30 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ne kadar çok deneyim, o kadar çok beyin hücresi irlikte yetişen tek yumurta ikizleri bile genelde çok farklı gelişiyor. Farelerle gerçekleştirilen yeni bir araştırma bu farkın beyin yapısına da yansıdığını gösterdi. Anlaşıldığı üzere çevrenin kendisi değil, o çevrede yaşanan deneyimler önemli. Deney hayvanları arasında etkin olanlarda daha fazla yeni beyin hücrelerinin geliştiği saptanmış. “Doğuştan varolan mı yoksa sonradan edinilen mi?” Aslında bu karşıtlık günümüzde pek geçerli değil, doğrusu “Doğuştan varolan ve sonradan edinilen” olmalıdır. Bu genetik açıdan bile geçerli. Bu şu demek: bazı genlerin etkinleşeceğine de çevre karar veriyor. Buna göre en azından genetik açıdan özdeş olan ve aynı çevrede büyümüş olan ikizlerin göreceli olarak benzer bir şekilde gelişmeleri gerekirdi. Fakat ikizlerle gerçekleştirilen araştırmalar, aynı kalıtıma sahip olup aynı çevrede büyümelerine rağmen zamanla oldukça farklı kişilikler geliştirebildiklerini gösterdi. Psikologlar ve davranış genetikçileri bu durumun “paylaşılmayan çevreyle” ilgili olduğunu tahmin ediyor. Bununla birlikte kavram, bilim insanları arasında biraz tartışmalı. Çünkü bu şekilde tam olarak neyin açıklandığı anlaşılmadığı gibi bu zor anlaşılır faktörlerin, bireysel gelişimi gerçekte ne derecede biçimlendirdikleri belli değil diyor bilim insanları. Dresden Teknik Üniversitesi’nden Julia Freund ve ekibi bu konuya bir açıklık getirebilmek farelerle deneyler gerçekleştirdi. Kafeste yaşayan farelerde çevrenin etkisi, zenginleştirilmiş çevrelerle test edilmektedir. Bu ortamlar fareleri öğrenmeye, problem çözmeye ve genel olarak daha fazla etkinliğe yöneltiyor. Örneğin zenginleştirilmiş çevre ile fakir bir çevrede yetişen eş kalıtımlı fareler karşılaştırıldığında, ilk çevrenin hayvanların beyin gelişimi üzerinde olumlu etki yaptığı görülmüş. Çok uyarıcı bir çevrede (hipokampüsün bir bölümünde) yeni beyin hücreleri bile gelişebiliyor. Yirmi yıldan bu yana bilindiği üzere insanda da aynı bölgede yeni nöronlar oluşabilmekte. Daha önceleri yetişkin insanlarda sinir hücresi yenilenmesinin mümkün olmadığı sanılıyordu. Tahminlere göre sonradan oluşan sinir hücreleri, yeni ve karmaşık olaylarla başa çıkmayı mümkün kılıyor. Fakat uyarıcı çevrenin tek başına işe yaramadığını şimdi Freund ve ekibi gösterdi. Bilim insanları genetik açıdan özdeş olan kırk fareyi üç ay boyu aynı uyarıcI çevrede yaşamalarına izin vermişler. Fareler şaşırtıcı bir şekilde bağımsız bir şekilde gelişmiş. Üç aylık evrenin sonunda kemirgenlerin hem ağırlıklarında hem de beyin hacimlerinde farklılıklar görülmüş. Gerçi fakir çevrede yaşayan kontrol grubuna kıyasla hepsinde daha fazla nöron oluşmuş, ama uyarılmış grup içinde bile farklılıklar söz konusu. Araştırmacıların fark ettikleri gibi bundan hayvanların çevre içinde ne sıklıkta hareket ettiklerini gösteren parametre sorumlu. Bu amaçta farelerin hareketleri küçük vericilerle kaydedilmiş. Yani tüm ortamı yoğun bir şekilde araştırarak daha fazla deneyim yaşayan hayvanların beyninde daha fazla nöron gelişmiş. Bu açıdan bakıldığında “paylaşılmayan çevre” aynı çevre içinde sadece bazılarının etkin olduğu bir bölge olarak açıklanabilir. Son araştırma böylece çevre içinde etkin olmanın memelilerin beynine iyi geldiğinin bir kanıtı. Örneğin insanlarda gerçekleştirilen bazı deneysel incelemeler, bedensel ve zihinsel etkinliklerle demansın önlenebildiğini en azından gelişiminin yavaşlatıldığını göstermiştir. Belki de yeni sinir hücrelerinin gelişimini bile tetikliyor olabilirler. Son olarak yine de genetik açıdan özdeş olan hayvanların niçin en başından itibaren farklı davrandıkları sorusu kalıyor geriye. Niçin bazıları etkin, diğerleri pasif? Bundan farelerin davranışlarıyla güçlenen küçük epigenetik varyasyonların sorumlu olduğu düşünülmekte. Pasif veya aktif yol bir kez tutulduğunda bireysel farklılıklar zamanla iyice belirginleşiyor. Böylece zamanla çevre de farklılaşıyor ve kişisel bir yaşam alanına dönüşüyor, ya da bilim insanlarının dediği gibi: “Yaşadığımız hayat, kim olduğumuzu belirliyor.” B Kentsel ısınmanın azaltılmasında yeşil alanların önemi Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden Çağdaş Kuşçu Şimşek ve aynı bölümden Betül Şengezer’in “İstanbul Metropoliten Alanında Kentsel Isınmanın Azaltılmasında Yeşil Alanların Önemi” isimli çalışmalarında İstanbul’un plansız büyümesiyle ortaya çıkan kentsel ısınma problemini inceliyor. Çalışmaya göre kuzey ormanlarını ve su havzalarını da tahrip edecek projelerin devreye girmesi, kentsel ısınma problemini ve insan üzerindeki olumsuz etkilerini giderek artıracak. İstanbul’da sadece kentiçi ağaçlandırmaların iklime etkisi 4 derece’yi buluyor. Şimşek ve Şengezer söz konusunda çalışmalarında, artan şehirleşme, sanayileşme ve tüketim alışkanlıkları ile çevre ve atmosfer kirlenmesine bağlı olarak küresel ölçekte havanın ısınma eğiliminin her geçen gün artığına ve ortaya çıkan çevre problemlerinin, afetlerin, su, kara ve havadaki yaşamı tehdit eder hale geldiğine dikkat çekiyor. Küresel düzlemdeki iklim değişikliklerinin yanı sıra, kentlerin mikro iklimsel yapısında da değişimler meydana geliyor, kentlerde bölgesel ısınmalar oluşuyor. Bu ikili etki ve kısır döngü insan sağlığını ve canlıların yaşamını giderek olumsuz yönde etkiliyor. Bu bağlamda, kent iklimi konusundaki araştırmalar günümüzde giderek ağırlık kazanıyor. Bulgular, yapılaşmanın artmasıyla birlikte kent sıcaklıklarının arttığı, buna karşın kentlerin havalandırma ve bitkilendirme olanaklarının artmasıyla da kentsel iklim konforunun iyileştiği yönünde. Sağlıksız ve çarpık yapılaşması ile İstanbul metropoliten alanı, küresel tetikleyiciler ve beklenen depreme hazırlı olma sorununu çözme adına bir yenilenme akımı içerisindedir. Bu kapsamda, yapılaşmanın devasa boyutlarda YENİ NÖRONLARIN NİTELİĞİ YENİLENME AKIMI (NDVI) değerleri uzaktan algılama yöntemi ile saptanmış, sıcaklık bağımlı değişken, bitki örtüsü bağımsız değişken olmak üzere regresyon analizi yapılmış, karar ağacı modeli oluşturulmuştur. Analiz sonuçlarına göre R=0.452; R2= %20 olup, analiz % 95 anlamlılık düzeyinde (sig. 0,00) anlamlıdır. İstanbul yerleşim alanı için yapılan analizde bitki örtüsünün en az olduğu küme ile en yoğun olduğu kümenin beklenen sıcaklık değeri arasındaki fark 4.24 olarak hesaplanmıştır. CBT 1366/ 3 24 Mayıs 2013 Geleceğin sağlıklı ve yaşanabilir kenti olabilme avantajını yakalayabilme olanağına sahip olan İstanbul’da, orman alanlarının tahrip edilmesiyle yeşil alanlar günden güne azalıyor; doğal hava koridorTablo 1. CORINE arazi örtüsü sınıflarının 20002006 arası değişimi ları yüksek ve yoğun yapılaşmalar ile tı2000(ha) 2006 (ha) Fark (ha) kanıyor; kent içi yeYapay böl gel er 102272.89 104975.92 2703.0 şil alanlar yapılaşTar ı m s al al anl ar 157866.47 156134.45 1732.02 maya açılarak yok O r m an v e y ar ı doğal al anl ar 272334,87 2711125,5 1209,37 ediliyor. Deniz kıyıSulak alanlar 400,31 338.45 61.86 larına yakın bölgeSu kütleleri 12970.26 13270,52 300.26 lerde yapılan yüksek katlı binalar, kirleticileri dağıtabilecek deniz ilerlemesi, yeşil alanların hızla yok olmaya de meltemlerini engelliyor. vam etmesi ise iklimsel tehditleri tetikleme Deneyimlerden elde edilen bilimsel bulgupotansiyeli taşıyor. Bu makalede, geleceğe iliş lar ışığında, İstanbul’un bugün bulunduğu kin sağlıklı gelişme ve yapılaşma stratejilerine noktada iklim değişikliği ve ısı adaları/sıcaklık ışık tutmak amacı ile İstanbul metropolünde artışları konusu öncelikli olarak gündeme yeşil alan/bitki örtüsünün sıcaklık üzerindeki alınmalı, ayrıntılı iklimsel modellemeler ile etkisi araştırıldı. kentin bu gelişim eğilimi ile karşı karşıya kalaYüzey ısı adaları (surface heat island cağı tehditler öngörülmeli ve önlemler çok SHI) ve normalize edilmiş bitki indeksi farkı geç kalınmadan geliştirilmelidir. ACİL ÖNLEM ALINMALI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear