Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SON ARAŞTIRMALAR STRABON HAKLI ÇIKTI: P RE L MANI B R ZAMANLAR ADAYMIŞ Atina’nın başlıca limanı olan Pire, .Ö.48003400 yılları arasında ya da diğer sözlerle, Parthenon tapınağının Akropol’e inşa edilmesinden 4500 yıl önce bir adaydı. Sonuç, Pire ve çevresindeki tortulları inceleyip tarihlendiren, Jean Philippe Goiran ve ekibine (Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi/CNRS) ait. Atina Üniversitesi’ndeki araştırmacılarla gerçekleştirilen çalışmanın sonuçları Geology dergisinde yayımlandı. Pire limanına bugün baktığımızda, kentin bu bölgesinin bir zamanlar suyla karadan ayrıldığına inanmak güç. Fakat coğrafyacı Strabon daha .S.1.yy’da Pire’nin bir zamanlar ada olduğu hipotezini ortaya atmıştı. Atina’nın yaklaşık olarak yedi kilometre güneybatısındaki bu kayalık bölge Yunanistan’ın başkentinin üç önemli limanı Zea, Mounichia ve Cantharos’u barındırıyordu. Stratejik açıdan önemli olan bu bölge .Ö. 5.yy’da Atina’ya yüksek surlarla (“Uzun Surlar”) korunan bir yolla bağlantılıydı. Kısa bir süre öncesine kadar Strabon’un hipotezini kontrol ZEH RL YILAN ISIRIĞINA KARŞI N TROGL SER N Avustralyalı bilimciler yılan ısırığından sonra ilk müdahalede kullanılabilecek bir nitrogliserin merhemi geliştirdi. Merhem yılan zehrinin lenf sistemine girişini yavaşlatıyor. Bu şekilde hastayı tedavi edecek daha fazla zaman kalıyor. Callaghan New Castle Üniversitesi’nden Dirk van Helden’ın Nature Medicine dergisindeki yazısına göre, her yıl yaklaşık 100.000 kişi yılan sokması yüzünden yaşamını yitirirken, 400.000 kadar kişi de bir uzvunu kaybediyor. Yılan zehirlerinin birçoğu, ısırıktan sonra lenf damarları üzerinden kana karışan büyük zehirli moleküller içerir. Lenf sistemi, doku sıvısının ve proteinlerinin taşınmasından sorumludur. Van Helden ve ekibi, sağlıklı bir kişinin ayağına işaretleyici radyoaktif bir madde enjekte ederek bir yılan ısırığı simüle etmiş. Özel bir kamerayla daha sonra maddenin ayaktan kasık bölgesindeki lenf düğümlerine ne hızda hareket ettiği kontrol edilmiş. Ölçümler, söz konusu madde, hastanın tamamen sakin bir şekilde yatması halinde ortalama olarak 13 dakikada kasık bölgesine ulaştığını göstermekte. Araştırmacılar daha sonra enjeksiyon bölgesini (sözde ısırık yeri) yeni geliştirdikleri merhemle ovunca, radyoaktif madde ayaktan kasık bölgesine ortalama olarak 54 dakikada ulaşmış. Farelerle gerçekleştirilen ikinci bir deneyde gerçek yılan zehri kullanılmış. Isırık bölgesine merhem uygulandığında zehrin lenflere ulaşması altı dakika gecikmiş ve farelerin nefes alışverişi normalden 31 dakika sonra durmuş. Deneyler sırasında anal bölgedeki yaralanmalarda uygulanan bir ilaç kullanmışlar. lacın içeriği gliserol nitrat (nit rogliserin) kalp hastalıklarında da kullanılır. Ancak Van Helden’e göre söz konusu madde belli başlı pompalama mekanizmalarını yavaşlatarak lenf sistemi üzerinde de etkili oluyor. Hayvanlara verilen yılan zehri Avustralya’da yaşayan kahverengi yılana (Pseudonaja textilis) aitti. Tüm yılan zehirleri aynı etkiyi yapmadığı ve aynı zararı vermedikleri için araştırmacılar yeni merhemi diğer zehirlerle de test edecek. sı gibi beş değiştirilemez risk faktöründen en az bir veya daha fazlasına sahip olmayan kadınlarda yüzde 4.1’e çıkıyor. Bunlar kadınlar için önemli bilgiler olsa da, sonuçlar diğer araştırmalarla kontrol edilecek. Çünkü halihazırdaki veriler tüm ülkeler için geçerli olmayabilir. Mesela 55 yaş üstü Amerikalı kadınlarda meme kanseri riski aynı yaş grubundaki talyan kadınlarına kıyasla çok daha yüksektir. CBT 1268/ 4 8 Temmuz 2011 eden bir bilimsel çalışma bulunmuyordu. Fransız ve Yunanlı araştırmacılar bu tahmini kontrol etmek için Pire ve Atina arasında yer alan Kifisos bölgesinde yirmi metre derinlikten on kadar toprak örneği aldı. Her örnek daha önceki kayıtlarla karşılaştırıldıktan sonra C14 yöntemiyle tarihlendirilmiş. Bu stratigrafik inceleme sonucunda araştırmacılar Pire çevresindeki kıyı bölgesinin oluşumunu dört evrede açıklayabildiler. .Ö.67005500 yıllarındaki birinci evrede Akdeniz’in seviyesi günümüzden daha düşüktü. O tarihlerde Pire tepesi henüz ada değildi ve jeolojik olarak anakarayla bağlantılıydı. .Ö.48003400 yıllarında deniz seviyesi iyice yükselince Pire ada haline gelmiş. .Ö.2800 yılından itibaren deniz seviyesi daha yavaş yükselmeye başlamış ve aynı zamanda bölgeye akarsulardan büyük miktarda çökelti gelmiş. Kifisos Ovası’nda çökeltilerin birikmesi ve lagünlerin oluşmasına neden olan da bu iki fenomendi. .Ö.5.yy’da yani Parthenon’un Akropole kurulduğu tarihte bu lagünler hala varlıklarını koruyordu. Mühendisler surları yapabilmek için bu nemli bölgeleri doldurmak zorunda kalmışlardı. Peki Pire’nin ada olduğu tarihten 3500 yıl sonra yaşayan Strabon bu fikre nasıl gelmişti? Bir olasılıkla, ünlü coğrafyacının görüşleri kendisinden önceki araştırmacıların belgelerine dayanıyor olabilir. Diğer bir açıklama da Strabon’un .S.1.yy’da Atina’ya gitmiş olması. Bu tarihlerde Pire’nin kayalık tepesi hâlâ bataklıklı bir kıyı ovasından yükseliyordu. Strabon tüm bu bilgileri birleştirerek, Pire’nin eskiden bir ada olduğu fikrine ulaşmış olabilir diyor araştırmacılar. Meme kanseri riskinin değişen yaşam biçimiyle ne derecede azaldığı bugüne kadar bilinmiyordu. Amerikalı tıp uzmanları şimdi ilk kez olumlu etkileri sayılarla gösterdiler. Yaşam biçimindeki değişikler alkolden uzak durma, açık havada bedensel etkinlikler ve beden ağırlığının kontrol edilmesinden ibaretti. Model hesaplamalarına göre alınan bu önlemler sayesinde her kadında kanser riski gerçi tek rakamlı bir sayı kadar düşüyor ama bir ülkenin tüm nüfusuna göre hesaplandığında binlerce daha az kadın meme kanserine yakalanır diyor araştırmacılar Journal of the National Cancer Institute dergisinde. Araştırma çerçevesinde yaşları 2074 arasında değişen 5000’in üzerindeki kadının verilerini incelemişler. Buna göre kadınlar alkol tüketmedikleri takdirde, hafta en az iki saat açık havada spor yaptıklarında ve beden kitle endeksi elli yaşından sonra da 25’in altında kaldığı sürece kansere yakalanma riskleri yüzde 1.6 oranında düşmekte. Bu oran genetik geçmiş, cinsel olgunlaşma tarihi, eğitim durumu, çalışma durumu ve meme biyopsi sayı YAŞAM B Ç M N DEĞ ŞT RMEK, MEME KANSER R SK N DÜŞÜRÜYOR Amerikalı ve ngiliz bilim insanlarının ortaklaşa yürüttükleri bir araştırmaya göre hayvanat bahçesinde mutlu bir şekilde yaşamlarını sürdüren orangutanlar daha uzun ömürlü oluyorlar. Edinburgh Üniversitesi’nden Alexander Weiss yönetiminde çalışan araştırmacılar, 42 hayvanat bahçesindeki bakıcılardan, 184 orangutanın ne sıklıkta keyifli ve sosyal olduğunu gözlemlemelerini istemişler. MUTLU ORANGUTANLAR DAHA UZUN ÖMÜRLÜ Yedi yıl içinde maymunlardan 31 tanesi ölmüş. Araştırmanın başında mutlu olan hayvanlar, araştırmanın sonunda hâlâ yaşıyorlardı diyen uzmanlar hayvanların durumunu yedi basamaklı mutluluk cetveline göre değerlendirmişler. Bir puan bile ölüm riskini yüzde 42 oranında düşürmekte. Hesaplamalara göre bu yaklaşık olara 5,7 yıllık bir yaş farkı demek. Çalışma daha önce mutlu insanların daha uzun yaşadığını gösteren araştırmayla örtüşmekte. Ancak psikologlar uzun ömürlü olmanın sadece pozitif duygularla ilişkili olmadığını, daha çok belli başlı genlerin insanları (ve maymunları) hem daha sağlıklı hem de daha mutlu kıldığına inanıyorlar. Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma ŞEHİRDE YAŞAYAN İNSANIN BEYNİYLE, KIRSALDA YAŞAYANIN BEYNİ FARKLI Almanya’daki Heidelberg Üniversitesi’nde Andreas MeyerLindenberg tarafından gerçekleştirilen son bir araştırmaya göre, kentte yaşayan insanların beyinleri kırsalda yaşayanların beyinlerinden farklı. Nature dergisinde yayımlanan sonuçlar, stres altında yaşayan kentli insanın beynindeki duygulardan ve kaygılardan sorumlu beyin bölgesinin daha etkin olduğunu gösteriyor. Şehirli insanların ruhsal hastalıklara daha yakalanması da bu farkla açıklanabilir diyor MeyerLindenberg. Daha önceleri gerçekleştirilen araştırmalarla da kentte yaşayanlarda kaygı bozukluğu riskinin yüzde 21, duygu durum bozukluğu riskinin ise yüzde 39 oranında arttığı ortaya çıkmıştı. Ayrıca kentte büyüyen insanlarda şizofreni vakaları iki misli fazla görülmekte. Almanya’daki araştırma kentte ve kırsalda yaşayan ellinin üzerinde sağlıklı katılımcıyla gerçekleştirilmiş. Şehirliler stres altındayken beynin tehlikeyi algılayan bölgesi aşırı derecede etkinleşmekte. Bu durumun anskiyete (endişe ve kaygı bozukluğu) ve depresyonla doğrudan ilişkili olduğunu söyleyen uzmanlar, kentlerde yaşayanlarda kronik hastalık riskinin daha fazla olduğunu ve 2050 yılında insanların yüzde 70’inin kentlerde yaşayacaklarını tahmin ediyorlar.