30 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Günümüzün gençliği bilgi çağının gerektirdiği özellikleri taşıyor Time dergisinin “The Me Me Me Generation” başlığı altında kapağına taşıdığı yazı, 1980 ile 2000 yılları arasında doğan ve adına milenyum kuşağı denilen günümüz gençliğinin profilini çıkartıyor. Yazıyı derleyen Joel Stein’a göre bu kuşağın olumsuz yönleri epeyce kabarık: Teknoloji bağımlısı (genellikle mobil cihazlar), tembel, narsisistik, özgüveni aşırı şişirilmiş, her şeye hakkı olduğunu sanan, empatiden yoksun, otoriteye saygısız, sivil toplum hareketlerine katılımda isteksiz, apolitik. Ancak yazar bu kuşağın olumlu yönleri de olduğuna dikkat çekiyor: Açık sözlü, iyimser, dürüst, pragmatik, lider ihtiyacı duymayan, dini bağnazlıkları olmayan, farklılıkları (azınlıkları, eşcinselleri vb..) daha kolay kabullenen bireylerden oluştuğunu söylüyor. Stein, şimdi soruyor: Bu kuşak modern uygarlığın çöküşünü mü hızlandıracak, yoksa ileriye mi taşıyacak? Küreselleşmeye bağlı olarak bu kuşağın dünyanın her yerinde benzer özelliklere sahip olduğuna inanan Stein’ın bu görüşlerinin Türkiye’deki milenyum kuşağı için geçerli olup olmadığını konunun uzmanlarına sorduk. İşte yanıtları.... Reyhan Oksay sanlar kentlere göçtüler, işlerini kurdular, örgütlerini oluşturdular. Bilişim devrimi ise bireylere teknolojik olanaklar sunarak devasa örgütlerle yarışabilecek güce sahip olmalarını sağladı. Örneğin hacker’lar şirketlere; blogger’lar yazılı basına; teröristler ulus devletlere; program geliştiricileri endüstrilerin tümüne meydan okuyacak kıvama geldiler. Kısaca milenyum gençliğinin kendilerinden yaşlı kuşağa artık ihtiyaçlarının olmadığı görülüyor. İşte bu nedenle yaşlılar gençleri bir tehdit unsuru olarak görüyor. Bu kuşak, bugün bildiğimiz uygarlık için de bir tehdit oluşturuyor mu? Sabuncuoğlu’nun bu konudaki görüşleri şöyle: “Risk savını fantastik buluyorum. Bilim ve teknolojide ileri olmak her zaman uygarlık anlamına gelmiyor. Küresel çıkarları uğruna zayıf dünya halklarına karşı kaba güce başvurmaktan çekinmeyen efendi Batı’nın uygarlığı tartışmalıdır. O nedenle, ayırt edici özellikleri tanımlanan milenyum kuşağının herhangi bir tehdit içerdiği kanısında değilim. “Büyük uygarlık adımlarını belli kişilik özellikleri gösteren insanlara borçluyuz. İnternet üzerinden bilgiye erişimin kolaylaşması ile daha önceden kendini göstermekte zorlanan içedönük yapıda insanların önemli bir fırsat yakaladıklarını düşünebiliriz. Aslında bu çağ, biraz da onların çağı ve dünya uygarlığı onlardan daha fazla yararlanacak.” GENÇLİĞİN GÜNCEL PROFİLİ: UYGARLIĞI YIKARLAR MI? DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE YENİ KUŞAĞA BİR BAKIŞ Olumlu bir yorumla yeni kuşağın daha az kompleksli, kendini beğenen ve kendine güvenen bir kuşak olduğu söylenebilir. Gerçek şu ki, daha önceki kuşak kendimize benzememeyi büyük bir mutluluk kaynağı olarak değerlendirebiliyordu… Reşit Canbeyli, Emekli Öğretim Üyesi, Boğaziçi Üniversitesi B H er kuşak kendinden sonra gelen kuşağı küçümseme ve aşağılama eğilimindedir; geride bıraktıkları mirasın ehil olmayan ellerde heba olacağı kaygısını taşırlar. Oysa düşünmezler ki o kuşağı kendileri yetiştirmişlerdir ve olumsuz yönlerinden bir ölçüde kendileri sorumludur. Psikiyatrist / Psikoterapist Dr.Sezai Halifeoğlu eski kuşakların yeni kuşakları eleştirme alışkanlığını şöyle yorumluyor: “Şimdiki kuşakların eski kuşaklar tarafından eleştirisi gündelik yaşam içerisinde her zaman, yapılagelen bir şey olmuştur. Bu ni irdeliyor. II. Dünya Savaşı’ndan sonra doğan “Ben Kuşağı” olarak nitelendirilen “Baby Boomers” kuşağının yetiştirdiği 19802000 yılları arasında doğanların oluşturduğu bu kuşak özellikle narsisistik eğilimleri ile dikkat çekiyor. Narsisist olmalarının nedeni, ebeveynlerinin başarının sırrının özgüvenden kaynaklandığına inanmaları. Oysa özgüven, iş bulmada veya yabancı bir çevrede fark yaratmakta yararlı olmakla birlikte, iş hayatında veya ikili ilişkilerde sürdürülebilirliği zedeliyor. Zira şişirilmiş egolarının beslediği beklentileri, yaşları ilerledikçe ve toplumun içine karıştıkça karşılanmamaya başlıyor. ABD’nin Ulusal Sağlık Enstitüsü’ne göre ülkede 20’li yaşlarını süren gençlerde narsisistik kişilik bozukluğu bugün 65 ve üzerindeki kişilere göre üç misli daha fazla. 19802000 yılları arasında doğanların oluşturduğu milenyum kuşağı, bugün ABD tarihinin en kalabalık grubu. Her ulusun milenyum kuşağı farklı olmakla birlikte, Stein’e göre küreselleşmeye, sosyal medyaya ve Batı Kültürü’nün dünyanın dört bir yayına yayılmasına bağlı olarak dünyanın her köşesinde benzer özelliklere sahip. Öyle ki bu kuşak, kendi ulusal sınırları içinde yaşayan daha yaşlı kuşaklara, başka uluslardaki aynı yaş kuşağındakilere olduklarından daha uzak. Bu yabancılaşma yalnızca zengin çocuklarının sorunu değil. Yoksul milenyumlular da narsisistik eğilimler taşıyor; paranın her derde deva olduğuna inanıyor ve tüm mal varlıklarını taşınabilir bir iletişim cihazına yatırıyorlar. Türkiye’de de bu kuşak aynı özellikleri taşıyor mu? Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Osman Sabuncuoğlu, bu sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “Kuşkusuz her ülkenin ve o ülkenin gençlerinin durumu farklı. Türkiye için de söz konusu yaş diliminin dünyayı ve ülkeyi farklı şekillerde algılayan farklı katmanlardan oluştuğunu söylemek olası. Özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve toplumsal duruşun gerilemesiyle bireyci anlayış öne çıktı. Uzun zamandır büyük bir çalkantı yaşamayan Batılı ülkelerdeki gençlik bu bireysel saadet devrinde model oluyor. Bir çığır açan internet teknolojisi nedeniyle Türkiye’de de gençliğin önemli bir kesimi tanımlanan özelliklerden etkileniyor. Türkiye’de bu durumu destekleyen bir başka etken de 12 Eylül 1980 sonrası apolitik bireyci duruşun özendirilmesi olabilir.” Sanayi devrimi bireyleri daha güçlü bir hale getirdi; in HER YERDE AYNI ÖZELLİKLER ABD TARİHİNDE KUŞAKLAR MİSYONER KUŞAK: 186082 arasında doğanlar CBT 1366/ 10 24 Mayıs 2013 Time dergisi de “Ben, Ben, Ben Kuşağı” başlığı altında ele aldığı günümüz gençliğini –milenyum kuşağı olarak da tanımlanıyor mercek altına alıyor, olumlu ve olumsuz yönleri EN ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİ NARSİSİZM YAZININ DEVAMI 14. SAYFADA YAZININ DEVAMI 14. SAYFADA CBT 1366/ 11 24 Mayıs 2013 eleştirinin bazı psikolojik unsurlarla bağlantısı vardır. Cinsiyetlerin, milletlerin, etnik grupların birbirini karşılıklı olarak sıkça, özellikle de olumsuz niteliklerle değerlendirmesi yabancı olmadığımız bir olgudur. İnsanlar ortak nitelikleri aracılığıyla aidiyet hissetmeye başladıkları kendi grupları ile diğer gruplar arasında, kimlik duygusunun sabitliğini sağlamak amacıyla farklılıklara vurgu yapma gereği hissederler.” Halifeoğlu, milenyum kuşağının narsisistik eğilimler taşıdığı iddiasını gerçekçi bulmuyor: “İnsanoğlunun evrensel psikolojik niteliklerinin en ufak değişimi bile binlerce yıl alabilir. Bu durumda bugünün kuşağı ancak kendinden önceki kuşak kadar narsisist veya benmerkezci olabilir. Çevresel unsurların (teknoloji, eğitim sistemi, ekonomik faktörler vs.) değişimi ile, görüntüdeki gibi özde de bir farklılık oluşmuş olduğu yanılgısına düşebiliriz.” İç Savaş’ın sona erdiği günlerde çocukluk dönemlerini yaşayan bu kuşak, gençlikle rinde büyük bir hevesle sosyal konularla ilgilenmiş, ileri yaşlarında New Deal olarak nitelendirilen 1930’lu yıllardaki ekonomik krize çözüm oluşturmak için geliştirilen programın mimarları olarak çalışmışlardır. YİTİK KUŞAK: 18831900 arasında doğanlar Bu kuşak, kentlerde büyük bir yoksulluğa yol açan göç dalgalarının yarattığı kaosa doğdular. Orta yaşları, 1930’lu yılların Büyük Ekonomik Çöküş döneminin tüm zorluk larıyla mücadele ile geçti. II.Dünya Savaşı’nı finanse etmek için yüksek vergiler öde mek zorunda kaldılar EN BÜYÜK KUŞAK: 190124 arasında doğanlar Çocukluk dönemlerinde yaygın eğitim olanaklarından yararlandılar ve yeni yasalarla çocuk emeğinin sömürüsünden korundular. Yetişkinliklerinde Büyük Bunalım’ın ya rattığı sorunlara çözüm ürettiler; II. Dünya Savaşı’nda çarpıştılar. Savaştan sonra banliyöleri kurdular, otoyollar inşa ettiler. Çocuk felcine çare buldular. Baby Boomer olarak nitelendirilen kuşağı doğurdular. SUSKUN KUŞAK: 192542 arasında doğanlar Büyük Bunalım’ın çocukları olarak “şanslı azınlık” olarak tanımlanıyor. Çok azı savaşta öldü. Daha sonra beyaz yakalı olarak çalıştı. Erken emeklilik fikrini desteklediler. BABY BOOMERS: 194360 arasında doğanlar Çocukluk dönemlerini banliyölerde geçiren kuşak, orta yaşlarda “Yuppy” teriminin doğmasına neden oldular. Bütün birikimlerini 1987 yılında borsanın çöküşüyle yitirdiler. Dolayısıyla erken emeklilik planları suya düştü; emekliliklerini ertelemek zorunda kaldı. X KUŞAĞI: 196080 arasında doğanlar Anne ve babası çalışan veya boşanmış çiftlerin çocukları olan bu kuşak, en büyük özelliği hiçbir şeyle ilgilenmemek olan bir gençlik yarattılar. Son çalışmalara göre bu kuşak ebeveynlerinden daha fazla kazanma eğilimini ilk kez tersine çevirdi ve dolar bazında daha az kazanmaya başladılar. MİLENYUM KUŞAĞI: 19802000 arasında doğanlar Y Kuşağı olarak da bilinen bu kuşak, gençliklerini 11 Eylül’ün gölgesinde, yeni medya nın doğuşu sırasında yaşadı. Milenyumcuların ilk dalgası, ekonomik ilerlemenin yavaş ladığı, işsizliğin arttığı ve ulusal borçların hızlı artışı karşısında kaygıların yoğunlaştığı bir dönemde iş hayatına atıldı. 1920’lerde çok az sayıda çocuk ilköğretimden sonra eğitimine devam edebildiği için bir ergenin sosyalleşmesi büyükleri ile kurduğu ilişkiye bağlı olarak gelişiyordu. Oysa şimdilerde çocuklar cep telefonu üzerinden yaşıtlarıyla sürekli iletişim halindeler. Dolayısıyla sürekli olarak arkadaş etkisi altındalar. Emory Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mark Bauerlein, bu etkinin gücünü şöyle açıklıyor: “Tarihte hiçbir kuşak bu kadar yaşıtlarının etkisinde kalmamıştı. Entelektüel açıdan gelişmek için tarihsel olaylarla ilişki kurmak zorundasınız; sizden yaşlılarla görüş alışverişi içinde olmalısınız. Eskilerden bu kadar kopuk yaşadığınız zaman her şey havada kalır.” Milenyum gençliği neredeyse günlerinin tamamını ekran önünde geçiriyor. Kalabalık içinde bile yalnızca mobil cihazlarına bakıyorlar; sakin görünmekle birlikte sürekli olarak önemli bir şeyleri kaçırma telaşı içindeler. %70’i ARKADAŞ ÇEVRESİ APTALLAŞTIRIYOR u haftaki Time dergisi ‘Milenyum Kuşağı’ diye adlandırdığı, bugün ergen ya da 20 yaşlarındakilerden oluşan kuşağı değerlendiren bir yazı yayımladı. Daha çok Amerikan gençliğini ön plana çıkarsa da, küreselleşmiş bir dünyada benzer bir kuşağın her yerde var olduğunu düşündüren bu yazı söz konusu kuşağa kritik bir gözle bakma fırsatı verdiği için ilginç. Ancak hemen bu değerlendirme ile ilgili bir uyarı ile yola çıkmakta yarar var. Time, çok önemli bir konuyu 35 sayfalık bir dergi makalesi çerçevesinde ve oldukça ‘magazin’ yaklaşımı ile ele almış. Bunun somut örneği bu kuşağa bir hazır elbise giydirir gibi ‘Milenyum’ kuşağı denmiş olması. ABD’de iç savaş yıllarından bu yana yaklaşık her 20 yıllık bir zaman dilimi bir adla anılır. Bellek açısından bir kolaylık sağlasa bile bu adlandırma tutkusu Amerikan toplumu için bile aşırı genellemelere yol açmakta. Hele bugünkü gençler için ise çok kolaycı bir yaklaşım. Ayrıntılara girmeden özetlemek gerekirse, yazıya göre bu kuşak öncekilerden farklı ve fazla olarak aşırı olumlu ve olumsuz özellikler taşıyor. Dergi, bu kuşağın artıları arasında olumlu/iyimser bakış sergilemeleri, farklılıkları (azınlıkları, eşcinselleri vb) daha kolay kabul etmeleri, açık sözlü ve pragmatik olmalarını saymakta. Kuşağın eksileri ise pasif, tembel, empatiden yoksun ve apolitik olmaları, aşırı narsisist davranmaları, sürekli onaylanmak istemeleri ve herşeyi kendi hakları gibi görmeleri olarak özetleniyor. Bu özellikler her toplumda, özellikle de bizim toplumumuzda geçerli mi diye sorulabilir. Bugünkü kuşağa eleştirel bir gözle bakmaya vesile olduğu için bu makale ve sergilediği yaklaşımı bir ölçüde olumlu bulmak mümkün. Ancak bu genellemelerin hedef kitlesi olan Amerikan toplumu için bile geçerli olmadığını söylenebilir. Bize gelince durum oldukça farklılık gösteriyor. Herşeyden önce başlangıç noktamız şu olmalı. Tarih boyunca belki de yeni kuşağı eleştirmeyen bir yetişkin kuşak çıkmamıştır. ‘Nerde o eski günler/ biz böyle miydik?’ ile başlayan bu tür yaklaşım aslında ununu eleyip, eleğini asmış (veya asmak üzere olan) kuşakların, kendini ve dünyayı daha yeni keşfetmeye başlamış, henüz fazla bir şey yapmamış, dolayısı ile kalıcı ve katı eleştirilerle damgalanmaması gereken bir kuşağa karşı kolaycı bir yaklaşımı bence. Bugünkü genç kuşağa bakalım: bu gençler bizlerin kendileri için yarattığı dünyaya doğdular. Hava ve çevre kirliliğinden etnik çatışmalara kadar herkesi ilgilendiren konularda belirleyici değil, mirasçı konumundaki bu kuşağa bu tablo açısından bakmakta yarar var. İlk bakışta ve yüzeysel bir değerlendirme sonucunda, bu kuşağın ülkemizde de bilgisayar ve cep telefonlarının yarattığı elektronik bir dünyada yaşadığı söylenebilir. Kendilerine daha çok vakit ayırdıkları, çok okumadıkları, pasif (asosyal?) ve başkalarına karşı ilgisiz (empatiden yoksun?) davrandıkları da önyargılı bir değerlendirmede hemen akla gelen olumsuzluklar. Ancak, bu saptamaların geçerli bir değerlendirme niteliği kazanması için iki önemli etkeni göz önünde bulundurmak gerekir: bu kuşağı ve onun gerçeklerini yaratan önceki kuşakların oluşturduğu büyük tablo ve yeni kuşağın içinde bulunduğu ve tarihte daha önce görülmeyen çeşitlilik ve zenginlikteki yeni dünya. “BİZİM ZAMANIMIZDA…”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear