26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Arkeolojik Alanlarda Koruma 811 Kasım 2012 tarihlerinde İstanbul Kültür Üniversitesi’nin ve Kaplan Fund’ın birlikte düzenlediği ‘A Arkeolojik Alanlarda Koruma’ semineri ile bir ilk gerçekleştirilmiş ve kazı başkan ve yardımcılarının koruma uzmanları ile bir arada koruma sorunlarını tartışarak çözümler aradığı bir platform yaratıldı. Yrd. Doç. Dr. Ege Uluca Tümer (İstanbul Kültür Üniversitesi) ‘New York’ta 1945 yılından beri faaliyet gösteren ve Arkeolojik Mimari Koruma ile ilgili akademik çalışmalara da kaynak sağlayan JM Kaplan Fund, kendilerine İstanbul Kültür Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Restorasyon Programı’ndan Yrd.Doç. Dr. Ege Uluca Tümer’in sunduğu ‘Seminar on Archaeological Site Conservation for CoDirectors and Assistant CoDirectors of Archaeological Excavations in Turkey’ başlıklı proje önerisini kabul etmiş ve finansal destek vererek bu projeyi desteklemiştir. 811 Kasım 2012 tarihlerinde Yrd. Doç. Dr. Ege Uluca Tümer yürütücülüğünde düzenlenmiş olan seminer ile Türkiye’deki Türk kazılarındaki yönetici ve yönetici yardımcılarının koruma konularındaki bilgi ve birikimlerini paylaşmaları ve bu konuda çalışan uzmanlarla aralarında bir ağ oluşturulması hedeflenmiştir. Seminerde davetli katılımcı olarak bulunmuş 24 kazı başkanı/ kazı başkan yardımcısından alınan geri dönüşlere göre de bu amaç büyük ölçüde gerçekleştirilmiş gibi görünmektedir. Oxford Brooks Üniversitesi’nden Doç.Dr. Aylin Orbaşlı, Sagalassos Kazısı ve KU Leuven’den Koruma Uzmanı Mimar Ebru Torun, İTÜ’den Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, ODTÜ Malzeme Koruma Laboratuvarı’ndan Prof. Dr. Emine Caner Saltık, Doç. Dr.Ayşe Tavukçuoğlu, Dr. Evin Caner, Dr.Alp Güney, İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, Doç.Dr. Necmi Karul ve Sayka İnşaat’tan Merve Yıldız seminere konuşmacı olarak katılarak konu ile ilgili bilgi ve deneyimlerini katılımcılarla paylaşmışlardır. Seminerde ‘Arkeolojik Alanda Koruma Kavram ve Yaklaşımları’, ‘Arkeolojik Alanlarda Alan Yönetimi’, ‘Türkiye’de Arkeolojik Alanlarda Koruma Uygulamaları’, ‘Arkeolojik Alanlarda Malzeme Koruma Çalışmaları’ seminerde yer alan başlıca konu başlıkları olmuştur. 11 Kasım 2012 tarihinde ise Yenikapı Kazı Alanı, Yenikapı Laboratuvarı, İstanbul Kara ve Deniz Surlarına aynı konunun alanda tartışılması amacıyla teknik geziler düzenlenmiştir. Tüm katılımcıların kendi birikim ve deneyimlerini ortaya koyduğu seminer, seminerde temsilcisi bulunan kazılarda gerçekleştirilmiş koruma çalışmalarının sunulduğu posterler ile daha da zenginleşmiştir. Katılımcılar tarafından doldurulan anketlerle bu seminer ilişkin görüşler ve daha sonraki yıllarda bu konu üzerinde yapılacak etkin liklerde izlenmesi gereken yol ile ilgili geri bildirim elde edilmesi amaçlanmıştır. 19. yüzyılda farklı ülkelerden define arayıcıların gerçekleştirdiği kazılardan daha bilimsel ve hem alanla ilgili bilimsel verileri toplamak hem de müzede sergilenecek objeleri çıkarmaya yönelik kazılara geçilmesinin üzerinden çok uzun yıllar geçmiştir. Ancak kazı yapılan alanların gelecek kuşaklara en az tahribat ile aktarılması konusu hâlâ üzerinde çok çalışılan ve tartışılan bir konudur. Bu amaca yönelebilmek için disiplinler arası bir çalışmanın gerçekleştirilmesi zaruri gibi görünmektedir. Bu seminerle amaçlanan da kazıların daha disiplinler arası bir ortaklığı içerebilmesinin yollarının araştırılması olmuştur. Bu amacın gerçekleştirilmesi için de bu yıl ilki gerçekleştirilen bu seminerin, daha sonraki yıllarda da farklı gruplarla yinelenmesi, bu konudaki yayınların artırılması ve web ortamında arkeolojik alanlarda koruma konularında çalışan uzmanlar ile arkeolojik alan kazı başkanlarının buluşabileceği yeni platformların yaratılması planlanmaktadır. Dil ve Söz Armağan Erman (Kültür Fen Lisesi) Dili tanımlarken “en gelişmiş bildirim biçimidir” denir. Dil toplumsal bir etkinliktir ve geneli ya da ortalamayı ifade eden bir düzeni vardır. Günlük hayatta iletişimi sağlayan dilsel ifadeler kalıplaşmıştır. Belli kurallara uyularak gerçekleşir ve bu kullanımda düz ve anlaşılırdır. Yorumlanamaz; çünkü dilsel ifadeler zihinde kendiliğinden gerçek yerlerini bulur. Temelinde toplumların hafızasında yüzyıllara dayanan yerleşmiş karşılıkları vardır. “Çok yorgunum” söz diziminde anlaşılmayacak, yoruma açık bir söylem yoktur. Bunun gibi “cep telefonları birtakım hastalıklara yol açıyor” cümlesi, hem söz dizimiyle, hem de ilettiği anlamla açık ve net bir durumu ortaya koyar. Söz ise başka bir zenginlik, başka bir dünyadır. Dil ve söz ayrımı dilin kullanımıyla belirginleşir. Bu ayrıma ilk dikkat çeken dilbiliminin babası sayılan İsviçreli dil bilimci Ferdinand de Saussure’dur. Özellikle yapısalcılık ve göstergebilim’de adını duyuran Saussure fikirleriyle 20. yy da dil bilimde kayda değer pek çok gelişmenin temelini hazırlamıştır. 1894’de yazdığı bir mektupta şöyle der: “….. bütün bunlar ve dil bilimi konusunda aklı başında on satırcık bile yazmanın güçlüğü canıma yetti. Uzun süredir kafam her şey bir yana dil bilimi olgularının ve onlara bakış açılarımızın sınırlandırılması düşüncesiyle dopdolu, dil bilimciye ne yaptığını göstermek için, göze alınması gereken CBT 1342/13 7 Aralık 2012 işin ölçülemeyecek denli çok olduğunu git gide daha iyi fark ediyorum. Kullanılan terimlerin kesin yetersizliği, bunların yeniden gözden geçirilmesinin gerekliliği ve bunu başarabilmek için dilin ne tür bir nesne olduğunu göstermek filolojiden aldığım tadı sürekli bozuyor…” Saussure’ün görüşlerine göre dilin bakış açısı farklı şekillerde sınıflandırılır. Soyut kurallar sistemini ifade eden “langue” kavramı özneler arası kabul edilen toplumsal bir kurum ve dilsel alışkanlıkların sosyal olarak oluşturulduğu, konuşanın kafasındaki geleneksel bir sistemdir ve tekil bir dildir. “Parol” kavramı ise langue kavramının tam karşısında, insan konuşmasının kuramsal bakış açısı olarak ele alınır. Langue/Parol yani dil ve konuşma dili kavram çifti tüm yapısalcı ve sonradan yapılandırılan dil bilimin dayanak noktasını temsil etmektedir. Söz, dilin hem anlam hem de yapı olarak bireysel yorum kazanmış biçimidir. Söz, bir dilin ne kadar zengin olduğunun da göstergesidir. Sözel ifadeler dilsel ifadelerin düz ve normal akışının yaratıcı ve seçici halleridir. Bireysel oldukları için doğru mu yanlış mı diye düşünülemez; ancak yorumlanabilir. Zihinde dümdüz algılanan dil birliklerine yeni algılama yolları önerir, yeni bağdaştırmalarla duygu ve düşünceler farklı anlam ilişkileriyle açığa vurulmuş olur. Söz, dilin içinde bir “sapmadır” aynı zamanda: Çok uzun gözlerinin içindeyim Susuzluğumu içiyorum bebeklerinden. Gün Çingeneler gibi göçebeydi ufukta. Lambada titreyen alev üşüyor. Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz, Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda… Dün gece bütün anılarımı açık bıraktım. (Anılar nasıl açık bırakılır? Yoksa şair şunu mu söylemek istiyor; pencere açıksa üşürsün, musluk açıksa su basar, ışık açıksa uyku tutmaz. Anıların verdiği duygu şairi üşütmüş, huzursuz etmiş ve uykusuz mu bırakmış?) Dest busı arzusıyla ger ölürsem dostlar Kuze eylen toprağum sunun anunla yâre su (Dostlar! Eğer sevgilinin elini öpme arzusuyla ölürsem, toprağımdan bir testi yapın ve onunla sevgiliye su verin) Sözlerle oynayan su kasidesinin büyük şairi Fuzuli, sağlığında elini bile öpemediği sevgilinin, öldükten sonra dudaklarını öperek sanatkârane bir kurnazlık sergiliyor. Mühür gözlüm seni elden sakınırım Böyle söyleyen şair, ceylan gözlüm, kömür gözlüm, zeytin gözlüm gibi sembolik benzetmelerin de üstüne çıkarak kurduğu imajla zihinde farklı farklı tasarımların yolunu açıyor. Aslında dil ve söz, birbirinden çok farklı görünse de birbirlerini sürekli denetleyen ve birbirlerinin imkânlarını çoğaltan iki kavramdır. Dilin kurallarını bilmezseniz sözün içinden çıkamazsınız. Felsefeci Taylan Altuğ bunu şöyle açıklar: “Bir dizge olarak dil ve gerçekleştirme olarak söz arasında kopmaz bir bağ vardır. Biri olmadan diğeri olmaz. Sözü bir gereç olarak ele alıp dile ulaşabiliriz ve dile dayanarak sözü kavrayabiliriz.” Sözcükleri bir araya getirirken kurulan anlam ilgileri ve farklı söyleyişlerin gerçekleşmesi ancak dilin inceliklerini bilmekle mümkündür. Bu yüzden diyebiliriz ki söz ve dil farklı mecralardan doğan ama aynı denize dökülen pınarlardır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear