? Müslüman dünyası kendilerinin bir kurban olduğunu neden anlamıyor? Bu 19. yüzyıldan bu yana süren bir savaş değil mi? 11 Eylülde New York’da suçsuz Amerikalıları öldürenler, ya da camilerdeki masum insanları öldürmek için canlı bomba olanlar, ya da başka insanları gözdağı vermek için uzaktan bombalayanlar arasında ne fark var? Sorun öldürme türü mü, yoksa insanları öldürüp öldürmemek konusunda ahlaki bir ilke sahibi olmak mı? Müslümanlar son 30 yılda kimlerin öldüğünü anımsamak zorundalar: Afganlılar, Pakistanlılar, İranlılar, Iraklılar, Mısırlılar, Lübnanlılar, Filistinliler, Libyalılar, Yemenliler, Sudanlılar, Somalililer, Endonezyalılar, Malililer. Kürt ve Türkleri de unutmayın. Bazen birbirlerini öldürdüler. Bazen demokrasi getirenler tarafından harcandılar. Gerçi şiddetin olmadığı ülke yok. Fakat bunu insanının genetik ve sosyal yapısına bağlayıp, sistematik ve sürekli olarak kanı akanların Müs Bu olanların insanlıkla ne ilgisi var, diye düşünürken uyuya kalmışım. Rüyada sırt üstü yatmış göğü seyrediyordum. İki yanıma iki kişi daha uzandı. Birisi gözleri kapalı, yüzünde acılı bir ifade olan bembeyaz yüzlü bir ölü idi. Bu gazlanmıştı. Diğeri kanlar içinde bir bacağı kopmuş ve karnı parçalanmış bir başka ölüydü. Gözleri yuvalarından fırlamış, dehşet içinde bir yüzü vardı. Gaipten bir ses bana sordu: Bunların hangisi uygar? Ben de ‘gözü kapalı olan’ dedim. ‘Neden? diye sordu. Ben de ‘kasap işaretleri yok!’ dedim. Ses kesildi. O zaman uyandım. Cesetler yoktu. Çölde yatıyordum. Dünya, Francis Fukuyama’nın kitabındaki gibi, bir tarihi ve belki de jeolojik aşamayı daha sona erdirmişti. Bir ay önce bir komşusu gazlanan, bir ay sonra da başka bir komşusu bombalanan bir Suriyeli ellerini açıp Allah’a sorsa: ‘Ben kimden yanayım?’ Sevgili Okuyucular, İslam dünyasında insanlar birbirlerinin avcısı oldu. Dünyanın hiçbir yerinde kendini parçalayan bir cinayet furyası yok. Hindular, Hıristiyan ve Yahudiler onları öldürüyor, onlar fazladan birbirlerini öldürüyorlar. Bu Ortaçağ Haçlı seferlerinden daha evrensel bir olgu. Bunun paralelinde başka bir evrensel olgu düşünelim: Bütün dünya en yobazından en gelişmişine kadar, Amerika’ya benzemeye çalışıyor. Gerçi Amerika Danimarka, Norveç, İsveç, Finlandiya kadar demokratik bir ülke değil. Fakat çağdaşlık, bilim ve teknoloji mitolojisinin odağı. Bilim ve tekTayfun Akgül noloji araştırmalarını lideri. Amerikan imgesinin gücünü kaybettiği söylense de, sokaktaki insan için onun yerine geçen başka ülke yok. Milyonlar için hâlâ Eldorado. Fakat bu Eldorado şarj edilmiş bir yaldızlı canavara benziyor. Aydınlattığı kadar da yakıyor. Dünyanın tepesine asılmış bir Damokles kılıcı. Bu vahşi ilkçağ imgesi Eldorado ile çatışıyor. Ama bütün dünya bu ikilemle yaşıyor. Belki buna şaşırmak gerekmez. Bu Tao Te Ching’in Yin Yang ilkesi. Kuşkusuz Tevrat’ın dişe diş, göze göz ilkesini de anımsatıyor. Haç imgeli Avrupa bayrakları, Hilal imgeli Müslüman bayrakları, güneşli yıldızlı bayraklar, insanlara Ortaçağı yaşatmaya devam ediyor. Fakat sözde gelişmiş dünyanın daha tehdit edici, daha utanç verici bir imgesi daha var: Bütün insanların başının üzerine asılmış bir kılıç. Bir bomba, bir kurşun, bir füze, bir atom bombası ile ölmek. Bu kılıçları başımızın üstüne asan, insan öldüren silahları okşayan bir dünyada yaşadığınızı unutmayın. Buna gelişi güzel uygar da demeyin. Demokrat da demeyin. Ahlaki ve insanca bulmayın. Ama eleştirel olarak bakınca, hani şu kitaplarda yazılı olan insan olmaktan daha uzakta olduğumuzu da unutmamak gerek. Bu kendi kanını içen insanlar hangi uygarlığın temsilcisi? Tarihin bitmişliği yok. Henüz ilkçağ çamurun içinde bocalıyor. Kılıçların İslam ülkeleri üzerinde asılmış olması bir tesadüf mü? Cehaletten kaynaklanan bir algı noksanı yok mu? Mehmet Akif Çanakkale için ‘Bir hilal uğruna ne güneşler batıyor’ dediği zaman böyle bir dünyayı anlatmıyor muydu? İslam ülkeleri üzerine Hıristiyan yıldırımları düştüğü zaman arkasında başka yangınlar bırakıyor. Bunlar iç savaşlar. Pakistan, Afganistan, İrak, Suriye, Mısır uyandırıcı değil mi? İran Irak savaşını unuttunuz mu? Bir kez daha düşünün. Neden 12. yüzyıldan sonra bir daha Farabi, İbni Sina, İbni Rüşd, El Harezmi, İbni Haysan, El Hazen, Ömer Hayyam yetişmemiş? Onların yerine Kaddafi, Esad, Mursi ve sayısız diktatör var! Cehalet ‘Selfish Gene’in intihar eğilimi olabilir mi? (Bu terim canlıların genetik yapısının her an savaşmaya hazır genlerden oluştuğunu anlatan bir kitabın adı) Anlamakta zorluk çektiğim başka bir sorun var. Eğer Suriye Amerikalılara karşı cihat ilan etse, Müslüman liderler ne yaparlar acaba? Esad mı Müslüman Obama mı? Fransız askeri mi Müslüman, Suriye askeri mi? Fransa, 1. Dünya Savaşında Arapların Osmanlı sultanına cihat çağrısına pek kulak asmamışlardı. CBT 1381 7 /6 Eylül 2013
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear