Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SON ARAŞTIRMALAR Son görüntülere göre evrenimiz 13.82 milyar yıl yaşında miz su ve hijyen özellikle de çocuklar için bir ölüm kalım meselesidir diyor UNUICEF elçisi Eva Padberg. UNICEF verilerine göre her gün yaklaşık olarak 2000 çocuk, kirli su, kötü temizlik ve sıhhi tesis yokluğuna bağlı olarak meydana gelen ishal yüzünden yaşamını yitiriyor. Bu ölüm vakalarının ise yüzde doksan dokuzu BMÇocuk Fonu’na göre gelişmekte olan ülkelerde özellikle de Afrika ve Güney Asya’da meydana geliyor. Orta Avrupa’da ise bambaşka bir su sorunu var. Alman çevre bilimcisi Klaus Kümmerer çok fazla kimyasal konusunda uyarıyor. “Tahminlere göre insanlar tarafından kullanılan sularda binlerce kimyasal madde bulunuyor.” Bunun nedenlerinden biri örneğin idrar yoluyla suya karışan ya da doğrudan doğruya tuvalete atılan ilaçlar. Ağrı kesiciler ve doğum kontrol haplarındaki hormonlar balıklara zarar veriyor. Kentlerdeki atık suların yaklaşık olarak yüzde sekseni nehirlere, göllere veya denizlere akıyor. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran yüzde doksan civarında. mızımsı bir tortulda 20 yaşlarında bir kadına ve 4045 yaşlarında bir erkeğe ait kalıntılarla birlikte köpek kalıntısı, sanatsal objeler ve hayvan kemikleri bulmuşlardı. İskeletleri radyokarbon yöntemiyle inceleyen bilim insanları, buluntuların yaklaşık olarak 14.000 yıllık olduğunu hesaplamışlardı. Son araştırma çerçevesinde bu kemikler şimdi diğer dokuz iskeletle birlikte yeniden incelendi. Amaç, modern insanın ne zamandan beri Avrupa’da yaşadığını ve hangi tarihte Afrika’dan ayrıldığını bulmaktı. Avrupa ve Doğu Asya’da bulunan ve günümüzden önce 40.000 yıllık zaman dilimine ait en az on iskeletten örnekler alan araştırmacılar, bunlardan hücrelerin enerji santrallarında bulunan mitokondriyal DNA’yı ayrıştırmışlar. İki gelişim çizgisinin ortak atadan ne zaman ayrıldıkları şimdi moleküler saatle hesaplanabiliyor. Şöyle, kalıtımda göreceli olarak sabit bir oranla meydana gelen mutasyonların birikiminden, bir soyağacındaki iki çizginin birbirinden ne zamandan beri ayrı oldukları ve geliştikleri okunabiliyor. Ortak atadaki gelişim zaman olarak ne kadar uzaksa o kadar çok mutasyon birikiyor bireylerde. Bilim insanları günümüz insan topluluklarındaki mutasyon sayısını, incelenen ilk insan iskeletlerindeki mutasyonlarla karşılaştırınca şu sonuç çıkmış: Tüm mitokondriyal DNA çizgilerinin son ortak atası yaklaşık olarak 160.000 yıl önce yaşamış. Değerlendirme öte yandan, Homo sapiens’in Afrika’dan en erken 95.000 yıl önce ayrıldığını da gösteriyor. Dahası Avrupa’daki son buz devrinden önceki ve sonraki avcı ve toplayıcıların birbirleriyle akraba oldukları da anlaşılıyor. Avrupa Uzay Ajansı ESA geçen hafta uzaydaki en eski ışık ışınının görüntüsünü sundu Paris’te. Yeni görüntü kozmolojik standart modelin diğer bölümlerini kanıtlarken aynı zamanda evrenin yaşını daha kesin bir şekilde açıklıyor. Buna göre evrenimiz 13.82 milyar yıl yaşında. “Planck” uzay teleskopuyla elde edilen haritanın verileri gerçi geçerli olan kozmolojik teorileri en iyi şekilde kanıtlıyor ama yeni haritanın “kusursuzluğu” öte yandan açıklamalar için yeni fiziksel deneyleri gerektirecek çözülmemiş fenomenlerin bulunmasına da yol açacak diyor uzmanlar. Mayıs 2009’da bir zaman makinesi gibi evrenin geçmişine bakması için uzaya gönderilen Planck, evrenin h e n ü z 380.000 yıl yaşında olduğu zamana ait en eski ışık ışınını, yani kozmik mikrodalga arka plan ışınının haritasını çizdi. Planck verileri COBE(1989) ve WMAP(2001) NASA misyonlarıyla elde edilen bilgileri de düzeltti. ESA yeni veriler doğrultusunda evrenin 13,82 milyar yıl yaşında olduğu sonucunu çıkardı. Bu bugüne dek tahmin edilenden yaklaşık olarak 80 milyon yıl fark demek. Ayrıca Planck verileriyle uzayın birleşimi de daha kesin bir şekilde öğrenildi. Buna göre galaksiler, yıldızlar ve dünyamızdan oluşan normal maddenin, evrendeki kütle ve enerji yoğunluğuna sadece yüzde 49’luk bir katkısı olduğu görülmekte. Buna ilave olarak yaklaşık olarak yüzde 26.8 oranında karanlık madde var. Kütleçekim etkisiyle kendisini belli eden bu esrarengiz madde sanılandan daha fazla çıktı. Buna karşın evrenin hızla genleşmesine neden olan karanlık enerjinin, yüzde 68.3’lük oranıyla tahmin edilenden daha az olduğu anlaşıldı. Modern insan Afrika’yı sanılandan daha geç terk etmiş tenkele Somali’de yaşayan Agama familyasından. Kunduz kuyruklu agamalar kuzey Somali ve Etiyopya’nın çöllük bölgelerinde yaygındır. Alman sürüngen uzmanı Phillipp Wagner yeni kertenkele türünü Çek Cumhuriyeti ve ABD’deki Villanova Üniversitesi bilim insanlarıyla birlikte bulmuş. Xenagama wilmsi, adını Kuzey Afrika ve Arap Yarımadası’ndaki tür çeşitliliğini araştıran Thomas Wilms’ten (Frankfurt hayvanat bahçesi müdürü) almış. Wagner’in açıklamasına göre 2011 yılında da Etiyopya’da yeni bir agama türü saptanmıştı. Ayrıca iki diğer tür de biliniyor. Etiyopya ve Somali’nin de dahil olduğu Afrika Boynuzu tür çeşitliliği açısından zengindir. Son buluntu hâlâ bilinmeyen omurgalı hayvanların varlığını ve biyoçeşitliliğin daha uzun bir süre tümüyle kavranamayacağının bir kanıtıdır diyor bilim insanları. Atalarımız Afrika’yı bazı araştırma so nuçlarının aksine sanılandan daha geç terk etmişler. On ilk insan iskeletindeki kalıtımın incelenmesine dayanan araştırmaya göre Homo sapiens’in Afrika’daki soy çizgisi, kıtanın dışındaki türdeşlerinden henüz 95.000 yıl önce ayrılmış. Current Biology dergisinde yayımlanan araştırma ayrıca Homo sapiens’in Avrupa’da buz devrindeki soğuklarla da başedebildiğini gösteriyor. Taş ocağı işçileri 1914 yılında Bonn’un Oberkassel bölgesindeki kır Uluslararası bir araştırma ekibi Afrika’da kunduzunkine benzer bir kuyruklu yeni bir kertenkele türü buldu. Tuhaf görünümlü yassı kuyruğun hayvanın yaşam alanına uyum sağlaması sonucu gelişmiş olduğu tahmin ediliyor. Söz konusu kertenkele açtığı çukurları kuyruğuyla kapatıyor olabilir diyor uzmanlar. Bilimsel adı Xenagama wilmsi olan yeni ker Kunduz kuyruklu kertenkele Kurala göre hastalar ameliyattan önce en az altı saat bir şey yememeliler. Fakat son bir araştırma operasyondan önceki haftaların da önemli olduğunu ortaya koydu: Yağlı yemek ameliyattan sonraki iyileşmeyi zorlaştırıyor. Cerrahlar, organların mümkün olduğu kadar az hasar görmesi halinde hastaların ameliyattan sonra daha çabuk iyileştiklerini bilirler. Bu örneğin, kalp, karaciğer ve damarlar için geçerlidir. Fakat organlara ulaşmak için kestiğimiz yağ dokusunu neredeyse hiç dik Ameliyattan önce yağlı yemek, iyileşmeyi zorlaştırıyor CBT 1359/ 6 5 Nisan 2013 Temiz içme suyu üç yıldır UNO insan haklarına dahil ama buna rağmen 900 milyon insan bundan mahrum. Ayrıca 2.5 milyar insanın sıhhi tesislere ulaşımı da bulunmuyor. Su rezervlerine dikkat çekmek için 1993 yılında 22 Mart ilk kez su günü ilan edilmişti. Milyonlarca çocuk hasta olabileceklerini bilmelerine rağmen kirli su içiyor. Oysa te Milyonlarca insan temiz suya ulaşamıyor VOLKANİK PATLAMALARA BAĞLI TOPLU ÖLÜMLER Yaklaşık olarak 200 milyon yıl önce hayvan ve bitki türlerinin yarısının yok olmasına neden olan ani toplu ölümler, ilk kez daha kesin bir şekilde tarihlendirilebilen volkanik püskürmelerle ilişkilendirildi. Havaya salınan muazzam gaz miktarına bağlı iklim değişimi o kadar hızlı gelişmiş ki türlerin birçoğu bu değişen yaşam koşullarına uyum sağlayamamışlar diyor uzmanlar. Toplu ölümler öte yandan gezegene 135 milyon yıl daha hâkim olacak dinozorların yolunu açmıştı. Bilim insanları son yıllarda Trias çağının sonundaki toplu ölümlerin en azından kısmen dev volkanik etkinliklere bağlı iklim değişimi nedeniyle meydana geldiğini tahmin ediyorlardı. Fakat ne var ki araştırmacılar, volkanik püskürtülere ait tortulları zamansal açıdan toplu ölümlerle ilişkilendirememişlerdi bugüne dek. Son incelemeler için Kuzey Amerika’dan Kuzey Afrika’ya kadar dünyanın çeşitli bölgelerinden bazalt örnekleri toplanmış. Bazalt, volkanik püskürmelerden arta kalan bir taş türüdür. Taşın içindeki uranyum izotoplarının yarılanma sürelerinin incelenmesi sonucunda kesin tarihler elde edilebiliyor. Püskürmelerin tarihlendirilmesindeki hata payı bu şekilde bir ila üç milyondan, birkaç bin yıla düşmüş. Bazaltlardan elde edilen tarihler türlerin toplu ölümleriyle, volkanik etkinliklerin zamansal açıdan birbirlerine yakın olduklarını göstermiş.