Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Uygulamaların Toplumsal Zararları Prof. Dr. Ali Esat Karakaya, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Toksikoloji Anabilim Dalı laç kullanımda veya hasta üzerindeki sağlık amaçlı bir uygulamada güvenlik ve etkinliğin kanıtlanması günümüz tıbbının vazgeçilmez ilkesidir. Güvenlik ve etkinliğin kanıtlanması in vitro çalışmalar ve deney hayvanı verilerinden başlayıp, randomize kontrollü klinik çalışmalar ve meta analizlere kadar uzanan ayrıntılı bir sistematiğe dayalı bilimsel bir süreçtir. Alternatif tıp ise güvenlik ve etkinliği bilimin kabul ettiği yöntemlerle kanıtlanmamış uygulamalardır. Geleneksel kullanım alternatif tıbbın en önemli dayanak noktasıdır. Ancak bazı alternatif tıp uygulamaları geleneksel kullanımın da dışına çıkmakta, kişiye özel keyfi uygulamalar alternatif tıp olarak tanıtılabilmektedir. Hiçbir bilimsel kanıta dayanmayan uygulamalar söz konusu olduğunda, bunun sınırının belirlenmesi mümkün değildir. Ülkemizde de bunun çarpıcı örneklerine sıkça rastlıyoruz. Bitkilerle tedavi örneğinden yola çıkarak konuyu açıklamaya çalışalım. Geleneksel olarak kullanılan E ch in ac ea, G in seng, Ginkgo Bil oba, Hy pericu m p er fo ri cum (St John’s Worth), Saw palmetto (cüce palmiye) gibi bitkiler için güvenlik ve etkinlikleri hakkında standart ilaç geliştirme çalışmaları formatında ve sistematiğinde olmasa dahi olabildiğince veri toplanabilmiştir (1,2). Etkinlik ve güvenlik için yeterli veri bulunan bu bitkilerden bazıları standardize edilmeleri koşuluyla ruhsatlı ilaç formülasyonlarına girebilmektedirler. Ancak çeşitli hastalıklarda tedavi iddiası ile pazarlanan binlerce bitkisel üründen birkaç istisna dışında tamamının güvenliği ve etkinliği konusunda yeterli kanıt yok. Bu gerçeğe rağmen Dünya’da tedavi amaçlı bitkisel ürün pazarı sürekli olarak büyüyor. Ülkelerin sağlık otoriteleri de bu ürünlerin düzenlenmesi için yöntemler geliştirmeye çalışıyorlar. Türkiye de bu konudaki mevzuat Sağlık ve Tarım ve Köyişleri Bakanlıkları tarafından yürütülmekte. Sağık Bakanlığı 1999 tarihli yönetmeliğe göre yürüttüğü uygulamalarda bu ürünleri “Ara Ürün “ olarak sınıflandırmakta ve “Tedaviye Yardımcı ve Sağlığı Koruyucu Doğal Ürün” olarak tanımlamakta. Ürünün ilaç olarak sınıflandırılmadığı ve bu şekilde ruhsatlandırmadığı, ürünün kullanım kılavuzunda “Bu Arkeolojik kazılar, bilimsel çalışma mı? Toprak hafriyatı mı? Türkiye arkeolojisinde yaşanan bahar ve geleceğini etkileyen gelişmeler Nezih Başgelen Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’ın ilk basımını 2001’de gerçekleştirdiğimiz “Türk Arkeolojisinin Sorunları ve Koruma Politikaları” (ikinci baskısı 2008), 2006’da çıkan “Arkeolojinin Politikası ve Politik Bir Araç Olarak Arkeoloji” adlı eserlerinden sonra, aynı serinin üçüncü kitabı olarak yayımladığımız “Arkeolojik Kazılar, Bilimsel Çalışma mı? Toprak Hafriyatı mı?” adlı bu eseri günümüz Türkiye arkeolojisi açısından önemli değerlendirmeleri ve yeni yorumları içermektedir. Prof. Özdoğan, giriş yazısında bilimsel alandaki olumlu gelişmelere karşın bürokratik alanda oluşan olumsuz çalışma ortamında; kazılar, bilimsel araştırmalar, kurumsal örgütlenme, kültürel miras ve toplum ilişkileri ile ilgili yaşanan sorunları ayrıntılı bir şekilde ele almakta, akılcı çözüm önerilerini sunmaktadır. Kazı ve kazı politikaları, Türk arkeolojisinin tarihi ve gelişimi, arkeolojinin felsefesi tanım ve yaklaşım konulu bölümlerde son beş yıl içinde yazdığı, önemli değerlendirmeleri, görüş ve yorumlarını içeren yazılar yer almaktadır. Arkeoloji, insanoğlunun dünyanın her tarafındaki yerleşimlerini araştırarak gelişiminin maddi kanıtlarını ortaya çıka ran ve uygarlık tarihinin izlerini elle tutulur, gözle görülür duruma getiren bir bilim dalıdır. Arkeolojik çalışmalarla ortaya çıkan bilgi, düşünce sistemleri ve kimlikleri üzerinde belirleyici olduğundan, giderek önem kazanmaktadır. Arkeolojik kalıntılar, yaşadığımız coğrafyaya, insanın dünyaya yayılmaya başladığı dönemden günümüze kadar yoğun bir biçimde yerleşildiğini ortaya koymaktadır. Bu açıdan ülkemiz arkeolojisi yakın çevremizdeki, dünya tarihine yön vermiş belli başlı uygarlıkların gelişim süreçlerinin aydınlatılması ve kazı bulgularının değerlendirilmesinde yadsınamaz bir önem taşır. Son yıllarda Türkiye arkeoloji alanında önemli atılımlar gerçekleştirdi, kazı ve araştırmaların sayısı kadar nitelikleri de arttı. Bunun yanı sıra özellikle 1015 yıldır yeni yetişen arkeolog kuşağının her yönden başarılı projeler yürüttüğü de gözlemleniyor. Türkiye Bilimler Akademisi ile Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’nin asli üyesi Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, ülkemiz tarihöncesi arkeolojisi alanında bugüne kadar gerçekleştirdiği araştırma, kazı, yayın, eğitim ve koruma alanındaki çalışmalarıyla önemli bir yeri olan çok değerli bir bilim insanımızdır. stanbul Chicago Üniversiteleri Güneydoğu Anadolu Karma Projesi’nin Çayönü kazılarında önce alan yöneticiliğini, daha sonra projenin başkanlığını yürüttü, ODTÜ Aşağı Fırat Projesi Arkeolojik Yüzey Araştırmaları başkanlığının yanında ODTÜ Keban ve Aşağı Fırat Projeleri Tepecik, Tülintepe, Değirmentepe, TAÇDAM Kargamış Projesi MezraaTeleilat kazılarında alan yöneticiliği yaptı. TÜBA Kültür Sektörü ve Kültür Envanteri (TÜBATÜKSEK) konseptinin oluşmasında büyük katkıları oldu, 2001’de TÜBA TÜKSEK pilot projeleri kapsamında Birecik Suruç (Şanlıurfa) arkeolojik envanter çalışmalarını yürüttü. Özellikle Balkan kültürleriyle Anadolu/Önasya kültürleri arasındaki ilişkileri, Trakya Marmara Bölgesi’nde gerçekleştirdiği yüzey araştırmaları ve Yarımburgaz, Toptepe, Hoca Çeşme ve Kırklareli’de yaptığı kazıların bulgularıyla belgeleyip bilim dünyasına sundu. Yüzey araştırmalarına getirdiği yöntemlerle yeni bir model geliştirdi, ilk üretim topluluklarının Anadolu’dan Güneydoğu Avrupa’ya yayılımlarını araştırdı. Ülkemizde kıyı kültürleriyle deniz seviyelerindeki değişme arasındaki ilişkiyi ilk kez ortaya koyarak doğal çevre ortamı ile arkeolojinin birlikte ele alınması gerekliliğinin yerleşmesine katkıda bulundu. Anadolu Çanak Çömleksiz Neolitik kültürlerini Önasya Neolitik kültürlerinden ayıran özellikleri tanımlamaya çalışarak Anadolu modeline değişik bir yorum getirdi. Kitabın Adı: Türk Arkeolojisinin Sorunları ve Koruma Politikaları3 Arkeolojik Kazılar Bilimsel Çalışma Mı? Toprak Hafriyatı Mı? 235 SAYFA, ISBN: 9786053961444 ürünün tıbbi yararı geleneksel kullanıma ve literatüre dayanıyor. laç olarak değerlendirilmedi” ifadesi ile vurguluyor. Ancak ruhsatın Sağlık Bakanlığından alınmış olması, tıbbi yarar gibi kavramların kullanılması nedeni ile bu tür ürünler sıklıkça çeşitli hastalıklarda ilaç olarak algılanacak şekilde pazarlanabilmekte. Aynı kapsamdaki bitkisel ürünler Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından “Takviye Edici Gıda” olarak ruhsatlanabilmektedir. Bu şekilde ruhsatlandırma daha kolay olduğu için uygulamanım başladığı 2004 yılında sonra başvurular çoğunlukla Tarım Bakanlığı’na kaydı (3). Her ne şekilde ruhsatlandırılırsa ruhsatlandırılsın, sonuçta güvenlik ve etkinlikler bilimsel olarak kanıtlanmamış ürünler pratikte ilaç gibi kullanılabilmektedir. laç olmayan ürünlerin ilaç olarak kullanılmasının sakıncaları 3 başlık atında toplanabilir. Bitkisel ürünlerin bileşiminde olan çok sayıda kimyasalın toksisiteleri (zehirlilikleri) ile ilgili yeterli veri yoktur. Bu da güvenlikte önemli bir açık oluşturuyor. Randomize kontrollü klinik çalışmalar gibi kabul edilen yöntemlerle etkinlik kanıtlanmadı. Bitkisel ürünler mevsimlere ve yetiştiği bölgelere göre taşıdığı etken madde ve diğer kimyasallar yönünden farklılıklar gösterir. Ürünün doz yönünden standardizasyon sorunu vardır. Her ne kadar yukarıdaki sakıncalar var ise de, bu ürünler bakanlık ruhsatı altında olduğundan nispeten kontrol altındalar. Ancak bitkilerin, “doğal zararsızdır, her derdin çaresi doğada mevcuttur” kategorizasyonuyla bilim çarpıtılarak adeta kutsanması, hiçbir kontrola imkan vermeyen ucu açık bir uygulama alanı yarattı. Hastaların büyük boyutlarda istismarına yol açan ve akademik ünvanlılar da dahil olmak üzere çok sayıda uygulayıcısı bulunan bu uygulamalara ait çok sayıda örnek bulunuyor. Güvenliği ve etkinliği kanıtlanmasa dahi bitkisel ürünlerin bu kadar rağbet görmesinde toplumda “doğal zararsızdır” şeklinde yaygın bir inanış olmasıdır. Bu inanışın gerçekle ilişkisi de sunum sırasında tartışılacaktır. Kaynaklar: 1. Ernst E., Dixon E.: Altenative medicine in Europe. in “Regulating Pharmaceuticals in Europe: Striving for Efficiency, Equity and Quality”p.307322. Eds. E. Mossialos, M. Mrazek, T. Walley. McGraw Hill.Berkshire (2004). 2. Vickers, A. Zollman C. : ABC of complementary medicine. Herbal Medicine. BMJ.319.10501055 (1999). 3. laç formundaki bitkisel ürünlerde kontrol endişesi. http://www.teis.org.tr/print.php?a=1171 ÜÇ KONUDA SAKINCA ARKEOLOJ N N ÖNEM GÜVEN RL Ğ B L NM YOR CBT 1268/ 12 8 Temmuz 2011 Orta sayfadan devam TV, televizyonları defalarca yayımlıyorlar. Sanki canlı yayınmış gibi telefonla ulaşıp ne harikulade sonuçlar aldıklarını, bütün tıkalı damarlarının açıldığını bildiren hastalar oluyor. Artık verilen danışma numaralarına ulaşıp bunların siparişlerini vermemek elde değil. Eczacı Mustafa Tekin ve farmakolog Dr. Ahmet Sucu ve Ünal Bey bu programlar için danışmanlık ve aracılık yapıyorlar. Danışmanlık için verilen telefonları aradığınızda ilaçlarını övüyor ve da Televizyonlarda şifa dağıtımı nışma hatlarından birinde karşınıza çıkan Deniz Bey K1 K2 K5 adlı ilaçların da kanser için çok yararlı olduğunu bildirip paranax’ı hatırlatıyor ve özellikle her derde deva RE SH mantarını vurguluyor. Siparişlerinizi memnuniyetle alıyorlar ve ödemeleriniz karşılığında kargo ile adresinize göndermek için hazır bulunuyorlar. Yurttaşlarımı bu yayınlar konusunda titizlikle uyarırken pervasızca yapılan bu cüretkâr ve çok yaygınlaşan programları RTÜK’ün, Sağlık Bakanlığı’nın, Tabip Odaları’nın Tarım Bakanlığı’nın dikkatine sunuyorum.